Peygamber Efendimiz (s.a.v) bazı Arapların mantığı hoşuna gittiğinde, "Şüphesiz beyanda bir sihir vardır" buyurmuştu.
Bugün bu yazıda nefis ibareler, manaya halel getirmeyen ve hatta onu neredeyse mucize kertesine vardıran kısa, az ve öz söz incileri ile etrafında dolaşacağımız sihir de budur.
Mehdi'nin kâtibi Ebu Abdullah şöyle der:
Sözlerin en hayırlısı, az, anlamlı ve sıkmayandır.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu günümüzde sahibini bilmeden kullandığımız ve genellikle cümlenin sonundaki 'sıkmayan' ifadesini sildiğimiz yaygın bir atasözüne dönüştü.
Şunu da unutmayın ki, Abbasilerin kâtipleri ve bakanları, büyük düşünürler ve edebiyatçılardı.
Yazı ustalarıydılar. İstediklerini en anlamlı, en kısa ve öz şekilde beyan etmekte mahirdiler.
Mehdi'nin kâtibi Ebu Abdullah şöyle derdi:
İnsanların aklı kalemlerinin ucundadır.
Yine Ebu Abdullah'ın helal sihirli güzel ibarelerinden biri şudur:
Güler yüzlülük, başarının bayraklarından biridir.
Anlamı da Allah'ın bir kişiyi güler yüzlü kılması, bir başarı ve kabul edilme işaretidir.
Yahya bin Halid el-Barmaki ise: "Dost ya faydalı olur ya da şefaat eder" der.
Bir diğer sözü ise şöyledir:
Sözler, övgüye layık hür kişilerin avlandığı hayırlı ağlardır.
İsmail bin Subayh der ki:
Yahya bin Halid'e yazılmış bir mektupta hem teşekkürü hem de hoşnutsuzluğu daha iyi, nazik, anlamlı ve özlü bir şekilde ifade eden bir bölümü ne okudum ne de duydum.
Mektubun sahibi teşekkür olarak şöyle yazmıştı:
Önden gönderdiğin ihsan geciken ihsanının geç kaldığını düşünmekten alıkoyuyor.
Yani şimdiye kadar bulunduğun ihsan o kadar bol ki, beni vadettiğin ihsanın gecikmesinden şikayet etmekten alıkoyuyor. Bu helal bir sihir değil de nedir.
Sa'libi harika kitabı "Has el-Has"ta şöyle der: Bu anlamı Ebu Tayyib el-Mütenebbi'nin şiirinde bulana kadar aradım durdum:
Bana yağmur gibi lütufları kesilse de
Derelerim kurumaz
Abdussamad'ın güzel ve nişanı olan sözlerinden biri şudur:
Nefsim kıymetlidir onu küçük düşürmem
Ama o benim küçük düşmeme aldırmadan
Yahya bin Eksem'den bir ihsan iste diyor
Ben de dedim ki bir şey isteyeceksen
Yahya bin Eksem'in rabbinden iste
Sûlî 'Vüzera' kitabında şöyle der; Muhammed bin Yusuf şöyle tanınmış ve yükselmiştir.
Tahttan azledilen kardeşi Emin öldürüldüğünde Tahir bin Hüseyin kâtiplerine Memun'a kardeşinin öldürüldüğünü haber veren bir mektup yazmalarını emretti.
Onlar da uzun bir mektup yazdılar. Tahir bundan daha iyi ve kısa bir şey istiyorum dediğinde, kendisine Muhammed bin Yusuf'u önerdiler.
Onu çağırmalarını emretti. O da geldi ve anlam olarak iyi ve öz şu mektubu yazdı:
Azledilen (Emin) Emirul Müminin ile aynı nesebi ve kanı paylaşsa da Allah'ın kitabı onları saltanatta ve kötü işlerde birbirinden ayırdı. Hz. Nuh ve oğlundan bahsederken Allahu Teala şöyle der:
'Nuh, o, kesin olarak senin ailenden değil, çünkü o, kötü bir iş işledi.'
Ailemizden Allah'a isyan edenlerle bağımız yoktur. Ailemizden biriyle sadece Allah için bağımızı kopartırız. Ey Emirul Müminin, Allah azledileni öldürdü ve yenilgiye uğrattı. Emirul Müminin'e de dünya ve ahireti verdi. Dünya azledilenin kafasıdır.
Ahiret ise cüppe ve asadır. Ahdine sadık kalmayandan ve sözünü bozandan intikam alan, Emirul Müminin'i huzura erdiren ve onun eliyle şeraiti uygulayan Allah'a hamdolsun.
Tahir bin Hüseyin bunu beğendi ve Memun'a gönderdi. Ondan sonra Ahmed bin Yusuf önemli mevkilere geldi, yükseldi ve Memun tarafından vezirliğe getirildi.
Sa'libi birisinin korunmasını ve kendisine ihtimam gösterilmesini istemek konusunda Enes bin Ebi Şeyh'in bir arkadaşı için Abdullah bin Malik el-Huzai'ye yazdığından daha anlamlı ve özlüsünü okumadım ve duymadım der.
Enes şöyle yazmıştır:
Bu mektup yazdığı kişinin onu taşıyan kişi ile ilgileneceğinden, inayet ve güveninden mahrum bırakmayacağından emindir. Sana selam olsun.
Yine Enes bin Ebi Şeyh Muhammed bin Yazdad'a şöyle yazar:
Mektubumu sana taşıyan Abdullah bin Tahir ile ben birim. Ben ile de sen biriz. Artık ona nasıl davranacağına sen karar ver.
Amr bin Mes'ade Memun'a yazdığı mektupta şöyle der:
Bu mektup benim ve benden önce maaşları gecikse ve durumları kötüleşse bile olması gerektiği gibi en iyi şekilde itaat eden ve boyun eğen askerlerin ve komutanların Emirul Müminin'e mektubudur.
Memun mektubu okuduğunda Ahmed bin Yusuf'a: "Maşallah Amr'a! Görüyor musun ey Ahmed, ne kadar beliğ birisi. Rapor verirken hem askerlerinin sorununu arz etmiş, hem de sözü uzatıp sultanını sıkmamış" demiş.
Ahmed bin Yusuf davet etmek istediği bir arkadaşına: "Seninle buluştuğum her gün kısadır, o yüzden mümkün olduğunca erken gel" diye yazmış.
Hasan bin Sehl'e ise şunu yazmıştır:
Kendisinden daha iyi durumda olanlardan ihsan isterken, kendisinden aşağıdakileri ihsanından mahrum edenlere şaşarım!
Ahmed bin Yusuf'a "İsrafta hayır yoktur" denildiğinde hayırda israf yoktur karşılığını verir.
Böylece sadece sözcüklerin yerini değiştirerek anlamı tamamlar.
Yine Ahmed bin Yusuf "Baş köşeye ancak sabırlı olan layıktır" der.
Bunun anlamı, sadece her türden insana ve şikayetlerine sabreden ve hoşgörülü olan kişi baş köşede oturmaya yani baş olmaya layıktır.
Abdullah bin Tahir'e şöyle yazmıştır:
Sana çok yazmamın nedeni kesinlikle dostluğumuzun bozulması değil, sana olan saygımdandır.
Abbas bin el-Hasan bin Abdullah el-Alavi'ye ise "Senin olan her şey gün olur sana karşı olur" diye yazmıştır.
Bu ibare o kadar güzel ve iyidir ki kime ait olduğu konusunda ihtilafa düşülmüştür.
Muhammed bin Sebale bir arkadaşına yazarak borç ister.
Arkadaşı karşılık olarak özür dileyerek borç veremeyeceğini söylediğinde "Allah'tan dilerim ki dediğinde sadıksındır. Ayıplanacak değil gerçekten bağışlanabilecek bir durumdasındır" karşılığını verir.
İbn Makram'ı davet etmek isteyen Kâtip Said bin Hamid ona şu mesajı gönderir:
Yıldızlar doğdu dolunayı bekliyor. Yıldızlar sönmeden doğmakta acele et.
Ebu Abdullah Savaba gecelerdeki dostuna şöyle yazar:
Uzaklığın sadece seni kalbime daha çok yaklaştırdı.
Bir arkadaşına gönderdiği davetiye de ise şöyle der:
Tencerelerimiz kaynar, bardaklarımız dolup boşalır. Ancak seninle sevincimiz tamam olur. Teşrifinle bizi memnun et.
Ali bin Muhammed el-Feyyad kendisi sayesinde Ahvaz'a vali olarak atanıp onun bu iyiliğini unutan İbn Ebi Bağl'a iyiliği unutan bir kişiye yazılmış en anlamlı, nazik ve asil şu sözleri yazmıştır:
Ahvaz'a vali olarak atandın, yeniden bu makam getirildiğin için ne mutlu sana. Allah bana seni ziyaret etmeyi nasip edene kadar hidayetten ayrılma.
Buna karşılık İbn Bağl Ali'nin mi yoksa kendisinin mi daha beliğ ve güzel yazdığına karar veremeyeceğimiz şu karşılığı verir:
Beni terk eden her nimetin, kaybedeceğim her mevkiinin sahibi sen ol. Sana yaşadığın sürece esenlik, öldüğünde de iyi bir son dilerim.
Ebul Feth Ali bin Muhammed el-Bısti şöyle der:
Rüşvet bir ihtiyacın ipidir. Muaşeret zorluk çıkarmamaktır. Soyluların adetleri adetlerin en soylusudur.
Şunu da söyler:
En bilgisiz kişi sultana yaltaklanan ve kardeşlerini hor görendir.
Bir diğer sözü de şudur: "Her yağmur bereket taşır."
Ebu Hasan Muhammed bin Hasan el-Ahvazi der ki:
En yüce gönüllü olanlar cömertliğe yakın olanlardır. İstediğini yapan hoşuna gitmeyecek şeylerle karşılaşır. Huyu iyi olan gittiği yerde iyi karşılanır.
Ebu Nasr Muhammed el-Utbi "Dünyaya kıymet vermediğinde kıymetin artar" der.
Tüm bunlar helal sihir değil de nedir ey Araplar!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia