Yaklaşık 150 milyon yıl önce, muhtemelen bir ‘teruzor’ (bugünkü kuşlarla benzerlik gösteren uçan dinozor cinsi), şuan Kuzey Avrupa'daki bir bölgenin deniz kıyısında bir tepenin üzerinde avını kolluyordu. Hedef göründüğünde ise, kanatlarıyla suyun yüzeyinden uçarak avına yönelmişti ancak avıyla debelenirken yırtıcı gagasının önündeki bir köpek dişi bir ahtapotun bedeninden günümüze kadar geldi. Paleontologlar ise buna Almanya’nın Solnhofen bölgesinde rastladı.
Kretase döneminin başlarında, Solnhofen’in ormanları ve sığ göllerinde etçil, otçul dinozorlar ya da uçan teruzorlar gibi çeşitli yaratıklar yaşıyordu. O zamanki şiddetli fırtınalar ve volkanik patlamalar, bazı canlı türlerini yok etmekteydi. Bu afetler, kurbanlarını fosil örneklerini en ince ayrıntılarına kadar 150 milyon yıl boyunca koruyacak olan kil yataklarına gömüyordu. Paleontologlar, bu yerlere “kayıp hayat deposu” adını veriyor. Bu fosil kalıntıları, taş plaklara basılı halde bulundukları için ilk bakışta net bir şekilde görülmüyor.
Tarih öncesi sürüngenler uzmanı Jean-Paul Billon-Bruyat, bu taş görüntünün ahtapotların bu uçan dev yaratıkların favori yiyeceklerinden biri olduğunu doğruladığını söylüyor. Bruyat, bu fosil örneğinin sekiz kollu ve 29 santimetrelik bir ahtapot cinsi olan ‘coleoid cephalopod’ isimli bir hayvanın başının alt kısmında bulunduğunu belirtiyor. Dişin şekli, büyüklüğü, dokusuna, fosilin bulunduğu yere ve yaşından yola çıkarak, bilim adamları bunun ‘rhamphorhynchus muensteri’ türü bir teruzor olduğunu, kanat açıklığının dört metreden fazla, uzunluğunun ise bir zürafanınkiyle aynı olduğunu keşfetti.
Bazı uzmanlar ise Bruyat’ın teorisine karşı çıkıyor. Nitekim fosil örneği, köpek dişinin gerçekten oraya mı saplandığını yoksa doğa olaylarıyla beraber buraya başka bir yerden mi geldiğini öğrenmek için incelemeye alındı. İncelemeler sonucunda ise dişin avın gövdesi içinde en az 2,5 santimetre derinlikte olduğunu ortaya çıkardı.
Uçan devasa varlıklar
Yaklaşık 230 milyon yıl önce göklerde hüküm süren teruzorların neredeyse 66 milyon yıl önce soyu tükendi. Bazılarının boyutları ise şuandaki savaş uçaklarına eş değerdi. Tüm kıtalarda çeşitli yerlerinde ortaya çıkan teruzor fosilleri, bu türün çeşitli ortamlarda belki de aynı anda yaşamış olan yüzlerce çeşidinin bulunduğuna işaret etti.
Güçlü kaslı ancak hafif sürüngenlerden evrimleşen teruzorların kanatları bir doku zarından oluşur. Kanatları omuzdan ayak bileğine bağlanır. Almanya’da muhafaza edilen numuneleri, kanatların zarlarının kaslara ve kan damarlarına bağlandığını, liflerle desteklendiğini gösteriyor. Araştırmacılar, teruzorların bugünkü kuşlara kıyasla daha fazla kasa sahip olduğunu tahmin ediyor. Beyinlerinin ise karmaşık ve hassas verileri işlemek için geniş lobları olduğu biliniyor.
Avların kalıntıları, bazı durumlarda avcının boğazında, pençelerinde, bağırsağında, hatta fosilleşmiş dışkılarında korunabilir. Bu, yırtıcılar ile avları arasındaki ilişkiyi ya da soyu tükenmiş türlerin, gıda piramitlerinin sınıflandırılması için önemlidir. Ahtopotun gövdesinde batılı bir halde bulunan teruzor köpek dişi ise mücadele dolu bir sahneyi gözler önüne seriyor.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Elif Turan