Ev sinemasından vizyona bu hafta: Atina'da bir amnezi salgını; Elmalar

Mehmet Erduğan, Independent Türkçe için bu hafta çevrim içi platformlarda ve sinema salonlarında gösterime girecek filmler ile "Festival ajandası"nı yazdı

Telefon numaraları, doğum günleri, toplantı ve buluşma saatleri... artık bu tür şeyleri aklımızda tutmamıza gerek yok, çünkü günümüzde bilgi kaydetmeyi ve zamanı geldiğinde bize hatırlatmayı sağlayan "muazzam" bir teknolojiye sahibiz.

Bilgisayarlarımızda veya herkese açık olan sosyal medya akışlarımızda anılarımız da dahil herşeyi bizim için saklayan bir yapay zeka ile çevriliyiz.

Fakat bu teknolojideki tüm ilerleme, beynimizi tembelleştiriyor ve bu nedenle daha az olay, daha az duygu hatırlıyor olabilir miyiz?


Atina'da bir amnezi salgını; Elmalar

Yönetmen: Christos Nikou / Oyuncular: Aris Servetalis, Sofia Georgovassili, Anna Kalaitzidou, Argyris Bakirtzis, Kostas Laskos, Babis Makridis, Kimon Fioretos, Costas Xikominos, Alexandra Aidini, Nota Tserniafski, Konstantinos Papatheodorou, Electra Sarri, Natalie Chavez, Akis Benardis, Simos Vogiatzoglou, Thekla Gounaridou, Savvas Kovlakas, Aliki Klonari, Angelos Andriopoulos, Aoulona Loupa, Glykeria Patramani, Alexis Koutroubis, Kostas Koutelidakis, Ananias Mitsiopoulos, Stavros Nikou, Aglaia Sklavou / Süre: 91 dakika
 

 

Dünya çapında bir pandeminin ortasında yeni bir yaşam arayışı...


Yunan yazar-yönetmen Christos Nikou'nun ilk uzun metrajlı filmi olan Apples (Mila) hakkında bilmeniz gereken ilk şey; bunun küresel bir salgın hakkında bir film olduğu, ancak içinde yaşadığımız bu salgın tüm dünyayı etkisi altına almadan çok kısa bir süre önce tasarlanmış ve çekilmiş olmasıdır.

Bu filmin hikayesi elbette şu anki yaşadıklarımıza benzemekteyse de Nikou'nun bu distopyasında dünyayı kasıp kavuran hastalık bir solunum yolu enfeksiyonu değil, psikolojik bir hastalıktır; bir tür bulaşıcı amnezidir.
 


Ayrıca olaylar yakın bir gelecekte değil, cep telefonları ve sosyal medyadan önce, insanların birbiriyle iletişim kurabilmeleri için analog çözümleri kullanmaları gerektiği nostaljik bir yakın geçmişte geçmektedir.

Venedik Film Festivali'nde Orizzonti bölümünde açılış filmi olarak gösterilen ve sinemalarda bu hafta gösterime giren Elmalar adlı bu film; açıklanamayan bir amnezi salgınıyla birlikte insanların aniden hafızasını kaybetmesini ve yakınları tarafından teşhis edilemeyenlerin devlet kontrolüne alınmasını anlatıyor, böylesi bir ortamda hafızalarını kaybeden insanlara yeni bir kimlik kazandıran bir programa katılan bir adamın hikayesini konu ediyor.
 

 

Bir amnezi salgını

Filmde ani bellek yitimine sebep olan gizemli bir salgın dünyayı etkisi altına aldığı sırada Atina da açıklanamayan ve tedavi edilmesi şaibeli bu salgının pençesindedir.

Toplum içinde enfekte olmanın tek ve aleni göstergesi de baştaki keskin bir ağrıdır ve tüm bu sürecin sonucu da elbette her şeyi unutmaktan ve unutulmaktan ibarettir.

Tahmin edilebileceği üzere bilim insanları ve medya neler olduğu konusundaki sorularla ilgili bir cevaba sahip değildir, bu yüzden salgınla ilgili ayrıntılar yetersizdir, ancak kriz uzun süredir vardır ve Yunanistan'daki insanlar bununla yaşamaya artık alışmışlardır; sağlıklı olanlar normal bir şekilde işlerine devam ederken, hastalar hükümetin desteklediği bir programla yerel hastanelerde gözetim altındadır.
 


Böylesi bir ortamda filmin orta yaşlarındaki baş karakteri Aris bir gün evinden çıkar, yol kenarında oturan ve yanıbaşında oturduğu arabasını az önce sürdüğünü hatırlamayan bir adamın yanından geçer ve bir otobüse biner.

Ama bindiği otobüste uyuyakalıp son durakta gözlerini açtığında otobüse nereden bindiğini ya da nerede inmesi gerektiğini ve nereye gitmek istediğini hatırlayamaz.

Onun kaybolduğunu ve salgından etkilenmiş olabileceğini düşünen otobüs şoförü yetkilileri arayarak onu emin ellere teslim eder.

Şanslı olup yakınlarına ulaşılanlar aile üyeleri tarafından sahiplenilerek bakım için evlerine götürülürler.
 


Ancak büyük ölçüde hastaneler; ıssız adalar gibi, zaman ve mekanda demirlenmiş, kendilerinden bile kopmuş, belki de yakınları ve sevdikleri de onlar gibi hafızasını kaybetmiş sahipsiz hastalar ile doludur.

Daha az şanslı olan böylesi hastalar, hastanede süresiz olarak kalmak veya yeni bir kimlik oluşturmak için tasarlanmış bir iyileşme programı arasında bir seçim yapmakla karşı karşıya kalırlar; Aris ikinicisini seçer.

Böylelikle adını, adresini, kimlik belgelerinin nerede olduğunu ya da geçmişini hatırlamayan, kim olduğuna dair hiçbir fikri olmayan Aris herhangi bir yakınına ulaşılamayan hastalara yeni bir kimlik kazandırma amaçlı bir program kapsamında tedavi görmeye başlar.
 

 

Yeni bir kimlik

Getirildiği nöroloji hastanesinin hafıza departmanında çalışan doktorları tarafından "yeni kimlik" programına ikna edildikten sonra, spontan amnezinin kurbanı Aris yani artık yeni adıyla 14842 Numara yetkililerin kendisine tahsis ettiği mütevazı ama konforlu bir apartman dairesine yerleştirilir ve doktorların nezareti eşliğinde kendisine kişisel bir tarih oluşturması teşvik edilir.

Hastaların yeni bir hayata başlamasına yardımcı olmak için geliştirilen bu deneysel teknik o kadar bilimsel görünmüyordur, ancak listede ondan yapması beklenen görevlerin çoğu sevimli şeylerdir.

Böylelikle amnezi vakalarında açıklanamayan bir artışın olduğu dönemde tedavi programının bir parçasına dönüşen Aris, kafasının içi kadar boş ve kimsesiz hissettiren bu yeni dairesinde, talimatların kayıtlı olduğu kasetçaları dinleyerek kendi kimliğini oluşturmak için rutin bir mücadeleye girişir.


Yaşamayı öğrenmek

Hastaları yaşamayı yeniden öğreten bu hafıza oyununda doktorlar tarafından Aris'e reçete edilen bu görevler başlangıçta ıslık çalmayı öğrenmek, bisiklete binmek, balık tutmak, ödeme yapmak gibi zararsız şeylerle başlıyor, ancak ilerledikçe striptiz klübüne gidip dans etmek, korku filmi izlemek ve arabasıyla kaza yapmak gibi rahatsız edici bir seviyeye doğru ilerliyor.

Ve elbette Aris'in her görevi tamamladığında o anı kendisine verilen bir Polaroid kamera ile kayıt altına alması gerekiyor.

Ortaya çıkan enstantaneler, yirmi birinci yüzyıl özçekim (selfie) kültürüne dair ironisiyle Aris'in zamanındaki anları herhangi bir keyif ve coşku emaresi olmadan belgeliyor.
 


Her ne kadar analog bir dönemde geçse de bu ironisiyle Elmalar birçoğumuz için bir bağımlılığa dönüşen, hayatlarımızı Instagram ve Facebook'ta paylaşma takıntısını tetikleyen sosyal medya çağına dair de eğlenceli bir yorum sunuyor.

Filmin adına gelince; Aris bu yeni hayatında daha önce sevip sevmediğini hatırlamamasına rağmen aşerircesine elma yeme arzusu yüzünden bir gün manavdan alışveriş yaptığı sırada artık bu "en sevdiği meyvenin" hafızayı güçlendirdiğini öğrendiğinde onun verdiği duygusal tepki filmin hikayesine de farklı bir boyut katıyor ve elmalar Aris için bir seçimi temsil ediyor.


Sil baştan başlamak gerek bazen

Hiç kimsenin başarılı bir yalancı olacak kadar iyi bir hafızası yoktur...


Hikaye hakkında çok daha fazla şey söylemek, izleyicileri alışılmadık derecede rahatsız edici bir deneyimdem mahrum bırakmak olacaktır ama geçmişimizi yeniden yazmak mümkün mü, değilse onu bırakıp hayata sıfırdan başlayarak yepyeni bir kimlik kazanabilir miyiz, eskiler anlamsızlaştığında ya da tutunacak bir şey ya da kimse kalmadığında yeni anılar yaratmak mümkün mü, gibi sorulara cevap arayan, gerçeküstü dokunuşlarla sürreal bir sinema diline sahip olan Elmalar, dolambaçlı bir şekilde, ruhumuzun hayati bir bölümünü kaybetme mücadelesini açıkça ortaya koyuyor.

Aynı zamanda çağdaş dünya sinemasında oldukça nadir görülen ve izleyicilere kendilerini bir erkeğin yerine koymalarına fırsat veren film izleyicilerini, karakterlerin güven vermeyen ruh halleriyle de yanıltarak hikayesinde önemli bilgileri gizleyen boşluklarda dolaştırıyor.

Yunanistan halkını etkileyen bir amnezi salgınına ışık tutan bir tür pandemi daraması diyebileceğimiz karakomedi türündeki bu kasvetli film ile Christos Nikou ironik gözlem ile melankolik gerçeklik arasında hoş bir denge kuruyor.
 


Yunan akranlarının çıkışlarından daha farklı olarak daha ilk filminde yeterince olgun bir yönetmenin vizyonunu bize hissettiriyor.

Nihayetinde hayal gücümüze dokunarak bizi yeni bir başlangıç yapma ihtimalini ve sıfırdan başlamanın korkunç bir şey olup olmayacağını düşünmeye davet ediyor.

Görünüşe göre acı ve izolasyon artık varoluşumuzun bir parçası ve bunları kabul etmek hem travmatik hem de iyileştirici olabiliyor, işte bu bakışla Elmalar; deneyimlemenin, anılarımıza tutunmanın ve bir gün kaybolduğumuzda dönüş yolunu bulmanın ne anlama geldiğine dair alışılmadık bir ışık bir tutuyor.


Haftanın diğer filmleri

Eylül ayında birbirinden farklı filmlere ev sahipliği yapan sinema salonları farklı türlerden merakla beklenen yerli ve yabancı filmleri sinemaseverlerin beğenisine sunarken çevrim içi dijital platformlar da vizyona girememiş en yeni filmleri izleyiciyle buluşturmaya devam ediyor.

Vizyonda yer alan filmlerin yanı sıra Ölümcül Labirent: Şampiyonlar Turnuvası (Escape Room: Tournament of Champions), Baba (The Father), Belalı Karakol (Copshop), Patron Bebek 2: Aile Şirketi (The Boss Baby: Family Business), Kimetsu Orchestra Concert ve Amacı Olmayan Grup gibi filmler bu hafta vizyonda kendine yer buluyor.


Amacı Olmayan Grup

Yönetmen: Ali Tanrıverdi / Oyuncular: Sarp Bozkurt, Ali Barkın, Naz Çağla Irmak, Gamze Karaduman, Hakan Bilgin, Hülya Gülşen, Müfit Can Saçıntı, Didem Balçın, Hande Katipoğlu, Derya Şensoy, Tim Seyfi, Burak Demir, Ceyhun Yılmaz / Süre: 88 dakika
 

 

Klavye delikanlılarından değil, gerçek insanlardan oluşan grup…

 


YouTube'da 1 milyonu aşkın takipçisi bulunan bir ekipten ilham alınarak çekilen ve sinemalarda bu hafta gösterime giren Amacı Olmayan Grup adlı bu film; hayatta bir gayesi olmadan yaşayan Onur ile Sercan'ın, sosyal medya üzerinden açtıkları bir sayfayla değişen yaşamlarını konu ediniyor.

Hayatta hiçbir amacı olmayan gençlerin "amaç" edinme hikayesi internetin değiştirdiği sosyal ilişkilere eğlenceli bir bakış atıyor ve nesiller arasındaki çatışmaya farklı bir gözle bakan yeni nesil bir komedi olarak dikkat çekiyor.

Orta sınıfa mensup Çetin ailesinin yirmi beş yaşındaki, işsiz ve hayatta hiçbir amacı olmayan oğulları Onur, babasının bir işe girip çalışması yönündeki baskısından kurtulmak için "parlak bir fikir" arayışına girer.

Böylelikle hem aile hayatlarında hem de çevresindeki insanlarla iletişim kurarken çeşitli sorunlar yaşayan Onur ve en yakın arkadaşı Sercan, bu düzene bir son verip hayatlarına yeni bir yön vermek ve hayattaki amaçlarını bulmak üzere harekete geçer.

Kendisi gibi amaçsız yaşayan kankası Sercan'la birlikte sosyal medya üzerinde kurdukları Amacı Olmayan Grup isimli sayfa, kısa zamanda bütün Türkiye'ye yayılır ve her ilden çeşitli katılımcılar olur.

Kan ihtiyacı olduğunda kan veren, durumu olmayana yardım edilen ve kankası açken tok yatmayan bir topluluk haline gelirler.

