ABD gölgesinde "stratejik belirsizlik": Honduras, Tayvan ile ilişkilerini keserek Çin'e yakınlaştı

Hüsamettin Aslan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Honduras Devlet Başkanı Xiomara Castro, geçen hafta yaptığı açıklamada, hükümetinin Çin lehine Tayvan ile diplomatik ilişkilerini kestiğini duyurdu.

Çin Dışişleri Bakanlığı, Honduras ile "Tek Çin" ilkesi kapsamında bağlar kurmaya istekli olduğunu ifade ederek, Castro'nun aldığı karara destek verdi. 

Alınan bu kararla birlikte Honduras, son on yılda Çin'in mali ve diplomatik girişimlerinin bir sonucu olarak Gambiya, Sao Tome & Principe, Panama, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Burkina Faso, Solomon Adaları, Kiribati ve Nikaragua gibi Çin'in "Tek Çin" politikasına kabul eden Orta Amerika ülkelerinden biri oldu. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Honduras, çoğu Orta Amerika ve Karayipler ile Güney Pasifik'teki küçük adalarda bulunan ve Tayvan'ı hâlâ egemen bir ulus olarak tanıyan 15 ülkeden biriydi.

10 milyonun biraz altındaki nüfusuyla Honduras, bu ülkeler arasında Guatemala'dan sonra ikinci büyük ülkeydi.

Honduras'ın aldığı kararla birlikte Tayvan'ı diplomatik olarak tanıyan ülke sayısı 13'e inmiş oldu.

Ayrıca, 2000'lerin başında Orta Amerika'da bulunan 7 ülkenin tamamı Tayvan'ı tanıyordu ancak Honduras'ın son aldığı bu kararla birlikte geriye sadece Guatemala ve Belize kaldı.

Elbette bu durum Latin Amerika'da Çin'in artan Washington'un azalan ekonomik ve siyasi etkisinin bir sonucu.

Honduras Dışişleri Bakanı Eduardo Reina yaptığı açıklamada, Tayvan ile bağları koparma kararının, Tayvan'ın yardım ve kredi limitlerini artırmayı reddetmesinin ardından ekonomik mülahazalara dayandığını söyledi.

Reina, "Tayvan ile işbirliği yılda 50 milyon dolara kadar çıkıyor, bu da Honduras'ın bir günde topladığı vergi miktarıdır" dedi.

Dolayısıyla Reina, alınan kararın ekonomik saiklerle olduğunu açıklamış oldu ve daha sonra Çin ile daha büyük ekonomik bağlar kurmanın nihai olarak "Honduras halkının" acil ihtiyaçlarını karşılamayı amaçladığını açıkladı.

Başkan Castro, Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkiler kurarak Tayvan ile 81 yıllık diplomatik ilişkilere son verdi.

Hatt-ı zatında alınan bu karar ABD ve Honduras statükosundan bağımsız değil. Zira solcu Castro yönetimi, "sol" ideolojik referansına rağmen, bu kararı Honduras oligarşisinin bilgisi ve isteğiyle aldı.

Nitekim daha önce ABD'nin desteğini sürdürmek için Tayvan'la bağları destekleyen Honduras'ın ana ticari kuruluşu COHEP'in başkanı Armando Urtrecho'nun tepkisiyle ölçüldü.

Çünkü düzenlenen bir etkinlikte bir USAID (ABD yardım kuruluşu) posteri ve ABD bayrağı önünde konuşan Urtecho, gazetecilere verdiği demeçte Honduras'ın Pekin ile bağları ne desteklediğini ne de reddettiğini söyledi.

Zira ABD, Çin'in Latin Amerika'da alan kazanmasından rahatsız ancak Çin'in altyapı ve borçlandırma politikasıyla ülkeleri kalkındırmasından ve zenginleştirmesinden rahatsız değil.

Çünkü ABD, Çin'i ekonomik açıdan araçsallaştırıp ülkedeki maliyeti de Çin'e ödettirmek; politik ve sosyolojik kazanımı kendisi hanesine yazmak istiyor. Dolayısıyla minimal maliyetle maksimum bir verimlilik elde ediyor.

Elbette bu durum Çin'in ekonomik açıdan güçlü olmasının verdiği zaruri bir stratejinin sonucu olup; hedefe giden bir yolun taktiksel bir adımı değildir. Yani şartlar ABD'ye bu stratejiyi mecbur bırakıyor.

Bu bağlamda Tayvan'ın tanınması ve uluslararası kabulü eski ve demode bir konu oldu.

Her ne kadar Çin'e ciddi bir maliyet ve diplomatik iş yükü getirmiş olsa da; ABD ve Müttefikleri açısından Çin'e karşı sonuna kadar kullanıldı.

Washington, 1979'dan beri Tayvan'ı değil, Pekin'i resmi olarak tanımış olsa bile, ABD tarihsel olarak ve ikili bir siyaset izleyerek diğer ülkeleri Çin'in küresel nüfuzuna karşı koymak için Tayvan'la diplomatik bağlarını sürdürmeye zorladı.

Nitekim Tayvan ve Orta Amerika arasındaki ilişkiler, ABD'nin Tayvan üzerinden bölgede kanlı baskılar uygulayan bir dizi ABD destekli askeri diktatörlüğe silah ve askeri eğitim sağlamasıyla, başlangıçta anti-komünizm temelinde pekişmişti. 

Keza solcu Castro, seçim kampanyası sırasında Pekin ile bağ kurma sözü vermişti. Ancak yaşanan durum sol ideolojik referansından daha çok kapitalist değer ve ihtiyaçların daha çok öncelendiğini ortaya koyuyor.

Bununla birlikte Castro, ABD'nin misilleme korkusunu yansıtarak, "Çin ile diplomatik bağlar kurmanın bir öncelik olmadığını" söyledi.

Dışişleri Bakanı Reina da benzer şekilde "Çin ile yeni bir hidroelektrik baraj müzakerelerinin resmi bir bağ kuracakları anlamına gelmediğini" açıkladı.

Hatta Reina, "ABD ile ilişkimizi bozmak niyetinde değiliz" açıklamasını yapmak zorunda hissetti.

Tayvan, "Honduras hükümetine ciddi endişelerini" ileterek karardan duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirdi.

İki ülke arasındaki uzun yıllara dayanan dostluğa vurgu yapan Tayvan, Honduras'tan kararı "dikkatlice" düşünmesini ve "Çin'in tuzağına düşmemesini" istedi.

Çin-Latin Amerika dinamiğinde bazı önemli süreklilik alanları var. Bölge, Çin'in gıda ve enerji güvenliği açısından kritik öneme sahip olmaya devam ediyor ve Çin'in yüksek katma değerli malları olan teknoloji ve altyapı için kritik bir pazar konumunda.

Dolayısıyla Çin'in bölgedeki faaliyetleri geliştikçe; ki bu çok hızlı bir şekilde gelişiyor. ABD politikası da kendisine bir manevra alanı oluşturarak stratejik bir pozisyon alıyor.  

Çin'in angajmanı da yerelleşiyor. Latin Amerika'da çok yerel düzeylerde ve geniş kapsamlı aktörler tarafından kurulan daha fazla bağlantı görüyoruz.  

Çin-Latin Amerika mali ilişkisi de önemli şekillerde gelişiyor. Mesela bölge hükümetleri, Çin'in finans ve yatırım modeliyle ilgili gelecekte yaşanılacak zorlukların oldukça farkında.

Ancak ABD'nin boş vaatleri, ters giden projelerine karşı; Çin'in büyük ölçekli, koşulsuz finans modeliyle sorunlarını çözüyorlar.

Özellikle Çin, bölgenin ekonomik toparlanması için gerekli görülen elektrifikasyon, yenilenebilir enerji, dijitalleşme gibi sektörlerde projeler öneriyor ve uyguluyor.

Orta Amerika, Tayvan'ın kalan tek diplomatik kalelerinden biri. 2000'lerin başında Taipei'yi tanıyan 21 ülkeden 6'sı (Belize, El Salvador, Guatemala, Honduras, Nikaragua ve Panama) bölgede bulunuyordu.

2023-Mart itibarıyla sadece Belize ve Guetemela kaldı. Tayvan hükümeti bu önemli bağları cömert ekonomik yardım ve sık sık üst düzey ziyaretlerle geliştirmiş olsa da Çin'in hızlı yükselişi ve artan ekonomik nüfuzu, Çin anakarasıyla diplomatik ortaklığı her zamankinden daha cazip hale getirdi.

Örneğin Kosta Rika, 2007'de Tayvan ile tarihi bir kopuş yaparken, ticari ve yatırım fırsatları diğer Orta Amerika ülkelerini yavaş yavaş anakara Çin'in yörüngesine çekti.

Çinli firmalar da Orta Amerika'daki yatırım fırsatlarıyla giderek daha fazla ilgileniyor.

Çin Maliye Bakanlığı, Çin'in yalnızca Panama'daki doğrudan yabancı yatırım stokunun 2005 ile 2011 arasında neredeyse on kat arttığını tahmin ediyor. 2014 yılında Nikaragua'ya 100 milyon USD değerinde ekipman verdi.

Enerji ve altyapı sektörleri bölgedeki Çinli yatırımların çoğunu çekmiştir. China Machine New Energy Corporation, Guatemala ve Honduras'ta elektrik üretim tesislerinin inşaatını üstlenirken, Çinli Sinohydro Corporation, Honduras'ın Patuca Nehri üzerindeki yeni bir hidroelektrik barajını tamamlama aşamasına geldi.

China Harbour Engineering Company, 2013'te Honduras'ın Palmerola Havaalanı ihale sürecine katıldı.Firmanın ayrıca 2013 yılında ülkeler arası bir demiryolu üzerinde bir fizibilite çalışması yapmak için hükümet onayı aldı.

Başlatılan bu diplomatik adımla birlikte Honduras kahve, muz ve deniz ürünleri gibi temel mallarını büyük Çin pazarına ihraç edebilecek.

Kosta Rika, Panama, El Salvador ve Dominik Cumhuriyeti, Çin ile ilişkiler kurduktan sonra ihracatlarının arttığını gördü.

Honduras da muhtemelen Kuşak ve Yol Girişimi'ne katılarak Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu veya Amerikalar Arası Kalkınma Bankası'ndan alınması genellikle zor olan imtiyazlı kredilere erişim elde edecek.

Çin ayrıca, Çin'in Nikaragua ve başka yerlerde yaptığı gibi, kamu güvenliğini artırmak için Honduras'ın ulusal polisine ekipman bağışlayabilir ve kolluk kuvvetleri eğitimi sunabilir. 

Honduras'ın muhtemelen alacağı en acil fayda, ülkenin kırsal kesimlerinde çok ihtiyaç duyulan elektriği sağlayacak olan Patuca III hidroelektrik barajı için Çin finansmanı olacaktır.


Orta Amerika ülkelerinin Çin'e yakınlaşmasına karşı ABD'nin stratejisi nedir?

Washington için Orta Amerika, yükselen Çin ile yaşanılan gerginliğin küresel bir savaş alanıdır.

ABD bir yüzyıldan fazla bir süredir "kendi arka bahçesi" olarak gördüğü yerde Pekin'in artan etkisine karşı koymaya kararlı ve Latin Amerika ülkelerini bir hizada tutmak için elindeki ekonomik, siyasi ve askeri her yolu kullanmaya hazır.

Ancak bunu klasik yöntemlerle değil hukuksal bir meşruiyet çerçevesinde yürütmeye çalışıyor.

Keza Çin'in Tayvan Boğazı'ndaki niyetleri, Latin Amerika'nın çoğunda önemli bir tartışma konusu değil.

Ancak Çin'in Tayvan işgalinin ve/ya hatta ablukasının sonuçları askeri meselelerin çok daha ötesine uzanıyor.

Bir Tayvan senaryosu uzun sürerse, küresel tedarik zincirleri üzerinde geniş kapsamlı olumsuz etkilere sahip olacaktır.

Dolayısıyla Tayvan Boğazı'nı aşan bir acil durum durumunda ABD ordusunun oynayacağı olası rol göz önüne alındığında bu mantıklı bir "stratejik belirsizlik" oluşturuyor.

Castro'nun Pekin'i tanıması, ülkeyi ve bölgeyi, ABD ile Çin arasındaki baş gösteren yangına daha da alevlendirmeye yardımcı olacaktır.

Zira Çin'de Latin Amerika'dan tarım ürünleri,enerji ve madencilik alanında ham madde ihtiyaçlarını karşılıyor.

Bu bağlamda Tayvan'da dünyadaki yarı iletkenlerin yarısından fazlasını ve gelişmiş mikroçiplerinin çoğunu üreten bir ülkedir.

Bunlar, araba, telefon, otomatik madencilik ekipmanları ve hatta kahve makineleri dahil olmak üzere neredeyse her otomatik eşyada kullanılıyor.

Nihayetinde de yarı iletken üretimindeki aksamaların şirket gelirleri üzerinde büyük etkileri olacak, aynı zamanda ikinci dereceden trilyonlarca dolarla karşı karşıya kalabilecek küresel ekonomiyi olumsuz etkileyecektir.

Tayvan Boğazı'nda ABD'nin sürekli kışkırtıcı deniz manevraları ile Çin'in işgal planları ABD'nin Çin ile savaş hazırlıklarındaki en tehlikeli çatışma noktasıdır.

Bu, Washington'un askeri ve istihbarat aygıtı içinde Tayvan konusunda Çin ile askeri bir çatışma olasılığı üzerine açık tartışmalarla ve ABD Kongresi'nin kırk yıllık "Tek Çin" politikasını geri alma hamleleriyle örtüştü.

Amerika Birleşik Devletleri, Kore Savaşı'ndan sonra imzalanan ABD-Tayvan Karşılıklı Savunma Antlaşması kapsamında Soğuk Savaş sırasında Tayvan ile yakın bir ittifaka sahipti.

Ancak, Carter yönetiminin Pekin ile ilişkileri yenilemesi ve Ocak 1979'da Tek Çin politikasını benimsemesi üzerine anlaşma 1980'de feshedildi.

Ancak Pekin'in eleştirilerine rağmen ABD, Tayvan ile gayri resmi olarak askeri işbirliğine devam etti.

Bu askeri ortaklık, özellikle Barack Obama'nın Çin'e karşı "Asya'ya dönüş" politikasını uygulamaya koymasından bu yana güçlendi ve giderek daha açık hale geldi.

ABD'nin Asya-Pasifik bölgesinde ve küresel olarak Çin etkisine yönelik meydan okuması, Pekin ile Tayvan arasındaki diplomatik ilişkilerin altını ciddi şekilde oydu. 

Buna rağmen Çin, Panama Kanalı'na büyük yatırımlar yaptı ve ABD'den sonra Panama Kanalı'nı en çok kullanan ikinci ülke oldu.

Çinli şirketler ayrıca Panama'nın dünyanın en büyük ikinci serbest ticaret bölgesi olan Colon serbest ticaret bölgesinin ana tedarikçisi haline geldi.

Kanalın her iki girişindeki ana liman terminallerini yönetti. Dolayısıyla bu durum ABD'yi tedirgin etmeye başladı.

Çin'in diplomatik tanınma karşılığında Dominik Cumhuriyeti'ne yarısından fazlası altyapı projelerine ayrılan 3 milyar dolarlık bir paket teklif etti.

Dominik Cumhuriyeti ayrıca güç dağıtım sistemlerini yükseltmek için Çin'in İhracat-İthalat Bankası'ndan 600 milyon dolarlık bir kredi aldı.

Başkan Medina, Arroyo Barril Limanı'nın modernizasyonu da dahil olmak üzere olası Çin desteği için proje önerdi.

Benzer şekilde Çin, El Salvador'a milyarlarca dolarlık yatırım desteğinde bulundu.

Bölgedeki diğer iki Tayvan müttefikinde bu yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri ilginç sonuçlar doğurabilir.

Paraguay (30 Nisan) ve Guatemala (25 Haziran). Muhalefet her iki ülkede de kazanırsa, Honduras'tan Castro ile aynı ekonomik maliyet-fayda kararını verebilirler.

Ancak Tayvan'ın başarısını sahip olduğu diplomatik müttefik sayısına göre ölçmek Çin'e kıyasla kaybedilmiş bir savaştır.

Tayvan, anlatısını ve önemini küresel olarak pazarlamak konusunda her zaman daha iyi bir iş çıkarabilir.

Kısacası, önemli olan diplomatik müttefiklerin sayısı değil; ABD'nin, Tayvan'ın hikayesini dünyaya anlatmak için birlikte çalışmasıdır.

Tayvan'ın diplomatik olarak tanınması ABD-Honduras ilişkilerinin gidişatını değiştirmeyecektir.

Çünkü Honduras'ın Çin'i resmi olarak tanıması Tayvan'ın uluslararası alanının da küçük bir etkiye sahip olacaktır.

Honduras'ın Tayvan'dan ayrılmasını resmi olarak sayarsak, Tayvan'ı tanıyan kalan on üç ülkeden altısı Orta Amerika veya Karayipler'de bulunuyor.

Sonuç olarak Çin gibi dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan bir ülkenin; özellikle de gelir eşitsizliği, güvenlik ve iklim değişikliği ile başa çıkmak için ekonomik büyümeyi artırmak isteyen Honduras gibi ülkelerle iş yapmak ekonomik olarak çok mantıklı değil.

Ancak Çin'in Latin Amerika'daki diplomatik hamleleri, muhtemelen altyapı ve diğer mali yatırımları Kuşak ve Yol Girişimi'nin küresel genişlemesine karşılık geliyor.

Kuşak-Yol projesi, Latin Amerika'da tam olarak anlaşılmamasına rağmen hem Çin'in hem de Tayvan'ın eski diplomatik müttefikleri için çekici olmuştur.  

Dominik, Panama,Nikaragua ve El Salvador hükümetlerinin Çin ile diplomatik ilişkiler kurma kararları, büyük ölçüde ülkelerindeki altyapı ve diğer yatırım beklentilerine dayanıyordu.

Son olarak Honduras'ın Çin lehine Tayvan ile ilişkilerini kesmesi; diğer Orta Amerika ülkelerinden farksız olmasa bile ABD'den de izinsiz değil.

ABD, Tayvan için taraf değiştiren orta amerika ülkelerini engellemek yerine, bu ülkeleri Pekin'i yeni bir diplomatik müttefik haline gelmesine kayıtsız kalarak; Tayvan ile gayri resmi ekonomik ilişkilerini sürdürmeye teşvik etmek gibi çok daha az maliyetli stratejik bir adım atıyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU