Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugün köşesinde “Kibriti gözümüze çok yaklaştırırsak” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Çoğu Arap ülkesinin yönetimlerinin Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı'na karşı çıktığını ancak halklarının destek verdiğini belirten Dilipak, bölgenin kontolünün kolay olmayacağını savundu:
Yurtdışındaki PKK ve FETÖ; Türkiye ve İslam karşıtları ile kol kolalar ve Batılı müttefiklerimiz de onlarla birlikte. Bölgenin tamamını ele geçirsek bile, bölgenin kontrolü kolay olmayacak. ABD askeri tesislerindeki silahların önemli bir bölümü PYD’lilerin eline geçmiş durumda. Dolayısı ile çevreden sürekli taciz atışlarına maruz kalacağız ve 30 km dışından kontrol altındaki güvenli bölgeye yönelik saldırılara karşı müteyakkız olmamız gerekli. Unutmayalım ki, biz kontrolü ele geçirdikten sonra da ABD içeride olacak ve sürekli olarak kontrol dışı giriş çıkış yapacak, devriye gezecek, içerideki personeli üzerinden dışarıda himayeleri altındaki örgüt temsilcilerine bilgi aktaracaklar. Önümüz kış, altyapı yok. Asker ve ÖSO’nun önce kendi yerleşim, barınma alanlarını ve sınır güvenliğini sağlaması gerek. Sivillerin güvenli bölgeye taşınmasından önce, mevcut köyler ve yerleşim bölgelerinin yeni duruma göre gözden geçirilmesi gerekiyor. İçeri girdik. Bunu artık tartışmanın anlamı yok. Bu işin geri dönüşü de yok. Bu bölgedeki gerilim, operasyon süresi ile sınırlı değil.
Yeni Akit yazarı, ABD Başkanı Trump'ın hamlelerinin Amerikan iç siyasetine yönelik olduğunu savundu:
Eğer 13 Kasım’da Erdoğan Trump’la konuşursa, sonrası için bir yol haritası ortaya koyacak olsalar bile, bunun özellikle ABD için seçim sürecinde, kendini başarılı olarak gösteren bir şova dönüştürüleceğini ve Türkiye’nin de planını gerçekleştirdiği için başarılı olduğu mesajı ile geçiştirilmek isteneceğini düşünenler var. Trump seçime gidiyor ve fanatik bir topluluk olan Evengeliklerin beklentilerine uygun bir mesaj vermesi gerekiyor.
Donald Trump'a güvenilmemesi gerektiğini, PYD'yi Suriye'nin kuzeyine yerleştirenin ve silahlandıranın ABD olduğunu belirten Abdurrahman Dilipak, Trump'ın azl sürecinde bu konunun değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Abdurrahman Dilipak, dikkatleri başka yöne çekmek isteyenlerin yeni bir terör olayı gerçekleştirebileceğini öne sürdü:
Hassas noktalarından birinde bir terör olayı yaşanabilir. Mesela DEAŞ üzerinden batıda birtakım ses getiren eylemler yaşanabilir ve bu gerekçe ile hedef ülke bölgede yeni bir operasyon başlatabilir. Yani, demem o ki, bu süreçte verilen sözlerin pek bir değeri yok. Her an yeni bir olay bahanesi ile her şey silbaştan yeniden şekillenebilir. ABD’deki şahinler, Siyonist lobi bu durumu fırsat bilerek Türkiye’yi zora sokmak için ellerinden geleni arkalarına bırakmayacaklar.
Dilipak'a göre "Kürt halkının PKK'ya kaymasına sebep olan asıl hainler, Kemalist ve laikçi olduğunu söyleyen zihniyet":
Burada darbecileri unutmayalım. Yani BÇG’yi! Kemalist ve laikçi olduğunu söyleyen bir zihniyet soğuk savaş taktiği ile sağ-sol, Alevi-Sünni diye toplumu ayrıştırdı. Kürt halkının PKK’ya kaymasına sebeb olan asıl hainler bunlar. Sonra Müslümanları FETÖ ile terbiye etmek istediler. DHKP-C’yi de bunlar örgütlediler. PYD de PKK’nın uzantısı. Bütün bu çevrelerin hepsinin Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK, Cemaat yapıları içinde uzantıları var ve bunların hepsinin arkasında bizim sevgili (!) müttefiklerimiz var. Terör zehrini bize derman olma iddiasındaki müttefiklerimiz damarımıza zerkediyor. Evet, terör örgütü dediğiniz yapılar, “müttefiklerimizin örgütlediği, himaye ettiği, silahlandırdığı, eğittiği, donattığı” Truva atlarıdır. Tetikçilerle uğraşıyoruz ama dönüp onların “Baba”ları ile masaya oturuyoruz! Sivrisineklerle uğraşıyoruz ama bataklık yerinde duruyor.
Abdurrahman Dilipak yazısında PYD'nin silahlandırılması konusunun Güvenlik Konseyi, NATO, AB ve Lahey’de değerlendirilmesi gerektiğine de yer verdi.
Independent Türkçe, Yen Akit