Son haftalarda İran'la nükleer müzakerelere ilişkin görüşmeler yeniden hız kazandı. Zaman zaman tansiyonun yükseldiği, zaman zaman da düştüğü karşılıklı açıklamalar yapıldı.
Tahran yeni bir anlaşmaya hazır olduğunu gösterirken, Washington'dan yapılan açıklamalar Tel Aviv'den daha sertti.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stokunun 23 kat arttığını duyurdu.
Tahran ile uluslararası güçler arasında, Avusturya'nın başkenti Viyana'nın ev sahipliğinde 2021 yılının nisan ayında başlayan ve yaklaşık bir yıl süren müzakereler, kesintiye uğradı ve dünya Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşıyla meşgul olmaya başladı.
İran ve P5+1 ülkeleri (BMGK'nın 5 daimi üyesi İngiltere, ABD, Çin, Fransa, Rusya ile Almanya) arasında imzalanan, Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) resmi adıyla bilinen ve Tahran'ın ABD, AB ve BM tarafından uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında nükleer programını kısıtlamayı kabul ettiği nükleer anlaşmanın tarafları 2022 Ağustos'unda müzakere masasına döndüler, fakat bu kez de Tahran, Avrupa Birliği'nin (AB) anlaşmayı canlandırmak için önerdiği taslağı reddettiği için müzakereler kısa süre sonra bir kez daha tökezledi.
Müzakereler durdu, ama İran'ın nükleer faaliyetleri durmadı. Son birkaç ayda İran'ın uranyum zenginleştirme oranının nükleer bomba elde etme seviyelerine yaklaştığına dair birçok resmi ve gayri resmi rapor geldi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
ABD merkezli haber ağı Bloomberg, geçen şubat ayında UAEA'nın İran'daki bir tesiste yüzde 90'ın, yani nükleer silah elde etme seviyesinin hemen altında olan yüzde 84'e kadar zenginleştirilmiş uranyum izleri tespit ettiğini bildirdi.
İran, yüksek oranda uranyum zenginleştirdiği iddialarını reddetse de UAEA, şubat ayı sonlarında, Bloomberg tarafından yayımlanan haberi teyit etti ve Tahran ile zenginleştirilmiş uranyum stoğunu artırmayan Tahran ile görüşmelerin devam ettiğini açıkladı.
Ancak UAEA, Bloomberg'in haberinden yaklaşık üç ay sonra, İran'ın nükleer bomba elde etmeye çalıştığı suçlamalarını reddetmeye devam ederken İran'ın son aylarda zenginleştirilmiş uranyum stokunu önemli ölçüde artırdığını belirtti.
UAEA, KOEP uyarınca İran'ın tahmini zenginleştirilmiş uranyum stokunun izin verilen sınırı 23 kattan fazla aştığını açıkladı.
Böylece KOEP kapsamında izin verilen sınır 202,8 kilogram olmasına rağmen 13 Mayıs'ta İran'ın toplam zenginleştirilmiş uranyum stoku tahminen 4 bin 744,5 kilograma ulaştı.
UAEA Direktörü Rafael Grossi, daha önce İran'ın nükleer programını ilerlettiğini belirterek istemesi halinde birkaç nükleer silah üretmeye yetecek kadar zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğu konusunda uyarmıştı.
Geri döndürülemez olarak kaydedilen ilerleme
KOEP, İran'ın nükleer silah geliştirmesini engellemeyi amaçlarken nükleer programında devam eden gelişmeler, Tahran'ın ulaştığı nokta konusunda 'İran'ın nükleer programını dizginlemek' geçmişte mi kaldı?
Uluslararası güçler şu an hangi konuda İran'la müzakere etmeye devam edebilir?' gibi soruların sorulmasına yol açtı.
Washington merkezli Demokrasileri Savunma Vakfı (Foundation for Defense of Democracies/ FDD) adlı düşünce kuruluşundan Behnam Ben Taleblu, The Independent Arabia'ya yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
İran'ın nükleer programında kaydettiği ilerleme geri döndürülemez. En büyük ilerleme, 2021 yılında ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin KOEP'in canlandırılmasını yeniden müzakere ederek İran rejiminin nükleer eşiği geçmesine izin verdiği sırada gerçekleşti. KOEP'İn bunu ele alamadığı bir gerçek. Geri adım atmak için daha sert ve daha acil bir yaklaşım sergilenmesi gerekiyor.
Washington merkezli Silah Kontrolü Derneğinin Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Politikası Direktörü Kelsey Davenport dakonuyla ilgili olarak şu yorumda bulundu:
İran, 2022 yılının ikinci yarısında, üç noktada nükleer tehdidini arttı. İran'ın nükleer programını sınırlayacak bir anlaşma ya da önlem olmadığı sürece bu tehdit büyümeye devam edecek. Bu üç nokta; Fordo Nükleer Tesisindeki uranyum zenginleştirme faaliyetlerini genişletmesi, yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stoklarını artırması ve KOEP'in şartlarından biri olan UAEA'nın ek izleme cihazlarını kaldırmasının ardından faaliyetlerin izlenememesi konusunda giderek büyüyen açık oldu. Bu tehlikenin aciliyeti yeni, proaktif bir diplomatik strateji gerektiriyor.
En tehlikelisi Fordo Nükleer Tesisi
Tahran, 2022 Kasım ayında 14 adet daha IR-6 santrifüj sistemi kurmayı planladığını açıkladı.
İran, yer altında olan Fordo Nükleer Tesisi'nde uranyumun daha verimli zenginleştirilmesi ve tesisteki zenginleştirme seviyelerinin yüzde 60'a çıkarılması için çalışıyor.
Bundan önce, yer üstündeki Natanz Nükleer Tesisi'nde sadece yüzde 60'a kadar uranyum zenginleştiriyordu.
Gözlemciler, Fordo Nükleer Tesisi dışında Kum kenti yakınlarındaki dağlar arasına inşa edilmiş olan başka bir tesis olduğunu söylüyorlar.
Gözlemcilere göre tesisi küçük olması ve bulunduğu konum, başlangıçta bir silah programı için malzeme üretmek üzere inşa edildiğini gösteriyor.
Oysa İran'ın KOEP çerçevesinde sahadaki tüm uranyum zenginleştirme faaliyetlerini 15 yıl süreyle durdurması gerekiyordu.
Fordo Nükleer Tesisi, Natanz'daki nükleer tesisten daha büyük tehlike arz ediyor. Çünkü ABD, İran'ın nükleer silah geliştirmesini önlemek için askeri operasyon başvurmaya karar verirse yer altındaki nükleer tesisleri yok etmek zor olacak.
Kelsey Davenport, değerlendirmesine şöyle devam etti:
Daha verimli santrifüjler ve yüzde 60 zenginleştirilmiş uranyum stoğu, İran'ın, belki de UAEA müfettişleri değişikliği fark etmeden ya da ABD buna bir karşılık vermeden önce, nükleer silah sınıfı malzeme üretmek için uranyum zenginleştirme faaliyetlerine hız vermesini sağlayacaktır.
UAEA, kısa bir süre önce KOEP çerçevesinde İran'ın nükleer tesislerindeki bazı izleme ekipmanlarını yeniden kurduysa da İran'ın izleme ekipmanı kurulumunun tamamlanmasının yanı sıra veri kayıtlarına ve kayıtlardaki boşluklara erişim için izin vermesini beklediğini bildirdi.
UAEA'ya bildirilmeyen nükleer tesisler ve buralarda gerçekleştirilen şüpheli yetkisiz faaliyetler konusu, müzakereleri durduran diğer nedenlerden biriydi.
İran, nükleer anlaşmayı canlandırma müzakerelerinde uzlaşı için UAEA'nın söz konusu bildirilmeyen nükleer tesisler ve buralarda bulunan yüksek seviyeli uranyum izleri dosyasını kapatmasını talep etti ve bu talebi defalarca kez yineledi.
Ancak UAEA, kısa bir süre önce İran ile iş birliği konusunda 'ilerleme' kaydedildiğini açıkladı ve ülkenin Abadeh kenti yakınlarındaki Marivan bölgesinde bulunan bir tesisdeki nükleer bulgulara ilişkin anlaşmazlığın çözüme kavuşturulduğunu duyurdu.
Yeni bir nükleer anlaşma
İran, ancak gelecekte nükleer silah edinmesini engellemeyecek koşullarla müzakerelere her zaman hazır olduğunu açıklasa da bu, İran rejiminin daha fazla zaman kazanmak için yaptığı manevralardan biri olarak görüldü.
Geçen yaz yayımlanan bazı haberlerde yakında yeni bir anlaşmanın yapılacağından bahsedilirken Tahran, Viyana'da yaklaşık 14 ay süren dolaylı görüşmelerde benimsediği geciktirme politikasının bir uzantısı olarak müzakerelere katılan diğer tarafları yeni taleplerde bulunarak şaşırttı.
İranlı yetkililer, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018 mayısında yaptığı gibi ABD'nin anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmeyeceğine dair garanti verilmesini sık sık dile getirdiler.
Trump, anlaşmadan tek taraflı çekildikten sonra İran'a katı yaptırımlar ve Tahran'a karşı azami baskı politikası uygulamıştı.
İranlı yetkililer de bu adımı, ABD ile birlikte dünya güçleri; İngiltere, Çin, Fransa, Rusya ve Almanya'nın taraf olduğu KOEP'in şartlarını ihlal etmek için bahane olarak kullandılar.
Ancak müzakerelerin önündeki en büyük engel, Tahran'ın İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) ABD'nin yabancı terör örgütleri listesinden çıkarılması konusundaki ısrarıydı.
Bunun yanında İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney de 'yeni bir nükleer anlaşma' imzalamaya hazır olduklarını söyledi, ancak bu yeni anlaşmanın 'İran'ın nükleer faaliyetlerinin altyapısına zarar vermemesini' şart koştu.
Batılı gözlemciler, bu açıklamanın üstü kapalı olarak, İran'ın son iki yılda nükleer silah elde etme düzeyinde uranyum zenginleştirme konusunda geliştirdiği teçhizatı elinde tutmasına izin verilirken ekonomik yaptırımlardan muaf tutulması gerektiği anlamına geldiğini söylediler.
Azami baskı politikasına geri dönüş
ABD'liler, mevcut yönetimin destekçileri de dahil olmak üzere Biden'ın seçilmesinden bu yana İran'ın askeri amaçlarla kullanılan füzeler ve insansız hava araçlarının (İHA) geliştirilmesinin yanı sıra uranyum zenginleştirme faaliyetlerine hız verdiğini kabul ediyorlar.
İran'ın bu çalışmaları, komşuları ve Körfez'deki deniz seyrüsefer güvenliği için sıklıkla tehdit oluşturuyor.
Bunun yanında İran Ortadoğu'daki bir milis ve terörist grubuna finansman ve eğitim olarak desteğini de artırdı.
ABD'li gazeteci yazar Bobby Ghosh, Washington Post gazetesindeki bir makalesinde, Biden yönetiminin yaptırımları uygulamada gevşek davranmasının, İran'a bu adımları atması için cesaret verdiğini ve rekor miktarda petrol ihraç etmesini sağladığını yazdı.
Başkan Biden ve yönetimindeki yetkililer, birçok kez İran'ın nükleer silah üretmesini engellemeye kararlı olduklarını vurgulasalar da Tahran'ın nükleer silah elde etme eşiğine ulaşmasını engellemek için çok az şey yaptılar.
İran'ın nükleer bir bomba elde etmesi için yeterli miktarda bölünebilir madde üretmesine çok az kaldı.
Hamaney, KOEP'in canlandırılmasının, bu kazanımların çoğundan ve ayrıca İsrail'i tehdit etme ve bölge ülkelerine şartlar dikte etme yeteneğinden vazgeçmesini gerektireceğinin farkında.
Bu yüzden gazeteci Ghosh, Hamaney'in yeni bir anlaşma önerdiğini ve İranlı müzakerecilerin Batı ile müzakerelerde koz olarak kullanabilecekleri uranyum stoklarından vazgeçmeyi düşünüp düşünmeyeceği net olmasa da kesinlikle yeni stoklar için altyapıyı korumak istediğini düşünüyor.
FDD üyesi Ben Taleblu, şunları söyledi:
Her ne kadar eski ABD yönetiminin İran'ın nükleer programına ilişkin 12 koşullu stratejisi nükleer müzakereler için faydalı bir başlangıç noktası olsa da İran'ın balistik füze programının ilerlediği bir dünyada nükleer anlaşmanın önemini de değerlendirmemiz gerekiyor. İran rejimi, Ukrayna'ya karşı kullanmak üzere Rusya'ya İHA tedarik ediyor ve kendi halkına zulmetmeye devam ediyor. Bu nedenle Washington'in İran rejimine karşı azami baskı politikasını benimsemesi ve İran halkını daha fazla desteklemesi gerekiyor.
Trump yönetimi, İran'la yeni bir nükleer anlaşma müzakere etmek için İran'ın uranyum zenginleştirmeyi durdurması, ağır su reaktörünü kapatması ve UAEA müfettişlerinin ülkedeki tüm nükleer tesislere hiçbir şart koşulmaksızın erişimine izin vermesi, balistik füze programını sona erdirmesi ve nükleer kapasiteli füzeler geliştirmeyi sonlandırması, Ortadoğu'daki terör örgütlerine (Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad) desteğini kesmesi, Husilere verdiği askeri desteği keserek Yemen'de barışı siyasi çözüm için çalışması, Irak ile Lübnan'da olduğu gibi Suriye'deki tüm güçlerini geri çekmesi ve İsrail ve Körfez ülkeleri gibi komşu ülkeleri tehdit etmeyi bırakması dahil olmak üzere 12 şart öne sürdü.
Hamaney, bir yandan uluslararası ortamdaki mevcut kaos durumundan ve Batı'nın daha fazla petrol ihtiyaç duymasından yararlanırken içeride yaptırımlarla birlikte gelen ekonomik durgunluktan duyulan hoşnutsuzluğun artmasıyla artan tehdidi hissediyor.
Bu nedenle Biden yönetiminin Hamaney'in önerisine vidaları gevşetmek yerine sıkarak yanıt vermesi gerektiğini düşünen gazeteci Ghosh, "Washington, mevcut yaptırımları uygularken gösterdiği gevşekliğe son vermeli ve müttefiklerini, AB'nin DMO'yu terör örgütü olarak sınıflandırması da dahil olmak üzere daha fazla yaptırım uygulamaya teşvik etmeli. Avrupalıların İran'ın Rusya'ya tedarik ettiği İHA'lara duyduğu öfke, ABD'ye Avrupa'nın Tahran'a karşı daha sert bir tavır alma direncini kırması için bir avantaj sağlayabilir" yorumunda bulundu.
Müzakere masasına hızlı dönüş
Kelsey Davenport, İran'ın birkaç bomba üretme hızındaki artışın yanı sıra jeopolitik faktörlerin Tahran'ın nükleer silahlar lehine karar vermesini etkileyebileceğini söyledi.
Şu an Tahran'ın, hiçbir güvenlik çıkarı olmadan nükleer programını geliştirdiği için büyük bir bedel ödediğini söyleyen Davenport, "Ancak İran'ın nükleer programını sekteye uğratmak için planlanan sabotajlar ya da askeri saldırılar ve Tahran'daki bazı liderler arasında Batı'nın rejim değişikliğini desteklediği algısı, Hamaney'i nükleer silahların mevcut yönetim yapısını ve ülkenin toprak bütünlüğünü savunmak için gerekli olduğu sonucuna götürebilir" ifadelerini kullandı.
Bu nedenle Washington'ın Tahran'ı müzakerelere yeniden dahil etmek için hızlı hareket etmesi gerektiğini düşünen Davenport, "ABD'nin ve Avrupa'nın yeni bir stratejiyle müzakere masasına dönme zamanı geldi. Sınırlı bir anlaşma ya da daha fazla gerilimi önleyecek jestler, uzun vadede nükleer silaha sahip bir İran'a karşı koruma sağlayacak yeni müzakereler için gereken zamanı ve alanı sağlayabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Independent Arabia