Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, korkunç patlamanın hemen sonrası Lübnan’a yaptığı resmi ziyaret, Lübnan’ın bugün başına gelen musibetlerin de sebebi olan Fransa’nın Lübnan Hizbullah’ına karşı “özel” tavrını akıllara getiriyor.
Fransa ve Lübnan ilişkileri “Mutasarrıflık” günlerinden “Cumhuriyet” günlerine, oradan da “Büyük Lübnan” dönemine kadar organik ve özel duygusal bir siyasete dayanmaktadır.
Bu ilişkiler Fransız kralı Saint Louis IX’un Lübnan’daki Marunilerin Korunmasına İlişkin Sözleşme'yi sunduğu MS 1250 yılında başlamıştır .
Geçmişi geçmişte bırakıp günümüze dönelim, Fransa’nın Lübnan Hizbullah’ına yönelik diğer Avrupa ülkelerinden ayrışan bir tutumunun olduğunu görüyoruz.
Avrupa ülkeleri “Hizbullah”ı sadece askeri kanadıyla değil, topyekun terör örgütü olarak sınıflandırırken Fransa, Almanya’nın son yaptığının aksine Humeyni’nin terör örgütü Hizbullah’ı, terör sınıflandırmasına almayı reddetti.
Cumhurbaşkan Emmanuel Macron, 25 Şubat’ta Irak Cumhurbaşkanı Behram Salih ile yaptığı bir basın toplantsında, “Fransa, hükumette temsil edilen hiçbir Lübnan partisini terör listesine almayacak” dedi.
Ayrıca Elysee Sarayı'ndan bir yetkili, geçen cumartesi günü Cumhurbaşkanı Macron’un ABD Başkanı Donald Trump’a ABD’nin baskı politikalarının Hizbullah tarafından istismar edilebileceğini söylediğini ve bu sebeple ABD’nin tekrar Lübnan’a yatırım yapmasını istediğini aktardı.
Liman felaketinden sonra Hasan Nasrallah yaptığı konuşmada, Macron’un ziyaretini olumlu değerlendirdi.
Hizbullah’a yakınlığı ile bilinen El Ahbar gazetesi, Macron’un, Hizbullah’ın parlamentodaki bloğunun başkanı olan milletvekili Muhammed Raad ile el-Senavber Sarayı'nda baş başa bir ayak üstü görüşme gerçekleştirdiğini yazdı.
Lübnan’ın Cumhuriyet gazetesi de Hizbullah’a yakın kaynaklara dayandırdığı haberinde Hizbullah’ın, Macron’un önerisini “gerçekçi bir öneri” olarak yorumladığını aktardı.
Ayrıca El Ahbar gazetesi, Hac Muhammed Raad’ın, Macron’a, şöyle dediğini aktardı:
Fransız vatandaşlarının Nazi işgali sırasında yaptığını yapıp, devletin güçsüzleştirilip özgürlüğünü kaybetmesinin önüne geçen ‘direniş gücü’nün korunması gerekiyor.
Aynı şekilde Lübnan gazetesi Nida el Vatan’da da, ABD’nin Hizbullah ile savaşma yanlısı tutumundan ayrıştığı için Macron’a yönelik övgü dolu ifadeler görüyoruz.
Sözün özü Lübnan’daki İranlı bu grubun ve onlarla ittifak içinde olan Hristiyanların, Sünnilerin ve Dürzilerin başına patlayan bu felaketten sonra Fransa Cumhurbaşkanının yaptığı bu ziyaret, ciddi bir faydası olmayan bir ziyarettir.
Zira ABD’nin azami baskı politikası İran’ı, ona bağlı Lübnan Hizbullah’ı gibi grupların hepsini kapsıyor ve Trump tekrar seçilirse ve hatta seçilmez ve Obama’cı Biden kazansa bile İran’la geçmişteki balayı günlerine dönmesi mümkün değil.
Macron’un ziyareti sembolik, manevi ve medya açısından bir değeri olabilir ve belki de Lübnanlı yetkililere bazı maddi getirisi de olabilir; ancak bu Lübnanlıların kalbindeki İran’ın partisi Hizbullah’a ve müttefiği Avn’cılara karşı öfkeyi dindiremeyecek.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish