ABD tarihinde bireyin rolü

Varlığının bu evresinde ABD tarihi, büyük ölçüde ABD Başkanının kişisel tarihi ile ilişkili olacaktır

Fotoğraf: AFP

Tarihçiler iki ekol arasında bölünmüşlerdir. Birinci ekol, tarihsel sürecin kahramanlar, peygamberler, misyonerler, imparatorlar ve işgalciler gibi seçkin bireylerin eylemlerinin bir yansıması olduğunu düşünür.

Diğer bir deyişle tarihi, ilgi alanları ve istekleri kişisel ve aile yaşamlarını aşıp genel hedeflere kadar genişleyen (sonunda dünyada işgal edecek ek toprak bulamayan Büyük İskender’in ulaştığı noktaya ulaşabilecek) bu sıra dışı kişiliklerin eylemlerinin belirlediğine inanır.

Bu nedenle, istilalar, icatlar, büyük mesaj ve düşünceler, her zaman yakın olanı aşıp daha uzak ve uç olana yönelen, dünyanın daha geniş alanlarına ve diğer insanlara ulaşan akranlarından farklı kişilerin ürünü olmuştur.

Diğer ekol ise tarihi her zaman büyük ve sofistike olayların bir ürünü olarak görmüştür.

Bu olayların bazıları fikirler arasındaki çatışmalar, siyasi elitler arasındaki rekabet ve sınıfsal çatışmaların sonucu, bazıları da küreseldir.

Tabi ki bu iki ekolü uzlaştırmaya çalışan üçüncü bir ekol de vardı.

Artık Marksizm adıyla bilinen ve ekonomik (özel üretim araçları) ve sosyal (özellikle sınıflar arasındaki çatışma) faktörlerin rolüne odaklanan felsefede arkadaşı Karl Marx’ın ortağı olan Frederick Engels, mektuplarından birinde şöyle der:

Geçmişte görmezden gelindikleri veya rolleri küçümsendiği için arkadaşım ile birlikte bu faktörlerin rolünü çok abarttık. Çünkü gerçekte tarih, bireylere de özel roller verebilir. Hatta tesadüflerin dahi bir rolü olabilir.


Ekoller arasındaki bu ihtilaf bütün sosyal bilimlerde yaygındır. Ama şu anda içinde bulunduğumuz gibi belirli tarihsel anlarda bu ihtilaflar yararlı olabilir.

Bizler şu anda, dünyamızda ortaya çıkıp büyük değişimler yaratan bir “virüsün” ürünü olan bir tarihsel an yaşıyoruz.

Bizim gibi yazarların kimisi bu virüsün dünyayı tepetaklak ettiğini veya önceki gibi olmayacağını yazarken, kimisi de virüs gizlenmiş ve her an geri dönmeye hazır olduğu için salgınlar tarihinde gecenin daha başlangıcında olduğunu veya daha ekonomik sonuçlarının tamamının ortaya çıkmadığını yazıp çizdiler.

Birçok yazının içeriğini analiz ettiğimizde hepsinin ABD’deki gelişmelerin, dünyada geride kalan tek süper devletin (yakın bir zamana kadar bu şekilde adlandırılıyordu) sahip olduğu konumun gerektirdiği gibi neredeyse diğer bütün küresel gelişmelere hakim olduğu sonucuna ulaştıklarını görürüz.

Dünyadaki konumu ve boyutu ile ABD, şu anda Başkanı Donald Trump’ın kişiliği ile sınırlı hale geldi.

Trump’ın devlet yönetimi hakkında olumsuz analizler içeren yazılar ve kitaplar dışarıdan önce ABD içinde yayınlandı.

Hatta bunlardan bazılarının yazarları bizzat yönetiminin içinde yer alan isimlerdi.

Bunların sonuncusu, Başkanın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un yakın bir zamanda yayınlanan ve Beyaz Saray’da görev yaptığı dönem ile ilgili anılarını anlattığı kitaptı.

Kitapta anlatılanlar şu anda yaygın ve popüler olan Trump’ın tüm davranışlarının temelinde yeniden seçilmenin yattığı düşüncesini pekiştiriyor.

Bu husus yeni değil ve ABD başkanlarının büyük bir çoğunluğu böyleydi.

Dış politikalarını, iç politikadaki pozisyonlarını desteklemenin bir aracı olarak görmüşlerdi.

Çoğu zaman başkanlar, ABD’nin yardım ya da kredi verdiği ülkelerden bunları seçim kampanyalarının bağışçılarının yararına kullanılmasını talep etmişlerdir.

Dolayısıyla Trump’ın tek farkı, şu ana kadarki başkanlar arasında belki de en çılgın olmasıdır.

Kuzey Kore lideri ya da Çin devlet başkanı gibi ABD’nin büyük düşmanlarından taleplerinin kimi zaman ABD’li kurumların ulusal güvenliğin merkezinde yer aldığını düşündükleri kritik alanları aşmasıdır.

Ancak, ırkçılığı, radikal tutumları, ABD karşıtı ülkelere karşı silaha başvurmadaki istekliliği, kitabını pazarlamak için sahip olduğu bilgileri gizleyip ABD Kongresi’nde tanıklık yapmayarak benimsediği fırsatçı tutum göz önünde bulundurulduğunda Bolton da bir şahit olarak ülkesinin başkanından daha iyi olmayabilir.

Bunun da ötesinde John Bolton, sözgelimi iki eski ABD başkanı Richard Nixon ve Gerald Ford dönemlerinde görev yapan Henry Kissinger gibi başkanına seçimler sunan ve alanında bir okul sayılan gerçek bir ulusal güvenlik danışmanı değildi.

ABD Başkanına yöneltilen suçlamalar, hakkında yazılan kitaplar ve anılar bir yana, 2015 yılı ortasında başkanlığa aday olma niyetinde olduğunu açıklaması ile başlayan dönemindeki bir tarihsel satır Trump’a, ülkenin ilk başkanı George Washington’dan kendisinden önceki son Başkan Barack Obama’ya hiçbir ABD başkanında olmayan özel bir iz ve etkinlik kazandırdı.

Trump, diğer adaylar gibi parti içinde birçok pozisyonda görev yapıp çeşitli kademelere seçilerek deneyim kazandıktan sonra başkanlığa aday olmadı.

Emlak, medya ve televizyon sektörleri dışında ABD politikasına ilişkin kayda değer bir deneyimi yoktu.

Buna ek olarak, ABD politik kültürü hatta genel olarak politik kültür hakkındaki bilgisi çok sınırlıydı.

Trump, kesinlikle daha önce kimsenin kurmadığı kendine özel bir ekolün sahibidir.

Bu ekol, küreselleşmeden etkilenen veya Kaliforniya ve Silikon Vadisi’nin katılımı ile batılı hale gelen ABD’li “doğulu kurumların” oynadığı rolden bıkan beyaz ABD’li çoğunluğun genel yaralarından faydalanmaya dayanmaktadır.

Kendisi ayrıca ABD’lilerin, nedeni din, renk ya da etnik olsun azınlıklara hatta Avrupa, Doğu Asya veya Ortadoğu’dan ABD’nin geleneksel müttefikleri dahil genel olarak yabancılara yönelik komplekslerinden yararlanmakta tam bir uzmandır.

Trump’a göre bütün bunlar yani müttefikleri ABD’nin gücüne hiçbir şey katmamış aksine karşılığını ödemeden kendisinden faydalanmışlardır.

Bu konu çok detaylı; ama ABD tarihinde Donald Trump’ın rolü hakkında yazmak, bilinen ilk ABD kurumlarından popüler hale gelen küresel ve uluslararası değerlerine ABD’nin güç unsurlarına yönelik başkanın rolüne dair bir tanıklık olacaktır.

Zira Trump, Kongre'den seçimlere ve güvenlik kurumlarına, hatta dijital şirketlere hedef almadığı veya eleştirmediği tek bir kurum bile bırakmadı.

Daha da tehlikelisi, temel stratejisini ABD siyasi toplumunda, keskin bir kutuplaşma hali yaratmaya dayandırmasıdır.

Bunun amacı, kendisine bağlı seçmen kitlede bir tür seferberlik hali yaratmaktır.

Tek dönem başkanlık yapan son ABD başkanı Baba George Bush, bir dönem daha başkan seçilmek için bu tür bir seferberliğe başvurmamıştı.

Her halükarda, baba oğul George Bushlar da Trump’ın birden fazla kez dile getirdiği eleştirilerinden ve alaylarından kurtulamadılar.

Trump’ın adının ABD tarihine geçmesini sağlayacağını düşündüğü tek koz, büyük bir ekonomik kalkınma aracılığıyla ABD’yi bir kez daha büyük bir devlet yapacak olmasıydı.

Geçen yılın sonuna kadar sahip olduğu bu koz da (ekonomik başarılar) korona pandemisi krizi ve korkunç ekonomik sonuçları nedeniyle çok geçmeden geçerliliğini yitirdi.

10 Haziran’da ABD merkezli BuzzFeed haber sitesinde yayımlanan “Ekonomik felaket daha gelmedi” başlıklı yazısında Tom Gara, şöyle yazmıştı:

ABD ekonomisi, motorları alev aldıktan sonra sabit bir hızda hareket eden devasa bir uçağa benziyor. Altı hafta içinde büyük bir olasılıkla bir dağa çarpacak.


Varlığının bu evresinde ABD tarihi büyük ölçüde ABD Başkanının kişisel tarihi ile ilişkili olacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU