Türkiye'deki sağlık sisteminin özellikle Kovid-19 sürecinde başarılı bir performans gösterdiğini, bu durumun sadece yurt içinde değil, farklı ülkeler tarafından da takdir edildiğini ifade eden Prof. Dr. Mustafa Ayberk Kurt, genel anlamda sıkıntıların sürdüğünü, tüm ülkelerin sağlık alanındaki maliyet artışları ile baş edilmeye çalışıldığını savundu.
"Dünya genelinde sağlık maliyetlerinin artışı inanılmaz boyutta"
"Tüm dünyada olduğu gibi, uzun yıllardır Türkiye'de de sağlık sistemi zorda" diyen Kurt, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
Dünya genelinde politika yapıcıların da aradığı erişilebilir, maliyeti düşük, kaliteli bir sistem ancak bunu gerçekleştirmek çok zor. ABD’nin, İngiltere'nin durumu ortada, erişilebilirlik yok! Sağlık maliyetlerinin artışı inanılmaz boyutta yükseliyor. Tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük sorunların başında, maliyet artışı geliyor. Toplum yaşlandığı için sağlığa talep artıyor ve teknoloji gelişiyor ancak maliyet de arttığından, bu durum finansal baskı oluşturuyor.
"Devlet, SUT fiyatını çok düşük oranda artırdı"
Kamudaki hizmet maliyetlerinin yükselmesine karşı acil bir şekilde harekete geçilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulayan İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı M. Ayberk Kurt, devletin Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyat artışının ise "çok düşük oranda" kaldığını ileri sürdü.
"Sağlık alanında mevcut sistemi yıkıcı inovasyon şart"
Mevcut sistemde büyük cihazların, sağlık personellerinin hepsinin aynı yerde bulunduğunu ve bu durumun "1. evre" olarak adlandırıldığını belirten Prof. Dr. Ayberk Kurt, özellikle yurt dışında yıkıcı bir inovasyonla maliyet, giderler ve erişilebilirlik sorununun çözülmesine yönelik çalışmaların bulunduğunu ifade etti.
"Sistem kırılırsa, otel tipli, büyük, lüks hastane zincirleri kalmayacak"
"Profesyonellerin çalıştığı sağlık sistemini tamamen değiştirecek, yıkıcı bir inovasyon gerçekleşmedikçe mevcut sorunlara çözüm bulunmasının mümkün olmadığını öne süren Kurt, şöyle konuştu:
Sağlık sisteminde mevcut sistemi yıkıcı bir inovasyon şart. Örneğin küçük bir miktar kandan tüm bulgulara ulaşılabilecek bir sistem oluşturuluyor. Teknolojik gelişmeler, mevcut sistemi kırma aşamasında. Bu sistem kırılırsa, otel tipli, büyük, lüks hastane zincirleri kalmayacak. Çünkü bu hastanelerin sabit giderleri çok fazla. 15 yıl içerisinde bir yıkım gerçekleşecek. Maliyetler düşecek, erişim artacak. Bir zamanlar pek çok şey daha pahalıydı. Her yıkıcı inovasyon, başlangıçta pahalı olan sistemi ucuz hale dönüştürebilir. Çoğalığında ve çeşitlendiğinde ucuz hale gelecek ve böylece hastaneler form değiştirecek. Belirli alanlarda, branşlarda uzmanlaşmış hastaneler, cerrahi merkezler olacak. Yaşanan gelişmeler, 15 sene sonra şuanki hastane konseptinin var olmayacağını gösteriyor. 15 yıl içinde dev hastanelere veda edebiliriz.
"Şehir hastanelerinin orta vadede fonksiyonel özelliğini kaybetme ihtimali, kuvvetle muhtemel"
Mevcut sistemdeki "hastane odaklı sağlık hizmeti konsepti"nin değişmesi gerektiğini düşünen İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Ayberk Kurt'a şehir hastaneleri hakkındaki görüşünü de sorduk.
Kurt, orta vadede şehir hastanelerinin fonsiyonunu yitirebileceğini savundu:
Yüksek yatak sayılarına sahip, çok sayıda farklı alandaki uzmanın bir arada çalıştığı, dev tıbbi cihazların bulunduğu, hizmet almak için hastaların içerisinde kilometrelerce yol yürüdüğü, adeta bir dev çözüm merkezi gibi çalışan geleneksel hastane yapısının, çok yakın gelecekte değişeceği öngörülüyor. Bu perspektiften, geleneksel sağlık hizmeti sunumun dev bir örneği olan şehir hastanelerinin de orta vadede fonksiyonel özelliğini kaybetme ihtimali, kuvvetle muhtemel görünüyor. Şehir hastanelerinde boyut ve hacim kaynaklı yönetim ve süreç sorunları, tartışmalı finansal modeli de önümüzde üstesinden gelmemiz gereken daha kısa vadeli sorunlar diye düşünüyorum.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Hastalığı tedavi eden değil, hastalığı oluşturmayacak bir sağlık sistemine gidiliyor”
Gelecekte dünya genelinde hastalığı tedavi eden değil, hastalığı oluşturmayacak, kişiselleştirilmiş bir sağlık sistemine doğru geçildiğini belirten Ayberk Kurt, pek çok hastalıkta telemedicine ve video uygulamalarının geniş yer tutacağını söyledi.
"Çok özel durumlar dışında hastaneye gitmeye gerek kalmayacak"
Prof. Dr. Kurt, gelecekte acil durumlar dışında hastanelerin tercih edilmeyeceğini savundu:
Küçük bir damlasıyla, biyokimyasal parametrenizi ortaya koyan bir cihaz geliştirilmeye çalışılıyor. Örneğin eskiden pek çok diyaliz merkezi açılmıştı, şimdi kalmadı. Tahlilinizi evden kendiniz yapabilirseniz, bir cihazla EKG bulgularınızı, kan basıncınızı, kalp atış hızınızı gönderebilirseniz, hastanelere ne kadar ihtiyacınız kalacak? Doktoru, gidip muaynehanede de görebilirsiniz, hastaneye gitme nedenininiz aslında bu uygulamalar, tahliller, testler. Bunları kendini yapabilecekseniz, çok özel durumlar dışında hastaneye gitmeye gerek kalmayacak. 2050’li yıllarda iPad boyutunda bir cihazla MR görüntülerinize ulaşılması planlanıyor.
"Mevcut sistem sürdürülebilir değil"
Prof. Dr. Ayberk Kurt, Türkiye'deki sağlık sistemi genel olarak başarılı olsa da mevcut sistemin sürdürülebilir olmadığını öne sürdü:
Türkiye'nin hekim niteliği ve altyapısı kuvvetli. Başarılı bir ülke. Salgın döneminde pek çok ülkede hekimler çaresiz kalırken, Türkiye’deki hekimler süreci çok iyi yönetti, kriz döneminde inisiyatif alabildi. Londra’da da çalıştım, çok yetersiz kalınıyor. Bir Alman hekime "Günde 100 hasta bakacaksın" derseniz, şaşırır. Türkiye'de hekimler, zorluklarla mücadele ediyor, çözüm üretiyor, uzun nöbetler tutuyor, çok vaka görüyor. Bu durum bir avantaj olarak görülse de sürdürülebilir değil.
Herkesin elinden geleni yaptığını ancak olağan dışı bir talep ile karşı karşıya kalındığını belirten Prof. Dr. Kurt, uzun vadede hekimlerin, mevcut talebin yüksekliğini karşılamasının mümkün olmadığını ifade etti:
Çalışma saatlerini artırmak, belli yere kadar gider, sonra tıkanır. İnovasyon gurularının savunduğu, sağlık sektöründe yıkıcı inovasyonun şart olduğu.
Dönüşüme ayak uydurmada ise politika yapıcıların kararının belirleyici olacağını belirten Kurt, sağlığa olan talep artışı kontrol altına alınmaz ve paradigma değişimi göz ardı edilirse, trenin kaçırılacağını, üreten değil, tüketen bir toplum haline gelineceğini uyarısıyla sözlerini noktaladı.
© The Independentturkish