Bu beklenmedik ilgiden sonra liderlik sarhoşu olan Onur, garip davranışlar sergilemeye başlar; küçük bir sebep yüzünden önce internet grubundaki kızları gruptan atar ve kankası Sercan ile arası bozulur, bu arada Berrak isimli bir sosyal medya fenomeni ile tanışıp gönlünü ona kaptırır ama grup, artık kendisiyle çelişen bir lider istemiyordur.

Çıktığı bu yolculukta ailesiyle, kankasıyla, sevgilisiyle ve kurucusu olduğu grupla yolları ayrı düşen Onur'u bundan sonra eğlenceli ve bol kahkahalı bir macera bekler.


Anlatılmamış Hikâyeler

Yönetmen: Abhishek Chaubey, Saket Chaudhary, Ashwiny Iyer Tiwari / Oyuncular: Kunal Kapoor, Abhishek Banerjee, Zoya Hussain, T.J. Bhanu, Rinku Rajguru, Nikhil Dwivedi, Palomi Ghosh, Delzad Hiwale, Omkar Ketkar / Süre: 110 dakika
 

 

Ödüllü üç yönetmen, üç eşsiz aşk hikayesi…

 


Hindistan Yapımı Bağımsız ve Romantik Filmler kategorisinde bu hafta gösterime giren Ankahi Kahaniya adlı; aşk, keder ve özlem temalı bu üç hikâyede, şehir hayatının yoğun temposu içinde yalnızlık çeken insanlar hiç beklenmedik şekillerde tanışıp yakınlaşıyor.

Şehirler, yaşanması kolay yerler değildir, özellikle de âşık değilseniz, aşkı arıyorsanız ya da bir ayrılığın üstesinden gelmeye çalışıyorsanız.
Dolu dolu bir hayatın özlemini çekerken yaralarınızı iyileştirerek size hayallerinizi kovalama gücü veren şey aşktır ama aşk aynı zamanda insanı alaşağı etme gücüne de sahiptir.

Her ne olursa olsun bizi daima büyüleyen ve genellikle kendine tutsak eden bir duygudur.

Bollywood'un üç başarılı yönetmeni bu filmle izleyicileri özlem ve aşkın dönemeçli yollarında bir yolculuğa davet ediyor.


Aşk Tahmini

Yönetmen: Christie Will Wolf / Oyuncular: Cindy Busby, Christopher Russell, Donna Benedicto, Ryan McDonell, Jennifer Copping, Doron Bell, Mark Brandon, Michael Kopsa, Pete Graham, Kwesi Ameyaw, Nelson Wong, Aason Nadjiwan, Trevor Lerner / Süre: 82 dakika
 

 

Eksiklerini görmezden gelebilirseniz sevimli ve tipik bir Hallmark filmi…

 


22 Eylül'de ilk kez Tivibu'nun SinemaTV kanalında ekranlara gelecek olan Love in the Forecast adlı bu filmde; bir yıl boyunca kimseyle flört etmeyeceğine dair kendine söz veren Leah, bu durumun onu erkekler için bir mıknatıs haline getirdiğini fark eder.

Bu sırada komşusu Mark ile tanışır ve aralarında adını koyamadıkları bir yakınlık oluşur.

Leah Waddell, Conway'deki yerel bir televizyon istasyonu için canlı hava durumu kızı olarak çalışmaktadır.

Ama büyük hırsları ve kariyer hedefleri olan Leah, flört hayatının durduğunu gösteren işaretlere ek olarak, üç aşamalı bir karar verir: ailesinin evinden taşınmak ve o yıl, meteoroloji derecesini tamamlayıp hava tahmini bilimi konusundaki bilgilerini geliştirerek profesyonel dünyaya adım atmak.


Avrupa'nın En Tehlikeli Adamı: Otto Skorzeny İspanya'da

Yönetmen: Pedro De Echave, Pablo Azorin / Oyuncular: Jacinto Antón, Joan Buades, José Luis Blanco Corredoira, Ralph Ganis, Almudena Grandes, Óscar Gónzalez, Javier Juárez, Luis María Pardo, Waltraut Riess, Ilse Skorzeny, Otto Skorzeny, Stuart Smith, David Soler, Efraim Zuroff / Süre: 67 dakika
 

 

Kurtuluştan çok kendini korumaktan doğan bir hikâye…


Netflix'in Belgesel Filmler kategorisinde 22 Eylül'de gösterime girmesi beklenen Europe's Most Dangerous Man: Otto Skorzeny in Spain (El hombre más peligroso de Europa. Otto Skorzeny en España) adlı bu film; Adolf Hitler'in Almanya'nın nihai çözümünün uygulanmasına yardım eden en üst düzey Nazi komandolarından bir Waffen-SS subayını kadrajına alıyor ve Adolph Hitler'in önde gelen Nazilerinden birinin nasıl Yahudi halkı için bir adalet temsilcisi haline geldiğini izleyiciye aktarıyor.

Yirminci yüzyılın en esrarengiz karakterlerinden biri olan Otto Skorzeny, 12 Haziran 1908'de Avusturya'nın Viyana kentinde orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.

Öğrenciyken bilimsel konularda öne çıktı ve mezun olduktan sonra Viyana Üniversitesi'ne mühendislik öğrencisi olarak girdi.

En büyük tutkusu eskrimdi ki üniversite eskrim takımına katıldı ve Alman Ulusal Burschenschaft üyesi olarak tanınmış bir eskrimci oldu.

Bir kılıç düellosu yaparken yüzünde uzun yıllar izini taşıyacağı ki o zamanlar Alman ve Avusturyalı gençlerin imrendiği bir cesaret işareti olan Almanca 'Schmiss' olarak bilinen belirgin bir yara izi aldı.

1931'de Skorzeny mühendislik bölümünden mezun oldu ve çabucak bir iş buldu, aynı yıl Avusturya'daki Nazi Partisi'ne katıldı ve kısa sürede Sturmabteilung (SA) üyesi oldu.

Skorzeny'nin mühendislik geçmişi onun için ilerleyen süreçte bir dönüm noktası olacaktı ancak öncesinde burada Ernst Kaltenbrunner'in yanında görev aldı.

Anschluss'tan (Avusturya'nın ilhakı) sonra uzun boyu ve düzgün fiziği ile Adolf Hitler'in yakın korumalığını yaptı.

İnşaat iskeleleri şirketinin işletme müdürü ve otağı oldu.

Sonrasında da 1939'da elit bir tümen olan 1. SS Panzer Tümeni Leibstandarte SS Adolf Hitler'e girdi.

İlerleyen yıllarında İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'nın en cüretkar ve gizli operasyonlarından bazılarına liderlik etme konusunda görevlendirildi ve bu konuda oldukça güvenilir biriydi.

Zorlu bir şekilde yetiştirilmesi ve liderlikle ilgili erken deneyimleri, onu daha sonra dikkat çeken bir lider haline getirmeye yardımcı oldu.

Skorzeny başarılı bir SS subayıydı; devrik İtalyan diktatör Benito Mussolini'yi kurtarmak için yaptığı cesur baskın, ona Nazi Almanyası'nın verebileceği en yüksek ödül olan Demir Haç Şövalyeleri Haçı'nı kazandırdı.

D-Day'den sonra, diğer komandoları Amerikan üniformaları giyerek ABD silahlarını ele geçirmek ve arkadan saldırmak için müttefik hatlarına yönlendirdi.

Müttefikler, cüretkâr baskınları ve vahşi planları nedeniyle ona "Avrupa'nın en tehlikeli adamı" adını verdi.

Savaştan sonra Nürnberg'deki bir mahkemeden kaçmayı başaran Skorzeny, bağlantıları sayesinde önce Fransa'ya gitti ardında da İspanya'ya yerleşti.

Bu sırada savaş sonrasında eski Nazilerin farklı ülkeler tarafından işe alınması pek yaygın bir durumdu ki Nazi bilim adamları özellikle roket teknolojisinde oldukça donanımlı olduklarından Amerika ve Rusya bu işe alım konusunda birbirleriyle rekabet ediyordu.

Ancak böylesi bir rekabet ortamında roket uzmanı Heinz Krug Mısır için çalışmayı tercih etmişti ki bu durum İsrail için hayati bir tehlikeydi ve durdurulması gerekiyordu.

Ve nihayetinde durduruldu da… Üstelik Heinz Krug'u öldüren Yahudiliğin en büyük düşmanlarından Şövalye Demir Haçı Nişanı almış bir Nazi kahramanı Otto Skorzeny olmuştu.


Azubel

Yönetmen: Fatih Gülaydın / Oyuncular: Mert Uzunmehmet, Önem Pişkin, Alp Taş, Dilan Ural / Süre: 71 dakika
 

 

Cinlere inanmıyorsan onların olduğu yere git…


Sinemalarda bu hafta gösterime giren Azubel adlı bu film; paranormal olayların gerçekleştiği belirtilen bir eve hapsolan Serkan ve Ece'nin, yalnız olmadıkları bu evden çıkmaya çalışmalarını konu ediniyor.

Serkan, YouTube üzerinden seanslar yapan bir psikologdur.

Doğaüstü olaylara inanmayan Serkan'a bir gün takipçilerinden biri terk edilmiş bir adrese gitmesini ve bu olayların yaşanmadığını kanıtlamasını ister.

Serkan nişanlısı Ece ile birlikte bu adrese gider; gittikleri adres bir evi göstermektedir.

Bu eve giren Serkan ve Ece tuhaf olaylarla karşılaşırlar ve bu eve hapsolurlar.

Bir süre buradan kurtulmak için birçok yolu deneseler de çıkmayı başaramazlar.

Onlar böylesi bir mücadele içindeyken onları bu eve yönlendiren takipçileri Halit eve girer.

Serkan ve Ece, bu iddiayı onun kazandığını ve bu evden çıkmak istediklerini Halit'e söylerler ancak Halit'in bu durumdan haberi yoktur çünkü Halit'i de Serkan ve Ece'yi de buraya çağıran Azubel adında bir cindir.

Bu evde yalnız olmadıklarını fark eden Serkan ve Ece'nin buradan kurtulmaları için kibir, açgözlülük, tembellik, oburluk, şehvet, kıskançlık ve öfke günahlarını işlemeleri gerekmektedir.


Baba

Yönetmen: Florian Zeller / Oyuncular: Olivia Colman, Anthony Hopkins, Mark Gatiss, Olivia Williams, Imogen Poots, Rufus Sewell, Ayesha Dharker, Roman Zeller, Adnan Kundi, Brian Rodger, Romulus Stoicescu, Evie Wray / Süre: 97 dakika
 

 

Yürek burkan bir baba-kız hikayesi…


Sinemalarda bu hafta gösterime giren The Father adlı bu film; yaşı ilerlemesiyle birlikte kızı Anne'nin ısrarlarına rağmen tek başına yaşamakta direnen Anthony'nin, yaşlanma, demans gibi deneyimleri tecrübe edişini çarpıcı bir şekilde ele alıyor.

Olivia Colman ve Anthony Hopkins'in muhteşem performanslarıyla dikkat çeken filmde Anthony seksen yaşında biraz yaramaz, ısrarla yalnız yaşamak isteyen, kızının tanıştırdığı tüm yardımcıları geri çeviren biridir.

Ancak Anne, artık günlük ziyaretlerini yapamayacağı ve Anthony'nin gerçeklik algısı gidip geldiği için, bir yardımcı bulmak zorunda kalır.

Bu süre içinde hafıza problemleri yaşayan Anthony, sevdiklerinden, kendi zihninden hatta gerçekliğinden şüphe duymaya başlar.


Batman: Ailede Bir Ölüm

Yönetmen: Brandon Vietti / Oyuncular: Bruce Greenwood, Vincent Martella, John DiMaggio, Zehra Fazal, Kimberly Brooks, Nick Carson, Gary Cole, Keith Ferguson, Nolan North, Ray Chase, Jamie Chung, Roger Cross, Darin De Paul, Grey Griffin, Natalie Lander, Leonardo Nam, Michael Rosenbaum, William Salyers, Peter Serafinowicz, Roger Craig Smith, Keith Szarabajka, Fred Tatasciore, Karl Urban, Kari Wahlgren, Audrey Wasilewski, Charlie Weber / Süre: 96 dakika
 

 

Robin ölecek çünkü Joker intikam istiyor, ama sen onu kurtarmayı seçebilirsin…


2020 yılı vizyona giren filmler adına oldukça sancılı bir yıl oldu ama bu pandemi sürecinde dijital yayın yapan servisler büyük bir çıkış yakaladı.
22 Eylül'de ilk kez Tivibu'nun Sinema Aksiyon kanalında ekranlara gelecek olan DC Showcase: Batman - Death in the Family adlı animasyon türündeki bu filmde; Jason Todd'un suçla mücadelesinde çok agresifleştiğine inanan Batman, onu Robin olarak aktif görevlerinden uzaklaştırmaya karar verir.

Bu duruma öfkelenen Jason, Batman'i terk eder ve Gotham City'den ayrılır.

İkili daha sonra, birlikte çalışan Ra's al Ghul ve Joker ile savaşmak üzere Bosna'da yeniden bir araya gelir.

Batman, Ra's al Ghul'un adamlarını engellerken Joker, Robin'i yakalar ve onu patlamaya hazır bir depoda ölüme terk eder.

1988 yılında yayınlanan ikonik çizgi romanın uyarlaması olarak karşımıza çıkan Death in the Family, tarihin en iyi Batman hikayelerinden birisi olarak kabul ediliyor.

1988 yılında çizgi romanı yayınlayan DC o zaman için tarihte bir ilk olan bir eylem gerçekleştirmişti ve bu hikâyenin sonu interaktif bir şekilde belirlenmişti!

Hayranlar şirketi telefonla arayarak hikâyenin sonuna karar vermiş ve 80'li yılların sonunda tarihin ilk interaktif çizgi romanı ortaya çıkmıştı.

Dönemin Robin'i Jason Todd'un kaderine karar veren okuyucular bu kez tarihte ilk kez animasyon filmde Robin'in bu sonuna tanıklık etme imkânı bulacak.


