Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde, 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği ve 340 kişinin yaralandığı tren kazasının ardından bilirkişilik yapan Prof. Dr. Sıddık Yarman bir açıklama yayımladı.
Yarman, medya kuruluşlarını, “Ülkemizde, sorumsuz medya araçlarında dönen birçok uydurma-haberle yargısız infazlar artık sıradanlaştı. Nerdeyse toplumsal kültür haline geldi” sözleriyle suçlayarak, kendisinin haberine yapan Artı Gerçek Muhabiri Rıfat Doğan’a “sözde haberci” dedi.
Doğan'dan ise Yarman'a "Kamu çıkarını gözeten hak gazeteciliği yapıyoruz, her koşulda da yapmaya devam edeceğiz." yanıtı geldi.
“Geldiğimiz noktada, dostlarımla paylaşmak üzere, asılsız son haberlere de, açıklama getirme ihtiyacı duydum” diyen Yarman, kendisini tanımlarken, “Hayatını bilim ve teknolojiye adamış, devlet tarafından verilen ve önemsediğim görevleri, kusursuz yapmaya çalışan bir Türk bilim adamıyım… Hem de Milli Eğitim Bakanlığı’mızın yurtdışı bursuyla, yetiştirdiği bir bilim adamı” ifadesini kullandı.
Yarman’ın da aralarında bulunduğu bilirkişi heyetinin, kazayla ilgili TCDD yönetiminde kusur bulamadığı, TCDD'nin davada bilirkişilik yapan 3 kişiye de 14 ayrı danışmanlık sözleşmesi için 1 milyon 40 bin TL ödediği ifade edilmişti.
Yarman: Bizim gibi hayatını milletine, devletine adamış bilim adamlarının başına inanılması güç dertler açılır
“Üniversiteye yatan döner sermaye ödemesinin yaklaşık 1/3’ü çalışan hocaya ödenir. Bu meblağ ise ayda 2-3 bin TL tutarındadır” diyen Yarman açıklamasında aynen şu ifadeleri kullandı:
Ülkemizde, sorumsuz medya araçlarında dönen birçok uydurma-haberle yargısız infazlar artık sıradanlaştı. Nerdeyse toplumsal kültür haline geldi…
Sokakta oyun oynayan çocuklar bile, medya üzerinden "algı operasyonları" yapıldığının farkındalar.
Bir ülkeyi içerden ve dışarıdan çökertmenin en sağlam yönteminin o ülkedeki “eğitimi çökertmek”, “bilim insanlarını canından bezdirmek” olduğu, iyi bilinir.
Ne hikmetse, bizim gibi hayatını milletine, devletine adamış, devletine hizmeti, yüksek öğretim, bilim ve teknoloji üzerinden sunan bilim adamlarının başına, her vesile ile, inanılması güç dertler açılır.
Birçoğumuz, maalesef, hayatından bezer…
Konuyla ilgili sayısız örnekler verilebilir.
Ben de, hayatını bilim ve teknolojiye adamış, devlet tarafından verilen ve önemsediğim görevleri, kusursuz yapmaya çalışan bir Türk Bilim adamıyım… Hem de Milli Eğitim Bakanlığı’mızın Yurtdışı Bursu’yla, yetiştirdiği bir bilim adamı…
Özellikle, ileri teknolojiler konusunda Devletimiz’e değişik düzeylerde hizmetler verdim.
Son zamanlarda da, “Elim olan Çorlu Tren Kazası”nda görev alan bilirkişlerden biriydim.
İçimiz yanarak, bu görevi de titizlikle tamamlama gayreti içinde olduk…
Ne hikmetse, Çorlu tren kazasın için hazırladığımız rapor kamuoyuna açıkken, bu raporda, T.C. Devlet Demir Yolları’na dönük birçok yetersizliği, bilimsel açıklamalarıyla, teker-teker vurgulamamıza rağmen, mesnetsiz iftiralara ve acımasız medya saldırılarına muhatap olduk.
Çok ilginçtir, kimse raporumuzdaki bilimsel açıklamalara eleştiri getirmeden, asılsız iddialarla, algı operasyonlarına girişti. Yargısız infazlar yaptı.
Yetmedi, T.C. İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığı’na şikayet edildik. Savunmalarımız istendi. Bilimsel gerekçeleri esas alarak, savunmalar hazırladık. Teker-teker, asılsız iddiaları, yanıtladık.
Yüksek hakimlerden oluşan bu kurul, asılsız iftiralarla malul, tüm haksız şikayet başvurularını, savunmalarımızda yer alan hususları da vurgulayarak, gerekçeli bir kararla reddetti.
Gerekçeli kararda tüm detaylar yer alıyor. Gereçlere hiç atıf yapılmadan, “çamur at izi kalsın” mantığı ile, internette dolaşan medyatik ortamlarda çıkan sözde-haberlerle yargısız infazlar devam ediyor.
Bitmedi!
6 Ocak 2020 tarihinde, Rıfat Doğan isimli bir sözde haberci tarafından, kamuoyunu fevkalade yanıltan bir başlık atılmış: “Bilirkişilik Bölge Başkanlığı, bakanlıktan 1 milyon lira alan Çorlu tren katliamı bilirkişileri Mustafa Karaşahin ve Sıddık Yarman’ın 'tarafsız' ve 'bağımsız' olduğuna kanaat getirdi.” Haberin başlığı ve içeriği, CHP Milletvekili Sn. Ali Şeker'in, TBMM Başkanlığı’na yönelttiği soru önergesine, Ulaştırma Bakanlığı’nın verdiği cevaptan esinlenerek atılmış.
Hayretler içinde kaldık…
Geldiğimiz noktada, dostlarımla paylaşmak üzere, asılsız son haberlere de, açıklama getirme ihtiyacı duydum.
1. Meslek odaları, Devlet birimleri, konusunda uzmanlığı ile tanınan üniversite öğretim üyelerinin, bilimsel ve teknik bilirkişiliğini ve danışmanlığını, her zaman talep eder.
2. Bu durum, son 45 yıldır, bizler için de geçerli olmuştur. Takdir, bizleri göreve davet edenlerindir…
3. Yukardaki açıklama kapsamında, sekiz farklı Başbakan’a Başmüşavirlik hizmeti verdim. Ulaştırma Bakanlığı’na, birçok Askeri Komutanlığa, TUBITAK Marmara Araştırma Enstitüsü’ne, bilimsel ve teknolojik danışmanlık yaptım. Meslek Odaları’nın düzenlediği toplantılarda uzman olarak görev aldım. Bu kapsamda, “Kurum-Bilim adamı ilişkisinin” betimlemesi “Ticari-İlişki” değildir. Yasalarla belirlenmiş usul ve esaslara bağlı kalarak sunulan “Bilimsel ve Teknik Danışmalık Hizmetleri”dir. Bizim gibi hayatını devlet üniversitelerinde geçiren hocalar, hizmetlerini, üniversite döner sermayesi üzerinden veya yasalarla belirlenmiş koşullarla sunar; yasal yol budur. Nitekim, bizim için de durum böyledir. Başbakanlığa, Bakanlıklar'a, Tübitak’a sunduğumuz hizmetler 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 38. ve 39. Maddeleri kapsamında olmuştur. 2006-2013 yılları arasında da TCDD-Hızlı Tren sinyalizasyonu kapsamında sunduğumuz hizmetler İstanbul Üniversitesi’nin Döner sermayesi usul ve esasları çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.
4. Bilim adamı, sunduğu hizmetlerde taraflı olamaz. Bilim adamının tarafı, bilimsel gerçeklerdir. Bu yüzden, bir devlet üniversitesinde görevli bilim adamı, devletin mahkemelerini de, herhangi bir bakanlığına da, tarafsız hizmet sunar. Devlette görevli olmak, Adalet Bakanlığı ile bir çıkar-çelişkisi yaratmaz. Nitekim, maaşlarını Adalet Bakanlığı bütçesinden alan hakimler, bir çok davada devleti kusurlu bularak, davacılara, milyonlarca lira tazminat ödenmesi yönünde, gerekçeli karar alırlar…
5. Bizlere dönük atılan sözde-haber başlığı” özelindeki durum da, böyledir. Üniversitenin döner sermayesi üzerinden, Ulaştırma Bakanlığı’na, her yıl yenilenmek üzere, 7 yıl süre ile, Hızlı Tren hatlarının bihakkin imal edilebilmesi ve işletmeye alınabilmesi için, bilimsel ve teknik danışmanlık hizmetleri sunduk. Hizmet akitleri, şahsımızla değil, bağlı bulunduğumuz üniversitenin rektörlüğü ve bilimsel ve teknik hizmeti alan TCDD Genel Müdürlüğü arasında imzalanmıştır. Üniversiteye yatan döner sermaye ödemesinin yaklaşık 1/3’ü çalışan hocaya ödenir. Bu meblağ ise ayda 2-3 bin TL tutarındadır. İşte, sözde-haberin gerçeği budur.
6. Devlete, bilimsel ve teknik danışmalık hizmeti sunduğumuz evrede, hiçbir özel kurum ile ilişkimiz olmamıştır. Çıkar çatışmamız da olmamıştır.
7. Çorlu Tren kazası bilirkişisi olarak görev yaptığım süreçte, Ulaştırma Bakanlığı ve bağlı birimleriyle hiç bir maddi veya manevi çıkar ilişkim olmamıştır. Sadece, devletten maaş alan bir üniversite hocasıydım. Eğer, bu çıkar-çatışmasıysa… Ne demeli? Durumu sağduyunuza saygı ile sunarım.
Rıfat Doğan: Bana dönük ifadelerini hakaret kabul ediyorum
Artı Gerçek Muhabiri Rıfat Doğan, Yarman'ın kendisi için kullandığı, "Sözde gazeteci" ifadesine yanıt verdi.
Doğan, "Kamuoyu tarafından Çorlu tren katliamı olarak bilinen ve 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasında bilirkişilik yapan Sıddık Yarman’ın bana dönük ifadelerini bir hakaret olarak kabul ediyorum" diyerek şunları kaydetti:
Yarman'ın açıklamasında bahsettiği haberim belgeye dayanmaktadır. Bu belge dışında kamuoyunu herhangi bir şekilde yanıltıcı bir bilgi, haberin içeriğinde bulunmuyor. Biz gazetecilik yapıyoruz, kamu çıkarını gözeten hak gazeteciliği yapıyoruz, her koşulda da yapmaya devam edeceğiz.
Independent Türkçe, Yurt