ABD’nin Irak’ta faaliyet gösteren İran yanlısı silahlı grupları doğrudan hedef aldığı bir dönemde Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani’ye bağlı 4 tugayın veya basında bilindiği şekliye Haşdi Merceiyye’nin geçtiğimiz günlerde Haşdi Şabi ile yollarını ayırması, ülke kamuoyunda Haşdi Şabi’nin geleceğine ilişkin tartışmalara kapı araladı.
Bazı gözlemciler Haşdi Merceiyye’nin ‘idari ve operasyonel’ açıdan Silahlı Kuvvetler Genel Komutanlığı’na bağlanmasının pratikte Haşdi Şabi’den ayrıldığı anlamına gelmediğini savunurken, diğer bazı gözlemciler ise ayrılmanın nihai anlamda gerçekleştiğini ve Haşdi Şabi çatısı altında İran’a yakın olmayan diğer grupların da Merceiyye tugaylarını takip ederek ayrılma kararı almalarının muhtemel olduğunu belirtiyorlar.
Derin ihtilaflar
Haşdi Şabi içindeki ihtilafların bir anda ortaya çıkmadığı bilakis bu ihtilafların köklerinin örgütün kuruluş yıllarına kadar uzandığını ve ortaya çıkışlarının arkasında birden çok faktörün olduğunu söylemek mümkün. Bu faktörlerin en önemlilerinden biri de Haşdi Şabi çatısı altındaki grupların ideolojik açıdan takip ettikleri dini mercilerin farklı olmasıdır. Şöyle ki, Haşdi Merceiyye, Irak’ın Necef kentinde ikamet eden dini mercii Ali es-Sistani’yi takip ederken, Haşdi Velayet olarak bilinen İran yanlısı gruplar ise İran rejiminin lideri Ali Hamaney’e biat ediyor.
İhtilafların kaynağını oluşturan bir diğer faktör ise 2014’te kurulduğundan bu yana Haşdi Şabi içinde yaşanan gelir dağılımı eşitsizliğidir. Sözgelimi Haşdi Merceiyye tugaylarından biri olan Savaşçı Abbas Tugayı’nın Komutanı Meysem ez-Zeydi, DEAŞ ile savaşın sürdüğü dönemde İran yanlısı grupların kontrol ettiği Haşdi Şabi yönetimini, ekonomik gelirlerin dağılımı ve lojistik destek konusunda tugaylar arasında ayrımcılık yapmakla suçlamıştı.
Söz konusu ihtilaflara ilave olarak son dönemlerde siyaset ve güvenlik alanında yaşanan gelişmeler ve Ebu Mehdi el-Mühendis’in ölümü sonrasında Haşdi Şabi yönetiminin Haşdi Merceiyye ile istişare etmeden Haşdi Şabi Genelkurmay Başkanlığı’na Hizbullah Tugayları komutanlarından Abdulaziz Ebu Fedek’i ataması, Haşdi Merceiyye’yi ayrılma kararı vermeye zorladı.
Ayrılma kararının yol açtığı endişeler
Sistani’nin 2014’te yayınladığı ‘cihat fetvası’ üzerine kurulan Haşdi Şabi, şu ana kadarki hareketlerinin meşruiyetini büyük ölçüde Sistani’den alıyordu. Sistani’nin, Haşdi Şabi için koruyucu şemsiye olduğu söylenebilir. Ancak Sistani’ye bağlı grupların örgütle yollarını ayırması sonrasında geriye kalan silahlı örgütlerin tutunacağı bir meşruiyet kaynağı kalmadı. Ortaya çıkan bu tablonun İran yanlısı grupların dışındaki örgütleri -örneğin Mukteda es-Sadr’a bağlı Seraya es-Selam gibi- Haşdi Şabi’den ayrılmaya teşvik etmesi muhtemel görünüyor.
Siyasi ve seçim malzemesi olarak kullanılan Haşdi Şabi
Nasr Koalisyonu Milletvekili Heda Seccad, yerel bir televizyon kanalına verdiği röportajda, Haşdi Merceiyye’nin aldığı ayrılma kararının Haşdi Şabi’nin siyasi ve seçim malzemesi olarak kullanılmasının ve örgüt içi hizipleşmelerin bir sonucu olduğunu söyledi.
Seccad, "Haşdi Şabi mensuplarının yüzde 25’lik kesimi, mecliste milletvekilleri olan bir siyasi bloka (Hadi el-Amiri’nin liderliğindeki Fetih Koalisyonu’na işaretle) bağlıdır. Bu hafife alınacak bir durum değil. Haşdi Merceiyye tugayları, Haşdi Şabi’nin bir siyasi malzeme olarak kullanılmasından dolayı çok zarar gördü" diye konuştu.
Seccad, konuşmasının devamında, "Seçimlerde oy almak için Haşdi Şabi ismini kullanan ve kendine özel bir siyasi programı olan Haşdi Siyasi (Şabi) ile dini mercinin fetvası üzerine toplanan ve bu uğurda çok sayıda kurban veren Haşdi Mukkaddes (Merceiyye) arasında bir ayrım yapmamak haksızlık olur" ifadesini kullandı.
Seccadi, halihazırda Haşdi Şabi çatısı altında olup da ayrılmaya çalışan bazı tugayların olduğunu belirtti.
ABD’nin Haşdi Merceiyye’ye mesajı
Iraklı akademisyen ve araştırmacı Talib Muhammed Kerim, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, "Haşdi Merceiyye’nin zamanlama açısından diğer gruplarla bir koordinasyon kurmadan ayrılma kararı vermesi, DEAŞ ile savaşan bütün grupların bir araya gelerek oluşturduğu Haşdi Şabi içinde kafa karışıklığına sebep olabilir" dedi.
Kerim, açıklamasının devamında şunları söyledi;
"Merceiyye tugaylarının ayrılması Haşdi Şabi’de kalan grupları zor duruma düşürdü. Hadi el-Amiri’nin son olarak Necef’i ziyaret etmesi, muhtemelen meseleyi kontrol altına alma çabasının bir sonucuydu. Haşdi Şabi yönetimi, özellikle de İran’a yakın gruplar, ABD güçlerinin ülkeden çıkarılması meselesinin henüz çözüme kavuşmaması sebebiyle bu zamanlamanın uygun olmadığını veya en azından bu ayrılık kararının ABD güçlerinin çıkmasının ardından alınmasının daha uygun olacağını düşünüyordu. Bu gelişme, ABD karşıtı silahlı grupların konumunu zayıflatabilir. ABD’nin son dönemde düzenlediği hava saldırılarında, özellikle de Kerbela’da Haşdi Merceiyye’nin kontrolündeki Havalimanı’nı vurması, Merceiyye tugaylarına bir mesaj niteliğindeydi; İran’a yakın gruplardan ayrı tutulmayacağı mesajı. Bu mesaj Merceiyye tugaylarının ayrılma kararı almasının arkasındaki faktörlerden biri olabilir. Öte yandan Merceiyye’nin ayrılması, Kazimi’ye, bundan sonraki süreçte Haşdi Şabi meselesine nasıl yaklaşacağı konusunda bir perspektif sunmuştur. Ancak bu yine de Irak’taki yabancı güçler meselesinin çözülmesine bağlıdır."
Devlete rağmen siyasi pozisyonlar alan alternatif bir kurum
İsminin açıklanmasını istemeyen bir gazeteci, Independent Arabia’ya verdiği demeçte, "Merceiyye tugaylarının ayrılma kararı, Haşdi Şabi yönetiminin kendileriyle istişare etmeden Ebu Fedek’i atamasının ardından geldi" ifadesini kullandı.
Gazeteci, "Merceiyye tugayları, Haşdi Şabi yönetiminde karar alıcı bir unsur olmayı istiyordu. Fakat bu tugayların idari ve askeri kararlarda rol almaları İran’a yakın gruplar tarafından engellendi. Çatışmanın arkasında Haşdi Şabi’nin devlete rağmen siyasi pozisyonlar alan bir alternatif kuruma dönüşmesi yatıyor. Merceiyye tugayları ise İran destekli grupların siyasete bulaşmasına tepki göstererek Haşdi Şabi’nin Silahlı Kuvvetler Genel Komutanlığı’na bağlanmasından yana tavır alıyordu" diye konuştu.
Gazeteci, açıklamasının devamında, "Diğer birtakım sorunlar ise askeri ve mali desteğin bölüşümünden kaynaklanıyordu. Şu anki tabloya göre iki grup ortaya çıktı: Birinci grupta, Haşdi Şabi’de kalarak mali ve güç kaynaklarından yararlanmaya devam etmek isteyen İran’a yakın gruplar yer alırken, ikinci grupta halkın rızasını kazanmaya çalışan, Iraklı kimliğini temsil eden ve devlet kararlarına uyan Haşdi Merceiyye bulunuyor" ifadelerini kullandı.
Muhtemel çatışma
Iraklı yazar ve gazeteci Felah ez-Zehebi, İran’a yakın grupların Sistani ismini kullanarak sorunlar yarattığını ancak Sistani’nin Merceiyye tugaylarını Haşdi Şabi’den ayırarak söz konusu grupların altındaki halıyı çektiğini söyledi.
Zehebi, Sistani meşruiyetinin ortadan kalkmasının yanı sıra ülkedeki ekonomik krizin devam etmesi ve maaşların yatırılmaması halinde Haşdi Şabi’de geriye kalan silahlı gruplar ile İran’a yakın gruplar arasında bir çatışmanın patlak vermesini ihtimal dahilinde gördüğünü söyledi.
Mukteda es-Sadr’a bağlı Seraya es-Selam’ın bu grupların başında geldiğini belirten Zehebi, Sadr’ın daha önce İran’a yakın grupların aleyhinde sarf ettiği sözlere dikkat çekerek, Seraya es-Selam’ın da Merceiyye tugaylarının yolunu izleyerek ayrılma kararı verebileceğini ifade etti.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Halil Erdoğan