Tuncer Bakırhan: İlkesel olarak Türkiye'nin Esad'la görüşmesine karşı değiliz

Bakırhan, “Türkiye, Kuzey-Doğu Suriye halklarıyla kalıcı barışı sağlayacak siyaset üretmelidir" dedi

Fotoğraf: AA

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.

Hafta sonu gerçekleşen Fransa Parlamentosu Seçimleri'nin ikinci turunda, Yeni Halk Cephesi'nin elde ettiği başarıya dikkati çeken Bakırhan, “Yükselen aşırı sağ dalgaya ve faşizme karşı sol alternatifin birlikte elde ettiği bu başarı, hepimize moral ve umut vermiştir” dedi

İktidarın kayyum politikasını eleştiren Bakırhan konuşmasında özetli şunları aktardı:

Hakkâri belediyemize kayyım atandığından bu yana ayaktayız. Haftalardır, Kürt halkı ve Türkiye’nin demokratik kamuoyu, kadınlar, sol-sosyalist güçler kayyım gaspına karşı alanlarda ve yollarda direniyor. Kayyımın atandığı ilk günden itibaren belediyelerimizin önünde nöbet tuttuk. Her yerde halkımızla birlikte irademize saygı gösterin diye sesimizi yükselttik.

İradeye Saygı Yürüyüşü ile ülkenin dört bir yanından demokrasi savunucusuyla Van’da buluşarak Hakkari’ye yürüdük. Başta kadınlar olmak üzere genç yaşlı demeden kilometrelerce yürüyerek Van’dan Hakkâri’ye ulaştık. İradeye Saygı Yürüyüşü kayyım gaspına karşı mücadelemizin sadece bir ayağıdır ve mücadelemizi gün geçtikçe daha da büyütmeye kararlıyız.

“Asgari ücretliler ve emekliler, açlık sınırının bile altında”

Halkımızın sofrası yangın yerine dönmüş durumda. Milyonlarca insanımız sefalet içinde yaşamak zorunda bırakılırken, bir avuç savaş baronu, rantçı ve sermayedar halkın geleceğini yağmalamaya devam ediyor. AKP iktidarında, TÜİK verileri dahi yoksul ile zengin arasındaki uçurumun 15 kat arttığını gösteriyor.

Asgari ücretliler ve emekliler, açlık sınırının bile altında bir gelirle geçinmek zorunda. Açlık sınırı 19 bin TL iken, asgari ücret maalesef sadece 17 bin TL. Yaklaşık 9 milyon emeklimiz, açlık sınırının yarısı olan 10 bin TL maaşla yaşam mücadelesi veriyor.

Kendi kendilerine icat ettikleri "kök maaş" bahanesiyle 4 milyon emekli enflasyon farkını bile alamıyor. Bu durumu asla kabul edemeyiz. Enflasyon kök maaşı dinlemiyor, siz nasıl 4 milyon insanı açlığa mahkûm edebiliyorsunuz?

2016 yılında bir emekli maaşı, asgari ücretten yüzde 66 fazla iken, bugün yüzde 28 daha düşük. Bu, emekçi ve emeklilere bu iktidarın reva gördüğü yaşam tarzı. 2024'ü “Emekliler Yılı” olarak ilan ettiler ama kimin için özel yıl ilan etseniz o kesimi perişan ediyorsunuz. Allah aşkına, 2025'i Sermaye Yılı ilan edin de, biraz da onlar nasibini alsın.

"TÜİK gasp etti"

TÜİK, Saray'ın isteğiyle enflasyonu düşük göstererek 20 milyon emekli ve emekçinin alacağı zammı gasp etti. TÜİK eliyle asgari ücretliye, memura, emekliye hile yapıldı, kumpas kuruldu. Yazıklar olsun size. 20 milyon emekli ve emekçiye hile yapıp, işiyle, aşıyla oynadınız.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, her gün yeni zamlar açıklanıyor. Temmuzda asgari ücretliye zam yok ama çaya, benzine, otogaza ve köprü ücretlerine zam var. 21. yüzyılın başında bir ülke düşünün; barınma ve beslenme sorunu var ve bunu çözemiyor. İşte bu iktidarın gerçeği budur.

Mardin’de “Tarım Mitingi”

Ama merak etmeyin, biz buradayız. DEM Parti var. Bu sömürü düzenine karşı partimiz 'Ekmek ve Adalet' kampanyası başlatıyor. Kampanyamızın startını 19 Temmuz’da Mardin’de yapacağımız “Tarım Mitingi” ile vereceğiz.

“Emek bizim, ekmek bizim”

DEM Parti olarak diyoruz ki: eşitsizliğe, yoksulluğa, irade gaspına, kadın katliamlarına, haksızlığa ve hukuksuzluğa mecbur ve mahkûm değiliz. Emek bizim, ekmek bizim, iş-aş-yaşam bizim. Bizim olanı geri alacağız. Ekmek ve adalet mücadelemizi birlikte yürüteceğiz.

Bu ülkede yargı hiçbir zaman bu kadar pervasız olmadı, bu kadar iktidar güdümüne girmedi. Eskiden göstermelik de olsa bir hukuk sisteminden söz edebilirdik. Ancak AKP iktidarıyla bu son buldu. İşte ekmek ve adalet arayışımız tam da burada başlıyor. Adaleti mahkeme koridorlarında bulamadığımız için halklarla birlikte sokakta aramaya başlıyoruz. Ekmeğimizi eşitsizliklere ve adaletsizliklere itiraz ederek kazanmaya çalışıyoruz.

“Cezalarla caydırmaya çalışan bir akıl var”

Bakın işte, ekmeğe ve adalete el koymalarının son örneği geçen hafta Milli Eğitim Komisyonunda kabul edilen Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifidir. Düşünün, öğretmenlerin yaşadığı ağır sorunlara çözüm bulmak yerine yeni sorunlar ekliyorlar. Bu kanun teklifinde, öğretmeni koruyan, onu değerli hissettirecek maddeler olması gerekirken aksine öğretmenleri tehdit eden, onları terbiye etmeye çalışan, cezalarla caydırmaya çalışan bir akıl var. Muhalif olanları fişleme ve eleme teklifi hazırlamışlar. İşte bu adaletsizliğe hep birlikte itiraz ediyoruz. Eğitimi bitmiş bir ülkeyi kimse kurtaramaz! Eğitim yoksa adalet de yoktur, gelecek de yoktur.

“Ana muhalefetin de 1 payı vardır”

Bildiğiniz üzere, uzun süredir en çok savrulan dış politikaya sahip ülke Türkiye'dir. Suriye politikası bunun en önemli örneğidir ve ileride kitaplarda ders olarak okutulacak; dersin adını da biz önerelim: "Kürt düşmanlığının ağır bilançosu!"

AKP iktidarı, Suriye'de Kürt halkına karşı önce İŞİD'le muhatap oldu, sonra ÖSO'ya sarıldı, şimdi ise Esad'ı davet edeceğim diyor. Hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz; Tahran'da, Bağdat'ta ve Şam'da muhatap arayarak ne Kürt sorununu çözersiniz ne de bölgesel barışa katkı sunarsınız.

Ana muhalefetin de AKP'nin Suriye politikasına ortak olmaya eğiliminin arttığını yakından takip ediyoruz. Sayın Özel, "Esad'la Erdoğan arasında arabulucu olabiliriz" dedi. Buradan bütün kamuoyu önünde soruyoruz; Erdoğan'ın Esad'la "Kürt karşıtlığı" üzerinden kurmaya çalıştığı ortaklığa mı arabulucu olacaksınız? Yoksa ana muhalefet olarak Türkiye'de, Suriye'de ve tüm Ortadoğu'da Kürt halkının haklarını da savunacak mısınız?

"Muhalefete tavsiyemiz, ktidarın arkasına takılmaması yönündedir"

Suriye'de bugün yaşanan ve Türkiye'yi doğrudan etkileyen krizlerde AKP'nin 4 payı varsa, ana muhalefetin de 1 payı vardır. Hatırlayın, önceki dönem genel başkanlarının "Afrin'de güzel şeyler oluyor. İyi hizmetler götürülüyor" dediği; ancak Türk bayrağı yakılınca mı Afrin'de yaşananlar dikkatinizi çekti? 2019'da Demirci Kawa'nın heykelini yıktıklarında anlamadınız mı günü geldiğinde bu suç örgütleri toplumun değerlerine dair ne varsa saldıracaktır diye.

Bu sebeple muhalefete tavsiyemiz, hem Suriye hem de Rojava politikasını yeniden gözden geçirip iktidarın arkasına takılmaması yönündedir. Aksi takdirde bataklığa saplanan AKP-MHP'nin yanında siz de yer alırsınız.

Toplum Suriye'de Kürtleri tasfiye etmenizi istemiyor, suç örgütlerini desteklemenizi istemiyor. Toplum, Türkiye'de yaşamaya çalışan milyonlarca Suriyelinin özgür bir şekilde topraklarına dönmesini sağlayacak siyaseti istiyor.

Biz ilkesel olarak, Kuzey-Doğu Suriye halklarının ve Türkiye'nin, Esad'la görüşmesine karşı değiliz. Türkiye, Kuzey-Doğu Suriye halklarıyla kalıcı barışı sağlayacak siyaset üretmelidir. Ortadoğu'da barışı sağlamanın ilk adımı budur. Bu olmadığı sürece, Şam'la da, Tahran'la da Kürt karşıtlığı temelinde kuracağınız ittifak er ya da geç çökecektir.

Çözüm; Ankara, Şam, Bağdat ve Tahran'da savaş mekiği yürütmekle değil, Diyarbakır, Kobani, Hewler ve Kirmanşah'ta barışı aramakla olur.

Çözüm Kürt halkının iradesini tanımaktan geçer. Çözüm yıllardır Ortadoğu'nun barışını ve halkların bir arada yaşamasını savunan Sayın Öcalan ile görüşmekten geçer. Sayın Öcalan sadece Kürt meselesinin değil, bölge barışının da gerçek adresidir.

 

Independent Türkçe 

DAHA FAZLA HABER OKU