El-Ula zirvesi, son olarak Umman Sultanı Kabus bin Said’in ocak ayında hayatını kaybetmesi ile yarın ilk kez Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) hiçbir kurucusu olmadan yapılacak.
Nitekim KİK Suudi Arabistan’ın eski Kralı Halid bin Abdulaziz, dönemin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Zayed bin Sultan Al Nahyan, eski Kuveyt Emiri Şeyh Cabir el-Ahmed es-Sabah, dönemin Katar Emir’i Şeyh Halife bin Hamad Al Sani, eski Bahreyn Emiri Şeyh İsa bin Selman Al Halife ve son olarak Umman Sultanı Kabus bin Said’in katılımıyla Abu Dabi’de kurulmuştu.
Aynı zamanda yarın yapılacak zirve 1981 yılında kurulan KİK’in beşinci 10 yılının ilk zirvesi olacak. KİK, konsey içerisindeki işbirliği kapsamında halkları doğrudan etkileyen başarılar elde edip güçlendirmeye devam ederek, dostluk imajını Arap dünyasının en güçlü yapısında kurumsal bir eyleme dönüştürdü.
KİK’in kurucu liderleri ve kendilerinden sonra gelen liderler, zorluklar sahasında Körfez ülkelerinin istikrarını desteklemek için ortak görüşleri ve iletişimi artırarak konseyin varlığını güçlendirmeye devam etti. Böylece Körfez ülkeleri yaşanan fikir ayrılıklarına rağmen Körfez birliği sayesinde pek çok zorluğu aşmayı başardı.
Körfez ülkeleri geçtiğimiz 40 yıl içerisinde gümrük tarifelerini birleştirip aralarında bir Gümrük Birliği kurdular ve vatandaşların seyahati, malların akışı ve üye ülkeler arasındaki ticari hareketlere yönelik prosedürleri kolaylaştırdılar.
Aynı şekilde Körfez ülkeleri, üye ülkeleri askeri, gizleme ve erken uyarı amaçları için güvenli bir iletişim ağına bağlayarak güvenliklerini güçlendirmeye odaklandılar. Yarımada Kalkanı Kuvvetleri Ortak Görev Gücü’nün savunma stratejilerini ve becerilerini geliştirdiler ve KİK ülkeleri için ortak askeri bir komutanlık kurdular.
Her yıl gerçekleştirilen zirvelerde Arap dünyasının sorunları ele alındı ve bunların arasında en öncelikli konu Filistin meselesi oldu. Zira Körfez ülkeleri Filistin davasında gösterdikleri net tavırları ile göze çarpıyordu. Konsey, Lübnan’da Taif Anlaşması’nı desteklemenin yanı sıra Üçlü Arap Yüksek Komitesi’nin gösterdiği çabalara arka çıkıp Lübnan’ın meşruiyetini savundu. Aynı zamanda terörizme karşı savaş verdi ve terör kavramının Araplarla ilişkilendirilip Arap halkının kötülenmesine yönelik girişimlere karşı çıktı. Bölge ve oradaki ülkelerin istikrarı için çok şey yaptı.
Irak ve İran savaşı ile başlayıp Körfez ülkelerinin askerleri ve halkları ile katıldığı Kuveyt’in kurtuluşuna kadar bölgeyi etkileyen birçok savaşa direndi. Aynı şekilde günümüzde de Yemen’in istikrarı sahnesinde yaşananlara karşı koydu. Nitekim bazı Körfez ülkeleri “umudu geri getirme” ve Yemen’i İran destekli Husilerin darbesinden kurtarma operasyonunda faaliyet gösteriyor.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Şarku'l Avsat