Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Türkiye'nin yeni tip koronavirüs ( Kovid-19) salgını sonrası atacağı ekonomik adımlara ilişkin Sabah Gazetesi'ne değerlendirmelerde bulundu.
Küresel ekonominin salgına hazırlıksız yakalandığını ifade eden Albayrak, "2008 sonrası para ve maliye politikalarında eşgüdüm sağlanmadı. Büyümeler, hâlâ küresel anlamda hedeflenen seviyelere ulaşamadı. ABD ve diğer gelişmiş ülkeler arasında da ciddi bir uyumsuzluk söz konusuydu" dedi.
Albayrak şöyle devam etti:
Ticaret savaşları bu uyumsuzluğun en somut ortaya çıkış biçimiydi. İlaveten Brexit ve AB kaynaklı siyasi belirsizlikler de eklendiğinde salgın küresel ekonomiyi de hızla etkisi altına aldı. Küresel ölçekte borsaların gerilemesine, genel olarak ülke risk primlerinin yükselmesine, finansal varlık gruplarının ve gelişmekte olan ülke para birimlerinin değer kaybetmesine, gelişmekte olan ülkelerden para çıkışı yaşandığına, tüm dünyada ekonomik aktivitenin yavaşlamasına, hanehalkı gelirlerinin azalmasına, işsizliğin artmasına şahit olduk. Salgın ne kadar hızlı kontrol altına alınırsa toparlanma süreci de o kadar hızlı olacaktır.
Ülke olarak bizim salgınla mücadelede başarılı olmanın önemli olduğu ama ticaret yapılan ülkelerinde aynı başarıya ulaşması gerektiğini vurgulayan Albayrak, "Bizim değerlendirmelerimize göre küresel ekonomide toparlanma 2021 yılının başlarında ancak başlayabilecek" dedi.
"Turizmde kayıp yıl olmaması için planlar hazırlıyoruz"
Salgından dolayı Türkiye'nin turizmdeki kayıplarına ilişkin konuşan Albayrak, "Turizm tarafında her ne kadar yılın ilk iki ayı oldukça güçlü geçmiş olsa da, muhtemelen yılın üçüncü çeyreğinden önce kayda değer bir iyileşme görmek mümkün olmayacak" ifadelerini kullandı..
İhracat ve turizm gelirlerinde beklenen düşüşe rağmen, cari açığı olumlu etkileyecek gelişmelerin olduğunu vurgulayan Albayrak şunları kaydetti:
Enerji ve diğer emtia fiyatlarında küresel bazda gözlenen önemli düşüş ve iç talebin daralmasıyla ithal ürünlere olan talebin düşmesi, dengeleyici faktörler olarak rol oynayacak. 2020'de cari dengenin makul ılımlı seviyelerde gideceğini görüyoruz. Ülkemiz milli gelirin yüzde 4-5'i seviyelerinde cari açık gördüğü dönemlerde dahi finansman açısından sıkıntı yaşamamıştır. Bu öngörüler ışığında ben cari açığın finansmanı anlamında bir sorunumuz olduğunu düşünmüyorum. Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndaki arkadaşlarımız, Turizm Bakanlığımız, turizmde 2020 yılının kayıp yıl olmaması için bir eylem planı hazırlıyorlar.
"Devlet tefeciliğe izin vermez"
"Özel bankaların Kovid-19 şokunun atlatılmasında neden elini taşın altına uzatmıyorlar?" sorusuna ise Albayrak,"Sözünü ettiğiniz bankalar maalesef ihtiyatlı davranıyoruz iddiasıyla yaklaşık iki yıldır reel sektöre ihtiyacı olan finansmanı sağlamaktan imtina ediyor" cevabını verdi.
Albayrak öyle devam etti:
Bugün de Kovid- 19 ile ilgili belirsizlikler devam ederken kredi kullandırmayı ticari anlamda doğru bulmadıkları söyleniyor. Tabi siz, 'şu kadar teminatım var, müşterim batarsa batsın, teminatımı alır zarar etmem,' düşüncesiyle hareket ediyor ve bir nevi tefecilik türünde bir faaliyet yürütüyorsanız, bizim de devlet olarak buna müsaade etmemiz, kimse kusura bakmasın.
"Yerel parayla ticaret konusunda 1-2 ay içinde adım atacağız"
Albayrak, salgın sonrası küresel sistemde ne gibi değişikliklerin olacağına ilişkin, "Birçok sektörde korumacılığın artacağı, yerel paralarla ticaretin ve dengeli dış ticaretin ön plana çıkacağı, serbest ticaret anlaşmaları ve gümrük birliklerinin yeniden gözden geçirileceği bir dünyaya doğru gidiyoruz" ifadelerini kullandı.
Albayrak ayrıca ticarette yeni bir döneme geçileceğinin sinyalini vererek, "Cari açığın içinde önemli payı olan, açık verilen ülkelerle, yerel paralar üzerinden ticaret ve ithalat düzenlemeleri konusunda önümüzdeki 1-2 ay içinde kararlı adımlar atacağız. Artık yeni bir sistemin ve oyun planının kurgulanması, karşılıklı eşitlik üzerine bir ticari dengenin kurgulanması esas" dedi.
"Yerel parayla ticaret ve swap anlaşmaları için görüşmeler yapıyoruz"
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, son günlerde Merkez Bankası rezervlerine dair artan iddialar ve swap anlaşmaları konusunda da değerlendirmelerde bulundu.
G20 ülkeleriyle görüşmelerin devam ettiğini belirten Albayrak, bu anlaşmaların ülkelerin kendi paralarıyla oluşturduğu limitler çerçevesinde ikili ülke ticaretini güvence altına almak için yapıldığını vurguladı.
Farklı ülkelerle hali hazırda faal swap hatlarınında olduğunu belirten Albayrak, "Dış ticaretimizde önemli paya sahip olan ve açık verdiğimiz ülkelerin yanı sıra serbest ticaret anlaşmamız olan tüm ülkelerle yerel parayla ticareti gerçekleştirmek için swap anlaşmaları için görüşüyoruz" dedi.
"Saldırılar 2018'de başladı"
Doların yükselişini baskılamak için Merkez Bankası rezervlerinin satıldığı bu yüzden rezervlerin yetersiz kaldığı tartışmalarıyla ilgili Albayrak, "Merkez bankamızın rezervleri, ülkemizin kısa vadeli döviz likiditesi ihtiyacını karşılamak için yeterlidir" dedi.
Bu konuda yapılan siyasi kaynaklı tezviratın amacının ülkede bir panik havası oluşturmak olduğunu ifade eden Albayrak, bunun amacının ise yurt içi yerleşiklerin döviz talebini körüklemek ve yabancı sermayeyi korkutup kaçırmak olduğunu ifade etti.
Albayrak şunları kaydetti:
İçinden geçtiğimiz süreçte, gelişmekte olan ülkelerden ciddi miktarda sermaye çıkışı oldu. Piyasalarda çok kısa sürede, çok yüksek miktarlarda döviz talebi oluştu. Bu tip dönemlerde, tüm merkez bankaları gibi bizim merkez bankamız da piyasadaki oynaklıkları azaltmak, döviz kurlarında gerçekleşebilecek sert hareketlerin piyasalarda ve ekonomik aktivitede oluşturabileceği yan etkilerini sınırlamak için piyasaya döviz likiditesi sağlamış olabilir. Zaten gelişmekte olan ülkelerin rezerv biriktirmesinin sebeplerinden biri de böyle zor dönemlerde piyasalara döviz likiditesi sağlayabilmektir. Dış finansman konusunda oluşturulmak istenen hava Ağustos 2018'de başlayan saldırıların uzantısıdır.
Independent Türkçe