Suriye'de 26 Mayıs'ta yapılan ve üç adayın yarıştığı "tartışmalı devlet başkanlığı" seçim sonuçları açıklandı.
Meclis Başkanı Hammode Sabbag, yaptığı açıklamada, Beşşar Esad'ın seçimlerde oyların yüzde 95,1'ini alarak tekrar devlet başkanlığını kazandığını duyurdu.
Katılım oranının yüzde 87,64 olduğu iddia edilen seçimlerde, sandık sadece rejimin kontrolü altındaki bölgelere konuldu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Esad ile yarışan Mahmut Meri'nin yüzde 3,3 ve Abdullah Sellum Abdullah'ın da yüzde 1,5 oy aldığı belirtildi.
Devlet Başkanlığı seçimi için ülkenin birçok noktasında sandık kurulamadı.
Seçimler "göstermelik ve gayrimeşru"
Halkın sandık başına gitmediği bölgelerin başında İdlib geldi. Bunun yanı sıra Türkiye'nin kontrolünü sağladığı Zeytin Dalı Hareketı, Barış Pınarı Harekatı ve Fırat Kalkanı Harekatı bölgelerindeki halk da seçime katılım göstermedi.
Tabii bunlara ek olarak Suriyeli Kürtlerin denetimi altında yer alan ve Kuzey-Doğu Suriye Özerk Bölgesi olarak adlandırılan geniş bir alanda da seçim yapılamadı.
Suriye'de yaşayan halkın yarısına yakının katılamadığı seçimler, "güvenilmez" ve "gayrimeşru" olarak nitelendirildi.
ABD, Fransa, Birleşik Krallık, İtalya ve Almanya dışişleri bakanları yaptıkları açıklamalarda, seçimin özgür ve adil olmayacağı değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı da halkın hür iradesini yansıtmayan seçimin gayrimeşru bir nitelik taşıdığına dikkat çekti.
Seçimin meşruluğuyla ilgili tartışmalar ne kadar devam eder bilinmez.
Ancak sadece Esad'ın kontrol ettiği bölgelerde seçimlerin yapılması, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Bölgesi (Rojava), İdlib ile Türkiye'nin kontrolü altındaki bölgelerde sandıkların kurulamaması akla başka bir soru getirdi: Yapılan son seçimle Suriye'nin üçe bölündüğü belgelenmiş mi oldu?
Konuyla ilgili Independent Türkçe'ye konuşan kimi uzmanlar, yapılan seçime fazla anlam yüklenmemesi gerektiğini belirtirken, kimisi de yasallığı tartışmalı seçimin ülkenin üçe bölünmesini perçinlediği görüşünde.
"BM'de Suriye'yi hala Esad temsil ediyor"
TOBB Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nihat Ali Özcan, seçimin bir anlam ifade etmediğini söyledi.
Esad'ın daha çok propaganda yapmak, pozisyonunu korumak ve gücünün meşruiyetini dünyaya göstermek için seçime gittiğini belirten Özcan, "Sonuçta seçim Esad için bir meşruiyet aracı. Bazı bölgelerde seçimin yapılmaması, Esad'ın o bölgelerden vazgeçip her şeye rıza gösterecek manasına gelmiyor. Çünkü hala kendisini ülkenin devlet başkanı olarak görüyor" dedi.
Ülkeni üçe bölünme meselesinin Esad'dan daha çok uluslararası bir konu olduğunu kaydeden Özcan, "Suriye'deki de facto bölgelerin birtakım güç merkezleri tarafından yönetildiği doğrudur. Ancak seçimin o bölgelerde yapılmaması ile ülke üçe bölündü denilemez. Nitekim Birleşmiş Milletlerde Suriye'yi hala Beşşar Esad rejimi temsil ediyor" diye konuştu.
Suriye ile ilgili belirsizliğin bir süre daha böyle devam edeceğini öngörüsünde bulunan sözlerini şöyle tamamladı:
"Daha önce olduğu gibi süreç devam edecek. ABD, Rusya ve Türkiye'nin takınacağı tavır belirleyici olacak. İran da var ama o çok dominant bir aktör değil. Suriye'nin geleceği sözünü ettiğim ülkelerin vereceği karar ile şekillenecek. Ancak görünür gelecekte bir çözüm umudu yok diyebiliriz. Var olan belirsizlik daha uzun yıllar böyle devam eder."
"Seçim olmasa da ülkenin üçe bölündüğü ortada"
Rusya Moskova Devlet Üniversitesi Uluslararası ilişkiler Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Emin İkbal Durre ise seçimle Suriye'nin üçe bölünmeyi perçinlendiği görüşünde.
Seçime demokratik görünüm vermek için Esad dışında iki adayın daha belirlendiğini kaydeden Durre, seçimin legelitesinin tartışmalı olduğunu belirtti.
Suriye'nin üçe bölünme meselesinin pratik bir gerçeklik olduğunu ifade eden Durre, "Seçimle bunu onaylanmış oldu. Ama seçim olmasa da ülke pratik olarak üçe bölünmüş zaten. Seçim bir anlamda bunu perçinledi" yorumunu yaptı.
Seçimin Esad'ın hakimiyetindeki bölgeler ile kontrol edemediği bölgeler arasındaki çatlağı derinleştirdiğini aktaran Durre, "Esad'ın kendi kontrol ettiği bölgelerde bile birlik tam sağlanmış değil. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik şartları da hesaba katarsak Esad'ın bu kadar destek alması pek inandırıcı gelmiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Suriye'nin geleceğine çok büyük etkisi olmayacak seçimlerin İran ve Rusya'nın etkisiyle yapıldığını kaydeden Durre, devamında şunları kaydetti:
"Rusya, Suriye'de sadece askeri anlamda değil ekonomik olarak petrol, gaz ve fosfor çıkarma sektörlerine büyük yatırımlar yaptı. Yatırımları garantiye almak için de Esad'ın görev süresini uzatmak istedi. Bu Moskova için çok önemliydi. Çünkü ilerde olaylar kontrolden çıksa bile hukuki olarak oradaki askeri ve ekonomik varlığını korumayı garantiye almak amaçladı. Seçimle bu amacına ulaşmış gibi görünüyor."
"Her bölge kendi başına hareket ediyor"
Devlet başkanı seçimini tiyatroya benzeten Suriyeli Sığınmacıların Çözüm Masası Genel Koordinatörü Mehdi Davut ise resmi olmasa da belirlenmiş bir sınırın varlığına dikkati çekti.
Davut'a göre tam bölünme denilmese de mevcut şartlarda her bölgenin kendi başına hareket ederek fiili bir bölünmeyi hayata geçirdi.
Davut, "Tam bölünme denilmesi için sözü edilen bölgelerin kendilerine ait pasaportları veya gümrük sınır kapıları olması lazım. Bir bölgeden diğer bir bölgeye gidiş-geliş devam ediyor. Mesela Kamışlı'dan Şam'a uçaklar uçuyor, Türkiye'nin kontrolündeki bölgeden rejime ait bölgelere ticari faaliyetler devam ediyor" ifadelerini kullandı.
Esad'ın uluslararası arenada meşruiyet kazanmak için seçime gittiğini vurgulayan Davut, "Esad'ın bu planı tutmadı, çünkü birçok ülke seçimin meşru olmadığını açıkladı. Rejime yakın adamların paylaştığı videolarda açıkça bir kişinin onlarca oy kullandığı görülüyor. Benzer birçok video var. Seçimin tartışma ve meşruiyeti bir yana tam bir tiyatroydu" yorumunda bulundu.
"BM'nin 2254 karına göre Esad çoktan gitmeliydi" diyen Davut, benzer birçok kararın alındığını ancak hiçbir tanesinin bile uygulanmadığını belirterek şunları dile getirdi:
"Ülkenin durumunu Suriyeliler bile merak ediyor. Her ne kadar çözüme dair umut olsa da bunun yakın zamanda olacağını düşünmüyorum. Belki 5, belki de 10 yıl daha. Esad giderse çözümün kapısı aralanabilir. Elbette onun gitmesi de uluslararası güçlerin anlaşmasına bağlı. Irak'ta da benzer durum yaşandı. Çözümde Suriyelilerin rolü yok denecek kadar azdır. Tek çözüm uluslararası iradenin ortaya konulması ve tatbik edilmesi."
© The Independentturkish