Üç yanılsama: Arap birliği, Arap demokrasisi ve İslam Ümmeti

Şiddetli rüzgârı durduramıyorsanız, çadırınızın direkleri daha kalın ve güçlü olmalı

Görsel: Pinterest

Bunlar belki de yanılsamadan daha fazlası, ufukta çok uzaklarda duran ve Araplar için gelecek gibi görünen ama uzun süre beklemelerine rağmen gelmeyen dileklerdir.

Araplar buna serap adını verdiler. Pek çokları en az 75 yıldır bunların kültürel, sosyal, politik ve ekonomik ikilemlerinin "kurtarıcısı" olduğuna inanıyorlar.

Bu bekleyiş, Arap rejimlerinde istikrarsızlığa, kendi aralarında ve içlerinde çatışmalara neden oldu.

Açık olan, Arap siyasi eyleminde "zaman" ve "yer"in idrak edilemediği ve "arzu" ile "kapasite"nin birbirine karıştırıldığıdır.

Sadece bu üç yanılsamadan kurtulan Arap liderler (ki bunlar çok azdır) toplumları için bir şeyler sunabildiler.

Bunlar çoğunlukla yeni liderler ve anavatanları kalkınma alanında "yelken açmış" ve güvenli bir limana doğru ilerliyorlar.

Bu 3 yanılsama veya dilek genellikle "Arap birliği", "Arap demokrasisi" ve "İslam Ümmeti"dir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yukarıdakileri duyunca bazılarının endişe duyabileceğini biliyorum ve bu endişeyi anlıyorum, çünkü uzun bir süre "gerçek" olarak düşündükleri şeyin bir "yanılsama" olması karşısında şoke oluyorlar.

Arap birliği teması, Katar'daki 2022 Dünya Kupası'nın tezahürlerinden biri oldu.

Fas takımının "yeteneğin şansla karıştığı bir oyunda" ikinci tura çıkması ve ardından yarı finale yükselmesi, Arap birliği konusundaki duygusal birikimin önemli bir bölümünü harekete geçirdi.

Anlık duygular ve gerçeklik arasında ayrım yapmadan "Atlas Aslanları'nın zaferiyle okyanustan Körfez'e yayılan bu büyük sevince bakın" bunlar birlik duygularıdır denildi.

Oysa gerçeklik, "ulus-üstü devlet ile ulus-devlet karşıtlığını" tekit eder, ancak yaşanan aşırı duygusallık bu gerçeği geçici olarak örttü.

Mısır ve Suriye birleşmesinden, Irak ve Suriye'deki imkânsız "tek parti" birliğine kadar sayısız başarısız Arap birliği deneyimi yaşandı.

Bugün Yemen'de tanık olduğumuz çatışma da bunun bir parçası olabilir.

Sudan veya Libya ve diğer deneyimlerden ise bahsetmiyoruz bile. Bu, yanılsamayı bir gerçeklik olarak ele almaktır.

Dahası, "Arap birliğinin sağlanması" temelinde büyük ahmaklıklar yapıldı.

Bu dosyadaki başarısızlığın nedeni, zamanla ilişkinin kaybedilmesiydi.

Demokrasi meselesi, yanılsamaların ikinci tezahürüydü. 21'nci yüzyılda, Araplar seviye olarak farklı olsalar da tür olarak benzer iki büyük değişim dalgası yaşadılar.

Demokrasi umuduyla gerçekleşen bu iki dalga mecazi olarak "birinci Arap Baharı" ve "ikinci Arap Baharı" olarak adlandırılabilir.

İkisi de Arap ülkelerinin çoğunu bir dereceye kadar etkiledi. Ancak sonuç neredeyse sıfır.

Arapların deneyimlerinde demokrasinin istenilen anlamda olmaması ve çeşitli "derinlik" seviyeleri pratikte onu çıkmaz bir yola soktu.

İktidar dışı siyasi örgütlenmelerde bile bir demokrasi pratiği yok. Tüm örgütler baskıcı ve muhalif, karşıt görüşlere karşı "doğal" bir nefret duyuyorlar, üyelerini "itaat etmeye ve boyun eğmeye" zorluyorlar.

Eğer üyelerden biri benimsenen yoldan bir miktar bile saparsa, örgütten dışlanır, kovulmakla kalmaz, aynı zamanda gözden düşer ve karalanır.


Sahadaki ve Arap ülkelerinde "demokrasi" adı verilen birkaç deneyimdeki başarısızlık açıkça görülüyor.

Buradaki sorun slogan ya da ilke değil, uygulama ve yürütme mekanizmasındadır.

Nitekim Arap dünyamızda, bu muğlak sloganı benimsemeden yurttaşları için başarılar elde etmiş ülkeler bulunuyor.

Yine bizim dünyamızda demokrasi, genel kültürün kendisi için verimli bir zemin sağlamadığı, aksine, bocalayan ve birçok deneyimde ülkelerin gelişme fırsatlarını kaçırmasına yol açan bir uygulamadır.

Üçüncü yanılsamaya gelince, bazılarının benimsediği "İslam Ümmeti'ne dönüş" sloganıdır.

Bu slogan genellikle İslami hareket tarafından dillendirilir, böylece ulus-devleti görmezden gelir ve onu kendi dışındaki liderlere tabi kılar.


Bu üçüncüsü, yanılsamalar arasında seraba en fazla benzeyeni, "zaman" ve "gerçeğin" en çok dışında olanıdır.

Ne var ki farklı biçimlerde yaygındır, harekete geçirici bir kaynağa sahiptir.

Metinler konusunda seçiciliğe dayalı "mantıksal yanıltmalar" alanında aktiftir.

Medya ve zamanından önce gelişmiş eğitimin kendisine kanmaya hazır hale getirdiği bir kitleye sahiptir.

Bu üç yanılsama, Arap devletinin ulusal kimliğinde "budanmış kimlikler" yarattı ve derin yaralar bıraktı.

"Milliyetçiliğin babası" olarak adlandırılan Satı el-Husri'nin anlattığı eski bir hikâye bunun belki de en belirgin tezahürüdür.

Irak'ta Birinci Faysal döneminde eğitim bakanı olan Husri, erken bir dönemde öğretmen açığını kapatmak için Suriye'den öğretmenler istihdam ettiğinde, "Birliğe evet, istihdama hayır" sloganının atıldığı gösteriler düzenlenmişti.

Bu slogan, Suriye ile birlik olmamızda bir sakınca yok ama Suriyelileri istihdam etmeyin (!) anlamına geliyordu.
 


Arap düşüncesi sınıf birliği sloganlarından amaç birliği sloganlarına, birleşik ülke "Sudan"dan bölünmüş ülkeye "karanlıkta zıplamayı" sevdiği bir zaman geçti.

Karanlıkta atlama döneminde belki de en çok görülen şey, bazı Arap ulus-devletlerinin muzdarip olduğu iç savaş, dikey ve yatay bölünmeler, ekonomik başarısızlık ve bağımlılıktı.

Tüm bunlar temelde, modern ulus-devleti inşa etmeye yönelik tutarlı bir fikir projesinin var olmamasından kaynaklı başarısızlıktır.

Bu nedenle söz konusu proje, yukarıda anlatıldığı gibi, "Arap birliği"nden "formalite demokrasi" ve "tek ümmete" kadar "hayali" düşüncelere daldı.

Duyguları kutuplaştırdı. Bu tezlerin bazılarının veya tamamının halen savunucuları bulunuyor.


Hepimiz, kaçmadan ya da birbirimizi korkutmadan bir alternatif düşünmeye davetliyiz.

Düşünülmesi gereken alternatif, Abdurrahman Raşid'in geçen cumartesi bu gazetede yayımlanan makalesinin dikkat çekici "Çinliler 'uyanıştan' kurtulduğunda" başlığında işaret ettiği gibi dünyanın büyük bir kısmının kurtulduğu "ideoloji"den uzak, "sosyoloji"ye ve gerçeklik anlayışına dayanan farklı bir fikri proje olmalı.

Ulus-devlet içinde adil bir toplumsal sözleşmeye dayalı yeni bir proje tesis etmek, bugün genel olarak farklı coğrafi bölgelerden ülkelerin gözle görülür bir başarı ile yürüttükleri ulusal ve uluslararası çıkarların maksimize edildiği ortaklıklar ile ekonomiler arası iş birliği kurmak için duygu yüklü "3 Uyanış"tan kurtulmamız gerekiyor.

Geçen hafta Riyad'da düzenlenen genişletilmiş Arap-Körfez-Çin toplantısının ortak Arap çıkarları projesini olgunlaştırılmasının bir başlangıcı olabileceğine dair bir his var içimde. Böylece, faydalar elde edilebilir ve ülkeler güçlendirilebilir.

Son söz; şiddetli rüzgârı durduramıyorsanız, çadırınızın direkleri daha kalın ve güçlü olmalı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat 

DAHA FAZLA HABER OKU