17'nci yüzyılda yaşamış İngiliz şair John Milton'ın en meşhur eseri olan 'Paradise Lost' yayımlandığı günden beri Batı edebiyatının en çok okunan eserlerinden biri.
Milton bu eserinde, cennetten kovulan asi meleklerin ve Âdem ile Havva'nın hikayelerini İncil'deki halleriyle ele alır ve epik şiir biçiminde okuyucuya aktarır.
12 kitaptan (bölüm) ve 10 binden fazla mısradan oluşan şiir, kısa sürede Batı edebiyatının en önemli eserlerinden biri haline gelir.
Bu eserin dünya çapındaki etkisi oldukça büyüktür. Günümüzde 'Paradise Lost' 60 civarında dile çevrilmiş durumda.
Eserin çevrildiği diller arasında Fransızca, Almanca, İtalyanca ve hatta Latince gibi İngilizce ile aynı kültürel sahayı paylaşan diller olduğu gibi, Korece ve Japonca gibi Uzak Doğu dilleri ile Arapça ve İbranice gibi Ort doğu dilleri de var.
Eserin başka bir dile yapılan ilk çevirisi, 1681 yılında basılan, Theodor Haak tarafından yapılan Almanca çevirisidir.
Bu çevirinin, eserin ilk kez yayımlanmasından yalnızca 14 yıl gibi kısa bir süre sonra tamamlanmış olması, eserin etkisini göstermek bakımından dikkat çekici.
18 ve 19'uncu yüzyıllarda eser, özellikle batı Avrupa dillerinin birçoğuna çevrilir.
Doğu Avrupa, Uzakdoğu ve Ortadoğu gibi kültürel açıdan daha uzak bölgelerdeki dillere yapılan çeviriler ise genellikle 20 ve 21'inci yüzyıllara aittir. 1
'Paradise Lost'un Türkçedeki serüveni ise oldukça geç bir tarihte başlar.
Tanzimat ile başlayan kültürel Batılılaşma sürecimizde, uzun bir dönem boyunca hâkim yabancı dilin Fransızca olması, çoğunlukla Fransız edebiyatından çevirilerin yapılmasına neden olur.
1940'lı yıllara dek İngiliz edebiyatından Türkçeye yapılan çeviriler çoğunlukla Shakespeare'in eserleridir.
Shakespeare dışında Daniel Defoe ve Jonathan Swift gibi, diğer bazı İngiliz yazarlar da eserleri Türkçeye çevrilenler arasındadır.
Bununla birlikte, İngiliz klasiklerinin (dünya edebiyatının diğer birçok klasiği ile birlikte) Türkçeye sistematik bir biçimde çevrilmesi projesi ilk olarak 1940'lı yıllarda Tercüme Bürosu ile hayata geçer.
1939 yılında gerçekleşen Birinci Neşriyat Kongresi'nde, Türkçeye çevirilmesine karar verilen klasik eserlerden biri de Milton'ın 'Paradise Lost'udur. 2
O güne kadar bu eserin Türkçede tam bir çevirisi yoktur; ancak şiirden birkaç mısrayı içeren kısa kesitler edebiyat dergilerinde ya da gazetelerde yayımlanmış olabilir. 3
Örneğin, 1937 yılında Vasfi Mahir Kocatürk, şiirin 8'inci kitabından kısa bir kesiti düzyazı biçiminde çevirir ve Varlık Dergisi'nin 107'inci sayısında "Havva'nın Aldanışı" başlığıyla yayımlar. 4
Bundan çok kısa bir süre sonra, eserin bütünün Türkçeye çevrilmesine dair bir girişimin Tercüme Bürosu tarafınca başlatıldığını dönemin yayınlarından takip edebiliyoruz.
Tercüme dergisinin 1947 ve 1955 tarihli iki farklı sayısında (sırasıyla 41, 42 ve 59'uncu sayılar) verilen eser listelerinde 'Paradise Lost'un halihazırda çevrilmekte olduğuna işaret edilir (çeviri sürecine veya çevirmene dair bir bilgi verilmez).
Ancak nihayetinde akıbetini bilmediğimiz bu çeviri belki tamamlanmadığından belki de yeterli bulunmadığından yayımlanmaz.
'Paradise Lost'un ilk kez ayrı bir kitap olarak çevirilip yayımlanması bundan çok uzun zaman sonra, 2006 yılında Pegasus Yayınları tarafından yayımlanan Enver Günsel çevirisi ile gerçekleşir.
Ancak bu çevirinin ilk basımlarında şiirin son bölümünü oluşturan 12'nci kitap eksiktir. 5
Ayrıca, Milton'ın şiirin ölçü ve kafiyesiyle ilgili bilgi verdiği önsöz niteliğindeki "The Verse" başlıklı kısım da çeviriye dahil edilmemiştir.
Dolayısıyla, 2021 yılında İthaki Yayınları tarafından yayımlanan Yiğit Yavuz çevirisinin yapı bakımından şiirin Türkçedeki ilk eksiksiz çevirisi olduğunu belirtmek gerekir.
Yukarıda Türkçeye aktarımlarından bazı örnekler verdiğim 'Paradise Lost'un henüz bahsetmediğim ve bugüne kadar pek dikkat çekmemiş bir çevirisi daha vardır.
Halide Edib'in kaleminden çıkan "Kaybolan Cennet" başlıklı bu çeviri, eserin birinci kitabının tamamını ve diğer kitaplardan yalnızca bazı kısa bölümleri kapsar.
Çevirinin yayımlanma biçimi ve bağlamı ise günümüzdeki çevirilerden farklıdır. 1940'lı yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı profesörü olarak görev yapan Halide Edib, aynı dönemde 'İngiliz Edebiyatı Tarihi' başlıklı, üç ciltten oluşan bir kitap yazar.
Başlığı "17. Asır ve Milton" olan ve 1949'da yayımlanan üçüncü cildin içeriği büyük ölçüde Milton'ın yaşamına, eserlerine ve özellikle 'Paradise Lost'a ayrılır.
Yazar, eğitici amaçlarla kaleme aldığı bu eserde 'Paradise Lost' hakkında yalnızca kapsamlı bilgiler vermekle kalmaz, yukarıda belirttiğim gibi şiirin kayda değer bir kısmının özenle yapılmış bir çevirisini de sunar.
Çeviriden bazı kesitler sunmadan önce, Halide Edib'in önsözde çeviriye dair belirttiği hususları paylaşmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Bir yanmetin (paratext) olarak önsözler çevirmenin çeviri stratejisi ve seçimleri konusunda okura doğrudan hitabet edebildiği bir alan olarak detaylıca incelenmeyi hak eder.
Halide Edib, yazdığı önsözde genel olarak şiir çevirisine dair görüşünü ve Milton çevirisinde nasıl bir strateji benimsediğini şöyle aktarır:
… tercümelerimiz, yalnız dil değil, metot bakımından da çok zıt telakkilere göre yapılmaktadır. İngilizler arasında, tercümede umumiyetle tutulan klasik yollardan kitabın içinde de bahsedildiği için burada üzerlerinde fazla durmağı lüzumsuz görüyorum kısaca, iki kati ve müfit yol tercümede şöyle ifade edilebilir:
Birincisi, maskesi denilecek bir katiyetle bir dildeki eserde şiir tekniği, kelimeleri bakımından olduğu gibi başka bir dile çevirmek,
İkincisi, hiçbir kayda bağlanmadan, bir eseri istediği gibi başka bir dilde adeta yeniden yazmak. Tabii bunların arasında bir takım orta yollarda vardır. Ve Milton tercümesi de kendi başına bir yol tutmuştur. 6
Burada Halide Edib'in değindiği dikotomi, çeviribilim çalışmalarında birçok farklı ad ile karşımıza çıkan ve kısaca "serbest" çeviri ile "kelimesi kelimesine" çeviri şeklinde özetlenebilecek bir dikotominin şiir çevirisi özelindeki halidir.
Halide Edib bir çevirmen olarak çeviriye dair bu tartışmaların bilincinde olduğunu ortaya koymakla birlikte kendi çevirisinde iki uca da fazlaca yanaşmayan, orta bir yolu çeviri stratejisi olarak seçtiğini söyler.
Ardından, 'Paradise Lost' çevirisinde uyguladığı veya uygulamaya özen gösterdiği noktalardan üç madde ile bahseder.
