Bir yanılsama hikayesi: Irkçılık

Şeyhmus Çakırtaş Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Beata Zawrzel/NurPhoto

İnsanların büyük bir kısmı bilerek ya da bilmeyerek ırkçı düşüncelere sahip olur.

Kendisini üstün, başkalarını kendinden aşağı gören, ötekileştiren ve insanların renginden, etnik kimliğinden, dilinden, dininden, cinsiyetinden, yoksulluğundan dolayı aşağılayan çok sayıda kişinin aramızda dolaştığını biliyor, tanık oluyoruz.

Hatta dünya genelinde kendi ırkını üstün gören, başkalarının haklarını yok sayan, milliyetçi hezeyanlarla yaşayan oldukça kalabalık bir güruhtan bahsetmek mümkün.
 

Eric Meisfjord.jpg
Görsel: Eric Meisfjord


Bu güruhlar her yerde yaşam alanı buluyor, günlük yaşama hükmediyor ve fırsatını bulduklarında değişik örgütlenmeler yaratarak siyasal yaşama katılıyor.

Milliyetçilik temelinde ve belki de daha öte bir düşünce dünyası ile kapitalist ilişkilerin harcı oluyor, sermaye ve devlet düzleminde bir ağırlığa sahip olarak da görev ve yetkiyi ele geçiriyor…
 

Rischgitz.jpg
Görsel: Rischgitz


Özellikle kamusal alanda, ordu, güvenlik örgütlerinde düşünsel bir etki alanı yarattıklarında, toplumsal dengeyi zedeleyecek türde uygulamalara neden oldukları biliniyor.

Çünkü bu güruhlar kendi düşüncelerinin dışında, hiçbir düşünceye tahammül göstermiyor, hatta farklılıkların ortadan kalkması gerektiklerini savunuyor.

İşte herkes için tehlike burada başlıyor.

Daha fazla oku

Kamusal alanının partizanca yönetilmesi, mülteci ve göçmenlere üsten bakılması, siyahilerin köle olarak görülmesi, yabancı düşmanlığı, etnik ve dinsel ayrımcılık ırkçılığın temelini oluşturuyor ve toplumun bütün kesimleri için hayat daha zor hale geliyor.

Bugün dünyada yaşanılan budur. 

Demokratik zeminleri kullanarak varlıklarını sürdüren ırkçı gruplar, devlet düzlemine indiklerinde iş farklılaşıyor; yetki şiddete, şiddet örgütlü bir etkiye, etki de  ölümcül politikalara dönüşebiliyor.

Günümüzde Hitler iktidarda değil; ama Hitler türevleri olan gruplar varlıklarını sürdürüyor, iktidarlara destek oluyor, ortaklık yaparak dramatik kararların yasallaşmasını sağlıyor.

Dünya genelinde siyahiler, Çingeneler, Romenler ve göçmenler hayata mağlup başlıyor ve doğar doğmaz ayrımcılığa uğruyor.

Azınlıklar baskı altında yaşıyor, ötekileşen insanlar kendini kuşatılmış hissediyor.

Devleti yönetenler her ne kadar cilalı laflar söyleseler bile sonuç değişmiyor. Çünkü ırkçı söylemin yaşam bulduğu asıl alan devlet düzlemidir.

Devlet düzleminde hayat bulan ırkçı düşünce, etkili oluyor, taraftar topluyor ve iktidar üzerinde bir nüfuza sahip oluyor.
 

George Floyd.jpg
Fotoğraf: Keystone


George Floyd olayı ve ırkçı düşüncenin dışa vurumu

George Floyd adlı siyahi bir ABD vatandaşı, 25 Mayıs günü Minneapolis’te bir polis memuru tarafından gözaltı işlemi yapılırken öldürüldü.

Polis memuru yere yatırdığı şüpheliyi boynuna diziyle aşırı baskı uygulayarak kameralar önünde hayatını kaybetmesine neden oldu.

Şüpheli George Floyd ‘Nefes alamıyorum’ diye bağırsa da bir şey değişmedi, görevli polis şiddet kullanmayı sürdürdü, devriye arkadaşı ise çevrede güvenlik önlemi alarak şiddetin sürmesini sağladı ve siyahi şüpheli güpegündüz insanların bakışları arasında can verdi.

George ile ilgili video görüntüleri sosyal medyada yayınlanıp, viral olduğunda özellikle siyahi yurttaşların tepkileri arttı, insan hakları aktivistleri ayağı kalkarak protestoları sokağa taşıdı.

ABD ve Avrupa’da görüntüler oldukça ciddi bir yankı buldu. Günlerdir evlerde koronavirüs nedeniyle evlerde kapalı kalan binlerce insan sokaklarda polis şiddetini protesto etmek için sokaklara döküldü ve ırkçılık karşıtı talepleri yüksek sesle ifade etmeye başladı.

Sokaklar protesto sesleriyle inlerken, ABD’de bazı eyaletlerde polisin yetkisi kısıtlansa da tepkiler dinmedi, giderek siyahilere uygulanan politikalar gündeme oturdu.
 

Huw Fairclough.jpg
Fotoğraf: Huw Fairclough


Artık mesele bir polisin ferdi şiddetinden öte, siyahilere karşı uygulanan ayrımcı politikaların sorgulanma sürecine dönüştü.

Çünkü birçok ülkede siyahilere karşı polis şiddeti zaman zaman yaşanıyor, sistemli bir yönelim izlenimi veriyor.

Protestolar genişlediğinde ABD Başkanı Donald Trump göstericileri, sert önlemler almakla tehdit etti, orduyu olayları bastırmak için görevlendirme yoluna gitti.

Sosyal medya hesabından da bazı ırkçı gurupların video görüntülerini paylaştı. Görüntülerde ‘Güç beyazlara’ vurgusu olduğu ortaya çıktı ve paylaşım gelen tepkiler üzerine kaldırıldı.

Sokaklarda gösteriler sürerken, bir ayrıntının ortaya çıkması, olayların geldiği nokta açısından önemliydi.

Yıllardır başta İngiltereABD ve benzer ülkelerde geçmişte köle ticareti yapan, sömürge valisi olarak Afrika’da görevlendirilen bazı kişilerin heykellerin varlığı göstericilerin heykellere boya ve yumurta atmasıyla ortaya çıktı.

Göstericiler İngiltere’de bir köle tüccarının heykelini kırarak, denize atmaları olayların geldiği noktayı gösteriyordu.

Böylelikle 21’nci yüzyılda köle ticareti yapan tüccarların, diplomat ve krallar tarafından görevlendirilen askerlerin heykellerin hala ayakta olduğu da ortaya çıkmış oluyordu.

Güya kölelik yasaklanmıştı; ama köle ticareti yapanların heykelleri Avrupa ve ABD kentlerinin meydanlarını süslemeye devam ediyordu.
 

Wikimedia.jpg
Fotoğraf: Wikimedia


Göstericilerin heykellere yönelmesi, ABD Başkanının hemen bir kararname yayımlayarak heykelleri koruma alması da başka ilginç bir gelişme olarak tarihe dip not olarak düştü.

İnsana 'Vay be!' dedirtecek gelişmelerdi bunlar.

Kölelik, ırkçılık, ayrımcılık, ötekileştirme kötü olarak anılsa da yaşam bulduğu açıkça görülüyordu. 

Başta ABD olmak üzere dünyanın değişik ülkelerinde siyahilerin sık sık polis şiddetine maruz kalması, göçmenlerin ırkçı saldırılara uğraması, etnik kimliklerinden dolayı insanların ciddi baskı görmesi, dillerinden dolayı ötekileşen kitlelerin varlığı yeryüzünün bir başka havada olduğu, cilalı lafların artık kapitalist sistemi örtmediğinin kanıtıdır.

Bu gösteriler, şimdilik dinmiş görünüyor; ama mesele varlığını sürdürüyor.

Özellikle köle tüccarlarının heykellerinin İngiltere meydanlarında varlığı ilginç geldi bana. 

21’nci yüzyıldayız ve birçok ülkede insanların canına kıyan, katliamlar yapan, sömürge anlayışını kanla yerleştiren kişiliklerin heykelleri birçok ülkede ayakta olması tuhaf.

Demek oluyor ki, geçmişle bir yüzleşme söz konusu değil, tam tersi o kara tarihin sahiplenilmesi söz konusu.

Devlet düzeyinde sürdürülen sömürge anlayışların hala çok ciddi prim yaptığının da açık kanıtı.

Anlaşılır gibi değil, insana pes dedirten bir durum bence.

ABD’de özellikle siyahilere karşı ırkçı yaklaşımların olduğu, yakın bir tarihe kadar siyahilerin köle olarak görüldüğü, vatandaşlık haklarından yararlanmadığı biliniyor.

ABD’de durum böyleyken, dünyada farklı mı?

Değil.

Birçok ülkede ırkçı yönetimler iş başında ve bazı vatandaşlarına karşı ayrımcılığı yasaların gücüyle yapıyorlar.

Kimi ülkede bu insanların derisinin rengi üzerinden yapılıyor, kimi yerde etnisite ya da dini inançlar üzerinden yürütülüyor.

Dolayısıyla dünya da birçok kenttin meydanı ırkçılığı savunan, kendi ırkını üstün ırk gören bazı kişiliklerin heykelleriyle donatılmış ve bu konuda bir sakınca görülmemiş.

Yani dünya bir yanılsama ile yönetilmiş, yönetilmeye de devam ediyor.

Eski çağlardan bu yana var olan ırkçı yaklaşımlar, 16’ncı yüzyılda sistemleşerek, ırkçılığı ve köle ticaretini meşru hale getirdi ve o gün bugün, ırkçılık, kölelik değişik mecralarda, farklı kılıklarda devam ediyor.

Dünyada ırkçılık, kölelik yok diyebilirsiniz; ama görünen köy, kılavuz istemiyor.

Her şey ortada, 

Her şey açık.

Karanlık çağ varlığını sürdürüyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU