ABD’nin en prestijli yayınlarından The New York Review of Books (NYR) Libya savaşını yerinden takip ederek kapsamlı bir dosya haber yayımladı. Daha önce, Muammer Kaddafi’nin ölümünden bu yana ülkede yaşanan gelişmeleri The Burning Shores (Alev Alan Kıyılar) adıyla kitaplaştıran gazeteci ve Carnegie Vakfı uluslararası ilişkiler uzmanı Frederic Wehrey’in imzasını taşıyan haberde, Libya’daki Suriyeli savaşçılarla ve Libyalı komutanlarla yapılan ayrıntılı görüşmelere yer verildi.
Betonarme bir villada 34 yaşındaki Suriyeli eski askeri yetkili Ahmed ve diğer Suriyeli savaşçılarla görüştüğünü belirten Wehrey, “Cephenin bu bölümünde sayılarının yaklaşık 500 olduğunu ve günlerdir Libya’da olduklarını, bir ay önce Türk askeri personeliyle birlikte ulaşmaya başlayan Suriyeli 2 bin civarında milisten oluşan daha büyük bir birliğin parçasını teşkil ettiklerini anlattılar. Bana 6 bin Suriyeli savaşçının daha ekleneceğine dair planlar olduğundan bahsettiler” ifadelerini kullandı.
Rusya da savaşçı yolluyor
Tobruk merkezli Halife Hafter güçlerine destek veren ülkelerin “Fransa, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)” şeklinde sıralandığı haberde, bu tabloya geçen yıl eylül ayında Wagner Group adıyla bilinen savunma şirketinden yüzlerce Rus savaşçının eklendiği kaydedildi.
Dünya çapında birçok çatışma bölgesinde gölge askeri güç olarak hizmet eden kuruluşun “Putin’in Şefi” olarak tanınan Yevgeni Prigozhin’le bağlantısı olduğu iddia edilirken, Wehrey haberinde “Wagner savaşçılarının daha isabetli top atışları ve iyi eğitimli keskin nişancıları sayesinde Hafter’in Trablus’a karşı saldırısında büyük avantaj sunduğunu” yazdı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Rusya’nın verdiği desteğin Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Güçleri’nin cesaretini kırdığına bizzat şahit olduğunu belirten Wehrey, “Muhtemel bir bozgunla karşı karşıya olan Trablus hükümeti, tek yabancı askeri destekçisi olan uzun vadeli müttefiki Türkiye’ye daha fazla sırtını yasladı” dedi.
“Geçen yılın sonlarından bu yana Türk hükümeti Libya’ya göndermek için Suriyeli milisleri kayıt altına almaya başladı ve bu kişilere ayda 2 bin dolar (yaklaşık 12 bin TL) maaş ve Türk vatandaşlığı sözü verdi” diyen Wehrey, konuştuğunu söylediği Suriyeli Ahmed’in Türk vatandaşlığını 5 yıldan daha uzun süre önce aldığını aktardı.
Bu iddiaları daha önce İngiliz The Guardian gazetesi de gündeme getirmiş, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise iddiaları yalanlamıştı. İddiaların muhalefet tarafından da dile getirilmesi üzerine Çavuşoğlu, CNN Türk'te katıldığı programda, "İddiaların hiçbiri doğru değil. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının nasıl alınacağı kanunlarda belli. Dolayısıyla milletvekillerimizin ve siyasetçilerimizin de gerçek dışı, hayal ürünü iddialara inanıp gündeme getirmesi doğru değil" demişti.
“Hepimizin İstanbul’da ya da Gaziantep’te evleri var”
Wehrey görüştüğü kişilerin hikayelerini de ayrıntısıyla ele aldı. Savaşçıların kökeniyle ilgili de bilgi paylaşan Amerikalı gazeteci, “Çoğu etnik açıdan, Türkiye’yle geçmişe dayalı bağları olan Suriye vatandaşı Türkmenler. Sultan Murad Tugayı adındaki ve içlerinde çok sayıda Türkmen’in bulunduğu Türkiye destekli büyük Suriyeli milis grubunun parçası” derken, Ahmed’in “Ben Türk ordusuna bağlıyım ve hepimizin İstanbul’da ya da Gaziantep’te evleri var” dediğini aktardı.
Ahmed ve diğer Suriyeliler Libya’ya gelmeden önce kendi ülkelerinde Beşar Esad’ın ordusuna karşı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) çatısı altında savaştıklarını anlattı. Türk bir babayla Suriyeli bir annenin çocuğu olarak Halep’te doğan Ahmed, savaşın başladığı 2011’de hükümet güçlerini terk etmeden önce Suriye özel kuvvetlerinde teğmen olarak görev yapmıştı.
Ahmed Suriye’de bulunduğu kentlerde ÖSO’yu eğitip silahlandıran “John” ve “Josh” adında Amerikalı arkadaşlarının olduğunu aktarırken, Wehrey bu kişilerin muhtemelen CIA personeli olduğunu belirtti.
UMH’nin Türkiye’den yardım beklemesinin nedeni…
Derrat’ın anlattıklarına göre ABD’nin başkent Trablus’ta UMH Güçleri’ne verdiği askeri desteği Hafter’in geçen yıl başlattığı saldırı sonrası çektiğini kaydeden Wehrey, “ABD’nin bazı ordu ve istihbarat personeli UMH destekli batı Libya’ya dönerken, ABD’nin Libya politikası belirsizliğini koruyor. ABD’nin bazı hususlarda tereddütlü taahhütleri, güç durumdaki UMH’nin Türkiye’nin Libya’da karışık tepkilere yol açan bu Suriyeli savaşçılardan oluşan desteğine neden güvenmek zorunda kaldığını açıklıyor” ifadelerini kullandı.
“Libya’da Türk-Suriyeli müdahalesinin, UMH Güçleri’nin sayısız yabancı müttefiki olan Hafter karşısında yıkılan cesaretini artırmayı başardı” diyen Wehrey, “Kendimize şimdi daha çok güveniyoruz” diyen Derrat’ın Suriyelilerin Libyalı milislere çok çabuk entegre olduğunu, çatışma bölgelerinde görev paylaşımı yaptığını ve başkent civarındaki cephe boyunca savaşçı boşluğunu doldurduğunu anlattığını aktardı.
Wehrey, Trablus’taki üst düzey hükümet yetkililerinden Halid Mişri’nin kendisine “Aslında Suriyeliler yok, yalnızca Türkmenler var, onlar da lojistikçi ve tercüman olarak çalışıyor, savaşçı olarak değil” dediğini belirtti. Ancak bu açıklamalar, cephede Wehrey’le konuşan Suriyeli savaşçılar ve Libyalı komutanların sözleriyle tezat oluşturdu.
“Askeri ekipmanlar Suriyelilerden fazla katkı yaptı”
Habere göre Libyalı bazı komutanlar UMH Güçleri’nin gerçekte daha çok piyadeye değil, teknik desteğe ve gelişmiş silahlara, yani daha fazla silahlı insansız hava araçları, insansız hava araçlarının sinyallerini bozan cihazlar, ağır silahlar ve hava savunma sistemlerine ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Wehrey, “Libyalı bazı komutanlara göre bu ekipmanlar çoktan Türkiye’den ulaşmaya ve çatışma sahasındaki güç dengesini değiştirmeye başladı, Suriyelilerin varlığından daha fazlasını yaptı” diye ekledi.
Diğer taraftan Ahmed şu ana kadar Libya’da sadece bir kayıp verdiklerini söylese de Suriyeli muhalif kaynaklar ölü sayısının 28’i bulduğunu ifade etti. Suriyelilerin Libya’daki varlığının meşru olduğunu vurgulayan Ahmed, “Biz burada paralı askerler değiliz. Libya ordusu ve Libya halkı tarafından davet edildik, diktatörlüğe de karşıyız” dedi.
“Libya müdahalesi dikkatleri Suriye’den uzaklaştırdı”
Ancak bu söyleme itiraz eden Suriyeli bazı kaynaklar “Türkiye’nin Libya’daki müdahalesinin, dikkatleri Suriye’de Beşar Esad rejimine karşı verilen savaştan, özellikle de muhaliflerin son kalesi İdlib’deki çatışmadan uzaklaştırdığına” dair şikayette bulundu.
Türkiye’den Suriye muhalefetine yakın bir analist Wehrey’ye telefonla verdiği demeçte, “Bu (Libya) operasyon, muhalif fraksiyonlar arasında açıkça bir anlaşmazlığa neden oldu. Bunlar İdlib’in acı çektiği ve (Suriyeli savaşçılara) ihtiyaç duyduğu bir sırada yaşandı” dedi.
Bazı kaynaklarsa “Suriye’deki ekonomik yoksunluk ve Türkiye’nin dağıttığı cömert maaşlar ve yardımlar Suriyelilerin Libya’ya gitmeyi kabul etmesinin ardında yatan başlıca etkenler” diye konuştu.
Wehrey, Suriyeli Ahmed’e ne kadar süreyle kalmayı beklediklerini sorduğundaysa “Bize ihtiyaç duyulduğu sürece buradayız. Libya’nın da Suriye gibi yok olmasını istemiyoruz” yanıtını aldığını aktardı.
Haberinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 12 Ocak’ta İstanbul’da yaptığı görüşmede çıkan ateşkes kararının sonrasında Rusya’nın Hafter’i destekleme ihtimalinin hala belirsiz olduğunu belirten Wehrey, iki ülke arasındaki durumu satranç oyununa benzetirken, Moskova’nın böyle bir adım atması halinde “Erdoğan’ın daha fazla Türk ve Suriyeli gücü Libya’ya gönderebileceğini, Rusya’dan gelebilecek tavizler karşılığında da kolayca geri çekebileceğini” savundu.
Independent Türkçe, The New York Review of Books