İnsan kurt olsaydı uygarlaşmazdı

Gerçek şu ki, insanın aklı ve iyiliği olmasaydı, insanlık ilerleyemezdi ve binlerce yıl önceki haliyle kalırdı

İllüstrasyon: Dilshan Chandraguptha / Düzenleme: Independent Türkçe

Yaklaşık 20 yıl önce Dr. Muna el-Bulayhed, "Krallık'taki Lise Öğrencileri Arasında Kültürel Kimlik" konulu doktora tezini hazırlıyordu. Konuyla ilgili saha araştırması kapsamında Dr. Bulayhed, bir grup lise 3 öğrencesine "Kurt değilseniz kurtlar sizi yer" şeklindeki popüler söz hakkındaki görüşlerini sordu.

Yüzde 70'i bu söze katıldıklarını, yani insanların size saldırmalarını ve düşmanlık etmelerini sizden korkmaları dışında hiçbir şeyin engelleyemeyeceğine inandıklarını söylediler.

Bunun üzerine araştırmacı şunu sorguladı: Birkaç yıl sonra bu kişiler işgücü piyasasına dahil olacak ve insanlarla ilişkiler kuracaklar, o zaman da kurt rolünü mü oynayacaklar?

Bu hafta insanın doğası gereği yozlaşmış olduğu ve insanların, birbirlerine ve özellikle de tanımadıklarına karşı haksızlıklarının ve zulümlerinin gerekçesinin bu olduğu konusunda hemfikir olan 4 yazarın makalesiyle karşılaştığımda bu biraz eski hikayeyi hatırladım.

Pek çok sevgili okuyucunun bunu prensip olarak kabul ettiğini biliyorum. Belki de bu fikre karşı çıkmama ve onu tamamen reddetmeme şaşırarak şunu söylemişlerdir: Alimlerin ve şairlerin nesilden nesle üzerinde ittifak ettikleri bir şeyi nasıl inkar edersin?

Gerçek şu ki, eski kültürlerin çoğu -Araplar dahil- bu yönde güçlü bir eğilim göstermişlerdir. Bu nedenle atalarımız ve çağdaşlarımız örneğin el-Mütenebbi'nin şu beytini anmışlardır:

İnsan doğası zulümle yoğrulmuştur
Faziletli birini görürsen bil ki zayıflığındandır


Bir diğer şair Zuheyr bin Ebu Sülma ise şöyle der:

Toprağını ve onurunu silahınla korumazsan yıkılır
İnsanlara zulmetmeyene zulmedilir


Nice saygın müfessirin, (Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir) âyet-i kerimesini yukarıdaki manada, yani insan fıtratının yozlaşmış olduğu şeklinde tefsir ettiklerini gördüm.

Sevgili okuyucular, insan doğasının bu şekilde anlaşılmasının cesaret kavramıyla ilişkilendirildiğini fark etmişlerdir.

Bu bileşik görüşün, tıpkı Zuheyr'in toprak ve onur birine zulmetmeden korunamazmış gibi, bu ikisini korumak için başkasına zulmetmeyi yücelten yukarıdaki beyti gibi, fiziksel güce saygı duymaya ve kılıcı övmeye dönüştüğüne dikkat etmişlerdir.

Hatta bu, Mütenebbi tarafından açıkça söylenmiştir:

Yüksek onur kendisi için kan dökülmedikçe korunamaz.


Aynı şekilde Ebu Tammam da "Kılıç kitaplardan daha doğru konuşur" demiştir.

Oysa kitap, Allah'ın yarattığı insanın hayatını korurken, kılıç o hayatı sona erdirir.

Bu durumda kılıç kitaptan nasıl daha doğru konuşabilir bilmiyorum?

Bu beyitlerin hepsinin belirli durumlar için söylendiğini belirtmeliyiz. Sahipleri belki de fikrin kendisinin (kılıç ve kan dökmeyi yüceltmenin) mutlak olmasını amaçlamamışlardı.

Ancak gerçekler bize her birinin içsel mesajının söylenmiş olduğu koşullardan soyutlanarak, insanların farklı zaman ve koşullarda, bir an bile anlamını sorgulamadan veya üzerinde düşünmeden paylaştıkları bir prensibe dönüştüğünü söylüyor.

Bu tamamen hatalı demesek de kesinlikle eksik ve zarar görmüş bir anlamdır.
 


Tüm ulusların ve kültürlerin kılıcı ve silahı kutsaması anlaşılır. Ancak Avrupa Rönesansı dönemi önemli bir olaya, insan doğasına yönelik eski algının gerilemesine, insanı rasyonel ve iyiliksever olarak gören bir aksi algının ortaya çıkmasına tanık oldu.

Diğer bir deyişle, bu algıya göre eğer insan iki seçenekle karşı karşıya kalırsa, kendisi ve başkaları için en iyi olanı seçer.

Mantıklı olduğu ve eylemlerinin sonuçlarını hesapladığı için kendisi için iyi olanı seçer. Kendisine bir zarar vermeyeceği sürece de başkalarına faydalı olanı seçer, çünkü o ahlaklı bir varlıktır.

Çağdaş filozof John Rawls'a göre insanı diğer varlıklardan ayıran şey, nesne ve eylemlerde adalet ve iyiliği keşfetme, onu kötülükten ayırma ve genel anlamda iyiyi seçme yeteneğidir.

Gerçek şu ki, insanın aklı ve iyiliği olmasaydı, insanlık ilerleyemezdi ve binlerce yıl önceki haliyle kalırdı.

İyilik, sadece fakirlere ve muhtaçlara yardım etmekle sınırlı olmayıp, yeryüzünün kalkınmasına, insan yaşamının ve gelişiminin herhangi bir biçimde iyileşmesine katkıda bulunan her eylemi içerir.

Çevremizde gördüğümüz her şey, insan aklının ve iyiliğinin bir kanıtıdır.         

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU