Hatimoğulları'ndan Erdoğan'a "çözüm süreci" çağrısı: Konuşması gereken bir diğer kişi Cumhurbaşkanı’nın kendisidir

"Alevi toplumundan rızalık almayan, saraydan kayyum atanmış olan zihniyetin vereceği rızalığı bizler asla kabul etmedik"

Fotoğraf: ANKA

DEM Parti  Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı 13. Olağan Genel Kurulu’na katıldı.

Burada konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:

Bizler  tarih boyunca acılarla yoğrulmuş bir coğrafyada yaşayan Aleviler olarak birçok zorluğa, baskıya, asimilasyon politikasına maruz kaldık. Ne yazık ki çokça canlarımız katledildi. Bir çok Alevi katliamını tanıklık ettik, yaşadık. Hala bizler 21. yüzyılda evlerimizin işaretlendiği bir dönemde yaşıyoruz. Bizler elbette Koçgiri’yi, Dersim’i, Maraş’ı, Çorum’u, Gazi’yi, Sivas’ı ve Suriye’de katledilen Alevi canlarımız unutmadık. 

Bizler tarih boyunca katledildik. Asimilasyon politikalarına maruz kaldık. Bu dönemde Türkiye'de mevcut olan AKP, MHP iktidarı katliamların biçimine, asimilasyon politikalarının biçimine yeni bir şey daha ekledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi ve Cemevi Başkanlığı oluşturmaları. Bizlere Turizm Bakanlığı’na bağlanacak tırnak içinde bir kültürel motif gözüyle bakanlar şunu bilsin ki, Alevilik bir inançtır. Alevilik tarih boyunca bedeller ödeyerek Alevilerin inançlarını ibadetlerini yaşayabildikleri bir toplumdur Aleviler. Alevileri Turizm Bakanlığı’na bağlı bir başkanlığın kayyum ataması yöntemiyle Aleviliği dizayn edemezsiniz. Alevileri inançlarından vazgeçiremezsiniz, dönüştüremezsiniz. 

"Alevi toplumundan rızalık almayan, saraydan kayyum atanmış olan zihniyetin vereceği rızalığı asla kabul etmedik"

Zaten bu iktidarın en fazla başvurduğu yöntemlerden biri bizim içimizde oynamak, arızalar çıkarmaktır. Şu bilinsin ki Alevilik rızalıktır ve dedeler, pirler, analar rızalıkla Alevi toplumunun rızasıyla varlıklarını bugüne kadar sürdüregelmişlerdir. Alevi toplumundan rızalık almayan, saraydan kayyum atanmış olan zihniyetin vereceği rızalığı bizler asla kabul etmedik, etmeyiz. Devletin gücünü arkasına alarak, güç zehirlenmesi yaşayan bu iktidar Alevilerin içine bu şekilde oynamaya kalkmaktadır. Parayla, pulla, statüyle, koltukla. Ama şu bilinsin ki Hacı Bektaş ona sunulmuş olan bütün sofraları reddetmiş, mazlumun yanında yer almış olan bir felsefedir, bir öğretidir, Hacı Bektaş böyle yapmıştır. Bizler de onun bu öğretimin öğrencileri olarak öyle yapmaya da devam edeceğiz.

"Kayyumun, 12 Eylül'de askerlerin postallarıyla, tankıyla, topuyla yaptığı darbeden hiçbir farkı yoktur"

Kayyum zihniyeti bu iktidarın bütün toplumsal hücrelere yaymaya çalıştığı bir yöntem haline geldi. Artık bu tek adam rejimi, kayyumcu rejim anlayışı sarayda belirlenip toplumda edilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda en muzdarip olan partilerden biri bizleriz. Üçüncü dönemdir yerel yönetimlerde belediyeleri, oylarımızı katlayarak kazandığımız belediyelerimize bir kez daha kayyum atanmıştır. Şimdi Dersim'de ve Ovacık'ta. Bizler kayyumcu zihniyete asla biat etmeyeceğiz, asla boyun eğmeyeceğiz. Bizler bize dayatılan, satıcıdan, otoriter rejimlere gün boyun eğmedik, bugün de boyun eğmeyeceğiz. Kayyum halkın iradesini çalmaktır. Kayyum, yargı ve polis eliyle yapılmış bir siyasi darbedir. Bunun 12 Eylül'de askerlerin postallarıyla, tankıyla, topuyla yaptığı darbeden hiçbir farkı yoktur. Seçilmişi ortadan kaldırıp yerine atanmışı getirmek, yurttaşımızın erken dönemde Türkiye'de elde etmiş olduğu hak olan seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmak demektir ve seçimsiz bir şekilde atanmışlarla bu ülkeyi yönetmeye kalkmak demektir. Bu demokrasiyi tabuta koymak ve son çivisini çakmak demektir. Seçimin olmadığı bir Türkiye'yi düşünün. İşte bunlar bu kayyum rejimiyle bizlere bunu dayatıyorlar. 

Son dönemde Kürt sorununa dönük devam eden kimi tartışmalar ve parlamentonun gündemine gelen kimi konular var. Bizler şunu bir kez daha altını çizmek isteriz, bu ülkenin en çok ezilen, bu ülkede en çok dışlanan, bu ülke ülkede en çok inkar edilen asimilasyon politikalarına tekci, inkarcı politikalara maruz bırakılan kimlerdir? Alevilerdir, Kürtlerdir. Alevilerin ve Kürtlerin sorunlarının demokratik ve barışçıl bir zeminde çözülmesi için biz mücadelemizi daha güçlü bir biçimde ortaya koymamız gereken bir dönemden geçiyoruz. 

"Alevi canlar bizler de hep beraber Kürt halkının verdiği bu demokratik mücadeleye katkı verelim"

Özellikle başta Orta Doğu, Kuzey Afrika olmak üzere aynı zamanda Rusya ve Ukrayna'da devam eden savaş ve şimdilerde 3. dünya savaşı arifesinden bahsedilen bir dönemden geçiyoruz. Dünya nükleer silah tehdidi altında olduğu bir dönemden geçiyoruz. Barış dışında başka bir seçeneğimiz yoktur. Sınır güvenliğimiz için de barışa ihtiyacımız var, iç barışı sağlayamazsak, Türkiye’de Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözemezsek emin olalım ki ne Alevilerin ne kadınların ne diğer demokrasinin uygulanmamasından mağdur olan hiç kimsenin sorununu çözemeyiz. O yüzden bu adım çok önemlidir. Gelin Alevi canlar bizler de hep beraber Kürt halkının verdiği bu demokratik mücadeleye katkı verelim ve Türkiye’de barışı, demokratik Türkiye için barışçıl bir zeminde ilerleyecek Orta Ooğu politikası için gelin hep birlikte yapalım diyorum.

Hatimoğulları'ndan Erdoğan'a “çözüm süreci” çağrısı: Konuşması gereken bir diğer kişi Cumhurbaşkanı’nın kendisidir

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

Hatimoğulları, eski HDP Milletvekili Ufuk Uras'ın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşmesinin ardından Abdullah Öcalan’a ilişkin “kısmi af beklentisi” açıklamalarının ardından AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler’in “Gündemimizde yok” sözlerini şöyle değerlendirdi:

Ufuk Uras’ın gidip görüşme yapmasını doğal olarak görüyoruz, olabilir şeyler. Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemle çözülmesine dair mesajımızı her fırsatta DEM Parti olarak verdik. Bizim de buradan elbette ki çağrımız, barışın toplumsallaşmaya ihtiyacı var. Barışın sadece siyasi partilerde konuşulan bir şey değil, bunun çok ötesinde toplumun nezdinde, her kesimi tarafından konuşulması gerekiyor. Bu nedenle Türkiye’de bütün aydınların, yazarların, sanatçıların, gazetecilerin her kesime bu konuda sorumluluklar ve görev düşer. 

“Kayyumların devamı gelebilir”

Hatimoğulları, DEM Parti belediyelerine yönelik kayyum atamalarına ilişkin de şunları söyledi:

Kayyum atamalarına devam ediliyor. Dün Tunceli’deydim ben.  Bunun arkası gelebilir. Bu ihtimalleri hükümete yakın basında da ayrıca hükümet sözcülerinin yaptığı açıklamalardan da kayyumun devamının gelebileceğine dair işaretler var. Biz kayyumun Türkiye’de bir siyasi darbe olduğunun altını sürekli çizdik. Kayyum siyasi darbe olmakla kalmayıp yurttaşın seçme ve seçilme hakkını elinden almak demektir. Bir yandan sözde barış eli uzatılacak, öte yandan kayyum atanacak, bunları doğru bulmuyoruz. 

Kayyum rejimiyle ilgili gerek cezaevindeki uygulamalar gerekse bundan sonra varsa akıllarında plan ve proje bu konuda hükümet, Cumhurbaşkanlığı kabinesinden doğru bizlere gelmiş herhangi bir bilgi yoktur. Aynı şekilde MHP Genel Başkanı’nın yaptığı açıklamalar dışında, kamuoyunda yapılmış olan açıklamalar dışında herhangi bir bilgimiz yoktur. 

"Konuşması gereken kişi Cumhurbaşkanı’dır"

Biz çağrımızı sizler aracılığıyla bir daha yapıyoruz. Burada konuşması gereken bir diğer kişi Cumhurbaşkanı’nın kendisidir. Kürt sorununa nasıl yaklaştıkları ve bu dönemde yaklaşımların, küçük ortağın attığı bu yaklaşımlarla ilgili kendi değerlendirmelerini kendi ağızlarından dinlemiş değiliz. Yaptıkları tek açıklama, Cumhur İttifakı içinde bir çatlak olmadığına dairdir fakat bizi daha çok ilgilendiren, Türkiye’de Kürt sorununun çözümüne dair yaklaşımları nedir, bu konuya dair açıklama hala mevcut değil ama bir pratik mevcuttur.  O pratik  kayyumdur. Kayyum devam ettikçe barışın konuşulması gittikçe ortadan kaldırıldığının altını çizmek isterim. Bugün partimize dönük baskılar. Dersim'de, Batman’da yaşananlar insanların demokratik haklarını ifade etmek için demokratik zeminde verdikleri mücadeleye adeta İsrail’in Filistinlilere yaklaşımı gibi baskılarla karşılaştık. 

"DEM Parti olarak bu konuda asli özneyiz"

Bizler müzakerenin demokratik bir zeminde onurlu bir barışın konuşulması olasılıklarının konuşulması halinde DEM Parti olarak bu konuda asli özne olduğumuzun altını çiziyoruz ancak kayyum rejimi ve diğer uygulamalar,  baş eğdirme, boyun eğdirme politikaları devam ettiği sürece demokratik zemindeki mücadelemizi sürdüreceğiz.

 

Independent Türkçe, ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU