Robotlar ve sanal gerçeklik cinselliğin geleceği

Neil McArthur ve Markie Twist, teknoloji sayesinde cinsel bir devrimin ortasında olduğumuzu söylüyor

Sanal gerçeklik gözlükleri ve seks robotları gibi teknolojiler cinselliğin geleceği ( Getty/iStock )

Neil McArthur & Markie Twist*

Cinselliğe dair bilgimiz değişmek üzere. Özel ilişkilerimizi dönüşüme uğratan teknolojiler sayesinde zaten yeni bir cinsel devrim yaşıyoruz. Ancak, ikinci bir cinsel teknoloji dalgasının ortaya çıkmak üzere olduğuna inanıyoruz -ve bu teknolojiler bazı insanların kendi cinsel kimliklerine bakışlarını dönüştürüyor.

"Sanalcinsel" olarak adlandırdığımız bu insanlar, insan partnerlerinin yerini alması için robotlara, sanal gerçeklik (SG) ortamlarına ve teledildonik (uzaktan kumandalı dildo) olarak bilinen geri bildirim cihazları gibi gelişmiş teknolojilere yöneliyorlar.

Sanal cinselliğin tanımı

Araştırmamızda, sanal cinsellik terimini 2 anlamda kullanıyoruz. İlk ve geniş manası, gelişmiş teknolojilerin cinsellik ve ilişkilerdeki kullanımını tanımlıyor. İnsanlar halihazırda, mevcut veya potansiyel partnerleriyle bağ kurmak için kullandığımız birçok şeyi kapsayan ve birinci cinsel teknoloji dalgası olarak adlandırdığımız şeye zaten aşinalar. Birbirimize yazılı mesajlar yolluyoruz, Snapchat ve Skype kullanıyoruz, yeni insanlarla buluşmak için Tinder ve Bumble gibi sosyal uygulamalara giriyoruz.

Bu teknolojiler o kadar hızlı bir şekilde kabul gördü ki; özel yaşamlarımız üzerinde ne kadar derin bir etkisi olduğu gözden kaçabilir.

İnsanların teknolojiyi ilişkilerinde nasıl kullandıklarını incelemek büyüleyici. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, araştırmamızda insanların teknolojiyi kullanırken, farklı bağlanma stilleri sergilediklerini görüyoruz. İnsanlar kendi aralarındaki ilişkilerde olduğu gibi teknolojiyi de güvenli, kuşkucu, çekingen veya bazen bu 3'ünün birleşimi olabilecek yollarda kullanıyorlar.

Sanal cinselliğin, cinsel kimlikleri ikinci cinsel teknoloji dalgasıyla biçimlenmiş insanlar için kullandığımız ikinci ve daha dar bir anlamı daha var.

 

 

Bu teknolojiler, insan partnere ihtiyaç duymaksızın yoğun cinsel deneyimler sunma yeteneğiyle tanımlanıyor. Seks robotları, insanların en aşina oldukları ikinci dalga teknolojilerinden. Gerçek anlamda henüz yoklar. Ancak medyada geniş çapta tartışılıyor; filmlerde ve televizyonda sık sık boy gösteriyorlar. Bazı şirketler seks robot prototiplerine dair ön sunumlar yaptıysa da, bunlar çoğu insanın seks robotu olarak düşündüğü şeyden çok uzaktalar. Ayrıca inanılmaz derecede ürperticiler.

Seksbotların geliştirilmesi

RealDoll şirketi gibi, gerçekçi seksbotlar geliştirmek için çalışan birkaç şirket var. Fakat henüz üstesinden gelemedikleri birkaç teknik engel var. Örneğin, gerçek manasıyla interaktif yapay zeka yavaş gelişiyor ve robotlara yürümeyi öğretmenin çok zor olduğu görülüyor. Daha ilginci, bazı mucitler seksbotlar için antropomorfik olmayan (insana benzemeyen) yenilikçi tasarımlar denemeye başladı.

Bu arada, SG de hızla ilerliyor. Ve seks sektöründe, SG halihazırda pornografik yayınların pasif izlenişinin ötesine geçen biçimlerde kullanılmaya başlandı bile. Çoğu zaman dokunsal geri bildirim cihazlarıyla birleştirilmiş kapsamlı sanal dünyalar ve çok oyunculu çevreler, insanlara gerçek dünyada asla mümkün olmayacak yoğun cinsel deneyimler sunmak üzere yaratılıyor.

Araştırmacı gazeteci Emily Witt, bu teknolojilerden bazılarıyla ilgili deneyimlerini 2016'da Gelecek Cinsiyet: Yeni Bir Özgür Aşk Türü adlı kitabında yazdı.

İkinci dalga teknolojilerinin beynimiz üzerinde, daha öncekilerden niteliksel olarak farklı bir etkisi olduğuna dair güçlü kanıtlar var.

MIT profesörü Sherry Turkle ve diğer araştırmacılar, robotlar gibi "ilişkisel eserler" olarak adlandırdığı şeylerle insanların kuracağı bağın yoğunluğu üzerine çalışmalar yaptı. Turkle, ilişkisel eserleri "insanları doğal bir ikili ilişkide olduklarını düşündürmek için yeterli düzeyde tepki veren veya en azından veriyor görünen cansız objeler" olarak tanımlıyor. Kapsayıcı SG deneyimleri ayrıca diğer medya türlerinden niteliksel olarak farklı bir yoğunluk seviyesi sunuyor.

Kapsayıcı deneyimler

2016'daki Sanal Gelecekler forumunda düzenlenen bir konferansta, SG araştırmacısı Sylvia Xueni Pan, SG teknolojisinin kapsayıcı doğasını açıkladı. Ona göre, SG teknolojisinin yaptığı şey, insan beynine inandırıcı bir illüzyon yerleştirmek. Gerçek zamanlı konumlandırma, 3 boyutlu stereo görüntü ve geniş görüş alanının bir sonucu olarak, kullanıcının beyni, algıladığı şeyin gerçek olduğuna inanmaya başlar. Pan'ın dediği gibi:

“SG'de meydana gelen durum ve olaylar eylemlerinizle ve kişisel olarak sizinle ilintiliyse, bu olaylara gerçekmiş gibi tepki verirsiniz.”

Bu teknolojiler geliştikçe, birçok kimsenin insan partnerleri kadar -hatta bazı durumlarda daha fazla- tatmin edici bulacağı cinsel ilişkilere imkan sağlanacak.

Önümüzdeki yıllarda, söz konusu teknolojiler daha sofistike ve yaygın hale geldikçe, cinselliği ve partnerini tamamen yapay aktörlerden veya sanal ortamlardan seçecek insan sayısının da artacağına inanıyoruz.

Bu süreçte aynı zamanda, "sanalcinsel" dediğimiz bu yeni cinsel kimliğin doğuşunu da göreceğiz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Cinsellik ve mimleme

Sanalcinsel bir birey, seks robotları ve sanal gerçeklik pornografisini cinsel deneyimlerinin bir parçası olarak gören ve insan partnerlere fiziki yakınlık arama ihtiyacı hissetmeyen kimsedir.

Marijinal cinsel kimlikler oldum olası mimlenir. Sanalcinsellerin de bundan müstesna olmayacağı şimdiden görülüyor. Bir kimlik olarak sanalcinsellik halihazırda medya ve internet üzerinde birçok yorumcunun olumsuz tepkilerine maruz kalıyor.

Geçmişteki hatalardan ders almalıyız. Toplum gay ve lezbiyenleri, biseksüelleri, panseksüelleri, aseksüelleri, rızaya bağlı olarak tek eşli olmayan insanları ve BDSM uygulayıcılarını damgalamıştı.

Sonra, zaman geçtikçe, kademeli olarak tüm bu çeşitli cinsel kimlikleri kabul etmeyi öğrendik. Aynı açıklığı sanalcinsellere de göstermeliyiz. Kapsayıcı cinsel teknolojiler yaygınlaştıkça, onlara ve kullanıcılarına açık bir zihniyetle yaklaşmalıyız.

Teknolojinin nereye gittiğini bilmiyoruz ve kesinlikle tartışılması gereken kaygılar var - teknolojiyle etkileşimimiz insan partnerlerimizle rızaya bağlı tutumumuzu nasıl şekillendirdiği gibi.

Araştırmamız bulmacanın belirli bir parçasını ele alıyor: Teknolojinin cinsel kimlik oluşumunu nasıl etkilediği ve teknolojik temelli cinsel kimliğe sahip kişilerin damgalanma ve önyargıyla nasıl karşılaşabileceği sorusu. Evet, tehlikeler var. Ama zaten kırbaç ve şaplak da can yakar.

* Neil McArthur, Manitoba Üniversitesi Mesleki ve Uygulamalı Etik Merkezi'nin direktörüdür. Markie Twist, Wisconsin Üniversitesi ve Wisconsin-Extension Üniversitesi'nde profesördür. Bu makale ilk olarak The Conversation'da yayımlanmıştır.

 

 

** İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news/science

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik 

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU