2018'de kaybettiğimiz duayen ekonomist Prof. Dr. Güngör Uras, ölümünden beş yıl önce Milliyet için kaleme aldığı bir köşesinde Merkez Bankası'nın döviz satışıyla ilgili şunları söylemişti:
Merkez Bankası, dövizde "fıkırdamaların" olduğu dönemlerde döviz satar. Piyasanın ateşini söndürmek için bunu yapar.
Ufak bir hatırlatma: Döviz satmak, bu işin raconlarından biridir ama usulü vardır: Ne zaman, ne kadar satılacak? Döviz satarken buna ek olarak faiz silahı nasıl kullanılacak? Racon yerine getirilmez ise dövizler satılır, hiçbir netice alınmaz.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) dövizdeki yükselişi frenlemek için 128 milyar dolar sattığı yönündeki tartışmalara geçmeden önce şunu belirtmekte fayda var:
Uras'ın da bahsettiği gibi merkez bankaları, fiilen olmasa da uygun yollarla döviz kurlarını etkileyebiliyor.
Peki bu yollar nedir? Döviz ihaleleri ya da doğrudan müdahale ile döviz piyasalarından yabancı para varlıklarının alınması ya da satılması.
Ancak bu, TCMB'nin bir kur düzeyi hedeflediği anlamına gelmiyor. Yani, Merkez Bankası'nın "Şu anda 1 dolar 4 lira ama ben bunu 3 yapana kadar uğraşacağım" gibi bir hedefi yok. Zira, bu serbest piyasa ekonomisinin de dalgalı kur rejiminin de doğasına aykırı. TCMB'nin nihai hedefi fiyat istikrarının sağlanması, enflasyonun düşürülmesi.
Döviz satım ihaleleri, adı üstünde, Merkez Bankası'nın ne kadar döviz satacağını ilan etmesi, bankaların da hangi fiyattan alım yapabileceğini yönünde teklif sunmasıyla, yani ihale usulüyle oluyor.
Doğrudan yöntemde ise Merkez Bankası bir oyuncu olarak kur piyasasında döviz alıp satıyor.
Uzun yıllar hem Merkez Bankası'nda hem de özel sektörde görev yapan Ekonomist Uğur Gürses, Ekonomi Alla Turca adlı blogunda doğrudan müdahalenin eleştirisini şu şekilde sunmuştu:
Dalgalı kur rejiminde dövize çeşitli yollarla müdahale ediyorsanız; "dalgalanma korkusu" olduğunu dünyaya ilan edersiniz. Bu işleri düzeltmez, tersine kötüleştirir. Dolarizasyon eğilimi varsa bizatihi yerleşiklerin "döviz uyuzunu" kaşırsınız.
Doğrudan müdahalede döviz sattıkça kurun düşmemesi, hatta yükselmeye devam etmesi gibi bir açmazla karşı karşıya kalınabileceğini söyleyen Gürses, "Bu size, para politikasının bir yerinde hata yaptığınızı söyler. Ocak 2014'teki Merkez Bankası müdahalesinde 3 milyar dolar satılıp kuru 1 kuruş düşürülememişti" ifadelerine yer verdi.
Son döviz satış kaydı üzerinden beş yıl geçti
Merkez Bankası son döviz satış ihalesini 27 Nisan 2016'da gerçekleştirdi. Satılan tutar 20 milyon dolar, verilen teklif ise 28 milyon dolardı.
Doğrudan müdahale için ise son tarih 23 Ocak 2014'tü. Merkez Bankası piyasaya doğrudan 3 milyar 151 milyon dolar değerinde döviz satmış, bu tutar bir günde gerçekleştirilen en yüklü müdahale olarak kayıtlara geçmişti.
Buraya kadar dövizdeki "fıkırdamalara" karşı Merkez Bankası'nın döviz satmasının literatürde yer alan bir uygulama olduğuna kani olduysak, "128 milyar dolar nerede?" sorusunun neden sorulmaya devam ettiğine ve verilen yanıtlara geçelim…
Ekonomistlerin en fazla eleştirdiği konu, bir döviz satışı olduysa bile bunun kayıtlara geçmemiş olması. Ve daha da önemlisi satış için kamu bankalarının kullanılması.
10 Nisan'da BBC Türkçe'ye bir röportaj veren Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Karatepe, döviz ihalelerinin, 2016'dan itibaren, "TCMB piyasaya müdahale ediyor" algısı oluşturmamak için sona erdirildiğini söylemişti.
Karatepe, Merkez Bankası'nın bunun yerine kamu bankaları üzerinden satış yaptığını, bu uygulamanın resmen takip edilemediğini ve bugüne kadarki usule uygun olmadığını söylüyor.
Benzer eleştiriler muhalefet kanadından da geldi ve gelmeye devam ediyor.
Örneğin, DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakcı, 17 Nisan'da gerçekleştirdiği basın toplantısında "Merkez Bankası bir döviz büfesi değildir. Döviz talebinde geçici şoklara bağlı ani sıçramalar söz konusu olduğunda finansal istikrarı korumak için düzenli döviz satış ihaleleri gerçekleştirebilir. Ancak bu ihalelerin ve döviz müdahalelerin açık ve şeffaf biçimde yapılması gerekir" ifadelerini kullanmıştı.
Neden son iki haftanın en hararetli gündemi?
Bu konu 2019'dan bu yana farklı dönemlerde gündem oluyor.
Zira, yalnızca yerel seçimlerin değil, iki defa İstanbul seçimlerinin de gerçekleştiği 2019'da piyasalarda başlayan hareketliliğin dindirilmesi için döviz rezervlerinin eritildiği farklı medya kanallarında yer etmişti.
Geçtiğimiz haftadan bu yana bu kadar gündem olması ise CHP kanadından gelen eleştirilerle başladı.
Muhalefet partisi, Türkiye genelinde pek çok billboarda "128 milyar dolar nerede" afişini astırmış, aynı afişi asan il ve ilçe başkanları hakkında cumhurbaşkanına hakaret suçundan soruşturma açılmıştı.
CHP'ye üye onlarca partili sosyal medyadaki profil fotoğraflarını "128" olarak değiştirirken, #128MilyarDolarNerede hashtag'i trending topic oldu.
13 Nisan Salı günü partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Merkez Bankası daha önce sattığı dövizleri böyle tablolar halinde yapar, kendi internet sitesinde yayınlardı. Kime ya da hangi kuruma hangi fiyattan satıldığı yazardı. Şimdi bu liste yok. Listeyi niye gizliyorsunuz? Kime sağladınız bu büyük avantajları? Sen mi yoksa damadın mı bu işi halletti?" ifadelerini kullandı.
CHP'nin bu eleştirilerine iktidar kanadından ardı ardına yanıtlar geldi. Bu yanıtlar, genel hatlarıyla bir döviz satışı yapıldığı konusunda uzlaşıyor ancak yöntemin nasıl olduğu konusunda çelişkiler barındırıyordu.
Canikli: 36 milyar dolarlık altın alındı, 30 milyar doları ithalatçılar aldı, 75 milyar doları da yerleşikler
İlk yanıt AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli, Twitter hesabından yaptığı 20 maddelik açıklamayla geldi.
"128 milyarı kime sattınız? Düşük fiyattan mı sattınız? gibi sansasyonel ve suçlayıcı ifadelerle ekonomide kaotik bir ortam oluşturulmaya çalışılıyor" diyen Canikli, Merkez Bankası'nın cari açığın finansmanı için 30 milyar dolar döviz sattığını söyledi ve ekledi: Yani 30 milyar doları ithalatçılar satın almış. 2019 ve 2020 yıllarında toplam 36 milyar dolarlık altın ithalatı gerçekleştirildi.
30 milyar dolarlık miktarın yanı sıra Türkiye'de yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin 75 milyar dolarlık döviz satın aldığını söyleyen Canikli "Yani 75 milyar dolarlık TL cinsinden hesaplarını dolara çevirmişler. Bu 75 milyar dolar Türkiye'deki bankalarda hesaplarda durmaktadır" açıklamasını yaptı.
Canikli'nin açıklamasına göre özel sektör de dış borcunu ödemek için 43 milyar dolar satın aldı. Bunun yanı sıra 2019 ve 2020 yıllarında 12 milyar dolar portföy yatırımcısının çıkışı oldu.
Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli, yabancı yatırımcının önceki yıllarda Türkiye'ye getirdiği ve TL'ye çevirdiği dövizinin 12 milyar dolarlık kısmını yeniden dövize çevirdiğini ve ülkesine götürdüğünü söyledi. Dolayısıyla döviz satın alınmış oldu.
Canikli, "Bu dört kalemi topladığımızda 160 milyar dolara ulaşılmaktadır. Bu rakam 128 milyar doların bir hayli üzerindedir. Bu durum MB'nin 2019 ve 2020 yıllarında 160 milyar dolar satış yaptığı anlamına gelmiyor" diye konuştu.
Merkez Bankası Başkanı: Ortada kaybolmuş bir varlıktan bahsetmek mümkün değil
Canikli'nin ardından ilk açıklama, konunun asıl muhatabı Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'ndan geldi.
Kavcıoğlu, yazılı açıklamasında söz konusu döviz işlemlerinin işlem platformları üzerinden o günkü piyasa koşulları ve fiyatları çerçevesinde gerçekleştirildiğini söyledi.
"Herhangi bir kesime, banka veya firmaya ayrıcalıklı döviz işlemi gerçekleştirilmesi sözkonusu değildir" diyen Kavcıoğlu, "Bilanço varlık yükümlülük denkliği açısından bakıldığında, ortada kaybolmuş bir varlıktan bahsetmek mümkün değildir" ifadelerini kullandı.
Lütfi Elvan: Bakanlık ve TCMB arasında imzalanan protokol kapsamında satıldı
19 Nisan'da Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın NTV canlı yayınında yaptığı açıklama ise tartışmaya başka bir boyut kattı: Merkez Bankası ve Bakanlık arasında bir protokol mü vardı?
Zira Elvan, 2017'de dönemin Hazine Müsteşarlığı ile Merkez Bankası arasında bir protokol imzalandığını ve bu protokol çerçevesinde Hazine hesapları üzerinden Merkez Bankasının döviz alım ve satım işlemleri gerçekleştirdiğini söyledi.
Elvan'ın bu açıklamasının gerekçesi ise Hazine Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de yer alan "Türk parasının dolaşımı ve istikrarını sağlamaya yönelik politikaları Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile birlikte oluşturmak ve uygulamak" ibaresi.
Bir diğer dayanak ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu'nun dördüncü maddesindeki şu ifade:
Hükümetle birlikte Türk lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak ve yabancı paralar ile altın karşısındaki muadeletini tespit etmeye yönelik kur rejimini belirlemek, Türk lirasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesi için döviz ve efektiflerin vadesiz ve vadeli alım ve satımı ile dövizlerin Türk lirası ile değişimi ve diğer türev işlemlerini yapmak…
Bu iki maddeyle Bakanlığın Türk parasının dolaşımı ve istikrarını sağlamaya yönelik politikaları oluşturmak için yasal olarak yetkilendirildiğini söyleyen Elvan, Merkez Bankası'nın döviz alım satım işlemlerinin Hazine hesapları üzerinden gerçekleştirdiğini söyledi.
Elvan: Muhabir banka aracılığıyla elektronik platformda gerçekleşti
Elvan'ın aktardığına göre işlemler elektronik işlem platformlarında gerçekleşti.
"Eşleştirme platformlarında" bu alım ve satım işlemlerinin Merkez Bankası'nın kamu bankası olan muhabir bankası tarafından gerçekleştirildiğini söyleyen Elvan, bu platformda piyasaya yapıcı yerli ve yabancı bankaların yer aldığını söyledi.
Elvan'a göre bu platforma döviz alıp satan taraflar birbirlerini bilmiyor. Kimin ne kadar aldığını karşı taraf bilmiyor ancak işlem gerçekleştirildikten sonra kimin ne aldığı, hangi bankanın ne aldığı görülebiliyor. Bakan Elvan açıklamasında şu örneği verdi:
Diyelim ki Türkiye'deki yerli ve yabancı bankalarımız o günkü kur üzerinden belirli miktarda alım işlemi gerçekleştirmiş ve bunun karşılığında Merkez Bankasına Türk lirası ödemesi gerçekleştirmiştir.
Bu elektronik işlem platformunda bulunan bankalar gerekli ödemelerini Merkez Bankası'na yatırdıktan sonra Merkez Bankası'nda da bir Türk lirası likiditesi söz konusu oluyor.
Bu Türk lirasını da doğal olarak bilançolarında görebiliyorsunuz. Zaten günlük olarak siz Merkez Bankasının bilançosunda ne olduğunu, bu hareketleri rahat şeklide görebiliyorsunuz. Ne kadarlık döviz satım işlemi gerçekleştirilmiş, ne kadarlık döviz alım gerçekleştirilmiş, hepsini görebilme imkanınız var. Bunu tamamen açık ve şeffaf şekilde görmeniz mümkün.
Elvan: Verilerin açıklanma kararı Merkez Bankası uhdesinde, ancak açıklanmasında fayda var
Bu verilerin açıklanma kararının Merkez Bankası uhdesinde olduğunu vurgulayan Elvan, hem siyasi malzeme olarak kullanılmasının önüne geçilmesi hem de bilgi kirliliğinin ortadan kaldırılması açısından bu verilerin yayınlanmasında fayda gördüğünü, takdirin Merkez Bankasında olduğunu bildirdi.
Lütfi Elvan, bu işin gerçek sahibi olan Merkez Bankası teknik düzeyde açıklama yapmadan, Hazine ve Maliye Bakanı olarak açıklama yapmasının, bankanın bağımsızlığı üzerinde "gölge oluşturur" düşüncesiyle konuşmak istemediğini söyledi.
Canikli'nin açıkladığı üçüncü ve olağanüstü olmayan yöntem
19 Nisan akşamı Habertürk'te katıldığı programda bir açıklama daha yapan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli, daha önce Twitter'dan yaptığı açıklamayı yineleyerek 75 milyar dolarlık kısmının Türkiye'deki yerleşik gerçek ve tüzel kişiler tarafından satın alındığını, 36 milyar dolarlık kısmının da hane halkının elinde olduğunu söyledi. Canikli'nin açıklamasına göre bu 36 milyar dolar, altın ithalatına gitti. Bu altının da küçük bir bölümü bankalara giderken, kalanı da hane halkı tarafından satın alındı.
128 milyar doların buharlaşmadığını, "O paraları hiç ettiniz, suiistimale konu ettiniz, peşkeş çektiniz, birilerini aktardınız, arka kapılardan çıkardınız, yurt dışına transfer ettiniz" gibi iddiaların mantıkla izah edilemeceğini söyleyen Nurettin Canikli, Merkez Bankası'nın döviz piyasasıyla ilişkilerini üç yöntemle düzenlediğini açıkladı.
Bunlardan ilk ikisi yukarıda bahsettiğimiz döviz ihaleleri ve doğrudan müdahale. Canikli'ye göre "olağanüstü olmayan" üçüncü yöntem, TCMB'nin ticari bankalar üzerinden doğrudan piyasa alıcısı ya da piyasa satıcısı gibi piyasa oyuncusu gibi davranması.
"Ne kadar döviz alındığını bilançolarda görebilirsiniz ama işlemi yapanlar gizli"
Döviz alım-satım işlemlerinde bankalardan dolar talebinde bulunanların ya da bankalara dolar satanların gözükmediğini yalnızca bankaların gözüktüğünü söyleyen Canikli, modelin özelliğinin bu olduğunu, bilginin gizli kalmasını gerektiğini vurguladı.
Bankalardan döviz alanların kimliklerinin ve ne kadar döviz alındığını açıklanmasını her seferinde dile getiren muhalefete yanıtını, yukarıdaki şekliyle veren Canikli, "ne kadar döviz alındığının" ise bilançolarda okumanın mümkün olduğunu söyledi.
Canikli ayrıca, piyasa fiyatının altında bir satış söz konusu olmadığını satılan tüm dolarların piyasa fiyatından satıldığını aktardı.
Lütfi Elvan'ın bahsettiği protokol hakkında da konuşan Canikli şunları söyledi:
Hazine adına döviz satan muhabir banka, döviz almak isteyen kişinin kimliğini bilmiyor. Sadece tutar ve miktar bilgisini görebiliyor.
Dolayısıyla böyle bir piyasa işleyişinde herhangi bir kişiye, bir kuruma ayrıcalıklı bir döviz satımı kesinlikle söz konusu bile olamaz. Sistem buna müsaade etmez zaten, göremez zaten, bilemiyor karşıda kim var. Bu yöntemin en büyük özelliği bu.
Canikli: Merkez Bankası döviz talebini karşılamazsa iflas gelir
128 milyar dolar gibi bir meblağın hayli yüksek olduğu yönündeki eleştirilere de yanıt veren Canikli, "Onu piyasa belirliyor" dedi ve şöyle devam etti.
Piyasada dolara talep varsa, dolar talebi piyasa dinamikleri tarafından karşılanamıyorsa, TL'nin konvertibil olması yüzünden bu talebi Merkez Bankası'nın karşılaması gerekiyor. Bu taahhüdünün gereği talep edilen dövizi vermek zorunda. Bir talep var TL'den dövize geçme talebi, piyasa karşılamıyorsa Merkez Bankası karşılıyor. Aksi halde temerrüde düşer. Temerrüt ne demektir? İflas demektir.
Merkez Bankası'nın rezervleri ile ilgili eleştirilere de yanıt veren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, pandemi öncesinde rezervlerden yaklaşık 25-30 milyar dolar, pandemi yılı 2020'de ise 95 milyar dolar kullanıldığını söyledi.
Canikli'ye göre bu durumun nedeni de negatif reel faizler.
Reel faizin negatif olması durumunda insanların TL varlıklardan başka yatırım araçlarına yöneldiğini söyleyen Nurettin Canikli, reel faizlerin yukarı çekilmesi durumunda insanların dolara yönelmeyeceğini, altına talebin azalacağını ve TCMB'nin rezervlerinden harcamayacağını aktardı.
Ancak bunun da bir maliyeti olduğunu söyleyen Canikli, "Alternatif maliyeti yüzbinlerce iflas, milyonlarca istihdam kaybı ve üretim kaybı" dedi.
Temerrüt ne demek?
Canikli'nin açıklamaları pek çok ekonomist tarafından ikna edici bulunmadı.
Bunların başında temerrüt meselesi geliyor. Zira bir ülkenin temerrüde düşmesi, Merkez Bankası'nın içerideki dolar ihtiyacını karşılayıp karşılayamaması ile doğrudan bağlantılı değil. Ancak ülke borçlarının vadesinde ödeyememesi ile doğrudan bağlantılı. Türkiye'nin 31 Aralık 2020 itibarıyla brüt dış borç stoku 450 milyar dolar, net dış borç stoku 268,9 milyar dolar. Stokun milli gelire oranı yüzde 37,5.
Merkez Bankası'nın eski başekonomisti Hakan Kara, Twitter'dan yaptığı açıklamada "Aksine döviz satışları ülkeyi iflasın eşiğine getirdi. Kasım ayında durdurulmasaydı iflas kapıdaydı" dedi.
Aksine, döviz satışları ülkeyi iflasın eşiğine getirdi. Kasım ayında durdurulmasaydı iflas kapıdaydı. https://t.co/42g2Yq7irZ
— Hakan Kara (@ali_hakan_kara) April 20, 2021
Hakan Kara: Rezervlerin temini için döviz alımı yapılabilir
Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Hakan Kara, 19 Nisan'da Bloomberg HT'ye yaptığı açıklamada rezervlerin yeniden temini için Merkez Bankası'nın döviz alım ihalesi başlatabileceğini söyledi.
Kara'ya göre bu yöntemle, sistemin fonlama açığı iyileşebilir ve rezerv yeterliliği konusundaki kaygılar azalabilir.
Ekonomist Uğur Gürses ise Canikli'nin hem konvertibilite hem de temerrüt kavramlarında bir yanlışlık olduğunu vurgulayarak, Merkez Bankası'nın kendisine getirilen her TL karşılığında döviz vermek zorunda olmasının konvertibilite olmadığını söyledi:
Merkez Bankası'nın konvertibilite tanımı. Hiç kendine bir rol biçmemiş değil mi? pic.twitter.com/IBDMimBwU2
— Uğur Gürses (@ugurses) April 19, 2021
Gürses ayrıca, kendi blogunda yayımladığı makalesinde Elvan'ın bahsettiği protokole de değindi.
Protokolün içeriğinin açıklanması gerektiğine vurgu yapan Uğur Gürses, Merkez Bankası-Hazine protokolünde döviz satışı ya da döviz rezervi transferi üzerine herhangi bir madde olup olmadığını sordu.
Lütvi Elvan'ın döviz satışında muhabir bir kamu bankasının kullanıldığını söylemesini de eleştiren Gürses şu soruyu yöneltti:
1988'den bu yana döviz piyasasında müdahale ve diğer yöntemlerle etkin olan, dövizde alım-satım salonu (dealing room) olup 32 yıldır döviz alım-satım ihaleleri ile doğrudan döviz müdahalesi deneyimi olan Merkez Bankası, hangi ihtiyaç ortaya çıktı ki kendisi dışında müdahale konusunda hiç deneyimi olmayan bir kuruma, kamu bankasına işi ve döviz rezervlerini devretti?
Barış Soydan: Bakanlık ve TCMB arasında protokol var; Çetinkaya protokole karşı çıkmıştı
T24 Ekonomi yazarı Barış Soydan, Lütfi Elvan'ın bahsettiği protokolü, ilk kez Kasım 2020'deki yazısında gündeme getirmişti.
TCMB ve Bakanlık arasında döviz işlemleri için yapılmış eski tarihli, kısa bir protokol olduğunu söyleyen Soydan, "Merkez Bankası bu protokol kapsamında Hazine'ye döviz işlemleri için kaynak aktarıyordu. Yerel seçimler öncesinde bu protokol dolara müdahale için kullanılmaya başlanmıştı. Hazine, somut bilgi vermeden Merkez Bankası'ndan döviz talep ediyor ve aktarılacak kaynağın kamu bankalarına transferini istiyordu. Kamu bankaları bu yoldan gelen dövizi kullanarak doların değerini düşürmeye çalışıyordu" ifadelerine yer vermişti.
Soydan, 2019 ortasında görev süresi dolmadan görevden alınan eski TCMB Başkanı Murat Çetinkaya'nın bu protokolün iptalini ya da değiştirilmesini talep ettiğini, başarılı olamayınca da iktidar ile arasındaki bağın koptuğunu söylemişti.
Soydan'ın 19 Nisan tarihli makalesine göre ise rezerv satışının kamuya açıklanmamasının nedeni "devlet içinde ikilik" görüntüsünün ortaya çıkmasından korkulması.
Ayrıca, rezerv satışlarının başladığı yerel seçimler seçim döneminde konuyu gündeme getirmek, hassas bir meseleyi siyasi arenaya taşımak anlamına da gelecekti.
Turhan: Konvertibilite her talep edene döviz satmak değil
Eski Borsa İstanbul Başkanı Prof. Dr. İbrahim Turhan da Twitter'dan yaptığı açıklamada konvertibilite kavramının, her talep edene döviz satılacağı taahhüdü olmadığını söyledi.
Cehalette son perde...
— Ibrahim M. Turhan (@ibrahimmturhan2) April 19, 2021
1) Konvertibilite devletin (Merkez Bankasının) her talep edene döviz satması taahhüdü
i-çer-meezzz!
"Piyasada döviz talebi var. Piyasa bunu karşılamazsa @Merkez_Bankasi devlet adına satmak zorundadır".
Hayır bayım. Fiyat yükselir, talep dengelenir.
Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği Başkanı Attilla Köksal da Twitter hesabından yaptığı açıklamada Canikli'nin "36 milyar dolarlık altın hanehalkında" açıklamasına şu yorumu yaptı:
Yastık altı yatırımlar vatandaşın devlete ve finans sistemine olan güvensizliğinin önemli bir göstergesidir.
— Attila Koksal (@AttilaKoksal) April 20, 2021
Ülke ekonomisine hiçbir faydası olmayan bu birikimler ile "bunlar bizim dönemimizde arttı" diye övünülmesi bana garip geldi. https://t.co/kyflwewOLe
Ekonomi yönetiminin son bir haftadaki açıklamalarının yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun "128 milyar doları ne yaptın, kime verdin?" sorusu üzerinde şubatta şu yanıtı vermişti:
Bir süredir maruz kaldığımız ekonomik tuzaklarla mücadele ederken, salgın bahanesiyle yeni bir finansal dalgalanma oluşturmak isteyenlere, elimizdeki tüm araçları kullanarak fırsat vermedik.
Kılıçdaroğlu'nun sürekli sorduğu dövizlerin önemli bir bölümü işte bu mücadelede kullanılmıştır. Bu sayede, kuru ve faizi çok yükseklere taşıyarak toplumsal kargaşa peşinde olanların oyunlarını da bozduk.
© The Independentturkish