İsrail, son haftalarda Suriye’ye düzenlediği hava bombardımanlarını yoğunlaştırarak bölgedeki‘İran hedeflerine’ odaklandı. İsrail Savunma Bakanı Naftali Bennett, söz konusu bombardımanların "İran, Suriye’den çıkana kadar süreceğini" açıkladı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde açıklamaları yer alan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) Genel Müdürü Rami Abdurrahman "İsrail’in Suriye’deki İran mevkilerini bombalamasına rağmen burada İran yararına askere alım devam ediyor" ifadelerini kullandı. Abdurrahman, Batı Fırat ve Güney Suriye’deki bölgelerde gönüllü sayısının 11 bine vardığını belirttiği açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
İran kuvvetlerinin, Suriye topraklarında İsrail tarafından aldığı saldırılara ve verdiği kayıplara rağmen boyun eğmeyi ve burayı terk etmeyi kabul etmiyor. Yalnızca bazen yer değişikliğine gidiyor"
Abdurrahman, İran kuvvetleri ve destekli milislerin güçlerini geniş bir şekilde konuşlandırdığı ve Suriye’deki nüfuz bölgeleri sayılan Batı Fırat ve Güney Suriye’de askere alma operasyonlarını sürdürdüğünü vurguladığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Askere alım operasyonları, Şiileştirme kampanyalarının devamı ışığında dini ve mezhep merkezli oyunlar ya da maddi cömertlik gibi başlangıçtan itibaren izlenilen yöntemlerle hız kesmeden devam ediyor. Bu operasyonlar, Mayadin şehrinde, köylerinde ve banliyölerinde, Ebu Kemal ve Deyrizor kırsalında, Fırat Nehri’nin batısında, Dera’nın kuzeyinde bulunan 313. Tugay’a bağlı Seraya el-Arin dahilinde, Lajat bölgesindeki merkezlerde, Dera kırsalında, Han Arnebe’de ve Golan sınırlarına yakın Kuneytra’nın kırsalındaki Medinet el-Baas’da sürdürülüyor"
SOHR istatistiklerine göre İran’ın ve Suriye'nin güneyindeki destekli milislerin saflarındaki gönüllü sayısı 6 bin 250’nin üzerine çıktı. Deyrizor kırsalı ve Batı Fırat’ta İran kuvvetleri ve ona bağlı milislerin saflarına alınan Suriyelilerin sayısı da yakın zamanda 4 bin 700’e yükseldi.
İranlı milisler, söz konusu askeri alım operasyonlarını Suriye’nin kuzeyindeki garantör ülke Türkiye ve Rusya’nın anlaşma sürecinde meşgul olmalarından faydalanarak yoğunlaştırıyor.
Suriye’nin içişlerine karıştığı suçlamalarını kabul etmeyen İran, buradaki rolünün Suriye hükümetiyle istişareden ibaret olduğunu söylemekle yetiniyor. Ancak geçtiğimiz yıllarda çeşitli şehirlerde birçok kişinin ölümünden sorumlu olan İran, söz konusu kimselerin Seyyide Zeynep Camii’ni savundukları sırada öldürüldüklerini öne sürmüştü.
Müttefiklerin anlaşmazlıkları
İsrail kaynakları, İran’ın Suriye’nin neredeyse tüm bölgelerinde askeri, sivil, ticari, sanayi ve dini açılardan yoğun bir şekilde var olduğu gerçeğine işaret ediyor. Bu durumda değişiklik yapılacaksa rejimin yapısında köklü bir değişikliğe gidilmesi, farklı yönelimlere ve ilgi alanlarına sahip başka bir yapının bulunması gerekiyor.
Kaynaklar, bu durumda İran varlığını bir ‘yük’ olarak gören Rus tarafı ile koordinasyonun gerekli olduğuna dikkat çekiyor. Nitekim İran, gelecekte fon, tesis ve finansal getirilerden pay almak için yeniden yapılanmada kendisine ortak istemiyor.
Resmi Rus medyası ve Kremlin’e yakın kaynaklar göz önüne alındığında Suriye hükümetinin eleştirildiği görülüyor. Zirâ iktidarda yolsuzluk olduğu ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in yerinin bir Sünni ile değiştirilmesi gerektiğine dair ipuçları gözlemleniyor.
Bu doğrultuda, tanınmış ya da Suriye iç sahnesinde bilinen ancak uluslararası kamuoyunda tanınmayan isimler gündeme geliyor. Söz konusu isimler arasında farklı Arap kesimlerle kurduğu ilişkilerle tanınan Ali Memlük ile rejimden ayrılarak Paris’te medyadan uzak bir şekilde yaşayan Manaf Talas bulunuyor.
Dokunulmazlık ve değiştirme
Suriye meselesi ile yakından ilgilenen İsrail çevreleri, Rusların gelecek yıl Esed’i değiştirerek kendisine uluslararası dokunulmazlık verdiği Esed’in Rusya veya eski Sovyetler Birliği ülkelerinden birine taşındığı taktirde şaşırmayacaklarını belirtiyor.
Nitekim kıdemli İsrail subaylarının İsrail, Arap ve yabancı medyada çıkan açıklamalarına göre ülkesinin İsrail bombardımanının neticesi olarak ödediği ‘yüksek bedel’ göz önüne alındığında Suriye Devlet Başkanı da İran’ı kendi omuzlarında bir yük olarak görüyor. İsrail’in Suriye’de İran’a ait mevkileri bombaladığı sırada Esed’e söz bırakmayacak şekilde Rusya ile yaptığı koordinasyon ise başlı başına ayrı bir mesele olarak ön plana çıkıyor.
İsrail’in elindeki şans
İsrail, Suriye’deki müttefikler arasındaki anlaşmazlığın ortaya çıkışını, hatta Suriye rejiminin aile bileşenleriyle birlikte parçalanmaya başlayışını bir fırsat olarak görüyor. Zirâ Esed ve rejimi eleştiren iş insanı kuzeni Rami Mahluf’un arasında açık bir şekilde anlaşmazlık yaşanıyor. Esed’in kuzenini ekonomik olarak kuşatmaya ve şirketlerini ele geçirmeye çalıştığı belirtiliyor.
Rusların da bu anlaşmazlığa müdahil olduğu görülüyor. Nitekim SOHR, "Mahluf ve kardeşinin tutuklandığına dair haberlerin güvenilirliği yok" açıklamasında bulundu. Ancak aynı zamanda, Mahluf’a ait ‘Syriatel’ GSM şirketi yöneticilerine ve teknisyenlerine karşı düzenlenen emniyet operasyonlarının Şam, Lazkiye ve Humus’tan Halep ve Tarsus’a kadar genişletildiği haberi yayınladı. Nitekim güvenlik güçleri son günlerde Rus kuvvetleri eşliğinde 4’ü Halep’ten, 3’ü ise Tarsus’tan olmak üzere şirkette 7 gözaltı gerçekleştirdi.
SOHR ayrıca Rus istihbarat birimi ve askeri polisinin, Mahluf'a bağlı el-Bustan Derneği yöneticilerine ve çalışanlarına yönelik bir gözaltı furyası başlattığına dikkati çekti. Tüm bu gelişmeler, Rusya’nın Rami Mahluf’a yönelik baskısını sürdürmesi ve çemberi giderek daraltması çerçevesinde yaşandı.
Aile anlaşmazlığı
Rejim ailesindeki anlaşmazlıklar ve Suriye’deki müttefikler arasında devam eden çatışma, İran’ın buradaki varlığını sona erdirme planını uygulaması ya da ona azami baskı uygulaması için İsrail’e vazgeçilmez bir fırsat veriyor.
İsrailli kaynaklar, rejimin bir Nusayri’nin elinde, özellikle de Esed ailesinin elinde olması konularında Rus tarafında tutum değişikliğinin farkına vardıklarını zirâ Rusya’nın Arap ülkeleriyle daha fazla yüzleşemeyeceğini ifade ediyor. Nitekim Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönüşü için rejimin bileşenlerinde değişikliklerin yapılması gerekiyor. Suudi Arabistan’ın Arap, Ortadoğu ve uluslararası sahnede öne çıkan sağlam rolü ve elinde tuttuğu petrol gücü, Rusya’nın onun görüş ve tavrını dikkate almasını, bu nedenle Suriye’de esas olarak ılımlı Sünni bileşenlere dayanan yeni bir liderlik konseyi kurulması için baskı yapmasını zorunlu kılıyor.
Rus tarafının tutum değişikliğinin bariz olduğu bir diğer konu ise Rusya’nın savaş sonrasındaki rolü. Rusya bu minvalde hem imardan pay almak hem de şu anki rejimin bekası -ya da Rusların dediği gibi Suriye toprak bütünlüğünün sağlanması- için sağladığı para, silah ve askeri yatırımları geri almak istiyor.
İran teslim olmuyor
Son veriler, hem rejime ait hem de rejimin geri aldığı ancak boş kalan ve altyapı yokluğundan muzdarip bölgelerde Suriye’deki ekonomik durumun çöktüğünü gösteriyor. Buna bir de sakinlerinin yerlerinden edilmesinin ardından İranlı milislerin çoğu bölgeye konuşlanması ekleniyor. Bunlardan biri de İran yanlısı Iraklı Fatimiyyun Tugayı’nın kontrolü altındaki Tedmur.
Ne Rusya ne de diğer tarafların savaşın ardından bu Suriye gerçeği ile bir arada yaşaması zor görünüyor. Nitekim yerinden edilenlerin vatanlarına geri dönmesi ya da tazminat almaları gerekiyor.
Rusya’nın özellikle de "Suriye halkının yaşadığı trajedilerde parmağının olduğu suçlamasıyla" karşı karşıya kaldığı takdirde "tarafsız kalmayacağını" savunan uluslararası taraflar Esed’i değiştirmek konusunda Rusya’nın ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere ile anlaşmaya varacağı görüşünde.
İsrail kaynakları ise Suriye’de İran ile Rusya arasındaki çıkar çatışmalarının ‘oldukça ciddi’ olması nedeniyle Rusya’nın bu konuda İran’la anlaşmaya varacağı haberlerine şüpheyle yaklaşıyor. Zirâ bu, Suriye’den kâr elde etmeden çıkacağı anlamına geliyor.
İsrailli kaynaklara göre İran; Hizbullah, Iraklı milisler ya da kendisine tabi Suriye kuvvetlerinden son bir unsur kalana kadar savaşacak.
Yapılan açıklamalardan da anlaşıldığı gibi analistler, İran’ın Suriye’ye eli boş çıkmak için gelmediğini, aksine ülkede kalıcı olmak, nüfuzunu genişletmek ve sözde ‘İslam Devrimi’ni sınır ötesine ihraç etmek istediğine belirtiyor.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Elif Turan