Geçtiğimiz haftalarda bazı Kürt gençleri bir araya gelerek Veganên Kurdistanê adıyla bir oluşumun temellerini attı. O gençlerden Rozerîn Wêrek ile yaptığımız ve Independent Türkçe'de yayınlanan "Vegan Kürtler, Kürt mutfağını yeşillendirecek" dosyamıza binlerce insan etkileşimde bulundu. Olumsuz şekilde tepki gösterenler, Kürtlerin vegan olamayacağını savunurken kimisi de veganlığın her milletten belirli insanlar tarafından sahiplenildiğini savundu.
Bazı okurlar ise vegan Kürtlerin fikirleri gibi vegan olmayan Kürtlerin fikirlerinin de önemli olduğunu, onlara da et ile vegan yemekler üzerine söz hakkı vermenin gerekliliğine vurgu yaptı. Durum böyle olunca biz de Kürt mutfağının önemli bir yansıması olan Fatih Kadınlar Pazarı’ndaki kebapçıların yolunu tuttuk. Onlara Kürt kültüründe veganlığın ve hayvansal gıdaların yerini sorduk.
Vegan Kürtlere tepki gösteren bazı Kürt kebapçılar, "aşksız, sevgisiz yaparız ama etsiz yapamayız" derken bazı kebapçılar da, "et hayattır, hayat ettir" diyerek hayvansal gıdalar olmadan Kürtlerin yaşamayacağını savundu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Bizim için et hayattır"
Baran Et & Mangal Lokantası’nda çalışan kebap ustası Cemil Erden’e göre Kürt mutfağında pişirilen yemeklerin çoğunda et hakimdir. Etin faydalı olduğunu ve sağlığa iyi geldiğini ifade eden Erden, "Et, hayattır" diyerek sözlerine başlıyor: "Vejateryanlık, ot, bitki bizim kültürümüzde yok. Bizim doğamızda yok. Biz Doğu kültüründen geldiğimiz için, bizim için et, hayattır. Hayat etle başlar, etle biter."
"Belgesellerde et yiyenler avcıdır, ot yiyenler ise hep avdır"
Et yemeyen insanların erken öleceğini ifade eden Erden, "Belgeselleri izleyen varsa bilir. Belgesellerde et yiyenler avcıdırlar, ot yiyenler ise hep avdırlar. Av olmak zorunda kalacaklar. Ölecekler. Herkes ölecek ama onlar bizden biraz daha çabuk ölecekler. Hayatımız etle başlar bitişimizle etledir. İlk nefesimiz ettir. Bizim kültürümüz komple ettir. Ben sadece Kürtlere değil tüm dünyaya söylüyorum. Kendini, sağlığını seven kim varsa etten başka bir şey yemeyecek" diyerek herkese et yeme tavsiyesinde bulunuyor.
"Etsiz hayat düşünülemez"
Kasap Doğan da tıpkı Erden gibi etle doğduklarını söyleyerek lafa giriyor. Etsiz yemeklerin neredeyse olmadığını ifade eden Doğan, "Biz etle doğmuşuz, etle büyüyoruz. Etleri fazla fazla yediğimiz için bu kadar çalışabiliyoruz. Et yemeden bu kadar çalışmak mümkün değildir. Etsiz hayat düşünülemez yani" diyerek Kürtlerin eti çok sevdiğini belirtiyor.
"Kürt etsiz duramaz, mümkün değil"
Gül Büryan sahibi Tahsin Eldemir ise veganlığın Kürtlerin kültüründe kök salmasının mümkün olmadığını söylüyor. "Kürt, etsiz duramaz. Mümkün değil" diyen Eldemir, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bizde, yani Doğu’da, Güneydoğu’da evinde bile kimse etsiz yemek yiyemez. Mümkün değil yani."
"Her şeye et katıyoruz, her şeyimiz et"
Sabah kahvaltısında bazı yerlerde ciğer yenilme olayı hakkında da konuşan Eldemir, "Yani biz büryan yiyoruz. Ciğer neden yenilmesin. Etsiz nasıl Kürt yemeği olacak? Veganlık tutmaz. Ancak et yemeyenler o yerlere gidebilir. Bu vejetaryenim diyenler gider orada yemek yer. Yoksa Kürt, mümkün değil etsiz duramaz. Fasulyeye de et katıyoruz. Her şeye et katıyoruz. Her şeyimiz et" diyerek sözlerine son veriyor.
"Mezopotamya’nın her yerinde et kültürü var"
Büryancı Burak Doğan ise et yemeyen bir Kürdü bugüne kadar tanımadığının altını çiziyor. Kürtlerin etsiz yemeğinin olmadığını ifade eden Doğan, "Etsiz yemek yapabilirler mi bilmiyorum ama ben Kürtlerde hiç etsiz yemek görmedim. Öyle bir kültürümüz yok. İçli köfte de etli, sabah kahvaltısı etli, öğlen yemeği etli, akşam yemeği etli… Her türlü etli yani. Mezopotamya’nın her yerinde et kültürü var. Babadan oğula, dededen toruna geçiyor" diyerek sözlerini bitiriyor.
"Kürtler sevgisiz, aşksız yapabilir ama etsiz ve peynirsiz yapamaz"
Şarküteri işi yapan Vanlı Burhan Bey ise "Kürtler sevgisiz, aşksız yapabilir ama etsiz ve peynirsiz yapamaz" diyerek veganlığın Kürtler için imkansız olduğunu ifade ediyor. Burhan Bey, "Doğu’nun Diyarbakır’ın Batman’ın, Van’ın insanlarına bakarsanız iki günde bir mutlaka et tüketmeleri gereken bir mecburiyetteler. Her sabah da peynir yemeden güne başlamazlar. Şöyle söyleyim İstanbul’da 20 milyonun 15 milyonu Kürt ise 14 milyonu et, peynir yiyen insanlardır. O bir milyonu da parası olmadığından dolayı et yiyemeyen insanlardır. Paraları olsa onlar da et, peynir yiyecek insanlardır. O Taksim’deki dediğiniz arkadaşlarınız da sadece yeşillik yerler. Yeşillik bizim için sofrada etin yanında maydanoz, maruldur. Bizim için bir yemek değildir. Adı üstünde yeşilliktir. Yeşillik bir yiyecek değildir. Kürt mutfağında, Kürt evlerinde et hakimdir. Benim rahmetli dedem eve gelirdi. Babam gider bir kuzu keserdi. Öyle bütün halde tandıra koyardık, çevirirdik, yerdik" diyor.
Her yerin kapalı olduğunu ama şarküterinin açık olduğunu ifade eden Burhan Bey, sözlerini şöyle bitiriyor: "Şarküteri ve kasaplar açık. Çünkü ikisi de vazgeçilmez ihtiyaçtır. Biz Kürtler, doğu insanı aşksız, sevgisiz yapabilir ama gerçekten etsiz, peynirsiz yapamaz. Biz güne peynirle uyanıyoruz. Hele hele biz Vanlılar otlu peynirsiz güne başlayamayız."
Tüm bu olan bitenlerden sonra dönüp veganlık tartışmasına baktığımızda sanırım Rozerîn Wêrek gayet haklı. Çünkü kendisi bize verdiği röportajda, Kürt kültüründe veganlığın çok zayıf olduğunu şu sözlerle ifade etmişti: "Kürt kültüründe veganlık ise henüz yeni filizlenmeye başlayan bir çiçek gibidir. Hatta filizlenmemiştir bile, tohum daha yeni toprağa kavuşmuş, yağmur damlaları ile buluşmayı beklemektedir."
© The Independentturkish