Bu üç ana maddenin özeti kabaca şu şekilde verilebilir:
- Çeviride Milton'ın şiir tekniği ve ölçüsü tamamen alınmaz (Milton bu şiiri iambic pentameter ölçüsü ile kafiyesiz bir şekilde kaleme almıştır. İngilizce için uygun olan bu ölçüyü Türkçede korumaya çalışmak oldukça zor olduğu gibi eserin Türkçeye aktarımını sınırlandırabilir. Benzer şekilde Yiğit Yavuz da 2021 yılında yayımlanan "Yitirilen Cennet" başlıklı çevirisinin önsözünde ölçü konusuna değinir ve Milton'ın İngilizcede kullandığı ölçüyü Türkçede korumaya çalışmak yerine "biçimsel manada serbest bir çeviriyi" 7 seçtiğini söyler). Bununla birlikte, Halide Edib mısralardaki kelime ve hece adetlerini aşmamaya özen gösterdiğinden de bahseder.
- Milton, şiirde "enjambment" denilen tekniği sıkça uygular. Bu teknikte, bir cümle birden fazla mısra boyunca devam eder. Mısraların gerektiğinde akıcı bir şekilde tek cümle içerisinde birbirine bağlanması önemlidir. Çeviride de bu durumun korunmasına özen gösterilmiştir.
- Milton klasik dillerden (Latince, Yunanca) gelen kelimeleri şiirinde sıklıkla tercih eder. Bununla birlikte eski İngilizceden gelen kelimeler de belirli temaları aktarmak için tercih edilir. Halide Edib Türkçenin kelime haznesinin bu hususta İngilizce ile rekabet edebilecek seviyede olduğunu belirtir ancak "müspet ilimlerin son tekâmülündeki terimler hariç" 8 şeklinde bir ekleme de yapar. Halide Edib bu bağlamda İngilizcedeki klasik dil kökenli kelimelere karşılık olarak Türkçe'deki Arapça ve Farsça kökenli kelimeleri önerir.
- "Müspet ilimlerin son tekamülündeki terimler" de 1930'lu yıllarda Türkçe köklerden türetilmiş yeni sözcüklerin bir kısmı olabilir.
Halide Edib, Tercüme dergisinde Shakespeare çevirisi üzerine yazdığı bir çeviri eleştirisinde de benzer bir konuya dokunarak Shakespeare'in çoğunlukla Latince kökenli kelimelerden oluşan dilini yeri geldiğinde Arapça ve Farsça kökenli kelimeler ile Türkçeye aktaran çevirmenin bu seçimini savunur. 9
Burada Halide Edib'in bu meseleyi çeviri pratiği ve teorisinde bir strateji olarak benimsediğini görürüz.
O dönemde ideolojik ağırlık taşıyan dil meselesine dair pozisyonunu hem çeviri eleştirilerinde hem de kendi çevirilerinde tutarlı biçimde benimsemesi ilgi çekicidir.
Halide Edib'e göre klasik dillerden gelen bu kelimeler İngiliz diline ve edebiyatına zenginlik katar, dolayısıyla Türkçenin buna denk bir zenginliğe sahip olmasını sağlayan, halk diline de yerleşmiş olan bazı Arapça ve Farsça kökenli kelimelerden radikal bir dil-edebiyat politikası ile kurtulmaya çalışmak nihayetinde Türkçeye zarar verecektir. 10
Önsözde belirtilen noktalar birçok açıdan değerlidir ancak bu noktaların çevirinin kendisinde de mevcut olup olmadığı da bir o kadar önemlidir.
Nihayetinde, bir çevirmenin önsözde kendi çevirisine dair söylediklerinin çevirinin kendisiyle çeliştiği yahut örtüşmediği birçok örnek vardır.
Ancak Halide Edib'in bu çevirisi özelinde yukarıda parmak basılan noktalar çeviride gerçekten de belirgin bir şekilde karşımıza çıkar.
Örnek olarak, şiirin meşhur giriş kısmının çevirisini kaynak metin ile karşılaştırmalı olarak görelim:
Kaynak metin | Halide Edib'in çevirisi |
"Of Man's First Disobedience, and the Fruit Of that Forbidden Tree, whose mortal taste Brought Death into the World, and all our woe, With loss of Eden, till one greater Man Restore us, and regain the blissful Seat, Sing Heavenly Muse, that on the secret top Of Oreb, or of Sinai, didst inspire That Shepherd, who first taught the chosen Seed, In the Beginning how the Heavens and Earth Rose out of Chaos: …" |
"İnsanın ilk isyanını, ve memnu ağaç Meyvesinin mühlik tadile dünyaya gelen ölümü Ve Aden'in gaybıyle düçar olduğumuz Bütün mihnetleri ta daha büyük bir İnsan Bizi tekrar saadet yurduna kavuşturacağı ane dek Terennüm et, ey ilahi ilham; Senki Oreb veya Sinai'nin mahram Tepelerinde ilham ettin o çobana ki İptidada, Beni İsraile göklerin ve yerin Nasıl Chaos'dan yükseldiğini Müntehap zümreye öğretmişti." |
Önsözde bahsedilen, cümlelerin mısralar boyunca birbirine bağlanması ve Arapça-Farsça kökenli kelimeler kullanılması hususları çeviride açıkça görülmektedir.
Yer adları (Oreb, Sinai gibi) ve Hristiyan teolojisine ait kavramlar (Chaos gibi) da şiir boyunca genellikle İngilizce halleriyle bırakılmıştır.
Kitabın sonunda bu yer adlarını ve kavramlarını açıklayan uzun bir notlar bölümü vardır. Halide Edib'in bu nokta özelinde bir "yabancılaştırma" (foreignization) stratejisi benimsediğini gözlemliyoruz. 11
Çevirmenin kaynak metindeki bu kültürel öğelerin hedef okur için yabancı olabileceğinin bilincinde olduğunu ancak kaynak metni yerelleştirerek (domestication) hedef okura yaklaştıran bir çeviri stratejisini değil bu kültürel öğeleri olduğu gibi koruyan ve hedef okuru kaynak metne yaklaştırmayı esas alan bir stratejiyi benimsediğini metnin okura tanıtıldığı bölümde geçen şu paragrafta da görürüz:
'Paradise Lost' bazı yerlerinde dramatik ve hareketli sahneler olmakla beraber, hikayenin hakim hususiyeti daha fazla fikirler üstünde durmasındadır. Karakterler, Kitabı Mukaddesten ve esatire dayanan şahıslardan alınmıştır. Bundan dolayı esatire ve Kitabı Mukadesse dayanan o kadar vaka ve malumat vardır ki, bunlara yabancı olanların bu büyük eserin bazı parçalarından sıkılmaları tabiidir. 12
Giriş kısmın çevirisinde dikkat çeken bir diğer nokta da kaynak metinde "chosen seed" ifadesinin karşılığı olarak hem "müntehap zümre" hem de "Beni İsrail" ifadelerinin birlikte kullanılmasıdır.
Bunun hatalı bir tekrar olmadığını, aksine bilinçli yapıldığını ve örtük bir ifadeyi hedef okura açıklayan bir seçim olabileceğini düşünüyorum; Halide Edib nihayetinde eğitici amaçlarla kaleme aldığı bir kitapta sunduğu çeviride hedef okur için muğlak olabilecek bir ifadeyi böylece çeviri içerisinde açıklamak istemiş olabilir.
Önsözde belirtilen diğer noktalara çevirinin farklı kısımlarında rastlanır. Örneğin, epik şiirlerde hikâye anlatımı kilit bir yer teşkil etmektedir.
Bu bakımdan çeviride akıcılığın korunması olay örgüsünün takip edilebilmesi için elzemdir.
Cümlelerin birçok mısra boyunca devam etmesi meselesi de burada önem kazanır.
İngilizce ile Türkçede cümle dizilimlerinin birbirinden oldukça farklı olması da satırların içeriğini ve sırasını kaynak metindeki haliyle koruma çabasında olan bir çevirmeni oldukça zorlayacaktır.
Yine de Halide Edib mısraların sırasını da büyük ölçüde şiirin orijinalindeki haline yakın tutmayı başarır.
Çeviride akıcılık da olabildiğince aksatılmamaya çalışılarak hikâye anlatımında kaynak metnin içeriği neredeyse her kelimesiyle Türkçeye aktarılır.
Bunun bir örneğine bakalım:
Kaynak metin | Halide Edib'in çevirisi |
"Meanwhile the winged Heralds by command Of sovereign power, with awful Ceremony And Trumpets sound throughout the Host proclaim A solemn Council forthwith to be held At Pandaemonium, the high Capital Of Satan and his Peers: their summons called From every and Band squared Regiment |
"Bu aralık, kanatlı münadiler, hükümran olan Kudretin emrile, müthiş bir merasimle, boru seslerile Bütün orduyu, Pandemonium da, Şeytan Ve ümerasının payıtahtında toplanacak resmi Bir meclise davet ettiler: onların daveti Her kafileden ve alaydan mevki itibarile veyahut İntihapla en layık olanları celbetti: onların hepsi |
Önceki alıntıda geçerli olan hususlar burada da geçerlidir. Mısralar olabildiğince korunmaya çalışılmış ve cümleler mısralara yayılmıştır.
Milton'ın şiir boyunca adeta bir doğulu monark izlenimi vermeye çalıştığı Şeytan, çeviride de bu izlenime sahiptir:
"Ümerasını payitahtındaki meclise çağıran" şeytan imgesi, Milton'ın çizdiği bu portreyi korur.
Kaynak metindeki imge korunmakla birlikte hedef okura kültürel olarak çok daha yakın bir durum tasvir edilir.
Bu noktada, en azından bu örnek için, ilginç bir yerelleştirme durumundan söz edilebilir.
Milton'ın kaynak metinde referansta bulunduğu doğu kültürü, hedef metnin kültüründeki imgeler ile örtüşür.
Çevirmenin kelime tercihleri, Milton'un kaynak metinde oluşturmak istediği bu görüntünün çeviride de sürdürülmesini sağlar.
Yukarıda sunduğum iki alıntı da Halide Edib'in tekmil çevirisini yaptığı birinci kitaptandır.
Birinci kitap dışında ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, dokuzuncu, onuncu ve on ikinci kitaplardan çeşitli uzunluklarda kesitlerin çevrisi de verilir; ayrıca Milton'ın her bir kitabın başında sunduğu ve o kitabın kısa bir özeti niteliğinde olan Argument'ların "Mevzu" başlığıyla bir çevirisi de verilir.
Halide Edib böylece bir yandan eserin çevrilmiş mısralarını okura sunarken bir yandan da açıklamalar yapar ve şiirin akışı, karakterleri ve alt metni hakkında okuru bilgilendirir.
Birinci kitabın tamamının çevirisi sunulurken neden diğer kitapların yalnızca belirli kısımlarının çevirisinin sunulduğu sorusunun yanıtını, çevirinin hemen başına düşülen şu nottan çıkartabiliriz:
Umumiyetle birinci kitap, en çok okunan, en yüksek telakki edilen, 'Paradise Lost'un bütünü hakkında bir fikir veren parça olduğu için onun tekmil tercümesini veriyoruz. 13
Nihayetinde Halide Edib'in bu kitapta sunduğu çeviri, tamamlanmamış bir çeviridir.
Çevirinin ayrı bir kitap olarak basılmak için yapılmadığı ve okuru eğitme amacı güden bir edebiyat tarihi kitabının içinde yayımlandığı unutulmamalıdır.
Öyle ki, kitabın sonunda çeviride geçen bazı mitolojik ve teolojik kavramları açıklayan bir notlar bölümü ve kitap içerisinde çevirisi verilen kısımların İngilizce orijinalindeki metinlerini içeren bir bölüm vardır.
Böylece potansiyel bir okur hem kaynak metin ile çeviri metni karşılaştırmalı okuyabilmekte hem de notlar kısmından faydalanarak metni ve o metnin içinde doğduğu kültürü daha iyi anlayabilmektedir.
Bunun dışında, Halide Edib'in eserin tamamını çevirmeyi düşünüp düşünmediğini de bilmiyoruz.
Önsözde belirttiği üzere kitapta sunduğu çeviri altı yıllık bir emeğin sonucudur.
Dolayısıyla, çevirisi böyle büyük bir uğraş isteyen bir eserin tamamını çevirmeyi düşünmemiş olması olasıdır.
'Kaybolan Cennet' çevirisinde Halide Edib'in gerek bir çevirmen olarak gerek bir yazar olarak düşüncelerinin izini sürmek mümkündür.
Gerek Shakespeare gerekse Milton çevirileri için Latince ağırlıklı dilin eşdeğeri olarak Arapça ve Farsça kökenli kelimeleri önermesi hem kendi çevirisinde hem de çeviri eleştirisinde tutarlı biçimde sürdürdüğü bir çeviri stratejisidir.
Yine buna paralel olarak önsözde Türkçenin kelime zenginliğine vurguda bulunması ve türetilen bazı yeni kelimeleri eleştirmesi, dil meselesinde durduğu konumu göstermesi bakımından ideolojik değer taşır.
Sonuç olarak, Halide Edib'in bu çevirisi 'Paradise Lost'un o güne kadar Türkçeye yapılmış en kapsamlı çevirisidir.
Bu çeviri çok daha farklı bir dönemde yapılmış olmasıyla ve özgün edebi eserleriyle tanınan bir yazarımızın elinden çıkmış olmasıyla, günümüzde basılı durumda olan diğer çevirilerden ayrılır.
Halide Edib'in bir yazar ve çevirmen olarak dönemi içerisindeki bazı kültürel ve edebi meselelere karşı yaklaşımını da göstermesi bakımından kayda değer bir çeviridir. 14
Bu yazıda genel hatlarıyla tanıtmaya çalıştığım ve ilgi çekeceğini düşündüğüm bu çevirinin tamamına Halide Edib'in söz konusu 'İngiliz Edebiyatı Tarihi' kitabının üçüncü cildinden ulaşılabilir.
1. Milton’ın birçok farklı dile nasıl aktarıldığı ve bu kültürlerde nasıl alımlandığına dair daha detaylı bilgi için Angelica Duran, Islam Issa ve Jonathan Olson’ın editörlüğünü yaptığı Milton in Translation (2017) başlıklı derlemeye bakılabilir.
2. Listenin tamamı için bkz. Birinci Türk Neşriyat Kongresi: Raporlar, Teklifler, Müzakere Zabıtları (1939), s. 277-285.
3. Bu dönemde Türkçeye çevirilen eserleri listeleyen çalışmalarda, Paradise Lost’un kitap olarak basılmış tekmil bir çevirisine rastlanmaz. Bununla birlikte, dönemin dergi ve gazetelerinde Paradise Lost’un bazı mısralarının tercümelerinin yayımlanmış olması ve bu kısa tercümelerin söz konusu çalışmalara bir şekilde dahil edilmemiş olması mümkündür.
4. Derginin söz konusu sayısına doğrudan ulaşamasam da Kocatürk’ün derlediği Şaheserler Antolojisi’nde (1934/1958/1967) de yer verdiği çevirinin bu sayıdaki çevirinin aynısı olduğunu varsayıyorum.
5. Kitabın elimde bulunan 2020 basımında bu son bölüm, yani 12. kitap çeviriye eklenmiş görünüyor.
6. Yazı boyunca Halide Edib’ten verilen alıntılar doğrudan kitaptaki halleriyle verilmiştir.
7. a.g.e, s. 18.
8. a.g.e, s. VIII
9. Tercüme, sayı 14 (1942), s. 141.
10. Bkz. https://www.tyb.org.tr/ingiliz-dilinin-tekamulu-ve-turkce-prof-halide-edip-adivar-52313h.html
11. Çeviride yabancılaştırma ve yerelleştirme kavramları ilk kez Friedrich Schleiermacher’ın ortaya attığı kavramlardır. Buna göre, bir çevirmenin “yazarı olabildiğince olduğu yerde bırakıp okuru ona yaklaştırmaya çalışması” yabancılaştırma stratejisini, “okuru olabildiğince olduğu yerde bırakıp yazarı ona yaklaştırmaya çalışması” ise yerelleştirme stratejisini ifade eder. Bkz. Schleiermacher, Über die verschiedenen Methoden des Übersetzens (1813).
12. a.g.e, s. 39
13. a.g.e s. 40
14. Halide Edib’in çevirmen kimliğine genel ve kısa bir bakış için Şehnaz Tahir Gürçağlar’ın editörlüğünü yaptığı Kelimelerin Kıyısında Türkiye’de Kadın Çevirmenler (2019) derlemesi içinde yayımlanan, Nur Zeynep Kürük’ün kaleme aldığı Halide Edib Adıvar’ın (Öz)Çevirmen Kimliği başlıklı yazı incelenebilir.
** Fatih Köktemir, Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim bölümü mezunudur. Çeşitli dergi ve platformlara çeviribilim, felsefe ve tarih gibi konularda yazı ve çevirileriyle katkı sunmaktadır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish