Savaşın yıl dönümünde Suriyelileri kaos mu yoksa özgürlük mü bekliyor?

Suriyeliler, her yıl mart ayının ortalarında, ülkelerinde patlak veren halk ayaklanmasını anıyorlar

Gösteriler, başkent Şam'ın merkezindeki Hamidiye Çarşısı’nın girişinde başladı / Fotoğraf: Independent Arabia

İlk kıvılcımları 2011 yılında Suriye'nin güneyinde başlayan ayaklanma, daha sonra tüm ülkeye yayıldı. Ülkelerinin çehresini değiştiren bu tarih, ister muhalif ister rejim yanlısı olsun tüm Suriyeliler için artık asla unutulmayacak bir gündür.

Protesto gösterileri barışçıl olarak başlasa da kısa süre sonra başkent Şam'ın meydanları protestocular ile rejim arasında birer savaş sahasına dönüştü. Rejim protesto gösterilerini zayıflatmak için her türlü yola başvurdu.

Yasemin kokulu Şam

Halen iktidarda olan Baas Partisi’nin yönetime geldiği askeri darbenin yapıldığı 8 Mart 1963 tarihinden sonra 15 Mart 2011, Suriyeli muhaliflerin hafızasına daha fazla kazınmış bir tarihtir. Sanki dün gibidir.

Hamiye Çarşısı, ülkenin güneyinde başkentin merkezinde eski Şam’ın en ünlü çarşılarından biridir. Suriyeliler, Facebook gibi sosyal medya sitelerinden yapılan çağrılara yanıt olarak, Emevi Camii'nde kılınan Cuma namazından sonra bir araya gelerek ‘özgürlük ve rejim değişikliği’ sloganları attılar.

Barışçıl gösteriye katılanlardan Munir Dibo adlı genç adam "Göstericiler, el-Harika bölgesine yürüdüler. Sadece özgürlük sloganlarını atmakla yetinmediler. Coşkuları diğerlerinin seslerini bastırıyordu. Çok kalabalıktık. On binlerce olduğumuzu tahmin ediyoruz" diye konuştu. Protesto gösterilerine bu kadar fazla katılımın olacağını beklemediklerini söyleyen Munir, şehirlerde ve kasabalarda barışçıl gösterilerin arttığını ve bu gösterilere yazarlar, sanatçılar ve politikacılar dahil olmak üzere eğitimli elit kesimin de katıldığını belirtti.

İçerisi ve dışarısı arasında

Fakat muhalifler müzakere masalarına oturduktan sonra dahi derinleşemeye devam eden bölünmenin gösterdiği gibi, yönelimlerin açık olmasına rağmen bugünün sembolizmi ve anlamları nedir?

Bölünme derinleştikten ve nüfuz ederek aynı evdeki fertlere kadar ulaştıktan sonra Suriye sokağının kendine yeni özellikler belirlemiş gibi görünüyor. Göstericilerden biri, "Artık biri muhalif biri rejim destekçisi kardeşler görüyoruz. Muhalefet saflarında savaşırken rejimin ordusunda bir asker olan kardeşiyle karşı karşıya gelen genç bir adamın hikayesi anlatılıyor" ifadelerini kullandı.

O tarihten bugüne kadar ‘griler’ olarak nitelendirilen ve herhangi bir tarafı tutmayanlardan biri olan Şam sakinlerinden Ebu Rami amca ülkesinin geldiği duruma karşı öfke duyarak, "Ne zafer ne de yenilgiden konuşabiliyoruz. Uzun süren savaş hala bitmedi. Suriye'nin Suriye'ye üstün gelmesini akılları alabiliyor mu? Ağıtlarımız çatışmaktan vazgeçirmeyecek mi?" diye konuştu.

suriye 2 indy AR.jpg
Suriye savaşı ölümlere ve yıkıma yol açtı / Fotoğraf: Independent Arabia

 

Sonsuz kutuplaşma

Hiç şüphesiz halk ayaklanması önce yüz binlerce daha sonra milyonlarca Suriyeliye ulaştı. Muhaliflerin sayısına ilişkin net bir rakam yok. Mart 2011’de halk, Dera’nın güneyinde bir grup çocuğun Arap Baharı ülkelerindeki halk hareketlerinden etkilenerek okullarının duvarlarına rejim karşıtı sloganlar yazmasının ardından güvenlik güçlerinin onları tutuklayıp işkence etmelerini protesto etmek amacıyla ayaklandı. Halkın baskısının ardından hükümet, olayın incelenmesi için o sırada bölgeye bir heyet gönderdi. Ancak failler gereken cezayı almadı. Bu durum, rejimin olaylara karşı kayıtsızlığı karşısında öfkeyi daha da artırdı.

Sert karşılıklar

Gün geldi ve tüm bunları ‘Suriye öfkesi’ için toplanma çağrıları izledi. O dönem Tunus, Mısır ve diğer ‘Arap Baharı’ ülkeleri olarak adlandırılan ülkelerdeki devrimlerin başarısını gözlemleyen halk kendinde sokağa çıkma cesaretini buldu. Ancak Şam, gösterilere, Suriye rejiminin en önemli kollarından biri olan ‘mesirat’ (yürüyüşler) adı altında karşı gösterilerle yanıt verdi. İktidar partisinin tüm kurumlar üzerindeki kontrolünden yararlanan Baas Partisi’nin kadroları tarafından oluşturulan mesirat, muhalif olaylarının farklı bir görüntüsünü verdi.

Göstericiler, resmi basın tarafından ‘kırıcılar’ olarak nitelendirilen ‘şebbihalar’ ve ‘baltacılar’ tarafından coplar ve sopalarla dağıtılırken sokaktakilerin çekilmesi ve aralarında anlaşmazlık çıkması amacıyla göstericilerin isim vermeden dış mihraklar tarafından desteklendikleri suçlamaları yapıldı.

Trajedi sayfası

Silahlara başvurulması en tehlikeli aşamaydı ve barışçıl hareketin trajedi sayfasını çevirmişti. Almanya’da ikamet eden Suriyeli bir amca, tıpkı onlardan biri olduğu muhalifler gibi barışçıl devrimin silahlanmanın ardından durdurulduğuna inanıyor ve şunları söylüyor;

"Keşke silahsız kalsaydık, çıplak göğsümüzle sokağa çıkıp ağır bir bedel ödedik. Ülkelerinde yerlerinden edilen en az altı milyon Suriyeli dünyanın dört bir yanında mülteci olmaya zorlandı."

Ancak bu görüş, barışçıl gösterilerin bir halkın adaletsizlik, yolsuzluk ve güç değişikliğine karşı ayaklanmasına fayda sağlamayacağına dikkat çeken muhaliflerin ‘şahinler’ olarak nitelendirilen kesiminin görüşüyle çelişiyor

Kan banyosu

Çatışmalar 2013 yılından bu yana zirveye ulaştı. Çünkü saflarını düzenleyen muhalif gruplar arasında şiddet arttı. Bir yandan da düzenli ordu ile çatışmalar devam etti. Sonuç olarak Suriye, büyük bölümü muhalifler tarafından ele geçirilen nüfuz alanlarına ayrıldı.

Suriyeliler kendilerini adeta kan banyosunda ve hala devam eden şiddetli bir savaşın içinde buldular. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne (SOHR) göre Suriye’deki savaş 22 bini çocuk, 13 bin kadın olmak üzere 115 bini sivil yaklaşık 380 bin insanın ölümüne neden oldu. Bununla birlikte on binlerce tutuklunun yanı sıra yaklaşık 88 bin kişinin kaçırıldığı tahmin ediliyor.

Vatandaşlar ile çatışan güçler arasındaki sadakatlerine göre tarama süreçleri halen devam ediyor. İki taraf ‘destekçi’ ve ‘muhalif’ arasında milli sınav sürüyor. Her biri diğerini ülkeyi yıkmakla suçluyor ve ülkedeki durum hala bu kısır döngü içinde dönüyor. Halk zorlu ekonomik, politik ve sosyal koşullarda yaşıyor.

Zafer ve yenilgi

En son gelişmeler ve özellikle kuzeyde savaşlarla ilgili olarak muhalif gözlemciler, Türkiye'nin Suriye Milli Ordusu’na (SMO) devam eden bombardımanlardan korunmaları için uçaksavar sağlayarak verdiği desteği takdir ediyorlar. Şam, geçtiğimiz yılın Mayıs ayında askeri saldırılara başlamasından bu yana kaydettiği ilerlemeyle ve sağladığı kontrolle İdlib'e yönelik askeri olarak harekete geçmişti.

Independent Arabia’ya konuşan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Genel kurul üyesi Yasir Ferhan, "Devrimin metodolojisi devam ediyor. Rejimin bölgeyi ele geçirmesinin bir değeri yok. Çünkü ayakta kalma isteği nihai sonuçlarla kendini dayatacaktır" diye konuştu. Ülkenin kuzeyinde olan bitenle ilgili olarak ise Ferhan,  "Rejimin bölgeyi kontrol altına alması, hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü bu vur-kaç taktiğidir. Nüfusun yarısından fazlası yerlerinden edildi ve insanlar bir gün memleketlerine geri dönecekler" dedi.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Seda Demiröz

independentarabia.com/node/101646

DAHA FAZLA HABER OKU