Terör örgütü IŞİD’in ortadan kaldırılması yıllar süren işkence ve acıların ardından gelen mutlu bir son yaşanacağı anlamına gelmiyor. Bu, sorunun sadece cüzi bir çözümü. Geride kalan çocukların, kadınların hayatına devam etmesi gerekiyor. Üzerlerine örgüt damgası vurulması belki kaderleri, belki de şartlar bunu gerektiriyordu. Dünya, onların nereye gideceği ve ailelerinin IŞİD’li olması dışında hiçbir suçu olmayan çocuklara nasıl bir kader çizileceği konusunda telaş yaşıyor.
Fırat’ın doğusunda IŞİD’in son topraklarındaki kamyonlar, siyah başörtülü annelerine sarılmış farklı yaştaki çocuklarla dolup taştı. Soğuğun ve açlığın hükmettiği bir ortamda yaşları çok fazla olmayan anneler ve çocukları meçhul bir yolculuğa çıkmış durumda.
IŞİD yenildikten sonra teröristlere ve ailelerine ne olacağı konusu, dünya ülkelerini bu sorunu nasıl çözeceği sorusuyla karşı karşıya bırakıyor.
IŞİD'den geriye kalan bu insanların Tunus, Fas, Suudi Arabistan, Türkiye, Rusya, Fransa, ABD, Almanya Belçika gibi birçok farklı ülke vatandaşı olması bu ülkelere büyük sorumluluklar yüklüyor. Elde edilen verilere göre Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) elinde kadın ve çocuklar dışında 800’e yakın IŞİD’li terörist bulunuyor.
Washington yardıma hazır ama bu yardım çok uzun sürmez
Örgüt alt edildikten sonra Irak-Suriye sınırında kilometrelerce yol kateden kadın ve çocuklar, Amerika Birleşik Devletleri önderliğindeki koalisyon güçleri destekli SDG tarafından Haseke’deki El Havl Kampı’na gönderiliyor. Peki bu kamplardan sonra ne olacak?
Çoğu yabancı olan bu kişilerin vatandaşı olduğu ülkeler, onları teslim alma durumuyla karşı karşıya. ABD, Suriye’deki teröristlerin ve ailelerinin ülkelerine iadeleri konusunda bu ülkelere yardım edeceğini açıkladı. ABD her ne kadar bu konuda acele edilmesi gerektiğini açıklasa da henüz bir çözüm üretmiş değil.
Fransız Haber Ajansı'na (AFP) konuşan ve ismini vermek istemeyen ABD’li bir yetkili, vaktin daraldığını söyleyerek ülkelerin örgüt saflarında savaşmaya giden vatandaşlarıyla ilgili sorumluluklarını yerine getirme konusunda acele etmesi gerektiğini ifade etti.
ABD’li yetkili, teröristlerin nakli konusunun sadece uçakla ülkelerine gönderilmeleriyle sınırlı olmadığını söyledi ve şöyle devam etti:
“Çözülmesi gereken lojistik ve teknik sorunlar var. Her savaşçının tek tek hangi ülkeden olduğunun tespiti, uçuş izinlerinin alınması, ve bu operasyonların koordinasyon içerisinde dikkatle yapılması gibi”
AFP’ye konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Koordinatörü Nathan Sales, “Teröristlerin ülkelerine gönderilip burada kendilerine soruşturma açılması, bu savaşçıların tekrar çatışmalara katılmasından iyidir” dedi. Amerika yönetiminin ve SDG’nin yüzlerce yabancı teröristlerden sorumlu olmadığını söyleyen Sales, “Başka ülkelerin çözüm bulmasını beklemeyin” ifadelerini kullandı.
Çalkantılı devletler ve utanç verici tavırlar
Fransa gibi kendi vatandaşlarının SDG hapishanelerinde kalmasını tercih eden birçok ülke, yasal, politik ve hukuksal ikilemle karşı karşıya: Nasıl oluyor da bu ülkeler, devlet vasfı olmayan ve ne olacağı belli olmayan örgütlerin kendi vatandaşlarını tutsak olarak tutmasına razı oluyor? Bu soru, kendi vatandaşlarını teslim almayı reddeden Fransa ve diğer ülkelere yöneltiliyor.
AFP’ye konuşan Paris’ten bir yetkili, sayıları yüzü geçen ve çoğu dul olan kadınların ABD uçaklarıyla Fransa’ya getirilmesinin muhtemel olduğunu söyledi.
Öte yandan Amerikan Merkez Kuvvetleri Komutanı General Joseph Votel Şubat ayından yaptığı açıklamada ABD’nin bu sorunu kolaylaştırmak için sorumluluk üstlendiğini söylemiş ve “anlaşmalar yapmamız lazım” demişti.
SDG’nin elinde bulunan bazı teröristler, kaderlerine terkedildikleri için şikayetçi. AFP’ye konuşan Kanadalı terörist Muhammed Ali, ülkesini hamle yapmaya davet etti. Kanada Dışişleri Bakanlığı, SDG ile iletişim kanallarını açık tutacaklarını, ancak vatandaşlarının iadesi konusunda herhangi bir hamle yapmayacaklarını açıklamıştı. Kanada’daki Şiddet ve Radikalizm Karşıtı Aileler Örgütü, SDG’nin elinde 25 Kanada vatandaşının olduğunu duyurmuştu.
Tunus ise vatandaşlarını geri alma konusunda çekingen bir tavır ortaya koyuyor. Tunuslu yetkililer, 3 bin Tunuslu’nun IŞİD’e katıldığını açıklamıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ise bu rakamın beş bin olduğunu söylüyor. HRW, Tunus hükümetinin kadın ve çocukları alma konusunda çekingen davrandığını ifade ediyor. Tunus Cumhurbaşkanı Es Sibsi, anayasanın, geri dönmek isteyen teröristleri kabul etmediğini söylemiş ve gelmek isteyenlerin cezaevine girme olasılığını göze almaları gerektiğini kaydetmişti.
Irak’taki duruşmalar çözüm mü, yoksa sorun mu?
Öte yandan terörist aileleri ve insan hakları savunucuları, daha önce Suriye’deki IŞİD üyelerini yargılayıp cezaevine gönderen Irak mahkemelerinde yargılanma korkusu yaşıyor.
70 Fransız aileden oluşan Birleşik Aile Grubu’nun bir üyesi olan Veronique Roy, 60’dan fazla Fransız vatandaşının Irak mahkemelerinde yargılanması halinde “trajik” bir durumun ortaya çıkacağını söyledi.
AFP’ye konuşan İnsan Hakları İzleme Örgütü üyesi Belkıs Veily, teröristlerin Irak’a gönderilmesiyle ilgili “Adil olmayan yargılama ve işkence tehlikesi söz konusu” dedi ve ABD’nin daha önce yabancı savaşçıları Irak Terörle Mücadele ekiplerine teslim ettiğini hatırlattı.
Rusya, 10 Şubat Pazar günü savaşta ölen teröristlerin aileleri olan 27 Rus vatandaşı anne ve çocuğun Irak’tan alarak Moskova’ya getirmişti. Geçtiğimiz yılın Aralık ayında ise 30 çocuğun alındığını ve geriye 123 kişinin kaldığı açıklanmıştı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, kalanların alınması için işlemlerin devam ettiğini belirtmişti.
Irak kanunları, mahkum kadınların 3 yaşını geçmiş çocuklarıyla kalmalarına izin vermiyor. Çeçen aktivist Heida Saratova, Irak hapishanelerinde 2 bin Rus kadın ve çocuğun bulunduğunu söylemişti.
Not: İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independentarabia.com/node/7731