Uyarılar ve beklentiler...

Mayis Alizade Independent Türkçe için Ümit Yardım, Mehman Aliyev ve Alex Raufoğlu ile konuştu

Kolaj: Independent Türkçe

Rusya'nın saldırılarıyla başlayan savaşın altıncı ayının dolduğu gün olan 24 Ağustos'ta Ukrayna kendi devlet bağımsızlığının 31'inci yılını kutladı.

19 Ağustos 1991'de SSCB Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'a karşı gerçekleştirilmek istenen darbe girişimi 22 Ağustos'ta başarısızlıkla sonuçlanınca, 23 Ağustos'ta parlamentoyu toplayan Mihail Gorbaçov hükümete itimatsızlık bildirdiğini açıkladı. 

Ertesi gün Ukrayna'nın ilan ettiği bağımsızlık kararı domino taşı etkisiyle Orta Asya'yı bile etkiledi ve 30 Ağustos'ta Özbekistan aldığı müstakil olma kararını düne kadar aynı ittifakın içinde bulduğu cumhuriyetlerle paylaştı. 

Rusya Federasyonu'nun daha 12 Haziran'da bağımsızlık referandumu gerçekleştirmesine rağmen öteki cumhuriyetlerin bu yöndeki kararlarını Ukrayna tetikledi. 

İlginçtir ki, darbeciler Mihail Gorbaçov'u o zamanlar Ukrayna'ya bağlı olan Kırım'ın Foros kasabasındaki dinlenme tesisine hapsetmişti.

Ancak askeri darbenin en basit kurallarını yerine getirmedikleri için başkent Moskova'da başarılı olamayınca Gorbaçov, Moskova'ya dönerek görevinin başına geçmişti. 

Buna benzer başka bir örnek de Ekim 1964'te yaşanmış ve önceden hazırlanmış sivil darbeyi engelleyebilme ihtimalini tamamen ortadan kaldırmak amacıyla Kırım'da bulunan Komünist Parti Genel Sekreteri Nikita Hruşşov'un Kiev'e geçme girişimi bizzat KGB Başkanı Vladimir Semiçastnıy tarafından önlenmişti. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Peki, Ukrayna operasyonunun 10-15 günde biteceğini ve Rus orduları başkent Kiev'i kuşatır-kuşatmaz halkın gül-çiçekle sokağa çıkarak işgalci askeri birlikleri karşılayacağına dair analizi devlet başkanına kimler sunarak Vladimir Putin gibi deneyimli bir adamı bu kadar yanılttı? 

Kiev'i 10-15 günde teslim alma planından, 6 ay içinde, "Dünyaya açılan yegane penceremiz Türkiye'dir" noktasına gelinmesi, Moskova için ilerleyen dönemde neleri vadediyor? 

'Yegane kapı Türkiye'yle ekonomi alanındaki ilişkiler nasıl ve nereye kadar geliştirilebilecek? 

Türkiye'nin Moskova'daki eski büyükelçisi Ümit Yardım, Turan Haber Ajansı ve ASTNA iktisadi ve siyasi analizler merkezi imtiyaz sahibi Mehman Aliyev ve Washington’dan ABD Yabancı Medya Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Alex Raufoğlu Independent Türkçe'nin sorularını yanıtladı.


"İşgalin en ağır maliyeti Moskova'ya çıkacaktır"

Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ikili ve bölgesel çerçevenin çok ötesine geçerek, küresel ölçekte bir mücadeleye dönüştüğünü söyleyen Türkiye'nin Moskova'daki eski büyükelçisi Ümit Yardım, "Bu mücadelede taraflar ellerinde mevcut bütün imkanlarını sahaya sürüyor, karşı tarafa azami ölçüde zarar verebilecek adımları atıyorlar. Bugün geldiği aşama itibarıyla da bu durumun daha uzun yıllar hatta on yıllar boyunca sürebileceğini de güçlü bir ihtimal olarak değerlendiriyoruz. Rusya ile geniş bir rakip cephe arasında şiddetlenerek gelişen bu çatışma/savaş ortamı, öngörülemeyen bir tarihe kadar dünyayı meşgul etmeyi sürdürecektir" diye konuştu.

"İkili ilişkilerden başka Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi başta olmakla birçok bölgesel/uluslararası kuruluş da bu savaşta satranç taşları olarak yer alıyorlar" diyen Ümit Yardım, sözlerini şöyle sürdürdü:

Moskova bütün bu bölgesel/uluslararası kuruluşlardan giderek dışlandı, etki ve sonuçlarını kolayca üzerinden atamayacağı bir yalnızlık içine girdi. Bilhassa Batı dünyasının büyük bir kararlılıkla uygulamaya koyduğu yaptırımlar ise en güçlü silah ve etkileri hemen her alanda görülüyor. Her ne kadar bu süreçte bütün taraflar karşılıklı olarak yıpranmış, zarar görmüşlerse de orta ve uzun vadede işgalin en ağır maliyetinin Moskova'ya çıkacağını düşünüyoruz. Bugüne kadar yapılan çeşitli analizler bunu gösteriyor. Örneğin Rusya'nın GSMH'nin yıl içinde yüzde 5-6 kadar düşebileceğinin işaretlerini verdi.  Bunun yanı sıra bilhassa enerji alanında Rusya'ya bağlı ülkelerin bu bağımlılıklarını peyderpey azaltma yönünde kararlı oldukları da görülüyor. Batı dünyası nihayet Moskova'ya bu ölçüde enerji bağımlılığının maliyetini anlamış gözüküyor. Siyasi tablo bu yönde gelişirken Batı, bilhassa elindeki en büyük koz olarak gördüğü yaptırımların zafiyete uğratılmaması, arkasından dolatılmaması yönünde uyarılarını eksik etmiyor. 
 

Türkiye'nin Moskova eski Büyükelçisi, Gelecek Partisi Dış İlişkiler Başkanı-Ümit YARDIM.jpg
Türkiye'nin Moskova eski Büyükelçisi, Gelecek Partisi Dış İlişkiler Başkanı Ümit Yardım


Rusya'nın bu yaptırımların etkisinden "dolaylı yollardan kurtulamaması için" her kanaldan muhatap ülkelere baskıların da sürdürüldüğünü söyleyen Ümit Yardım, "Bu bakımdan başta Batı'nın yakın radarı altında bulunan ve Rusya ile ilişkileri çok yakından izlediği Türkiye ve Azerbaycan gibi ülkelerin attıkları adımlar her zamankinden daha dikkat çekici durumda ve takip ediliyor. Nihai tahlilde, ister Rus doğalgazının Azerbaycan üzerinden Türkiye'ye satılması gibi senaryolar, ister yaptırımların Rusya üzerindeki etkisini azaltabilecek diğer kanalların kullanılması, bu kez Rusya'nın karşısındaki Batılı cephenin baskılarını Türkiye ve Azerbaycan üzerinde daha da artırması, yeni krizlerin doğması gibi sonuçları beraberinde getirebilir. Bilhassa Türkiye'nin başta ABD ile ilişkilerinin bugünkü sorunlu tabiatı hatırlandığında yeni krizlerin bütün taraflara etkilerinin daha da ağır olabileceğinin dikkate alınması gerekir. Diğer taraftan, bilhassa Ermeni lobilerinin baskıları nedeniyle ABD'de Kongrenin Bakü aleyhine attığı adımlar hatırlandığında böylesine bir senaryonun Azerbaycan için de arzu edilmeyeceğini söylemeliyiz" dedi.

Ayrıca Türkiye-Rusya ilişkileri hakkında konuşan Yardım, "İlişkilerin bugünkü tabiatının ciddi sorunlar ve dengesizlikler taşıdığını çeşitli vesilelerle söylüyoruz. Hemen hemen bütün alanlarda. Ve bu ilişkilerin mahiyetinin kapsamlı şekilde yeni baştan değerlendirilmesinin ve sağlıklı bir dengeye kavuşturulmasının gelecek dönem Türk dış politikasının temel önceliklerinden biri olması gerektiğini de düşünüyoruz. Bu değişim aslında bütün tarafların da lehine olacak, ilişkiler bir nevi sunilikten de kurtulacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

"Bu durumun son bir örneğini de Akkuyu Nükleer Enerji Santrali projesinin durumu teşkil etti" şeklinde konuşan Ümit Yardım, Türk şirketlerinin bu proje içindeki durumlarıyla ilgili olarak geçtiğimiz günlerde yaşanan yeni gelişmeler, projenin mahiyeti hususunda ilk günden buyana süren spekülasyonların bir kez daha gündeme gelmesine vesile oldu. Bu sorunların kaynağının ve projenin gerçek mahiyetinin ilgili organlarca en şeffaf ve açık haliyle kamuoyumuz ve halkımızla paylaşılması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde esasen çeşitli potansiyel sorunlarla yüz yüze bulunan Türk-Rus ilişkilerinin geleceği hakkında yeni soru işaretlerinin doğmasına da zemin hazırlanmış olacaktır" ifadeleriyle sözlerini tamamladı.


"Washington Ankara'ya siyasi bir kredi açıyor"

Türkiye ile Rusya arasındaki ticari ilişkilerde petrol ve doğalgaz ithalatının en ön planda olduğu bilinen bir gerçek. 

Rusya'nın kimi zaman kısıtlamalarına ve Batılı ülkelerin farklı kanallardan petrol ve doğalgaz tedarik etme planlarına rağmen, Rusya'dan Türkiye'ye ihraç edilen doğalgazda herhangi kısıtlama veya kesinti söz konusu olmadığı gibi, 5 Ağustos Soçi buluşmasından birkaç gün önce Mersin, Akkuyu Nükleer Enerji Santrali inşaatında da dikkati çeken gelişmeler yaşandı. 

Türkiye daha iki sene önce Karadeniz'de 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulduğunu açıkladığında Rusya doğalgazının TANAP vasıtasıyla pompalanması konusu da gündeme gelmişti (aslında Mayıs 2018'den bu yana gündemde).

Rusya tarafının Türkiye'yi 'Dünyaya açılan yegane penceremiz' olarak nitelendirmesiyle doğalgazın TANAP vasıtasıyla da Türkiye'ye ihracı konusunda söylentiler çıktı.

Independent Türkçe'nin konuyla ilgili sorularını Bakü'den yanıtlayan Turan Haber Ajansı ve ASTNA iktisadi ve siyasi analizler merkezi imtiyaz sahibi Mehman Aliyev, şunları söyledi: 

Böyle bir operasyonun gerçekleşmesi için, bu aşamada Azerbaycan'ın kapasitesinin yetmeyeceğini en baştan ifade etmemiz gerekir. Rusya ile Azerbaycan daha 1990'lı yılların ortalarından beri kendi aralarında doğalgaz takası yapıyorlar ve Temmuz 2021'de yenilenen kontratın 2023 yılına kadar süresi var.

Ancak bu miktar 1 küsur milyar metreküp ve finansal operasyonların da devrede olduğunu düşünmüyorum. Zamanla Rusya doğalgazının da TANAP'a pompalanma ihtimalinin olabileceğini düşünüyorum.

 

Mehman Aliyev.png
Turan Haber Ajansı ve ASTNA iktisadi ve siyasi analizler merkezi imtiyaz sahibi Mehman Aliyev

 

"Fakat şu aşamada Rusya ve Azerbaycan tüm imkanlarını kullanmaları halinde TANAP üzerinden Türkiye'ye azami 5 milyar metreküp doğalgaz verebilir ki, bu kapasite genişlemesi ve dolayısıyla bir dizi yeni yatırımlar talep etmektedir" diyen Mehman Aliyev, son olarak, "Halihazırda Rusya'nın Azerbaycan'dan böyle bir talep ve isteğinin olduğunu düşünmüyorum. Şimdi tüm dikkatler Ukrayna'daki savaşa odaklanmışken ve birçok şeyin sonucunun savaşın sonucuna endeksli olduğu açıkken; Azerbaycan üzerinden Rusya doğalgazının Türkiye'ye sevk edilmesi ihtimalini yok gibi değerlendiriyor" ifadelerini kullandı.


"Top Türkiye'nin sahasında; Ankara'nın atacağı adımlar Washington'da dört gözle bekleniyor"

Rusya'yla ilişkilerin dozuna dair Batı'dan uyarıların gelebileceğini daha 29 Mart'ta İstanbul'da gerçekleşen Rusya-Ukrayna heyetlerarası buluşmasının ertesinde ima edenler oldu. 

Kuşkusuz, Türkiye'nin son yıllarda kendi imkanları çerçevesinde izlediği politikaların ülkeye önemli kazançlar sağladığını kimsenin inkar edemeyeceği gibi, özellikle Batılı müttefiklerle yaşanan sorunlar da tamamen ortadan kalkmış değil.

Son günlerde ABD Maliye Bakanlığı'nda hem Türkiye'nin Hazine ve Maliye Bakanlığı'na ve hem ülke kapitalizminin önemli STK'larından biri konumundaki TÜSİAD'a intikal ettirilmiş uyarı mektupları, yeni anlaşmazlıkların başlangıcını teşkil edebilir mi? 

Washington'dan ABD Yabancı Medya Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Alex Raufoğlu, Independent Türkçe'nin sorusunu şu sözlerle cevapladı:

Şu anda Türkiye-Rusya ilişkileri oldukça hassas bir dönemde. Biden yönetimi bir yandan yaptırımların etkili olması için yasal boşlukları kapatarak ve ülkeler nezdinde lobicilik çalışmalarını güçlendirmek için bastırırken, ben ABD Başkanı Sözcüsüne bu soruyu yöneltmiş ve şu yanıtı almıştım:

‘Rusya'nın mevcut rejimini zayıflatmak için biz yasal anlamda elimizden gelen her şeyi yapıyor ve bu çalışmalarımız çerçevesinde dünyanın dört bir yanındaki müttefiklerimizle temaslarımızı daha da sıkılaştırıyoruz.'

 

Alex Raufoğlu.jpg
ABD Yabancı Medya Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Alex Raufoğlu

 

Washington açısından şu anda Türk-Rus ilişkileri çerçevesinde masada iki konu bulunduğunu söyleyen Alex Raufoğlu, "Birincisi, Rusya'ya uygulanan yaptırımlar; ikincisi ise S-400 füzelerinin ikinci partisinin alınması. Ankara ikinci partiyi almaya hazırlanırken, Biden yönetimi ilginç şekilde bu işin üzerine gitmedi. Burada adeta Washington Ankara'ya siyasi bir kredi açıyor. Çünkü halihazırda Rusya'ya yaptırımlar çerçevesinde Türkiye-ABD ilişkileri de bir test dönemi yaşıyor. Washington'da sorulan soru şu: Rusya'yla ilişkilerini geliştiren Türkiye bunun ne kadarını kendi güvenlik sorunlarını çözmek için kullanacak? Çünkü Türkiye, S-400'lerin ikinci partisini kendi güvenlik çıkarlarıyla ilintilendirmeye çalıştı. Eğer bu girişimler Batı'yla müttefikliğe hizmet etmeyip de Putin rejimine nefes aldıracaksa, o zaman bu ilişkilerin Türkiye'nin kendi güvenliğini sağlama alma tedbirleri çerçevesinden çıkacaktır. Washington için burası çok hassas ve ince bir nokta olup, Ankara'dan gelen sinyaller dikkatle analiz ediliyor" diye konuştu.

"Bu bakımdan önümüzdeki haftanın önemine dikkat çekmekte fayda var diye düşünüyorum" diyen Alex Raufoğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı:

Rusya'ya yaptırımlar konusunda Washington'dan Türkiye'ye giden mektupların ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum. ABD'nin Rusya'ya yaptığı baskıları yumuşatacağını düşünenler yanılıyor. Hâlihazırda ABD'nin tek amacı Türkiye'yi güçlendirmek ve Rusya'yla ilişkiler sarmalından ciddi hasar almadan çıkmasını sağlamaktır. Bu konuda konuşurken ABD'li yetkililer Türkiye'nin stratejik önemine vurgu yapıyorlar, açıklamalara bu üslup hakim. Şu anda top Türkiye'nin sahasında; Ankara'nın atacağı adımlar Washington'da dört gözle bekleniyor.


ABD dışında yaklaşık elli ülkenin Rusya'ya uyguladığı ağır yaptırımlar ortamında Türkiye-Rusya ilişkilerinin derinleşmesi S-400 vakasındaki gibi iki müttefikler arasında yeni bir soğukluk dönemini getirir mi? 

Yoksa bu defaki uyarılar geri adım atılmasında etkili mi olacak?

Şu anda birilerinin bir şeyler bildiğine inanan var mı acaba? 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU