Lübnan'ın ikinci büyükşehri olan Trablusşam’ın kadim mahallelerindeki Sufi tekke ve zaviyeleri, talim terbiye gibi rollerini yitirirken sessizliğin ve durgunluğun kıyısında kaybolup gidiyor.
Selman El-Bârûdî Zaviyesi senelerdir kapalı dururken, en-Nâbulsi-Şeyh Es-Sebsebi ve Sidi Abdulvahid zaviyeleri ise zamana ve değişime direnmeye çalışıyor.
Selman El-Bârûdî Zaviyesi
El-Mehatira mahallesinde bulunan mermer bir levha, Şeyh Selman El-Bârûdî ve tâbilerinin 1370’de başlayıp senelerce süren zahidliğine şahitlik ediyor. Rolünü yitirmiş durumda olan bu zaviyeye bitişik bir odada yaşayan Ömer Emeti, buranın yıllardır terkedilmiş halde olduğunu, insanlar uğramadığı için kapısının açılmadığını belirtiyor.
Sidi Abdulvahid Camii ve Türbesi
Trablusşam'ın bir başka kadim sokağında ise Sidi Abdulvahid Türbesi yer alıyor. Türbenin içinde bulunduğu Sidi Abdulvahid El-Meknasi Camisi’nin eşsiz olduğunu, mimarisinin ise Fas mimarisine benzediğini dile getiren Dr. Fuad Trablusi, Sidi Abdulvahid El-Meknasi’nin, haçlı işgalinin sona ermesiyle 8. yüzyılın başlarında bu şehre geldiğini belirtiyor. Meknasi’nin naaşının bulunduğu türbeye dar bir camdan giren ışık, ortama ruhâni bir hava katıyor.
Yaşça büyük bir beyefendinin namaz kılanlara ikram ettiği kokunun ortamın ruhaniyetini arttırdığı bu camide, Şeyh Said Mingara eşliğinde Hatme’i Hacegan (Nakşibendî hatmesi) denilen zikir halkaları da gerçekleştiriliyor.
En-Nâbulsi Zaviyesi ise yalnız
Bir diğer Sufi zaviyesi ise Şeyh İsa ez-Zakir Es- Sebsebi er-Rifai El-Huseyni’nin türbesinin yer aldığı Nâbulsi Zaviyesi. Yakınında ise Şeyh el-Himravi Türbesi bulunuyor.
Şeyh Ebu Munir Muhammed En-Nâbulsi, bu zaviyeye gelenleri yeşil sarığı, uzun cübbesi ve samimi tebessümüyle karşılıyor. Buranın bireysel çabalarla başlayan restorasyon çalışmaları, zaviyeyi enkaz halinden çıkarıp bir tefekkür mekanına dönüştürmüş; uzun süren bu çalışmalara bölgedeki kadınlar da katkıda bulunmuş. Abdulkadir En-Nabulsi, babasının zikir halkalarına liderlik ettiğini söylüyor. Şeyh Ebu Munir ise tüm yapılanların Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in (sav) sünnetine dayandığını ifade ediyor.
Abdulkadir En-Nabulsi, günümüzde Sufi tarikatına bağlı olarak yaşamanın zor olduğunu belirtiyor. Tasavvufun bir yaşam biçimi, insanlara iyi muamele etmek ve kalbi temizlemek olduğunu belirten Nabulsi, bunun yalnızca uzun sakal bırakmak, cüppe giyip tespih taşımakla olmadığını belirtiyor ve bu yolun bazen insanları sömürmek için kullanıldığından da şikayet ediyor.
Tarikatlar tehlike altında
Trablusşam; Nakşibendî, Rufâî, Şâzelî, Kadirî ve Mevlevî gibi tasavvuf tarikatlarına yüzyıllardır ev sahipliği yapıyor. Ancak bu tarikatler canlılığını yitirmeye başlarken ve zaviyeler ise hem restorasyon hem de ziyaretçi eksikliğinde yitip gidiyor. Diğer yandan, 2010’da restore edilen Mevlevî tekkesi ise zahitliğe ve münzeviliğe veda ederek bir kültür merkezine dönüştürülmüştü. Trablusşam’daki Sufi tarikatları ve şeyhleri hakkında bir kitap yazan Dr. Muhammed Darnika, bu tarikatın 1945’ten beri canlanmadığını belirtiyor.
Bu zaviyelerin yitip gidişinden aynı zamanda bu tarikatlara tâbi olan kişileri suçlayan Darnika, bu kişilerin yaptığı, közde yürümek, şişlenmek gibi bazı bidatların bu tarikatların halkın gözündeki imajını zedelediğini belirtiyor. Geçmişteki şeyhlerin alim, düşünür ve muhaddis niteliklerini taşıdığına değinen Darnika, şimdi ise bunların yerine cehaletin üstün geldiğini ifade ediyor.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Elif Turan