TTB Merkez Konseyi Başkanı Fincancı: Pandemiden tüm devlet yöneticileri sorumlu, hepsi yargılanmalı

Fincancı "AKP iktidarı dönemindeki tüm Sağlık Bakanları bu çöküşten sorumlu. Bugün yaşadıklarımızın sorumluları olarak her birinin anılması gerekiyor ve her birinin zaman içinde bu sorumluluk nedeniyle yargılanması gerekiyor" diye konuştu

Fotoğraf: Independent Türkçe- Doğuş Öztürk

TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, salgından tüm devlet yönetimlerinin sorumlu olduğunu belirterek, tıpkı savaşlar, toplu katliamlar ve işkencelerde olduğu gibi hepsinin uluslararası mahkemelerde yargılaması gerektiğinin altını çizdi. 

Mezopotamya Ajansı'na (MA) açıklamalarda bulunan Fincancı iktidarın salgın sürecinde doğru bir yol izlemediğini belirterek "Hele ki üretimin devam ettiği koşullarda çalışanlar, hem toplu olarak bulundukları fabrikalar ve atölyelerde bu hastalığı daha fazla aldılar hem de kullanmak zorunda kaldıkları toplu ulaşımlarda virüsle kaçınılmaz olarak daha fazla karşılaştılar. Aldıkları bu virüsü eve taşımaları, evde de hane halkını bu virüsle enfekte etmeleri doğal bir sonuç" diye konuştu.

Yukarıda saydığı nedenlerle bireysel değil merkezi bir sorumluluktan bahsetmek gerektiğini belirten Fincancı şunları kaydetti:

Kendi açıkladıkları verilere göre dahi 20 bine dayanmış ölüm sayılarıyla bunların önemli bir kısmının önlenebilir olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyordu. Bir filyasyon mekanizması işletilmiş olsaydı sıfırıncı vakaya kadar ulaşma imkânımız olacaktı. Dolayısıyla hastalık yayılmadan önlenebilecekti. Oysa bu yoğunluk nedeniyle temaslı taramalara bile yetişemediklerini biliyoruz. Önlenebilir ölümlerle karşı karşıyaysak bir yaşama hakkı ihlalinin de söz etmek mümkün.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Fincancı MA'nın yönelttiği "Geçen süre içinde alınan tüm kararların yarattığı sonucun sorumlusu olarak iktidar topu, oluşturduğu bilim kuruluna attı, bilim kurulu ise iktidardan bağımsız açıklamalar yapmadı. Peki, bahsettiğiniz yaşam hakkı ihlalinden kim sorumlu?" sorusunu şöyle yanıtladı:

Bu neo-liberal politikanın hayata geçirilmesinin mimarı AKP ve dolayısıyla başından itibaren özellikle de AKP iktidarı dönemindeki tüm Sağlık Bakanları bu çöküşten sorumlu. Bugün yaşadıklarımızın sorumluları olarak her birinin anılması gerekiyor ve her birinin zaman içinde bu sorumluluk nedeniyle yargılanması gerekiyor, çünkü bunun bedeli yaşam hakkı ihlalidir. Bugün geldiğimiz ve durduğumuz yer insanların yaşamlarını yitirmesine neden olmuştur. Diğer yandan İçişleri Bakanlığı’nın genelgeleriyle yönetilen bir salgın söz konusu olduğuna göre burada yalnız Sağlık Bakanı’nın değil İçişleri Bakanı’nın da sorumlu olduğunu görmek gerekir. Bilim Kurulu’nun ise bilim insanları olarak bilimsel ilkeler çerçevesinde önerilerde bulundukları muhakkaktır, ancak bu önerilere uyulup uyulmadığına dair zaman zaman kendilerinin de değişik ortamlarda ifade ettikleri bir gerçek vardı. Onlar önerilerde bulunuyordular ama bu önerilere uyulması söz konusu olmuyor. O zaman bu önerilere uyulmamasında, merkezi bir karar veriliyor olmasında başta kimin sorumluluğu vardır diye düşünecek olursak tabii ki özellikle ‘Başkanlık Sistemi’yle birlikte bir tek adam yönetimine de dönüşmüş olan Türkiye’de, Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğu vardır. Dolayısıyla bütün yaşam hakkı ihlallerine baktığımızda zincirleme bir sorumluluktan söz etmek mümkün.


Fincancı "Bahsettiğiniz üzere sorumluluğu bulunan devlet yöneticilerinin, yaşam hakkı ihlali çerçevesinde nasıl bir yargılama sürecine tabi tutulması gerekir?" sorusuna da "Bir bütün olarak baktığımızda hem kapitalizmin dayattığı sömürü düzeni hem de bu sömürü düzeninin yararlı bulan bütün devletlerin yönetimleri bu süreçte ortaya çıkan zararlardan sorumlu sayılmalı. Yeni bir dünya düzeni diye tanımlıyorsak, bu devlet yöneticilerini yargılayabileceğimiz büyük bir uluslararası ceza mahkemesiyle bu davaları önümüze getirmemiz ve belki bugün egemenlerin hukuku içinde yargıya yansıması olanağı olmazsa bile en azından toplum vicdanında yargılanmalarını sağlamamız gerekiyor. İnsan hakları mücadelesi içinden yakından bildiğim bir model uluslararası mahkemeler. Bu mahkemeler sadece savaşlar, toplu katliamlar, işkenceler, ağır insan hakkı ihlalleri ile sınırlı olmamalı. Uluslararası ceza mahkemeleri aynı zamanda kar hırsıyla yönetilen bir dünyada dünyayı tahrip edenlerin sorumluluğunu da ele alan bir yandan bakmalı" yanıtını verdi.

 

 


 

Mezopotamya Ajansı, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU