Graeme Ross - The Independent
Televizyonun icadından beri ekranda gördüğümüz polis dizileri, zaman içinde çok değişti. Basit ‘hırsız-polis’ hikayelerinden, keskin ahlaki yargıların ortadan kalktığı, siyahla beyazın önemini kaybedip, gri bölgelerin ortaya çıktığı dramalara dönüştü.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Eski dizilerin net aynasızlarından, iç çelişkileri ve psikolojik sorunları olan polis memurlarına uzanan bu diziler, her zaman vazgeçilmez yapımlar oldu.
Bunların arasından en iyileri seçmek elbette çok zor. Ancak bu işin üstesinden geldik ve sizler için televizyon tarihinin en iyi 18 polisiye dizisini seçtik.
Televizyon tarihinin en iyi 18 polis dizisi
Televizyon tarihinin en iyi 18 polis dizisi
-
1/18
Hill Caddesi Karakolu (Hill Street Blues) (1981-87) Steven Bocho ve Michale Kozoll’un yarattığı Hill Caddesi Karakolu, kendinden sonraki tüm yapımlar üzerinde büyük bir etki bıraktı. İsimsiz bir şehirde yaşayan polislerin hayatlarını konu alan dizi, tam 98 Emmy adaylığı elde etmesine rağmen ilginç şekilde, çok reyting almadı. Ancak düşündüren ve duygulandıran bir dizi olarak televizyona çok yakışıyordu. -
2/18
The Sweney Ian Kennedy Martin’in yarattığı 70’lerin efsanevi dizisi, geniş açıyla 16 mm çekildi. Ayrıca gerçek mekan çekimleri de dizinin rakiplerine göre daha sinematografik olmasını sağladı. -
3/18
Inspector Morse (1987-2000) Colin Dexter’ın romanından uyarlanan dizide sevme sanatından polisiye bulmacaya çeşitli temalarla karşılaşıyoruz. Dizi, Sherlock ve Watson ikilisine benzer biçimde, Dedektif Morse ve yardımcısı Lewis’in maceralarına odaklanıyor. Ayrıca, Morse karakterini canlandıran John Thaw da harika bir iş çıkarıyor. -
4/18
Homicide: Life on the Street (1993-98) The Wire’dan tanıdığımız David Simon’ın kitabından uyarlanan dizideki olaylar, yine Baltimore’da geçiyor. Dizi, ilk bölümünden itibaren polislere dair klişeleri ve stereotipleri yıkmayı başardı. Henüz ilk bölümde işlenen cinayetin çözülmemesi, suç ve şiddetin hayatın bir parçası olduğunu gösterdi. Ayrıca, dizinin The Wire’dan daha iyi olduğunu düşünenlerin yanında, The Wire ve Hill Caddesi Karakolu’nu bağlayan kayıp halka olduğunu iddia edenler de mevcut. -
5/18
NYPD Blue (1993-2005) Steven Bochno ve David Milsch’in yarattığı NPYD Blue, merak uyandıran New York atmosferiyle son derece çekici ve etkileyici bir polis dizisi. Ancak dürüst olmak gerekirse yetenekli oyuncu kadrosuna rağmen, izleyicinin aklını çelen esas kişi, sarhoş dedektif Andy Sipowicz’i canlandıran Dennis Franz oluyor. -
6/18
The Wire (2002-08) Dostoyevski ve Dickens eserleriyle kıyaslanan dizi, televizyon tarihinin en önemli yapımlarından biri olarak görülüyor. Baltimore kentinin kaçakçılarını, polislerini ve yoksullarını anlatan dizinin başarısı, iyi ve kötü arasındaki keskin ayrımları ortadan kaldırarak, gri bölge yaratmasından kaynaklanıyor. The Wire, gelmiş geçmiş en büyük televizyon dizisi olmayabilir. Ancak gerçekçiliği ve özgünlüğünden şüphe edilemez. -
7/18
Columbo (1971-2003) Dizinin en eğlenceli yanı, suçluların Colombo’yu sürekli küçümsemesi, hafife alması ve sonunda gafil avlanması. Ancak en ilginç yanı da dedektifin devamlı karısından bahsetmesi ve karısının dizide hiç görünmemesi. Daha sonra ‘Bayan Colombo’ için ayrı bir dizi çekildiğini de hatırlatalım. -
8/18
Line of Duty (2012- ) Yolsuzluk temasına odaklanan dizi; hileli, cesur ve heyecanlı hikayesini karakterlerin hayatlarından parçalarla bütünleştiriyor. Bu açıdan, dizinin en çarpıcı özelliği, kuşkusuz uzun soluklu sorgu sahneleri. -
9/18
Law & Order (1990-2010) Dizi, yalnızca soruşturma aşamasına değil, suçluların yargılanma süreçlerini de konu ediniyor. Ayrıca en önemli alkolik dedektif figürlerinden birini, yani Lennie Briscoe’yu da izleyiciye tanıtıyor. Diziyi ilginç kılan en önemli şeyse konularını gazete manşetlerinden seçmesi. Bu ayrıca, dizinin uzun soluklu olmasını sağladı. -
10/18
The Killing (2007-12) Bir Danimarka polisiyesi olan dizi, kadınlara yönelik şiddet içerdiği gerekçesiyle eleştirilen ilk yapımlardan biri. Ancak, İngiltere başta olmak üzere, uluslararası bir başarı elde etti. Dizinin her bir bölümü, aynı cinayet soruşturmasında geçen 24 saati konu alıyor. Başroldeki Dedektif Sarah Lund’un soğuk tavrı seyircinin ilgisini çekerken, giydiği kazaklar da dizinin yayımlandığı dönemde moda oldu. -
11/18
Prime Suspect (1991) Kadın polislere yönelik algıyı değiştiren dizide, Helen Miller’ın canlandırdığı Dedektif Jane karakteri yalnızca suçla değil, kendi ekibinin cinsiyetçiliğiyle de mücadele etmek zorunda kalıyor. İlerleyen bölümlerde ‘evdeki düşmanlara’ daha fazla odaklanan dizide, karakterin baskıyla mücadele edebilmek için kendini alkole verdiği görülüyor. -
12/18
Z Cars (1962-78) Kurgusal Newtown kasabasında geçen olayları konu alan Z Cars, polisiye dramada çığır açtı. Allan Prior ve Troy Kennedy Martin’in yarattığı dizi, sadece bir dedektife değil, hem üniformalı hem de sivil birkaç polis memuruna odaklanıyor. -
13/18
The Shield (2002-08) The Shield, iyi ve kötü arasındaki çizginin en belirsiz olduğu dizilerden biri. Rüşvet yiyen ve haraç kesen kötü polis Vic Mackey’i konu alıyor. Ekibiyle Los Angeles’ta terör estiren Mackey’in düşüşü ise Shakespeare tragedyalarını andırıyor. -
14/18
Between the Lines (1992-94) Bafta ödülünü kazanan dizi, polis teşkilatındaki çürümeyi ve yolsuzlukları araştıran Başkomiser Tony Clarke ve ekibini konu alıyor. Günümüzün ahlaki ikilemlerini gözler önüne seren macera, “Polisleri kendilerinden kim koruyacak?” sorusunu akla getiriyor. -
15/18
Cagney ve Lacey (1981-88) Dizi, medya endüstrisindeki cinsiyetçiliğe meydan okurken, kadın polis deyince akla gelen klişeleri de yıkıyor. Tyne Daly ve Sharon Gless, yaşamlarını herkes gibi sürdüren 2 kadın polisi canlandırarak, milyonların kalbiyle birlikte 6 Emmy ödülü kazandı. -
16/18
The Fall (2012-16) Kuzey İrlanda’da geçen polisiye dizide Stella Gibson adlı kadın polis, kendisi kadar zeki olan ve titiz çalışan bir seri katilin peşine düşüyor. Kadın düşmanlığı ve röntgencilik suçlamalarıyla karşılaşan çalışan dizi, Bafta ödüllerine aday gösterilse de, birçok izleyici için hala rahatsız edici. -
17/18
Luther (2010-16) Idris Elba’nın canlandırdığı John Luther, suçluları ararken, iç çelişkilerini de çözmeye çalışan ve karşılaştığı davalardan epey etkilenen bir dedektif. Hatta öyle takıntılı ki psikopat bilim insanı Alice Morgan’ı elde etmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. -
18/18
Life on Mars (2006-07) Life on Mars, nostalji konusunu çok farklı şekilde eliyor. Dizi hakkındaki en büyük gizemse 70’lerin kültürünü böyle dahiyane biçimde işleyen bir yapımın neden daha önce ortaya çıkmadığı. Zaman yolculuğu konusunun polisiye ile birlikte yer alması da izleyicinin dikkatini cezbediyor.
* İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/arts-entertainment/tv/features
Independent Türkçe için çeviren: Çağla Üren
© The Independent