Belalı Karakol

Yönetmen: Joe Carnahan / Oyuncular: Frank Grillo, Gerard Butler, Toby Huss, Alexis Louder, Tait Fletcher, Ryan O'Nan, Keith Jardine, Armida Lopez, Kaiwi Lyman, David Vaughn, Yvette Fazio-Delaney, Marshall Cook, Vanita Kalra, Robert Walker Branchaud, Marco Morales, Christopher Michael Holley, J.R. Adduci, Dez, Chris Kleckner, Nikki Shatz, Alex Rush, Maximo Duran, Darlene Kellum / Süre: 108 dakika
 

 

Psikopat ya da bir profesyonel ile ölümüne bir düello…


Sinemalarda bu hafta gösterime giren Copshop adlı bu film; küçük bir kasabadaki polis merkezinde profesyonel bir katil olan Bob Viddick, akıllı çaylak polis Valere Young, iki yüzlü bir dolandırıcı olan Teddy Murretto ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan psikopat tetikçi Anthony Lamb arasında yaşananları konu ediniyor.

Birbirlerini öldürmek için türlü planlar yapan düşmanların hesaplaşmasını soluk soluğa izleyeceğiniz filmde kurnaz bir dolandırıcı olan Teddy Murretto, ölümcül bir suikastçı olan Bob Viddick'ten kaçmaya çalışır.

Bunun için Teddy küçük bir kasaba polis karakolunda saklanmak için bir plan yapar, ancak karakola gittiğinde onu kötü bir sürpriz beklemektedir.

Polis karakolunda yaşanan beklenmedik olaylar orada büyük bir ölüm kalım savaşı yaşanmasına neden olur.


Benim Adım Karl

Yönetmen: Christian Schwochow / Oyuncular: Luna Wedler, Jannis Niewöhner, Milan Peschel, Edin Hasanovic, Anna Fialová, Fleur Geffrier, Aziz Dyab, Marlon Boess, Victor Boccard, Mélanie Fouché, Elizaveta Maximová, Johann-Christof Laubisch, Valery Tscheplanowa, Anne-Marie Ponsot, Tabea Bettin, Ruzica Hajdari, Marie Kühn, Vanessa Loibl, Sára Sandeva, Katharina Rivilis, Pascal Bornkessel, Laurence Gercke, Daniela Hirsh, Veronika Bellová, Hendrik Voß / Süre: 126 dakika
 

 

Anlamsızca veya bir amaç uğruna ölmek arasında süren yaşamlar…


Netflix'in Sosyal Konulu Dramalar kategorisinde bu hafta gösterime giren Je Suis Karl adlı bu sürükleyici filmin sert hikayesinde; bombalı bir terör saldırısında neredeyse tüm aile üyelerini kaybeden genç bir kadın, onları öldüren gruba katılması için kandırılır.

Güçlü bir genç kadın olan Maxi ve babası Alex, Almanya'daki bir terör saldırısından kurtulmalarının ardından hayatlarına yeni bir yön vermeye çalışır.

Maxi'nin hayatı, zeki bir öğrenci olan Karl ile tanışmasıyla bambaşka bir hal alır.

Genç kızın içindeki öfkeyi fark eden ve onun aradığı cevapların kendisinde olduğuna inanan Karl sayesinde Maxi giderek büyüyen bir gençlik hareketine katılır.


Canavar Avcısı

Yönetmen: Paul W.S. Anderson / Oyuncular: Milla Jovovich, Tony Jaa, Ron Perlman, T.I., Diego Boneta, Meagan Good, Josh Helman, Jin Au-Yeung, Hirona Yamazaki, Jannik Schümann, Nanda Costa, Nic Rasenti, Clyde Berning, Paul Hampshire, Schelaine Bennett, Bart Fouche, Pope Jerrod, Aaron Beelner, Onur Besen, Adrián Muñoz / Süre: 103 dakika
 

 

Eğer biz onların dünyasına girebiliyorsak onlar da bizim dünyamıza girebilir…


Bir video oyun uyarlaması olan ve 29 Eylül'de ilk kez Tivibu'nun Sinema Aksiyon kanalında Adrenalin Kuşağında ekranlara gelecek olan Monster Hunter adlı bu film; Artemis adlı bir Birleşmiş Milletler askeri takımının kadın liderine odaklanıyor.

Karakter, günün birinde bir portaldan geçerek farklı bir gerçeklikle karşılaşır.

Geldiği bu evrenin, olağanüstü güçlere sahip canavarların istilası altında olan, tehlikeli bir gezegen olduğunu fark eden kadın, orada, görevi bu yaratıkları ortadan kaldırmak olan cesur Hunter'la tanışır.

İkisi, canavarların portaldan geçerek gezegenimize saldırmalarını önlemek için güçlerini birleştirdiğinde bütün insanlığın kaderini belirleyecek olan aksiyon dolu bir mücadele başlar.


Dağları Deviren Baba

Yönetmen: Daniel Sandu / Oyuncular: Adrian Titieni, Elena Purea, Judith State, Valeriu Andriuta, Virgil Aioanei, Radu Botar, Petronela Grigorescu, Tudor Smoleanu, Bogdan Nechifor, Cristian Bota, George Constantinescu, Natalia Calin, Marina Palii, Constantin Florescu, Lucian Iftime, Adrian Paduraru, Irina Stefan, Tiberiu Harsan, Radu Mateuca, Alma Boiangiu, Vlad Jipa, Daniel Tudorica, Stefania Cîrcu, Stefan Iancu, Cosmin Fazakas, Olga Hosu, Olivia Castanho, Vlad Ionut Popescu / Süre: 108 dakika
 

 

Saygı göstermezseniz dağ insanı öldürür…


Netflix'in Romanya Yapımı Dramatik Gerilim Filmleri kategorisinde bu hafta gösterime giren The Father Who Moves Mountains (Tata muta muntii) adlı bu sürükleyici filmde; eski bir istihbarat yetkilisi olan bir baba, oğlunun karla kaplı bir dağda çıktığı yürüyüşte kaybolmasının ardından varını yoğunu ortaya koyar ve her şeyini riske atar.

Yüzeysel ve basit bir şekilde başlayan ancak çok sayıda psikolojik iç görü ile yavaş yavaş derinleşen filmde emekli bir istihbarat subayı olan Mircea, oğlunun dağlarda kaybolduğunu öğrendikten sonra profesyonel arama kurtarma ekipleriyle günlerce süren aramalara katılır.

Ancak bu aramalarda bir sonuca ulaşamayınca Mircea kendi kurtarma ekibini bir araya getirerek yoluna devam eder.
Çaresiz bir babanın kararlılığını ve kederini konu alan bu sürükleyici psikolojik dramayı Daniel Sandu yazıp yönetti.


Ev Baskını

Yönetmen: Adam Salky / Oyuncular: Logan Marshall-Green, Freida Pinto, Robert John Burke, Sarah Minnich, Clint Obenchain, Yvette Fazio-Delaney, Mark Sivertsen, Hayes Hargrove, Megan Elisabeth Kelly, David DeLao, Bonita King, Brandon Root, Josh Horton / Süre: 92 dakika
 

 

Cevabını duymak istemediğin soruları asla sorma…


Netflix'in Psikolojik Gerilim Filmleri kategorisinde 22 Eylül'de gösterime girmesi beklenen Intrusion adlı bu sürükleyici filmde; hayallerindeki eve yeni taşınan bir çiftin yaşadığı ölümcül baskının ardından travma geçiren bir kadın, cevaplar bulmaya çalışırken asıl tehlikenin yeni başladığını öğrenir.

Küçük bir kasabaya taşınan evli çiftin başından geçen bir haneye tecavüz olayı, kadının travma yaşamasına ve etrafındaki kişilerin göründüğü gibi olmadığından şüphelenmesine yol açar.


Gördüğüm Gibi

Yönetmen: Dawn Porter / Oyuncular: Pete Souza, Patti Lease, Lillian Souza, Amy Souza, Jane Hulstrunk, Peg Sullivan, Ben Rhodes, Alice Gabriner, Brian Mosteller, Ferial Govashiri, Susan Rice, Mary Anne Fackelman, Nancy-Ann DeParle, Lynsey Addario, David Wheeler, Valbona Myteberi, Elton Myteberi, Alex Myteberi, Catherine Myteberi, Samantha Power, Maggie Southard, Michael Szczerban, Diane Goodman, Doris Kearns Goodwin, Joe Biden, John Boehner, George W. Bush, Hillary Clinton, Mikhail Gorbachev, Lyndon B. Johnson, Barack Obama, Michelle Obama, Nancy Reagan, Ronald Reagan, Donald Trump, Melania Trump / Süre: 100 dakika
 

 

Amerika'nın başkanlık tarihine kısa bir bakış…


Türkiye'de ilk kez beIN CONNECT ekranlarında izleyiciyle 20 Eylül'de buluşacak olan The Way I See It adlı belgesel türündeki bu film; Beyaz Saray'da görev yapan resmi fotoğrafçı Pete Souza'nın gözünden Beyaz Saray ve içindekilere doğru yapılan bir yolculuğu ekranlara getiriyor.

Bir Beyaz Saray fotoğrafçısı olan ve Oval Ofis'te neler olduğunu bildiğini söyleyen Pete Souza'nın yardımıyla hazırlanan belgeselde Amerika'nın en ikonik başkanlarından biri olan Barrack Obama ve diğer başkanlar karşılaştırılıyor.

Belgeselde özellikle Barrack Obama ve insanlar üzerinde etkili olduğu değişimler göz önüne seriliyor.

Obama'nın başkan seçildiği andan itibaren siyahi çocukların geleceklerine farklı bir şekil vermeye başladıkları söyleniyor.

Halkla olan ilişkisi başta olmak üzere birçok konuya belgeselde değiniliyor.


Görünmez Bir Kızın İtirafları

Yönetmen: Bruno Garotti / Oyuncular: Klara Castanho, Júlia Rabello, Stepan Nercessian, Lucca Picon, Marcus Bessa, Kiria Malheiros, Gabriel Lima, Alcemar Vieira, Caio Cabral, Fernanda Concon, Rosane Gofman, Júlia Gomes / Süre: 91 dakika
 

 

Utanmak aslında korkmak demektir ve korku en çok yapmak istediğimiz şeylerden bizi alıkoyar…


Netflix'in Brezilya Yapımı Gençlik Filmleri kategorisinde 22 Eylül'de gösterime girmesi beklenen Confessions of an Invisible Girl adlı bu komedi filminde; yeni bir okula başlayan zeki ama asosyal Tetê arkadaş edinmek için her şeyi denemeye hazırdır, ancak okulun popüler kızının kendisi için başka planları vardır.

Tetê ne okulda ne de evde kabul görmediğini hissetmektedir.

İşsiz anne babası Copacabana, Rio de Janeiro'daki büyükanne ve büyükbabasının evine taşınmak zorunda kalınca, on altı yaşındaki bu genç kızın yeni bir okulda her şeye sil baştan başlaması gerekir.

Tetê bir kez daha zorbalığa uğramamak için her şeyi deneyecek, belki de yeni arkadaşlar edinecek ve sosyal bir hayatı olacaktır.


Hayalimdeki Sahneler

Yönetmen: Metin Akdemir / Oyuncular: Serap Aksoy, Hale Soygazi, Nur Sürer, Deniz Türkali, Engin Ertan, Özlem Güçlü, Umut Tümay Arslan, Nihal Albayrak, Özgür Biber, Derin Çankaya, Su İnce, Bulut Sezer, Ece Zeynep Taşkın, Gizem Tileylioğlu / Süre: 45 dakika
 

 

Sinema tarihimize özgün bir bakış geliştiren belgesel, ilk kez ve sadece MUBI'de…


MUBI'nin eylül ayı programı kapsamında bu hafta gösterime giren Hayalimdeki Sahneler adlı bu yapım; sinemamızda "kadın filmleri" olarak anılan, 1980'lerde çekilmiş üç önemli filmi yeniden tahayyül etmemizi sağlıyor.

80'lerden itibaren feminizmin görünür olmasıyla da ilişkili olarak sinemamızda kadın filmi olarak anılan bazı yapımlar ortaya konmuş ve bu tanımın altında yaygın bir şekilde kabul görmüştür.

Hayalimdeki Sahneler, bu kadın filmlerinde queer imalarının neden arkadaşlık, dostluk veya kız kardeşlik olarak gösterildiğini veyahut neden queer ilişkilenmeler olarak gösteril(e)mediğini araştırıyor.

Türkiye sinemasında heteroseksüel ilişkinin belirli kalıplarla da olsa görünür olduğu, queer ilişkinin ise imadan öteye gidemediği gerçeği üzerinden hareketle müphem cinselliklerin yaşandığı üç filme; Dul Bir Kadın (Atıf Yılmaz, 1985), Kadının Adı Yok (Atıf Yılmaz, 1988), İki Kadın (Yavuz Özkan, 1992) tekrardan bakıyor.

Bu araştırmayı o dönemden üç film seçerek aralayan belgesel çıktığı yolculukta bir sonuca varmaktan ziyade, ima etmenin bir adım ötesine geçmenin imkânını hayaller kurarak bulmaya çalışıyor.

Oyuncu, senarist, akademisyen ve eleştirmenlerin kılavuzluğunda, bu filmlerdeki "kuir ihtimalleri" sorgulayan yapım her dönemin kendi sansür anlayışının değişkenlik gösterdiği gerçekliğini de göz önüne alarak bu üç filmin utangaç birer örnek mi yoksa Türkiye sinemasında queer'i konu edinen cesur filmler mi olduğunu irdeliyor.


Karanlıktaki Çığlık

Yönetmen: Diego Savignano / Oyuncular: Lucas Sarquiz, Jimena Frontera, Chucho Fernández, Clara Kovacic, Nadia Ozan, Germán Baudino, James Wright, Laura Gaffur, Pablo Vilela / Süre: 80 dakika
 

 

Deep web hakkında bilmeniz gereken her şey…


Dark Web, internetin geleneksel arama motorları tarafından erişilemeyen büyük kısmıdır ki uzmanlar arama motorları üzerinden erişilebilen içeriğin yüzde 1'inden daha az olduğunu tahmin etmektedir.

Sinemalarda bu hafta gösterime giren Dark Web: Descent Into Hell adlı bu filmde; genç bir YouTuber olan Ludovico 122, Dark Web'in sekizinci seviyelerine ulaşmaya çalışır ve izleyicileri için deneyimi filme alırken internetin en derin ve bilinmeyen kısmına nüfuz eder.

Ancak hayatını değiştirecek korkunç bir sürprizle karşılaşacağından habersizdir.


Kimetsu Orkestrası Konseri

Yönetmen: Koyoharu Gotouge / Katkıda Bulunanlar: Go Shiina, Yuki Kajiura, Kayoko Kusano, Souhei Kano, Kayoko Naoe, Yu Kobayashi, Sachiko Miyano, Daisuke Shinoda, Ryotaro Yagi, Takahiro Tsuji, Yuki Kajiura, Ufotable, Hirofumi Kurita, Tokyo Filormanik Orkestrası, Nami Nakagawa, Maiko Katagirl / Süre: 114 dakika
 

 

Canlı müzik eşliğinde anime görüntüler…

 


Sinemalarda bu hafta gösterime giren Kimetsu Orchestra Concert adlı bu özel yapımda, Tokyo Filarmonik Orkestrası'nın canlı müziklerine Demon Slayer: Kimetsu no Yaiba'dan görüntüler eşlik ediyor ve bu animedeki karakterlerin hikayesi farklı bir ambiyansla izleyiciyle buluşuyor.


Ölümcül Labirent: Şampiyonlar Turnuvası

Yönetmen: Adam Robitel / Oyuncular: Taylor Russell, Logan Miller, Deborah Ann Woll, Thomas Cocquerel, Holland Roden, Indya Moore, Carlito Olivero, Matt Esof, Jamie-Lee Money, Wayne Harrison, Lucy Newman-Williams, Scott Coker, Jay Ellis, Tyler Labine, Nik Dodani, Yorick van Wageningen, Isabelle Fuhrman, James Frain, Jaymes Butler, Jay Erving, Amali Golden, Renee Harbek, Evan Hengst, Anton David Jeftha, Corin Silva, Derek Siow, Tanya van Graan / Süre: 88 dakika
 

 

Hayatları için tüm zekâlarını kullanmaları gereken bir akıl oyunu turnuvası…


Sinemalarda bu hafta gösterime giren Escape Room: Tournament of Champions adlı bu film; kendilerini ölümcül bir labirentin içerisinde hapsedilmiş bir şekilde bulan altı kişinin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.

Bütün dünyada gişe rekorları kıran ve izleyicileri dehşete düşüren bir psikolojik gerilime sürükleyen Ölümcül Labirent'in (Escape Room) devamı olan bu filmde, Zoey ve Ben, kurtulmayı başardıkları oyuna kendilerini hapseden kişiyle yüzleşmek ve mücadele etmek isterler.

Sağ bir şekilde kurtuldukları bu ölümcül oyunun yapım şirketinin Manhattan'da olduğunu öğrenen Zoey ve Ben bir saldırı planı yapar ancak planları suya düşer, çünkü oraya ulaşmak için bindikleri metroda giderken istekleri dışında vagondaki diğer yolcularla birlikte kendilerini yeni bir ölümcül labirentin içinde kilitli bulurlar.

Hayatta kalmak için yavaş yavaş ortak noktalarını keşfetmeye başladıklarında hepsinin daha önce bu ölümcül labirent oyununu oynadıkları ortaya çıkar.

Fakat grubun asi kızlarından bir tanesi bu oyuna sonuna kadar karşıdır ve bedeli canı dahi olsa bu oyunu oynamamaya kararlıdır.

Ancak şartlar bir şekilde karar vermelerini ve sonraki kademeye geçmelerini ya da ölmelerini gerektirmektedir, bu yüzden de verdikleri kararlar ortak olmak zorundadır.

Şimdiyse tüm hayatları verecekleri anlık kararlara bağlı olan bu altı kişi ilk önce kendi aralarında güven savaşı vermek, daha sonra da bu içine düştükleri korkunç oyundan sağ çıkmak zorundalardır.

Bakalım bu altı kişiden kaç tanesi oyunun sonunda sağ kalmayı başarabilecek; gerçekten de bu oyuna isyan edip bu oyunu hiç oynamadan sağ çıkmak mümkün mü; oyunun sonunda ne tür gerçekler ortaya çıkacak; bu gerçekler grubu nasıl etkileyecek ve her şeyden çok daha önemlisi bu oyun neden oynanmaktadır ve neden bu altı kişi bu oyunu oynamaları için seçilmiştir gibi sorular filmin cevap aradığı sorular arasında yer almaktadır.


Patron Bebek 2: Aile Şirketi

Yönetmen: Tom McGrath / Oyuncular: Alec Baldwin, James Marsden, Amy Sedaris, Ariana Greenblatt, Jeff Goldblum, Eva Longoria, James McGrath, Jimmy Kimmel, Lisa Kudrow, Raphael Alejandro, Serenity Reign Brown, David Soren, Nicholas Gist, James Ryan, David P. Smith, Nova Reed, Molly K. Gray, Ashlyn Lundahl, Dave Needham, Tom McGrath, Reyn Doi, Collin Erker, Walt Dohrn, April Lawrence, Miles Bakshi, Kristin Lowe, Marjorie Cohn, Connor Albrecht / Süre: 107 dakika
 

 

Oyun zamanı sona erdi, patron geri döndü bebek…


Tüm dünyada 500 milyon dolardan fazla hasılat yapan ilk filmin başarısının üstüne inşa edilen ve sinemalarda bu hafta gösterime giren The Boss Baby: Family Business adlı bu film; ilk filmin merkezinde yer alan Tim ve Ted Templaton kardeşlerin birer yetişkin oldukları dönemi anlatıyor.

Yetişkin yaşamı sırasında birbirinden uzaklaşarak farklı yönlere savrulan iki kardeşi yeniden bir araya getirmeyi amaçlayan filmde Templaton kardeşler; Tim ve Patron Bebek, küçük kardeşi Ted yetişkin olmuş ve birbirlerinden ayrı düşmüşlerdir.

Tim, artık evli, çalışmayan bir babadır, Ted ise yüksek riskli yatırım fonu CEO'sudur.

Ama modern ve hevesli bir yaklaşıma sahip olan yeni bir patron bebek onları bir araya getirmek ve yeni bir aile şirketine ilham olmak üzeredir.

Tim ve evin geçimini sağlayan karısı Carol, yedi yaşındaki süper zekâ kızları Tabitha ve yeni doğan, sevimli bebekleri Tina ile birlikte bir banliyöde yaşarlar.

Prestijli Acorn Gelişmiş Çocukluk Merkezi'nde sınıfının birincisi olan Tabitha, Ted amcasını idolleştirmiştir ve büyüdüğünde onun gibi olmak istemektedir.

Ama hâlâ aşırı aktif ve gençlere özgü hayal gücüyle temasta olan Tim, Tabitha'nın çok fazla çalışmasından ve normal çocukluğu kaçırdığından endişe eder.

Bu sırada bebek Tina, Tabitha'nın gittiği okulun kurucusu olan Dr. Armstrong'un karanlık sırları olduğunu öğrenir.

Bu sırları açığa çıkarmak üzere BabyCorp için gizli bir görevde olduğunu açıklamasıyla Tim ve Ted yeniden bir araya gelmek zorunda kalır.

Tina'nın çok gizli bir ajan olduğu ortaya çıktığında bu durum Templeton kardeşleri beklenmedik yollarla yeniden bir araya getirecek ve aile olmanın anlamını yeniden değerlendirmelerine ve gerçekte neyin önemli olduğunu keşfetmelerine yol açacaktır.


Sadan Hanım

Yönetmen: Göksel Gülensoy / Oyuncular: Canan Ergüder, Kenan Ece, Serap Aksoy, Ebru Nil Aydın, Altuğ Yücel / Süre: 85 dakika
 

 

Hayatın sizi ne zaman nereye sürükleyeceği belli olmuyor, ta ki hayatın gerçek yüzüyle tanışana dek…


Sinemalarda bu hafta gösterime giren Sadan Hanım adlı bu belgesel türündeki dramatik film; alzheimer teşhisi konan bir kadının yaşamına odaklanıyor.

Moda'da tek başına yaşayan, yaşlı bir kadın olan Sadan Hanım'a aile doktorları alzheimer teşhisi koyar.

Sadan Hanım'ın kızı annesinin durumunu öğrendikten sonra eşi ile birlikte annesinin yanına taşınır.

Sadan Hanım'ın kızının yönetmen olan eşi, kayınvalidesinin günden güne nasıl eridiğini kayıt altına alır.

Sadan Hanım adlı bu film, dünyada, alzheimer ile ilgili yapılmış en önemli belgesellerden yola çıkarak gerçekleştirilmiş olup, tüm dünyadan yankı getirecek uzun metraj filmlerinden biri olmaya adaydır.

Eserde hastalığın ilerleyişi, özel bir insanın uzun yıllar boyunca 8 mm olarak kayda alınmış anıları ile birlikte verilmektedir.

Sadan Hanım belgeseli alzheimer hastalığı ile ilişkili bilimsel verilerle donanmış bir belgesel olmakla kalmayarak, Cumhuriyet'ten bu yana yaşanan önemli olayları Sadan Hanım'ın hatıraları, fotoğrafları ve 8 mm'lik filmleriyle anlatıp eski İstanbul, Washington ve Roma'dan enstantaneler vererek, çağımızın en sinsi hastalığının beyne verdiği zararın aşamalarını sergilemektedir.


Sığınak

Yönetmen: Cédric Jimenez / Oyuncular: Gilles Lellouche, François Civil, Karim Leklou, Adèle Exarchopoulos, Kenza Fortas, Cyril Lecomte, Michaël Abiteboul, Idir Azougli, Vincent Darmuzey, Jean-Yves Berteloot, Kaïs Amsis, Foued Nabba, Abdellah Khoulalene, Jacques Kounta, Haïdy Khalil, Adel Boutouil, Yassine Chouana, Mickael Sow, Sarah Chaumette, Pierre Lopez, Grégory Mandonato, The Grib's, Christophe Maratier, Fethi Boumali, Fabio Lucas, Laurent Donard, Julien Barousse, Céline Defay, José Heuzé, Xavier Alcan, Belkacem Kalai, Meleinda Elasfour, Ryad Amireche, Hannil Ghilas, Jesuthasan Antonythasan, Louis-Emmanuel Blanc, Sonia Buth, Anaïs Fabre, Sophie Garagnon, Jeanne Rosa, Gilbert Traïna / Süre: 105 dakika
 

 

Artık hiçbir kuralın olmadığı; ne polis ne siyasetçi ne de başka hiç kimsenin adım atmadığı bir bölge…


Netflix'in Aksiyon ve Macera kategorisinde bu hafta gösterime giren The Stronghold (BAC Nord) adlı bu filmde; adi suçlularla uğraşmaktan bıkan üç Marsilyalı polis, büyük bir uyuşturucu ağını çökertme şansı yakalar, ancak önemli bir muhbirin büyük talebi onları sınırları aşmaya zorlar.

Fransa'nın Marsilya şehrinde 2012 yılında suç hiç görülmediği kadar zirvededir.

Bu durum sadece halkı değil ayrıca üst makamları da giderek rahatsız etmeye başlamıştır.

Marsilya'da suçun doruk noktalarına ulaştığı böylesi bir dönemde yüksek makamlardan verilen bir emir ile bir araya getirilen bir polis ekibinin bu suç oranını düşürmek için verdikleri savaşı anlatan filmde, BAC Nord isminde polis teşkilatı bölgedeki suçla savaşmaları için görevlendirilir.

BAC Nord en başta kurallara göre suç ile savaşmaya çalışsa da sonunda gördükleri şiddet ve bitmek bilmeyen kötülük nedeni ile bir süre sonra tarzlarını değiştirirler.

Yüksek riskli bir bölgede kendilerine özgü yöntemlerini uygulamaya çalışan ekip, bazen çizgiyi geçer.

Böylelikle suçla savaşırken bir anda diğer suçlular gibi davranmaya başlayan ekip önceleri hafif bir şiddetle olsa da kısa sürede başlı başına bir suç halini almaya başlar.

Bu hayatın böyle geçeceğini zanneden BAC Nord ekibi hiç beklemedikleri bir anda oyunun tersine döndüğünü fark ettiklerinde, adaletin pençesinin onları da bulacağını anlarlar ve diğer suçlular gibi özellikle de görev başında işledikleri suçların bedelini ödemek zorunda oldukları gerçeğiyle yüzleşirler.


Sıra Dışı

Yönetmen: Christopher Landon / Oyuncular: Kathryn Newton, Vince Vaughn, Alan Ruck, Katie Finneran, Mitchell Hoog, Uriah Shelton, Misha Osherovich, Melissa Collazo, Kelly Lamor Wilson, Hannah Russell, Dana Drori, Celeste O'Connor, Charles Green, Patti Schellhaas, Deja Dee, Eeryn Falk Lubicich, Catherine Joyce Agan, Carter W. Glade, Jennifer Pierce Mathus, Dwayne 'Showtim3' Dyke Jr., Celeste Cid, Nicholas Stargel, Michele Manchester, Zack Shires, Emily Holder, Dane Davenport, Sarafina King, Dustin Lewis, Nick Arapoglou, Morgan Monroe, Magnus Diehl, Tim Johnson, Ezra Sexton, Dora Woodrum, Mario Vocol, Athena Akers, Bennett Tarr, Ashley Stepanek, Juleyka Roche Shaudry / Süre: 101 dakika
 

 

Lisenin acımasız gerçeğini konu alan zifiri karanlık bir korku komedisi…


Sinemalardan sonra beIN CONNECT ekranlarında bu hafta ilk kez izleyiciyle buluşacak olan; Happy Death Day serisinin yönetmeni Christopher Landon imzalı Freaky, kendi halinde lise hayatını sürdüren Millie ile kasabaya korku salan bir seri katilin birbirilerinin bedenlerinde uyanmasıyla gelişen olayları konu ediniyor.

On yedi yaşındaki Millie Kessler, Blissfield Lisesi'nin kana susamış koridorlarında ve popüler grubun acımasızlığında hayatta kalmaya çalışmaktadır.

Ama kasabanın kötülüğüyle nam salmış seri katili Butcher'ın en yeni hedefi haline geldiğinde lisedeki son yılı endişelerinin en önemsizi haline gelir.

Butcher'ın mistik antika hançeri Millie'yle birbirlerinin bedenlerinde uyanmalarına yol açar.

Millie, değişimin kalıcı olmaması ve sonsuza dek orta yaşlı manyağın bedeninde mahkûm kalmamak için yirmi dört saat içinde bedenine geri dönmesi gerektiğini öğrenir.

Tek sorun, artık Millie tüm şehrin hedefi haline gelmiş büyük bir psikopat gibi görünürken Buthcer da Millie gibi görünmektedir ve kan dökme arzusunu Mezunlar Partisi'ne taşımıştır.

Butcher, genç bir kızın bedeninde olmanın Mezunlar Partisi'ndeki küçük bir katliam eğlencesi için kusursuz bir kılıf olduğunu keşfederken, Millie de aşırı uyanık Nyla, mükemmel ötesi Joshua ve âşık olduğu Booker gibi birkaç arkadaşının yardımıyla zamana karşı yarışarak laneti geri çevirmeye çalışır.


Umut Mektupları

Yönetmen: Vusi Africa / Oyuncular: Aphiwe Mkefe, Luthulu Dlamini, Sibulele Gcilitshana / Süre: 75 dakika
 

 

Şafak vaktinde yazılan umut mektupları…


Kazandığı pek çok ödülün yanı sıra en son Durban Uluslararası Film Festivali'nde Sanatsal Cesaret Ödülü'nü kazanan ve TRT 2'nin Eylül Ayı Sinema Şöleni programı kapsamında ilk kez televizyon ekranlarında izleyiciyle buluşacak olan; 1976 apartheid Güney Afrika'sında geçen Letters of Hope adlı bu film, polis olmak isteyen ve babasının neden ona izin vermediğini anlayamayan on altı yaşındaki Jeremiah'ın hikayesini anlatıyor.

Jeremiah'ın babası yerel postacıdır ve oğlunun da onun izinden gitmesini bekler.

Babası öldürüldüğünde Jeremiah, babasının sürgündeki ve hapishanedeki özgürlük savaşçılarından mektuplar dağıtan gizli bir kurye servisi işlettiğini keşfeder.

Acaba bu keşif sonrasında Jeremiah babasının bıraktığı yerden, ailelere umut mektupları teslim etmek için adım atacak mı?

 

Flashback

Vakti zamanında kimi festivallerde, kimi sinemalarda kimi de ev videosu ve televizyon ekranlarında seyirciyle buluşan ama şimdi hem çevrim içi platformlarda hem de televizyon kanallarında bu hafta yeniden gösterime girecek olan 2021 öncesinde çekilmiş diğer filmleri sizin için derledim.


beIN CONNECT

Türkiye'nin ödemeli televizyon sistemi Digitürk'ün izleyicilerine diledikleri zaman diledikleri içeriklere ulaşma imkânı sağlayan dijital içerik platformu beIN CONNECT'in zengin kütüphanesinde eylül ayının bu üçüncü haftasında öne çıkan filmler şöyle;
85 Yazı (Été 85 / Summer of 85, 2020)

  • Anomalisa (2015)
  • D Tipi Aşk (Love Type D, 2019)
  • Kedi (2016)
  • Ne Zaman İstersen (Come As You Are, 2019)
  • Pinokyo (Pinocchio, 2002)
  • Sibirya (Siberia, 2019)
  • Şifre Çözücü (Cypher, 2002)


MUBI

Sinemanın her türlü form ve büyüklükteki ekranda izlenmesi gerektiğine inanan ve 10 milyondan fazla sinemaseveri aynı çatı altında buluşturan MUBI'nin dünyanın her yerinden en yeni yönetmenlerden en çok ödül kazananlara uzanan zengin programı yepyeni içeriklerle eylül ayının bu üçüncü haftasında izleyiciyle buluşmaya devam ediyor.

Uzman ekiplerin festivalleri tarayarak bulup çıkardıkları birbirinden güzel, heyecanlı ve orijinal filmlerle hazırladıkları; özel kuşakları, yönetmen retrospektifleri, önde gelen film festivallerinden gösterimlerin yer aldığı yapımlar arasında bu hafta öne çıkan filmler şöyle;

  • Altına Hücum (The Gold Rush, 1925)
  • Aman Doktor (Djam / Journey From Greece, 2017)
  • Büyükanne (The Grandmother, 1970)
  • İnsanları Seyreden Güvercin (En duva satt på en gren och funderade på tillvaron / A Pigeon Sat on a Branch Reflecting on Existence, 2014)
  • Merkez Garı (Bab el hadid, 1958)
  • Sürü (1979)


Netflix

190'dan fazla ülkede 209 milyonu aşkın ücretli kullanıcının farklı türlerde ve dillerde diziler, belgeseller ve sinema filmleri izlediği, dünyanın eğlence odaklı lider yayın hizmeti sunan Netflix'in eylül ayının bu üçüncü haftasında kütüphanesine eklediği filmler şöyle;

  • Büyükler (Grown Ups, 2010)
  • Cennet Tepeleri (Paradise Hills, 2019)
  • Çürük Elma (Black and Blue, 2019)
  • Elveda (The Farewell, 2019)
  • Güneş Sistemi: Evrenin Sırları (Solar System: The Secrets of the Universe, 2014)
  • İkizler Projesi (Gemini Man, 2019)
  • Justin Bieber: Bu Benim Dünyam (Justin Bieber: This Is My World, 2011)
  • Karanlıktan Gelen (Dark Skies, 2013)
  • Papillon (2017)
  • Spandex Sapiens (2015)


Tivibu

Tivibu, pandemiden dolayı sinemada gösterime girememiş macera, aksiyon ve eğlence dolu en yeni filmleri ekranlara getirmeye devam ediyor.
Türkiye'nin dijital dönüşümüne liderlik eden Türk Telekom'un dijital televizyon platformu Tivibu'nun izleyicisine sunduğu komediden aksiyona, bilimkurgudan festival filmlerine uzanan geniş seçkisinde eylül ayının bu üçüncü haftasında öne çıkan filmler şöyle;

  • Adalet Birliği Ölümcül Beşliye Karşı (Justice League vs. the Fatal Five, 2019)
  • Batman: Ninja Kaplumbağalar (Batman vs. Teenage Mutant Ninja Turtles, 2019)
  • Batman: ŞŞŞŞ! (Batman: Hush, 2019)
  • Çete (El Clan / The Clan, 2015)
  • Denizden Gelen (2010)
  • Düş Kapanı (Dreamcatcher, 2003)
  • İlk Aşk (2006)
  • Rocketman (2019)
  • Steven Universe Filmi (Steven Universe: The Movie, 2019)
  • Toz Ruhu (2014)


TRT 1 & TRT 2

Diziler, belgeseller, çizgi filmler ve özel gösterimlerle dolu yayın kuşağıyla seyircisine ulaşan TRT'nin en çok izlenen kültür sanat kanalları izleyenlerine sinema şöleni yaşatmaya devam ediyor.

Her akşam ödüllü ve prestijli filmleri sinemaseverlerle buluşturan ve birbirinden değerli yapımları ekrana getiren TRT 1 ve TRT 2'nin eylül ayının bu üçüncü haftasında yayın kuşağında öne çıkan filmler şöyle;

  • Bal Ülkesi (Honeyland, 2019)
  • Biz Bir Dolaşalım (2016)
  • Bozkır (2019)
  • Dinazor Adası (Dinosaur Island, 2014)
  • Gizli Ajan (Secret Agent, 1936)
  • Hayal Bandosu (Bandar Band, 2020)
  • Hayata Çalım At (Looking for Eric, 2009)
  • Marie Curie (Marie Curie: The Courage of Knowledge, 2016)
  • Misafir (2016)
  • Son Üç Gün (3 Days to Kill, 2014)
  • Vadiler Aslanı (The Proud Rebel, 1958)


Festival ajandası

Adana Altın Koza Film Festivali

Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Zeydan Karalar'ın başkanlığında düzenlenen 28'inci Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali başladı.
 


Başkan Zeydan Karalar, Festival Yürütme Kurulu Başkanı Menderes Samancılar ve Festival Yürütme Kurulu Üyesi Nebil Özgentürk, Atatürk Parkı'ndaki Atatürk Anıtı'na çelenk koydu.

Aynı gün festivalin açılış gecesinde "Orhan Kemal Emek Ödülleri'" sahiplerine takdim edildi.
 


Ödülünü Adana Valisi Süleyman Elban'dan alan Sevin Okyay bir süre önce hayatını kaybeden Festival Direktörü Kadir Beycioğlu'yla son konuşmasını aktarırken, duygularını "Kadir Beycioğlu'nu saygıyla anıyorum. Çok özleyeceğiz. Hiçbir zaman unutmayacağım. Kadir telefon etmişti ödül için ilk. Hep burada olacağına inanıyorum. Ruhu burada olacak. Kadir hep bizimle olsun." diyerek dile getirdi.


"Ödülü onu sevenler olarak biz alıyoruz…"

Orhan Kemal Emek Ödülü'nün bir diğer sahibi Ertunç Şenkay rahatsızlığı dolayısıyla törene katılamadı.

Şenkay adına ödülü, uzun yıllar birlikte çalıştığı can dostları Festival Yürütme Kurulu Başkanı Menderes Samancılar ve Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması Jüri Üyesi Güven Kıraç, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Zeydan Karalar'dan aldı.

Menderes Samancılar düşüncelerini şöyle dile getirdi:

Ertunç Şenkay'ın ciddi sağlık problemleri var ve tedavi görüyor. Dileğimiz bir an önce iyileşmesi. Ödülü benim almamı rica etti. Beni sevenler alsın, dedi. Gerçekten kameranın arkasında bir cambaz nasıl çalışır, öyle çalışırdı. İşine aşık biri. Orhan Kemal'i ne kadar çok sevdiğini biliyorum. 72. Koğuş filmini ne şartlarda çektiğini bilirim. Böyle bir dostla uzun bir yolculuk yapmanın gururunu yaşıyorum. En yakın zamanda aramıza dönmesini diliyorum.
 


Güven Kıraç ise "Çok uzun zaman geçirdim Ertunç Abi ile. Bir sihirbaz kendisi. Geceyi gündüze çevirirdi. Selamlar ve sevgiler buradan dostumuza. Posta güvercini olarak ödülünü taşıyacağız. Ferhan Şensoy ve Kadir Beycioğlu'nu saygıyla anıyorum" dedi.


"Sinema insanı bencillikten uzaklaştırıp, güzel işler için umutlandırır…"

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Mersin Belediye Başkanı'nın ve ilçe belediye başkanlarının katıldığı törende yaptığı konuşmada sinema sanatının insan üzerindeki etkisine değindi.
 


Başkan Zeydan Karalar, "Değerli yazar Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam romanında sinemadan çıkmış insanı ne güzel tanımlar: 'Gördüğü film ona bir şeyler yapmış, salt çıkarını düşünen kişi değil insanlarla barışık, büyük işler başaracağı umudunu verir.' Bu duyguyu ilk kez 1970'lerin Adana'sından hatırlıyorum. Hemşerimiz Yılmaz Güney'in Umut filminde yaşadım. İçim paramparça, gözlerim dolu ama bir yandan da içim umut dolu, filmin sonuna rağmen. O umut acaba dünyadaki yoksulluğu, eşitsizliği değiştirebilmek için bir şeyler yapabilir miyim umuduydu. Bu umudu hiç yitirmedim. Çünkü iyi film insanda bu duyguları var eder ve yaşatır. Kültür ve sanat, barış, aydınlık ve uygarlık demektir." dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün sanat ve sinema ile ilgili sözlerine de değinen Başkan Zeydan Karalar, "Çağdaş insan için vazgeçilmez bir unsur olan sanatın önemini Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk defalarca dile getirmiştir. 'Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir' diyerek ne kadar önemli olduğuna vurgu yapmıştır. Ayrıca sinemanın insanlar ve dünya barışı üzerindeki etkiyi bir başka deyişle şöyle dile getirmiştir: 'Sinema öyle bir keşiftir ki, bir gün gelecek barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok, dünya medeniyetinin veçhesini değiştireceği görülecektir. Sinema, dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanların birbirlerini sevmelerini, tanımalarını temin edecektir. Sinema, insanlar arasındaki görüş, düşünüş farklarını silecek, insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır. Sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.'" dedi.


Film gösterimleri kentin dört bir yanında yapılıyor

Adana'nın eşsiz doğal güzelliklerinin, gastronomi zenginliğinin, derin tarihinin yanında, kültür ve sanat alanında bağrından çıkardığı çok sayıda evrensel değeriyle de sadece ülkemizin değil, dünyanın önemli şehirlerinden biri olduğunu belirten Başkan Zeydan Karalar "Sinema ve sinemaya ilham veren, edebiyat alanında çok önemli isimler yetiştirmiş bir şehir olan Adana'mız, Türk sineması için vazgeçilmez bir coğrafya olma özelliğini geçmişten günümüze gururla taşıyor." diyerek konuşmasına devam etti.

Başkan Zeydan Karalar sözlerini noktalarken; "Dolayısıyla böyle önemli bir sanat dalına Adana'mızın katkısı ve önemi aşikardır. Ülkemizde çekilen filmlere konu, mekân ve insan kaynağı ile hem ev sahipliği yapan hem de film endüstrisinin ülkemizdeki gelişiminde tarihten günümüze söz sahibi olmuş ve inanılmaz katkıları olmuştur. Bu eşsiz envanterin gelecek nesillere taşınmasında Altın Koza Film Festivali'mizin katkılarını biliyoruz. Ara vermeden festivalimizi düzenlemeye de devam edip Türk sinemasının güçlenmesi için harcadığımız çabayı sürdürmenin arzusundayız. 1900 yıllarının başlarında ilk film gösterimleri olan kentimizde, ilk günkü heyecanla bu yıl film gösterimlerimizi sokaklara taşıdık. Film gösterimlerini mahallelere, ilçelere yani halkımızın ayağına taşıdık. Bu yıl festivalimizin teması 'doğa'. Ülkemizde ve tüm dünyada yaşanan yangın ve sel felaketleri ortada. İnsanlık olarak doğaya haşin davranmanın bedelini ödemeye başladık. O yüzden festivalimizin temasını doğa olarak belirledik. İklim değişikliği ile mücadelede hepimize önemli görevler düştüğünü naçizane hatırlatmak isterim." dedi.

Başkan Zeydan Karalar konuşmasının son bölümünde hayatını kaybeden Cüneyt Cebenoyan, Prof. Dr. Kadir Beycioğlu ve Ferhan Şensoy'u saygı ve rahmetle andığını belirtti.

Adana Valisi Süleyman Elban da "Sevin Okyay gibi bir değere ödül vermek, hayatımda yaşayacağım en büyük onurlardan birisi. Adana Altın Koza Film Festivali'nin kentin ve ülkenin sanat hayatına çok ciddi katkılar yapmasını diliyorum." dedi.


"Sanat insanın yarasını tedavi eder, coşkusunu artırır…"

Festival Yürütme Kurulu Başkanı Menderes Samancılar "Niyetimiz şiir gibi bir festival yapmak. Pandemi ve doğal afetler sebebiyle yüreğimizin bir tarafı hüzünlü. Ama inanıyoruz ki sanat insanların yarasını da tedavi eder coşkusunu da arttırır. Yakın zamanda kaybettiğimiz altın kalpli direktörümüz Kadir Beycioğlu'nun acısı içimizde hala çok taze. Biz acılarımızın üstüne coşkuyu da yerleştireceğiz. Kardeşimiz de böyle isterdi." dedi.


Bir hafta boyunca sinema

Festival Yürütme Kurulu Üyesi Nebil Özgentürk de "Zeydan Karalar başkana çok teşekkür ederiz. Altın Koza, çocukluğumun festivali. Burası Yaşar Kemal'in, Orhan Kemal'in, Yılmaz Güney'in kenti. Sinema bir şenliktir, sinema hayattır. Kaybettiklerimize selam olsun. Ferhan Şensoy'u, Kadir Beycioğlu'nu anacağız. Bir hafta boyunca sinema konuşacak Adana. Gökyüzüne selam göndereceğiz kaybettiklerimiz için…" diye konuştu.
 


Nebil Özgentürk ayrıca Adana'da geçen yıllarına değinerek, "Hazırladığım bütün belgeseller Adana ve Altın Koza Film Festivali'ne feda olsun. Zeydan Başkan, festivalde işi; sinemayı iyi bildiğine inandığı bizlere teslim ederek, sanata ve sanatçıya verdiği önemi, saygıyı gösterdi. Bizleri çalışmalarımızda özgür bıraktı. Yılmaz Güney'e ve bütün sinemacılara layık bir festival yapmak istiyoruz" dedi.

Jüri Başkanı Tilbe Saran ise; "Çok heyecanlı bir görev jüride olmak. Özlediğimiz bir şey festival havası. Uzun zamandır pandemi nedeniyle o büyülü dünyalara birlikte dalmayı o kadar özledik ki. Sizlere çok neşeli, harika bir festival diliyorum." diyerek sözlerini noktaladı.
Tören, Birsen Tezer'in verdiği konserle sona erdi.


Altın Koza heyecanı

Bu yıl 13-19 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali zengin bir programla sinemaseverin karşısındaydı.

Ülkemizde yaşanan yangın ve sel felaketlerine neden olan doğa katliamına son vermek, çevreye ve doğaya karşı daha duyarlı olmak adına festival bu yıl "Doğa" temasıyla sinemaseverleri bir araya getirdi.

Geleneksel yarışma bölümleri olan Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Uluslararası Kısa Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ve Adana Kısa Film Yarışması ile festivalde; gün boyu devam eden film gösterimleri, Seyhan Nehri üzerinde gondolda açık hava film gösterimleri, başta Karataş, Ceyhan ve Kozan olmak üzere çok sayıda ilçede gezici sinema etkinlikleri ve yazlık sinemalarda film gösterimleri ile festival coşkusu tüm şehre yayıldı.

Adana'da Sinema Mirası ve Sinema Sektörü ve Adana Sinema Tarihinin ve Seyir Deneyiminin Somut Olmayan Kültürel Miras Bağlamında Değerlendirilmesi çalıştayları; Sinemada Yaşar Kemal ve Hasan Saltık söyleşileri; Çukurova'dan Beyaz Perdeye Film Afişleri, Dünden Bugüne Adana Sinemaları ve Adana'da Sinemaya Gitmek ve Adana Sinema Tarihi sergilerinin yanı sıra Işıl Özgentürk moderatörlüğünde gerçekleşen Kısa Film Atölyesi de sinemaseverlerin dopdolu bir hafta yaşamasını sağladı.


Dünya sineması Altın Koza'da

28. Adana Altın Koza Film Festivali Dünya Sineması bölümünde bu yıl Berlin, Cannes ve Venedik film festivallerinde yarışmış iddialı ve seçkin 10 film yer aldı.
 


Günümüz sinemasının büyük ustalarının imzasını taşıyan filmlerin ağırlıkta bulunduğu seçkideki altı filmin Türkiye prömiyeri Adana'da yapıldı.

Bunlardan ilki, "Bir Ayrılık" ve "Satıcı" filmleriyle Yabancı Dilde En İyi Film dalında iki Oscar kazanan, yönetmen sinemasının en güçlü yönünü ortaya çıkaran ve her trajedide gördüğü ahlaki çelişkiyi sergileyen İranlı üstat Aşgar Farhadi'nin 2021 Cannes Film Festivali'nde Jüri Büyük Ödülü'nü kazanan yeni filmi Kahraman (Ghahreman); borçlarını ödeyemeyen bir suçlu tesadüfen bulduğu altınlarla ne yapar sorusundan hareket ederek borçlarını kapatmak ile bulduğunu sahibine iade ederek kahraman olmanın dayanılmaz cazibesi arasında kalan karakterlerinin ahlaki bir çıkmazda debelenmesini anlatıyor ve kriz karşısında verdiğimiz tepkilerle insanlık hallerimizi irdeliyor.

Bu çelişkiler üzerinden tansiyonu alabildiğine yükselttiğini bildiğimiz bir başka usta olan Paul Schader'ın merakla beklenen, kefaret kadar bağışlamanın da önemli olduğunu anlatan Kumarbaz (Card Counter) adlı filmi de Adana Altın Koza Film Festivali Türkiye prömiyerleri arasındaydı.

Altın Palmiye sahibi Taylandlı usta yönetmen Apichatpong Weerasethakul'ün izleyicilerine klişe deyimle 'anlatılmaz yaşanır' denebilecek benzersiz bir sinema deneyimi vadettiği, Cannes'dan bu yıl da Jüri Ödülü ile döndüğü Memoria adlı filmde; ünlü oyuncu Tilda Swinton'ın canlandırdığı bir İskoç kadının, Kolombiya'daki farklı mekânlarda duyduğu seslerin izinden gitmeye karar vermesiyle başlıyor her şey. Önce bu sesleri izleyici gibi dünya gözüyle anlamlandırmaya çalışsa da doğadan ve dolayısıyla ortak hafızadan kopuk, bütünü parçalara ayırarak kavramaya çalışmanın nafile çabasını idrak ediyor.

François Ozon'un şahane bir oyuncu kadrosuyla çekimlerini gerçekleştirdiği, babalarının felç geçirdiğini öğrenen iki kız kardeşin yaşadığı sorunları ve trajediyi katlanılabilir kılan bir mizahla ele aldığı Her Şey Yolunda (Tout s'est bien passé) adlı film; aileye dair karmaşık ve mutsuz ilişkileri, ölüm kalım meselelerini ve gündelik işlerin hesabını incelikli bir şekilde izleyiciye aktarıyor.

Olgunluk dönemindeki güzel Sophie Marceau, ölüm döşeğindeki baba rolünde deneyimli André Dussollier, mutsuz anne olarak göz kamaştırıcı Charlotte Rampling, İsviçreli kadın rolünde efsanevi Hanna Schygulla öne çıkıyor.

Rus sinemasının genç yeteneklerinden Aleksey German Jr. ifade özgürlüğüne dair karanlık mevzuları kara mizahla anlattığı Ev Hapsi (Deli) adlı filmde; bir üniversite profesörünün belediye başkanını yolsuzlukla suçlamasıyla başlayan olaylar, resmi makamların tepkisiyle büyüyor; film günümüzde aydın ve sanatçıların iktidarla bitmeyen imtihanına bir örnek teşkil ediyor.

Bir apartman dairesi içinde geçen film, özür dilemesi için baskı yapan ailesi ve dostlarına direnirken prensiplerini savunmaya çalışan profesörün izleyiciye hiç de uzak olmayan sıkışık hallerini sergiliyor.
 


Altın Koza'nın Türkiye prömiyerlerinden biri de İsrailli yönetmen Nadav Lapid'in imzasının taşıyan, bu yıl Cannes'da Jüri Ödülü kazanan Ahid'in Dizi (Ha'berech).

Lapid, her zaman olduğundan daha isyankâr ve öfkeli bir ruh halini yansıttığı filminde, ülkesindeki yaratıcı özgürlüğün sınırlarını tespit ediyor.

Kızların belirli bir yaştan sonra saçlarını erkek çocuğu gibi kestikleri, ancak kendi aralarında kadın elbiseleri giyebildikleri ve tehlike anında kazdıkları yere sakladıkları Meksika dağlarındaki bir yerleşim bölgesini kadrajına alan belgesel yönetmeni Tatiana Huezo'nun bu yıl Cannes'da büyük övgü toplayan ilk uzun metrajlı filmi Yangın Gecesi (Noche de fuego) de festivalin Dünya Sineması programında yer alan filmlerdendi.

Cannes Film Festivali Belirli Bir Bakış bölümünün büyük ödülünü kazanarak, Kafkasya sinemasının son yıllardaki tırmanışına bir kez daha dikkat çeken Yumrukları Gevşetmek (Razzhimaya Kulaki) de Altın Koza'nın kaçırılmayacak filmleri arasındaydı.

Kuzey Osetya'daki isli puslu bir sanayi kasabasında geçen filmde yetenekli yönetmen Kira Kovalenko, ataerkil düzenden kaçmaya çalışan bir genç kızın çırpınışlarını gereksiz duygusal çalkantılara girmeden mesafeli bir incelikle aktarıyor.

Bu yıl Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı için yarışan, hatırlamanın doğası ve kişisel tarih üzerine duygusal olduğu kadar ufuk açıcı bir deneyim sunan, Joana Hadjithomas ve Khalil Joreige'nin yönetmenliğini üstlendiği Hafıza Kutusu (Memory Box) adlı film ise 1980'lerde Beyrut'ta bir arkadaşa emanet edilen kutunun günümüz Montreal'ine ulaşmasıyla başlıyor, Beyrut iç savaşı döneminden günceler, kaset ve fotoğraflar eşliğinde seyirciyi de bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.

Altın Koza okul çağındaki izleyicileri de unutmadı ve Japon canlandırma sinemasının büyük ustası Hayao Miyazaki'den bayrağı devralan Gozo Miyazaki'nin Earwig'in Sihirli Şarkısı (Âya to majo) adlı filmine programın Türkiye prömiyerleri arasında yer verdi.


Türkiye'de ilk kez Altın Koza'da

Yapımcılığını Hasan Adalı'nın, yönetmenliğini İlker Savaşkurt'un üstlendiği, dünya prömiyerini 16. Harlem Uluslararası Film Festivali'nde yapan ve festivalden En İyi Yabancı Film ödülüyle dönen Akis (Reflection), Türkiye'deki ilk gösterimini Adana'da Altın Koza Film Festivali'nde gerçekleştirdi.
 


İstanbul'un turistik açıdan popüler noktalarından birinde yer alan bir otelde geçen fantezi türündeki film, aynı otelde bir araya gelen farklı milletlerden insanların hikâyesini anlatıyor.

Mehmet Kala'nın 2012 yılında kaleme aldığı bir tiyatro oyunundan Savaşkurt'un uyarladığı, senaryosuna yine Kala'nın imza attığı Akis'te Selçuk Yöntem, Taro Emir Tekin, Yasemin Szawlowski, Ali Süreyya Tuncer, İbrahim Aköz ve Elit Andaç Çam ile birlikte Avrupalı aktörler rol alıyor.

İnsanoğlunu temsilen, farklı milletlerden karakterlerin bir otelde buluştuğu, Türkiye'de geçmesine rağmen evrensel bir üsluba ve konuya sahip olduğu için İngilizce olarak çekilen Akis, hikâyesiyle yerelden evrensele doğru geçit kuruyor.

Alt metinde yedi ölümcül günaha göndermeler yapan fantezi türündeki filmin başkarakteri Aziz Sodom, söyledikleri yalanlar ve yarattıkları kandırmalarla bir noktada yüzleşmek zorunda kalan insanlar için ayna görevi görürken, filmdeki diğer karakterlere adeta erken bir kıyamet yaşatıyor.


Antalya Altın Portakal Film Festivali

Türkiye'nin en eski ve en uzun soluklu film festivali olan 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali'ne TRT ortak yapımı ve TRT destekli filmler damgasını vuracak.

TRT ortak yapımı "İki Şafak Arasında" ve TRT destekli "Birlikte Öleceğiz" filmleri Altın Portakal için yarışırken, Antalya Film Forum'un Work In Progress bölümünde ise TRT ortak yapımı "Klondike", "Bars" ve "Bir Tutam Karanfil" adlı üç proje yer alacak.


"İki Şafak Arasında" Altın Portakal için yarışıyor

Yönetmen Selman Nacar'ın ilk uzun metraj filmi TRT ortak yapımı İki Şafak Arasında, Behlül Dal En İyi İlk Film Ödülü için yarışıyor.

Başrollerinde Mücahit Koçak, Nezaket Erden, Burcu Gölgedar, Ünal Silver ve Bedir Bedir gibi isimlerin yer aldığı film, geçirdiği iş kazasında vicdani bir hesaplaşmaya giden bir adamın hikayesini konu alıyor.


"Birlikte Öleceğiz" filmi Ulusal Uzun Metrajlı Film Yarışması'nda

Yönetmenliğini ve senaristliğini Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu'nun üstlendiği TRT Ön Alım Ödülü sahibi Birlikte Öleceğiz, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'na seçildi.

Başrolünde Su Kutlu'nun yer aldığı film, Mazhar ve Ece'nin tutkulu ve yıkıcı aşk hikayesini anlatıyor.


TRT ortak yapımı üç proje Kurmaca Work In Progress Platformu'nda yarışıyor

Yeni projelerin hayata geçirilmesine fon ve network desteği sağlayan Antalya Film Forum'un Kurmaca Work in Progress Platformu'nda TRT ortak yapımı Klondike, Bars ve Bir Tutam Karanfil projeleri seçildi.

Yönetmenliğini Maryna Er Gorbach'ın Türkiye ortak yapımcılığını ise Mehmet Bahadır Er'in üstlendiği Klondike, 2020'de gerçekleştirilen TRT 12 Punto'da TRT Uluslararası Ortak Yapım Ödülü kazanmıştı.

Film, kendisini Ukrayna'nın Donetsk/Hrabove köyü yakınlarındaki uçak kazası felaketinin merkezinde bulan bir ailenin hikayesini anlatıyor.
Alara Hamamcıoğlu, Sinan Kesova ve Arda Çiltepe'nin yapımcılığını, Orçun Köksal'ın yönetmenliğini üstlendiği TRT ortak yapımı Bars filmi de izleyiciyi içsel bir yolculuğa çıkarıyor.

Soyu tükendiği düşünülen Anadolu parsının peşinde Anadolu'da bir yolculuğa çıkan iki zooloğun hikayesine odaklanan film, Veysel ve Emre'nin kendileriyle yüzleşebilmelerinin peşine düşüyor.

Senaryosunu Bekir Bülbül ve Büşra Bülbül'ün yazdığı, Bekir Bülbül'ün yönetmenliğini, Halil Kardaş'ın ise yapımcılığını üstlendiği TRT ortak yapımı Bir Tutam Karanfil filmi ise, yaşlı bir mülteci olan Musa ile küçük torunu Halime'nin hayatını anlatıyor.
Yolculukları boyunca hayata tutunma çabaları, aralarındaki buzun zamanla erimesine neden olacak ve birbirlerine daha sıkı bağlanmalarını sağlayacaktır.


Antalya Film Forum Projeleri Açıklandı

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla Antalya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde 2-9 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin ortak yapım marketi ve proje geliştirme platformu Antalya Film Forum bu yıl sekizinci kez düzenleniyor.

4-6 Ekim tarihleri arasında tüm etkinliklerin çevrim içi gerçekleşeceği Forum'un Uzun Metraj Kurmaca ve Belgesel Work in Progress Platformu ile Dizi/Kısa Dizi Pitching Platformu projeleri belli oldu.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek'in yaptığı yazılı açıklamaya göre; 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin Türkiye film endüstrisinin gelişimini desteklemeyi amaçlayan, ana veya ortak yapımcısı Türkiye'den olan projelere açık Antalya Film Forum Bölümü'nde, değerli jüri üyelerinin değerlendirmeleri sonucu Kurmaca Work in Progress Platformu'nda bir proje 80 bin TL, bir proje de 40 bin TL; Belgesel Work in Progress kategorisinde iki proje toplam 60 bin TL değerinde ödül kazanacak, Dizi/Kısa Dizi Pitching Platformu'nda ise ödül BluTV tarafından verilecek.


Kurmaca Work in Progress Platformu'nda beş proje yarışacak!

Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde yeni projelerin hayata geçirilmesine fon ve network desteği sağlayan Antalya Film Forum'un Kurmaca Work in Progress Platformu'na bu yıl 16 proje başvurdu.
 


Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik, Selanik Film Festivali-Balkan Survey bölümü direktörü Dimitris Kerkinos ve uluslararası satış şirketi Alpha Violet satın alma ve satış sorumlusu Keiko Funato'dan oluşan seçici kurul beş projeyi bu bölüme seçti.

Bu projeler; Alara Hamamcıoğlu, Sinan Kesova ve Arda Çiltepe'nin yapımcılığını, Orçun Köksal'ın yönetmenliğini üstlendiği "Bars"; Halil Kardaş'ın yapımcısı olduğu, Bekir Bülbül'ün yönettiği "Bir Tutam Karanfil"; Mehmet Bahadır Er, Sviatoslav Bulakovskyi ve Maryna Er Gorbach'ın yapımcılığında Maryna Er Gorbach yönetmenliğinde çekilen "Klondike"; yapımcılığını Evren Yıldırım ile üstlenen Murat Düzgünoğlu'nun aynı zamanda yönettiği "Köpekle Kurt Arasında" ve yapımcılığını Betül Sezgin, Giovanna Ribes ve Christo Bakalov'un, yönetmenliğini Çiğdem Sezgin'in üstlendiği "Suna".

Kurmaca Work in Progress ana jürisi; iki projeye toplam 120 bin TL değerinde para ödülü verecek.

Bu bölümde ayrıca Başka Sinema Dağıtım ve Promosyon Ödülü ve Creative Productions Renk Düzenleme Ödülü verilecek.


Belgesel Work in Progress Platformu'nda beş proje yarışacak!

Aralarında Berlin Film Festivali'nden Altın Ayı ödüllü Dokunma Bana'nın da bulunduğu filmlerin yapımcısı ve Balkan Documentary Center yöneticisi Martichka Bozhilova, dünyaca ünlü belgesellerin satış ve dağıtımını yapan Cinephil'den Olivier Tournoud ile yönetmen, yapımcı ve danışman Zeynep Güzel'den oluşan seçici kurul 22 projenin başvurduğu Belgesel Work in Progress Platformu'na beş proje seçti.
 


Eylem Kaftan'ın yönettiği ve yapımcılığını Lynette Fortune ile paylaştığı "Bir Gün, 365 Saat"; Mümin Barış'ın yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlendiği "Bir Parça Memleket"; Pınar Fontini'nin yönetmeni ve yapımcısı olduğu "Filmin Adı Ne?"; yönetmenliğini Gürcan Keltek'in yaptığı ve yapımcılığını Marc van Goethem ve Arda Çiltepe ile paylaştığı "Horde"; yönetmenliğini Efe Öztezdoğan ve İpek Kent'in, yapımcılığını Aslıhan Altuğ ve Haluk Koçak'ın üstlendiği "Road To Tokyo" bu bölümde yarışacak yapımlar olarak belirlendi.

Çekimlerinde sona gelinen ya da post prodüksiyon aşamasındaki belgesel projelerin desteklendiği Belgesel Work in Progress ana jürisi; iki projeye toplam 60 bin TL değerinde para ödülü verecek.

Bir projeye Postbıyık Post Production tarafından Ses Post Prodüksiyon Ödülü sunulacak, bir projeye Film Standartları Renk Düzenleme Ödülü ve ayrıca bir projeye de Başka Sinema Dağıtım Ödülü verilecek.


Dizi/Kısa Dizi Pitching Platformu'nda beş proje yarışacak!

Dizilerin endüstrideki rolünün ve öneminin artışı nedeniyle geçen yıl programa alınan Dizi/Kısa Dizi Pitching Platformu'na bu yıl yapılan 21 başvuru arasından beş proje seçildi.

Ödüllü film ve dizi yapımcısı C. Aslı Filiz, ARTE ve ZDF film departmanları eski yöneticisi ve yapımcı Meinholf Zurhorst ve BluTV içerik satın alma sorumlusu Şehnaz Uğur'dan oluşan seçici kurul; yaratıcılığı ve yönetmenliği İsmail Özgür Balamir'e, yapımcılığı Can Aygör'e ait "Bar İşleri"; yaratıcı ve yapımcılığı Sedat Tanrıkolu'na, yönetmenliği Salih Toprak'a ait "Barbar"; Aslıhan Altuğ, Büke Akşehirli ve Yiğit Hepsev'in yaratıcısı, Aslıhan Aktuğ ve Büke Akşehirli'nin aynı zamanda yapımcısı olduğu, Yiğit Hepsev'in yönettiği "Dünyalılar"; yaratıcılığı Ali Ufuk'a, yönetmenliği Ceren Arslan'a, yapımcılığı Rıfat Erkek'e ait "Eşik" ve Ahmet İlker Coşkun'un yaratıcılığını Deniz Bayraktaroğlu ile paylaştığı ve aynı zamanda yönettiği, yapımcılığını Hazal Özeren'in üstlendiği "Yanlış Kararlar Merkezi" adlı projeleri seçti.

Bu yıl Dizi/Kısa Dizi Pitching Platformu'nda, jüri değerlendirmeleri sonucunda seçilen bir projeye BluTV, 35 bin TL değerinde para ödülü verecek.

Ayrıca bir projeye Color Up tarafından Renk Düzenleme Ödülü, bir projeye de Daire Creative tarafından Sunum Dosyası Tasarım Ödülü takdim edilecek.


Antalya Film Forum Ödülleri 6 Ekim'de düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak!

Antalya Film Forum'un direktörlüğünü Müge Özen ve Pınar Evrenosoğlu uluslararası danışmanlığını Katriel Schory, Kristina Trapp ve Simone Baumann üstleniyor.

Antalya Film Forum'un, Uzun Metraj Kurmaca Pitching Platformu'na ve Antalya'yı bir film platosuna dönüştürmeyi amaçlayan Sümer Tilmaç Antalya Film Destek Fonu'na seçilen projeler ve platform jürileri önümüzdeki günlerde açıklanacak.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek'in başkanlığını yaptığı 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin idari direktörlüğünü Cansel Tuncer, yönetmenliğini Ahmet Boyacıoğlu üstlenirken, sanat yönetmenliğini Başak Emre yürütecek.


Güzel Ordu 5. Kısa Film Yarışması

Güzel Ordu 5. Kısa Film Yarışması başvurusu için son günler!

Güzel Ordu Kültür ve Sanat Derneği'nin düzenlediği GOKISAFİLMFEST 2021 yılı kısa film yarışması için başvurular 19 Eylül tarihine kadar kabul edilecek.

GOKISAFİLMFEST 2021 yılı Kısa film Yarışması başvuruları 01 Haziran 2021 de başlamıştı.

Festivalin resmi internet sitesinden başvuruların kabul edileceği festival bütün kısa filmcileri 19 Eylül 2021 tarihine kadar başvuru yapmaya davet ediyor.

Yarışmada finale kalan filmler ise 30 Eylül 2021 tarihinden açıklanacak.


Bu yıl 5'incisi düzenlenecek 'GOKISAFİLMFEST'te 2021 yılının yarışma konusu ''DALGA''

Yapılan her şey kendi dalgasını oluşturur, Güzel Ordu 5. Kısa Film Yarışması; suyun yüzeyine atılan minik bir taşın oluşturduğu dairesel dalgalar gibi, hayattaki küçük dokunuşların pozitif etkisini ileriye taşımak için, oluşturulan ve oluşturan dalgalara, sanat aracılığıyla farkındalık sağlamaya ve sinema yoluyla odaklanmaya davet ediyor.


'GOKISAFİLMFEST' 22-23-24 Ekim 2021'de Ordu'da gerçekleşecek

22-23-24 Ekim 2021 tarihlerinde Ordu'da gerçekleşecek festivalde yarışmanın yanı sıra film gösterimleri, söyleşiler, atölyeler ve konserlerde sinemasever izleyicilerle buluşacak.

GOKISAFİLMFEST yönetim ekibinde; Tevfik Serdar Köksal (Başkan), Uğurcan Ataoğlu (Kurumsal İletişim Direktörü), Mine Alpar (Festival Direktörü), Zeynep Atakan (Danışman) yer alıyor.

Festivalin 2021 yılı Seçici Kurulu ise Ömür Atay (Yönetmen, Senarist), Müge Turalı (Yapımcı), Ayris Alptekin (Kurgucu), Zeynep Arısoy (Yönetmen), Selim Atakan (Müzisyen), Levent Erden (Akademisyen) ve Özge Özacar (Oyuncu) olarak belirlendi.


'GOKISAFİLMFEST' artık her yıl bir sanatçıya adanacak

Güzel Ordu Kültür Sanat Derneği Kısa Film Festivalleri bu yıl itibari ile her yıl sanata üreterek katkı sağlayan bir sanatçıya adanacak.
Bu yılın sanatçısı toplumsal konuları ele alan filmlerde usta oyunculuğuyla söz ettiren çok yönlü sanatçı Zuhal Olcay oldu.

Festival; Zuhal Olcay'ın kendisinin seçeceği (kendisinin oynadığı) bir filmle açılacak.

Festivalde ayrıca "Zuhal Olcay Kısa Film Seçkisi" katılımcılar ile beraber izlenecek.
 


Güzel Ordu Kültür ve Sanat Derneği hakkında

Güzel Ordu Kültür ve Sanat Derneği, gençlerin akademik araştırmalar ve sanatsal pratiklerle toplumsal hayatta inisiyatif almalarını desteklerken kültürel çoğulcu, eşitlikçi, dinamik ve sürdürülebilir bir kültürel alan yaratılması için çalışmalarını gerçekleştirmekte.

Dernek, kültür, sanat ve toplum alanında gerçekleştirilen akademik çalışmaları, sanatın dil engelini aşabilen gücüyle yerel, ulusal ve uluslararası alanlarda iş birlikleri kurmayı, ortak projeler sayesinde karşılıklı öğrenimi ve deneyim paylaşımını desteklemenin yanı sıra çalışmalarını kurgularken gençlerin kültürler arası diyalog, sosyal içerme, sanat ve toplum ilişkisini geliştirme alanlarında desteklenmesini öncelik olarak belirlemekte.


Harput Kısa Film Festivali Kazananları Belli Oldu

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın destekleriyle Elazığ Valiliği tarafından ilk kez düzenlenen Harput Kısa Film Festivali'nin kapanış töreninde festival süresince yarışan kısa ve belgesel filmlerin kazananları belli oldu.
 


Kısa film dalında Osman Sınav (Yapımcı-Yönetmen), Ahu Türkpençe (Oyuncu), Raşit Çelikezer (Yönetmen-Senarist), Mehmet Çepiç (Oyuncu), Natali Yeres (Sanat Yönetmeni), belgesel dalında ise Dr. Hakan Aytekin (Akademisyen-Belgesel Yönetmeni), Müjgan Taner (Belgesel Yönetmeni), Murat Tolga Şen (Sinema Yazarı), Dr. Musa Ak (Akademisyen-Belgesel Yönetmeni) ve Tülin Tezel (Belgesel Yönetmeni) gibi isimlerin jüri üyeliği yaptığı festivalde Yılmaz Gruda'ya yaşam boyu onur ödülü verildi.
 


Festival yönetmeni Kerim Abanoz, Harput Kısa Film Festivali'nin hem sinemamız hem de Elazığ bölgesi için fayda sağlayacağını söylerken festivalin danışmanlarından yapımcı-yönetmen Ertuğrul Karslıoğlu ise böylesine önemli festivallerin yerel ve ulusal çapta desteklenmesi gerektiğini belirtti.
 


Karslıoğlu, festival sürecinde önemli bir film çalışmasına da adım atıldığının müjdesini verdi; Elazığ bölgesine özgü Ahçik türküsünden yola çıkılarak, Raşit Çelikezer'in yazdığı senaryonun usta yönetmen Osman Sınav tarafından filme alınacağını söyledi.
 


Festivalin kazanan filmleri;

Ulusal Kısa Film Yarışması Birincilik Ödülü (7.500 TL)
Bir Nehir Kıyısında (M. Furkan Daşbilek)

Ulusal Kısa Film Yarışması Jüri Özel Ödülü (5.000 TL)
İklim Değişimi (Yasemin Demirci)

Ulusal Kısa Film Yarışması Mansiyon Ödülü
Zemberek (Recep Çavdar)

Ulusal Belgesel Film Yarışması Birincilik Ödülü (7.500 TL)
Goca Yörüğün Tohumları (Mehmet Köprü)

Ulusal Belgesel Film Yarışması Jüri Özel Ödülü (5.000 TL)
Büyülü Fener Bekçileri (Ferhat Zengin, Bahadır Kapır)

Ulusal Belgesel Film Yarışması Mansiyon Ödülü
Bulak (Evrim İnci)

Ulusal Deprem ve Afet Temalı Senaryo Yarışması Birincilik Ödülü (7.500 TL)
Dehşetin Sesi (Musa Çalışkan)

Ulusal Deprem ve Afet Temalı Senaryo Yarışması Jüri Özel Ödülü (5.000 TL)
Maide 32 (Ömer Bilal Aslan)


İstanbul Modern Sinema'da Aşk Yeniden

İstanbul Modern Sinema yeni sezona Aşk Yeniden adlı programla giriyor; 16-30 Eylül tarihleri arasında müzenin web sitesi üzerinden erişime sunulan filmler ücretsiz izlenebiliyor.

İstanbul Modern Sinema, Türk Tuborg A.Ş'nin katkılarıyla hazırladığı çevrim içi ve ücretsiz programlarına 16 Eylül'de başlıyor.

Aşk Yeniden adlı programda aşkın hallerine odaklanan ve yedi filmden oluşan bir seçki sinemaseverleri bekliyor.

Aşk Yeniden programında insanlık tarihi boyunca üzerinde en çok düşünülmüş, konuşulmuş, yazılmış konuların başında gelen aşkın dinamiklerini inceleyen, yoğunluğu ve karmaşıklığı üzerine son bir yıl içinde çekilen filmler yer alıyor.
 


Almódovar'ın ilk İngilizce filmi

Seçkide ilk kez Venedik Film Festivali'nde görücüye çıkan ve Pedro Almódovar'ın İngilizce çektiği ilk filmi İnsan Sesi'nde Tilda Swinton rol alıyor.

Maria Schrader imzalı Tam Sana Göreyim romantik komedi türünde, insan ve robot ilişkisi üzerine düşündürüyor.

Türkiye'de ilk kez gösterilecek, Rus yönetmen Philipp Yuryev'in ilk filmi Balina Avcısı da seçkinin öne çıkan filmleri arasında yer alıyor.


Ücretsiz ve çevrim içi

İstanbul Modern'in web sitesi üzerinden erişime sunulan filmler, gösterim programında belirtilen tarih-saat aralıklarında yayında kalıyor. Aşk Yeniden Programı


Tam Sana Göreyim (I'm Your Man, 2021)
Yönetmen: Maria Schrader
Oyuncular: Maren Eggert, Dan Stevens, Sandra Hüller

Algoritma yüklü dünyamızdan çağdaş bir aşk hikâyesini kadrajına alan bu filmde; özel hayatında çok da mutlu olmayan arkeolog Alma, bir bilim projesinde denek olmayı kabul eder: 17 milyon insanın datası ve ileri zekâ teknolojisiyle "hayatının erkeği" olarak tasarlanmış android Tom ile üç hafta birlikte olması gerekmektedir.

Film boyunca Alma ile birlikte "sipariş verdiğin algoritma sevgilin gerçekten de mükemmel olursa ne yaparız?"ı sorgularız.
Romantik komedi türünde, insan ve robot ilişkisi üzerine düşündüren bu filmin başrolünde yer alan Maren Eggert, Berlinale'de En İyi Oyuncu ödülünü kazandı.


Süpernova (Supernova, 2020)
Yönetmen: Harry Macqueen
Oyuncular: Colin Firth, Stanley Tucci, Pippa Haywood

Adını enerjisi biten büyük yıldızların şiddetle patlaması olayından alan filmin merkezinde uzun zamandır birlikte olan biri yazar, diğeri müzisyen Tusker ve Sam'in ilişkileri vardır.

Aşk ve ölümle ilgili korkularıyla yüzleşen bir çiftten sahici ve dokunaklı bir aşk portresini kadrajına alan film onların karavanlarıyla belki de son kez çıkacakları seyahati takip eder.

Tusker demansı yüzünden her şeyi unutmaktan, yazamamaktan korkmaktadır, Sam ise bu durumla baş edememekten.
Süpernova'nın en büyük gücü Colin Firth and Stanley Tucci'nin arasındaki kırılgan ve tatlı kimyadan geliyor.


Aşk, Büyü, Vs. (2019)
Yönetmen: Ümit Ünal
Oyuncular: Ece Dizdar, Selen Uçer, Ayşenil Şamlıoğlu, Uygar Özçelik

Film, Reyhan ile Eren'in arasında bir adada başlayıp yirmi yıl sonra yine aynı adada hesabı görülen bir aşk hikayesi.
Eren adanın nüfuzlu ailelerinden zengin bir milletvekilinin kızı, Reyhan ise evdeki bekçinin kızıdır.

Ünal'ın 12 günde Büyükada'da çektiği film geçirgen oyunculukları, iyi diyalogları ve serbest dolaşan kamerasıyla zengin-fakir perspektifi üzerinden eşcinsel bir aşkı ve bu aşktaki büyünün sahiciliğine inandırıyor.

İstanbul Film Festivali'nde Altın Lale En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu (Selen Uçer & Ece Dizdar) ve En İyi Senaryo ödüllerini alan filmde "aşk sınır tanımıyor".


Susmayan Köpek (El perro que no calla / The Dog Who Wouldn't Be Quiet, 2021)
Yönetmen: Ana Katz
Oyuncular: Raquel Bank, Daniel Katz, Valeria Lois

Arjantinli yönetmen Ana Katz'ın bu yıl Sundance Film Festivali'nde dünya prömiyerini yaptığı filmin kahramanları 30 yaşlarındaki Sebastian ve onun evde olmadığı zamanlar sürekli ağlayan hayatta en sevdiği şey olan köpeği.

Günümüzün tekinsiz ruhunu yakalayan filmde dünya halkının sağlığını tehdit eden bir felaket olur.

Siyah beyaz çekilmiş film karakterinin çalkantılı hayatından kesitleri kısa öyküler şeklinde anlatır.

Susmayan sevimli bir köpekten başlayıp pandemiye uzanan bu bilimkurgu filminde insani kırılganlıklar hem çok özel hem de evrenseldir ve film hayatın kendisi gibi şaşırtmayı başarır.

İnsan Sesi (The Human Voice, 2020)
Yönetmen: Pedro Almodóvar
Oyuncular: Tilda Swinton, Agustín Almodóvar, Miguel Almodóvar

Pedro Almodóvar İngilizce çektiği bu ilk filmini, Jean Cocteau'nun 1930 yılında yazdığı tek oyuncuyla tek mekânda geçen oyunundan uyarladı.
Başrolde tüm filmi baştan sona sürükleyen Tilda Swinton var.

Sevgilisi tarafından yeni terk edilen bir kadının bir balta satın almasıyla başlayan hikâye onun ev içinde değişen duygusal hallerini yansıtıyor.
Swinton'ın ekrandaki mıknatıs gibi varlığı, filmin Almodóvar'ın parlak renkler ve pop eşyalarla yarattığı görsel plastiğiyle buluşunca ortaya oyuz dakikalık konsantre bir şaheser çıkıyor.

Günümüzün tecrit hissini de çağrıştıran film ilk kez Venedik Film Festivali'nde görücüye çıkmıştı.

Balina Avcısı (Kitoboy, The Whaler Boy, 2020)
Yönetmen: Philipp Yuryev
Oyuncular: Vladimir Onokhov, Kristina Asmus, Vladimir Lyubimtsev

Rus yönetmenin bu ilk filminde Çukçi adasında dedesiyle yaşayan genç balina avcısı Lyoshka arkadaşıyla internette dolaşırken webcam modelliği yapan HollySweet999 rumuzlu kızın sitesini keşfeder.

Sorduğu ilk soru "o da bizi görüyor mu?"dur ki film Lyoshka'nın bu sorunun cevabını almak üzere, tutulduğu bu sarışın kızın peşinden Amerika'ya uzanan yolculuğunu izler.

Kendine özgü zaman ve mekân hissinde akan, Yupik halkının etnografik özelliklerini yansıtan atmosferik, yalın bir kendini keşif hikâyesi.


Mutluluk (Felicità, 2020)
Yönetmen: Bruno Merle
Oyuncular: Rita Merle, Pio Marmaï, Camille Rutherford

On bir yaşındaki Tommy ile anne babası, reklamlardaki "normal" ve "mutlu" ailelere benzemezler.

Kaldı ki araba çalan, uyuşturucu geçmişi olan, şakacı babası Tim'e göre normal insanlardan sakınmak gerekir çünkü onlar daima bir şeyler saklar.

Artık şen şakrak yaz günleri bitmiştir; Tommy için okula başlamak, dersin ilk gününü kaçırmamak önemlidir.

Adını İtalyan çift Al Bano ve Romina Power'ı ünlü eden parçadan alan Felicità (Mutluluk) sıra dışı bu ailenin sıcak ve hareketli serüvenini anlatırken kara mizahıyla izleyeni ağlatma ile güldürme arasında ortada bırakıyor.


Türk Telekom Prime ile 'Arabalı Sinema Geceleri' başlıyor

Türk Telekom'un ayrıcalıklı hizmetler sunan markası Türk Telekom Prime'ın Açık Hava Sineması etkinlikleri başlıyor.
 


Türk Telekom Prime müşterileri için 7 Ekim'e kadar ücretsiz olarak düzenlenecek etkinliklere katılanlar İstanbul Boğazı'nın eşsiz atmosferinde kendi araçları içerisinde güvenle sinema izleme keyfini yaşayacaklar.

Ortaköy Açık İspark'ta gerçekleşecek sinema geceleri birbirinden özel sürprizlerle salı ve Perşembe akşamları 18.30'da başlayacak.
Etkinlik kapsamında izlenebilecek filmler ise şöyle:

14 Eylül Bir Yıldız Doğuyor (A Star Is Born, 2018)
16 Eylül The Gentlemen (2019)
21 Eylül Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu (2019)
23 Eylül Soul (2020)
28 Eylül Mucize 2: Aşk (2019)
30 Eylül Moana (2016)
05 Ekim Cruella (2021)
07 Ekim Hadi Bakalım (Onward, 2020)

Türk Telekom Prime müşterileri, etkinliğe katılmak için 0505 178 5681 numaralı telefondan rezervasyon yaptırabilecekler.

Katılımcılar, etkinlik alanı girişinde yer alan POS cihazına girmeleri gereken şifreyi ise PRIME ACIKHAVA yazıp 6262'ye göndererek veya

Prime mobil uygulaması üzerinden alabilecekler.

Sinema gösterimleriyle ile ilgili detaylı bilgiye, Türk Telekom online uygulaması veya turktelekomprime.com adresinden ulaşabilirsiniz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU