Portekiz'in başkenti Lizbon’dan salı günü (4 Şubat 2025) gelen haber, dünya genelinde milyonlarca Şii İsmaili Müslümanı derinden sarstı. Şii İsmaili Müslümanların Nizari kolunun 49. imamı ve aynı zamanda Ağa Han Kalkınma Ağı’nın kurucusu Prens Kerim el-Hüseyni ya da daha yaygın bilinen adıyla IV. Ağa Han, 88 yaşında hayata gözlerini yumdu. Modern İsmaili cemaatinin şekillenmesinde ve küresel kalkınma projelerinde öncü bir rol oynayan Ağa Han, vefatıyla bir cemaatin liderliğiyle sınırlı kalmayan zengin bir miras ve kapsamlı bir etki alanı bıraktı. Ağa Han milyarlarca dolarlık serveti, hobileri ve yaşamının magazinsel ayrıntılarıyla da çok konuşulan bir isimdi.
Farklı kültürlerin kesişiminde dünyaya ilk adımlar
Prens Kerim el-Hüseyni, 13 Aralık 1936’da İsviçre'nin Cenevre kentinde adeta farklı kültürlerin kesişim noktasında dünyaya geldi. Babası Prens Ali Han, dedesi ve İsmaililerin o dönemki lideri III. Ağa Han’ın en tanınmış çocuklarından biriydi. Annesi Joan Barbara Yarde-Buller ise İngiliz aristokrasisine mensuptu. Bu nedenle Kerim el-Hüseyni, çocukluğundan itibaren hem Avrupa’nın hem de İslam dünyasının kültürel ve entelektüel mirasıyla yoğruldu.
Çocukluğunun büyük bir bölümünü, o dönemde Britanya Doğu Afrikası Protektorası'nın başkenti olan Nairobi’de geçirmesi, onu Afrika’nın zengin ve çok kültürlü sosyal dokusuyla buluşturdu. Burada aldığı eğitim yalnızca klasik derslerle sınırlı kalmadı; Afrika’nın doğal zenginlikleri, erken yaşta yüzleştiği sosyal eşitsizlikler ve farklı etnik kimliklerle iç içe yaşama deneyimi, ileride geliştireceği liderlik vizyonunun temel taşlarını oluşturacaktı.
Ailesi eğitime büyük önem veriyordu. Bu doğrultuda, Kerim el-Hüseyni İsviçre’deki prestijli Institut Le Rosey’de yatılı eğitimine başladı. Ardından, Harvard Üniversitesi'nde İslam tarihi alanında lisans derecesi alarak akademik yolculuğunu sürdürdü. Harvard’da geçirdiği yıllar, İslam sanatına ve İslam medeniyetinin kültürel mirasına olan ilgisini daha da güçlendirdi. Burada başlayan sanat koleksiyonculuğu merakı, ilerleyen yıllarda "Ağa Han İslam Eserleri Koleksiyonu" adıyla kurumsallaşacak ve dünya çapında sergilenecek bir kültürel mirasa dönüşecekti.
Ailesinden aldığı dini eğitimle, okullarda aldığı Batılı eğitimin sentezi, henüz bu kavramlar ortada yokken bile, Kerim el-Hüseyni'yi "medeniyetler arası diyalog" ya da "dinler arası diyalog" çabalarının cisimleşmiş haline dönüştürecekti. Yıllar sonra 2006'da Almanya'dan "hoşgörü" ödülü aldığında yaptığı konuşmada, iki kültürü tanıyarak büyümesinin önemine değinecek ve şöyle diyecekti:
Bugünlerde insanlar dünyamızda kaçınılmaz bir 'Medeniyetler Çatışması‘ndan söz ettiklerinde, korkarım ki genellikle kastettikleri kaçınılmaz bir 'Dinler Çatışması'dır. Ancak ben olsam tamamen farklı bir terminoloji kullanırdım. Benim gördüğüm kadarıyla Müslüman dünyasıyla Batı arasındaki ilişkilerde temel sorun 'Cehalet Çatışması'. Ve benim önereceğim şey, temel bir ilk adım olarak, yoğunlaştırılmış bir eğitim çabasıdır.
İmamlık: Genç yaşta üstlenilen büyük sorumluluk
1957’de dedesi III. Ağa Han’ın vefatı, henüz 20 yaşındaki Kerim el-Hüseyni’yi, dünyanın dört bir yanına dağılmış milyonlarca İsmaili Müslümanın imamı konumuna getirdi. Bu beklenmedik sorumluluk, genç lider için hem büyük bir onur hem de iki önemli nedenden dolayı zorlu bir meydan okumaydı.
İsmaililere göre Allah'ı tanımak, zamanın imamını tanımaktı ve imamın sözü, Allah'ın sözü kabul edilirdi. "Allah'ın sözünü seslendirme" sorumluluğunun, 20 yaşındaki bir gencin omuzlarına nasıl bir yük bindirdiğini hayal etmek bile güç.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bir diğer meydan okumaysa İsmaililerde imamlığın sadece dini değil, aynı zamanda siyasi bir liderlik makamı olmasıydı. Zira İsmaili toplulukları yalnızca Ortadoğu’da değil, Doğu Afrika’dan Hindistan’a kadar pek çok farklı bölgeye yayılmıştı ve değişen dünyada bu topluluğa önderlik etmek, büyük zorlukları beraberinde getiriyordu.
IV. Ağa Han, dedesinin izinden giderek cemaatin hem manevi hem de dünyevi ihtiyaçlarına cevap vermek için kolları sıvadı. 1950'ler ve 1960'lar, sömürge yönetimlerinin sona erdiği ve pek çok ülkenin bağımsızlığını kazandığı bir dönemdi. Genç Ağa Han, cemaat üyelerini yaşadıkları ülkelere entegre olmaya, o ülkelerin vatandaşlıklarını almaya ve iş ile eğitim alanlarında aktif rol üstlenmeye teşvik etti. Bu yaklaşım, İsmaili cemaatine yalnızca dini değil, aynı zamanda toplumsal anlamda da güçlü ve örgütlü bir konum kazandırdı.
Artık IV. Ağa Han unvanını taşıyan Kerim el-Hüseyni, IV. Ağa Han, dedesinin izinden giderek cemaatin hem manevi hem de dünyevi ihtiyaçlarına cevap vermek üzere kolları sıvadı. 1950’ler ve 1960’lar, sömürge yönetimlerinin son demlerini yaşadığı ve pek çok ülkenin bağımsızlığını kazandığı bir dönemdi. Genç Ağa Han, cemaat üyelerini yaşadıkları ülkelere entegre olmaya, vatandaşlık almaya, iş ve eğitim alanlarında aktif rol üstlenmeye teşvik etti. Bu yaklaşım, İsmaili cemaatinin yalnızca dini anlamda değil, toplumsal olarak da güçlü ve örgütlü bir konum kazanmasına büyük katkı sağladı.
Öte yandan, baskı ve zorluklarla karşılaşan İsmaili toplulukları için göç politikaları da devreye sokuldu. Özellikle 1970’li yıllarda bazı Afrika ülkelerinde yaşanan siyasi çalkantılar nedeniyle pek çok İsmaili, Kanada gibi daha istikrarlı ülkelere yerleşmeye teşvik edildi.
Bu süreç, İsmaili diasporasının küresel ölçekte yaygınlaşmasını sağlarken, ilerleyen yıllarda Ağa Han Kalkınma Ağı’nın (Aga Khan Development Network - AKDN) uluslararası boyut kazanmasını da kolaylaştırdı.
IV. Ağa Han, yıllar sonra 5 Haziran 2000'de UNESCO'nun davetlisi olarak Paris'te yapacağı konuşmada AKDN'nin misyonunu şöyle özetleyecekti:
İslam ahlakı tüm inananlara, bireysel olarak ya da İsmaili İmamat gibi kurumlar aracılığıyla, yoksullara, dışlanmışlara ve ötekileştirilmişlere mevcut durumlarını ve gelecek beklentilerini iyileştirmeleri için yardım etmeyi emretmektedir.
İmamat aracılığıyla, dünyanın en yoksul bölgelerinden bazılarında yaşayan insanların ihtiyaçlarına ve potansiyellerine cinsiyet, etnik köken veya dinlerine bakmaksızın yanıt vermek üzere Ağa Han Kalkınma Ağı adında bir grup özel, mezhepsel olmayan kuruluş oluşturarak bu sorumluluğa yanıt vermeye çalıştım.
AKDN: Bir vizyonun kurumsallaşması
1967’de resmen kurulan Ağa Han Kalkınma Ağı (AKDN), IV. Ağa Han’ın küresel çapta en bilinen ve en çok takdir edilen miraslarından biri oldu. Sağlık, eğitim, kültür ve ekonomik kalkınma gibi alanlarda faaliyet gösteren bu dev yapı, Orta Asya’dan Afrika’ya, Güney Asya’dan Ortadoğu’ya kadar geniş bir coğrafyada milyonlarca insanın hayatına dokundu.
AKDN çatısı altında Ağa Han Üniversitesi, Ağa Han Sağlık Hizmetleri ve Ağa Han Kültür Vakfı gibi önemli kuruluşlar yer alıyordu. Özellikle birçok ülkeye yayılan hastane ve okul ağlarıyla birlikte Ağa Han kurumları yaklaşık 80 bin kişinin işvereni haline geldi. Türkiye’de de Ağa Han Mimarlık Ödülü dolayımıyla adı sıkça anılan bu ağ, toplumsal kalkınmanın yanı sıra kültürel mirasın korunmasına da ayrı bir önem verdi.
AKDN'nin en önemli projelerinden olan Ağa Han Üniversitesi (AKU), 1983'te Pakistan'ın ilk özel üniversitesi olarak kuruldu. Kâr amacı gütmeyen bu kurum Pakistan, Kenya, Tanzanya, Uganda, Afganistan ve Birleşik Krallık'ta faaliyet göstererek sağlık bilimleri, eğitim, İslam medeniyetleri çalışmaları, gazetecilik ve kamu politikası gibi alanlarda programlar sunuyor.
Türkiye kamuoyunda Ağa Han
Türkiye’de Ağa Han adı, ağırlıklı olarak iki ana başlık altında bilinir: Ağa Han Mimarlık Ödülü ve Ağa Han Üniversitesi’nin küresel eğitim ağı. Özellikle Ağa Han Mimarlık Ödülü, Türkiye’nin kültürel ve mimari mirasının dünya çapında tanınmasında önemli bir rol oynadı. Tarihi camilerin, geleneksel şehir dokularının ve çağdaş mimarlık projelerinin uluslararası platformlarda ödüle layık görülmesi, hem meslek camiasında hem de kamuoyunda “Ağa Han” isminin hafızalarda kalmasını sağladı.
Türkiye’den bu ödülü alan önemli projelerden bazıları şunlar:
Edirne'deki Rüstem Paşa Kervansarayı'nın restorasyonu (1980)
Akyaka’daki Nail Çakırhan Evleri (1981-83)
İstanbul’daki Sedad Hakkı Eldem imzalı SSK binası (1986)
Çanakkale’deki Sedat Gürel Evleri (1987-89)
ODTÜ Kampüsü Ağaçlandırma Projesi (1993-95)
Ecnebilerin "obituary" diye tabir ettiği bu tarz; "vefat edenin portresi" yazılarının, konu edindiği kişiyi "sütten çıkmış ak kaşık" gibi göstermek şeklinde bir zaafı olabiliyor. Ama biz kör öldüyse badem gözlü olsun diyenlerden değiliz, dolayısıyla burada biraz da Ağa Han hakkındaki eleştiri noktalarına yer vereceğiz.
Kaldı ki Ağa Han'ın bizatihi kendisi de; “Hepimiz insan olarak kusurlara sahibiz ve bu kusurlarımızı tanımak, gelişimin ilk adımıdır" dememiş miydi? Peki, şimdi sayacaklarımız "o kadarı kadı kızında da olur" kabilinden bir takım "kusurlar" mı yoksa affedilmesi güç suçlar mı buna da okuyanlar karar verecek elbette…
İngiliz emperyalizmiyle ilişkiler
Özel olarak önceki gün hayatını kaybeden IV. Ağa Han’a özel olarak değil, genel anlamda Ağa Han ailesine yöneltilen en dikkat çekici eleştirilerden biri, İngiliz emperyalizmiyle kurdukları yakın ilişkilerdi. Öyle ki Ağa Hanların liderlik ettiği İsmaili gelenek, İslam dünyası içinde Büyük Britanya İmparatorluğu’nun "beşinci kolu" olarak anılır olmuştu.
Bu Büyük Britanya sevdası özellikle III. Ağa Han döneminde doruğa ulaştı. Dün vefat eden Ağa Han'ın dedesi olan 48. Nizarriye İsmailiye imamı; I. Dünya Savaşı'nda ve hatta Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'nda bile İngilizlere verdiği destekle biliniyor. O dönem Britanya sömürgesi olan Hindistan'daki Tüm Hindistan Müslüman Birliği, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara Hükûmeti'ne maddi yardım toplarken, bir dönem bu birliğin liderliğini de üstlenen III. Ağa Han buna karşı çıkıyordu.
Hatta Türk Diyanet Vakfı'nın İslam Ansiklopesi'ne göre bunun ötesi de vardı. III. Ağa Han, müstemleke idaresi altında yaşayan bütün müslümanlara hitaben yayımladığı bildirgelerle Osmanlı Devleti’ne İngiliz, Fransız ve Ruslar’ı desteklemenin dinî bir görev olduğunu ileri sürmüş ayrıca kendi mensupları arasından yetişmiş ajanlar vasıtasıyla Irak ve Suriye’de Osmanlı hatları gerisinde, İngilizler hesabına bilgi toplama işini de yürütmüştü.
IV. Ağa Han (Kerim Ağa Han) dedelerinkinden farklı bir dönemde, daha çok kalkınma, eğitim ve insani yardım projelerine odaklanan bir profil çizmeye çalıştı. Artık Britanya İmparatorluğu da eski kudretinde değildi dolayısıyla IV. Ağa Han'ın modern Birleşik Krallık'la ilişkisi, klasik “emperyalizm” boyutundan uzak, daha ziyade sivil toplum ve uluslararası kuruluşlar temelinde bir etkileşim olarak değerlendirilebilir.
Dedeleri gibi “İngiliz emperyalizmi yanlısı” bir imaj sahibi olmamak için siyasi konularda son derece ihtiyatlı, tarafsız bir duruş sergilemeye çalışsa da IV. Ağa Han'ın da resmen Birleşik Krallık yurttaşı olduğunun ve Buckingham'ın ona da "şövalye" unvanı verdiğinin altını çizmeden geçmemek lazım. Zaten Nizari-İsmaili toplumun büyük çoğunluğu onun döneminde de ağırlıklı olarak "İngiliz Milletler Topluluğu" ülkelerinde yaşamaya devam etti.
Az daha Trudaeu'nun düşmesine neden oluyordu
Nitekim, IV. Ağa Han’ın adı, bu ülkelerden biri olan Kanada’da karıştığı bir skandal nedeniyle az daha dönemin Başbakanı Justin Trudeau’nun siyasi geleceğini tehlikeye atıyordu.
Skandal, 2016'nın sonunda Trudeau’nun ailesiyle birlikte Ağa Han’ın Bahamalar’daki özel adasında tatil yapmasıyla patlak verdi. Ağa Han Vakfı, Kanada hükümetinden hibe alan, Ağa Han tarafından kurulan bir vakıftı. Bu nedenle, seyahatin masraflarının Ağa Han tarafından karşılanması çıkar çatışması kuşkusu doğurdu.
Kanada Etik Komiseri, Trudeau’nun yasayı ihlal ettiğine hükmetti. Trudeau özür diledi ancak herhangi bir cezaya çarptırılmadı. Olay, Ağa Han’a hukuki bir sorumluluk yüklemedi ve tartışma daha çok Kanada’nın kamu etiği kuralları üzerinde yoğunlaştı.
Konuyla ilgili muhalefet partilerinin yönelttiği eleştiriler, Trudeau’nun başbakanlık görevini sürdürmesini engellemedi. Ancak istifa ettiği güne kadar bu konu gündemde kalmaya devam etti.
IV. Ağa Han'ın ölümünün ardından ilk başsağlığı mesajlarından birini Justin Trudeau verdi. Ağa Han'ın Eski Başbakan Pierre Elliott Trudeau'yla 1960’lardan beri süregelen dostluğu pek çok İsmaili mültecinin Kanada’ya yerleştirilmesine katkı sağlamıştı. Ağa Han'a 2010'da “Onursal Kanada Vatandaşlığı” verilmiş ve Nelson Mandela, Dalay Lama gibi isimlerle birlikte bu unvanı taşıyan 5 kişiden biri olmuştu.
Lüks, şatafat, şaşa
Bahamalar’daki özel ada demişken, Ağa Han’ın uçsuz bucaksız servetinden de bahsetmekte fayda var. Dini lider, ruhani lider, manevi lider deyince gözümüzün önüne dünya nimetlerinden elini çekip kendini maneviyata adamış biri gelmeli, değil mi?
Ne var ki, günümüzde dini liderler daha çok çılgın servetleriyle tanınıyor ve Ağa Hanlar da bundan azade değil.
Ağa Han unvanını taşıyan Nizari-İsmaili imamları, dünya basınında sık sık servetleri ve göz alıcı yaşam tarzlarıyla gündeme geliyor. Öyle ki, ünlü ekonomi dergisi Forbes’in “Dünyanın En Zengin 15 Hanedanı” listesinde Ağa Hanlar da yer alıyor.
Yalnız küçük bir ayrıntı var; diğer hanedanların tamamı bir ülkenin kraliyet ailesiyken, Ağa Hanlar "imamiyet hanedanı" olarak listede yer alıyor.
Jet-Set İmam
20. yüzyılın ortalarında Paris sosyetesinde “Jet-Set İmam” diye anılan III. Ağa Han, at yarışlarına merakı ve lüks eğlenceleriyle tanınıyordu. Torunu IV. Ağa Han da benzer şekilde uluslararası basının ilgisini çekti; kraliyet düzeyinde etkinliklere katılıyor, Avrupa’nın seçkin tatil beldelerinde konaklıyordu.
Özel uçaklar, yatlar ve gösterişli malikâneler gibi servet sembolleri magazin haberlerinde sıkça boy gösterirken, aile içi düğünler, boşanmalar, sanat koleksiyonları ve yat yarışlarına dair renkli detaylar da bu şatafatlı imajı pekiştiriyordu.
Servet değerinde boşanma anlaşmaları
İki evlilik yapan IV. Ağa Han, önce 22 Ekim 1969’da İngiliz manken Sarah Frances Croker-Poole'la Paris’te evlendi. Evliliğin ardından eşi, Begüm Salimah Ağa Han adını aldı. Bu birliktelikten Prenses Zehra, Prens Rahim ve Prens Hüseyin adında üç çocuğu dünyaya geldi. Ancak çift, 1995'te yollarını ayırdı.
Daha sonra, 1998'de Alman prensesi Gabriele zu Leiningen ile evlendi ve bu evlilikten Prens Aly Muhammed doğdu. Ancak bu evlilik de 2011'de sona erdi.
Ağa Han’ın lüks yaşamı, sahip olduğu servet ve mülklerle de kendini gösteriyordu. Fransa’nın güneyindeki büyük beyaz villası, deniz manzaralı konumu ve en son modern imkânlarla donatılmış yapısıyla dikkat çekiyordu.
At yarışları ve kaybolan şampiyon
At yetiştiriciliği konusundaki tutkusu, dedesinden miras kalan bir hobiydi. Sea the Stars ve Sinndar gibi ünlü yarış atlarının sahibiydi. Ancak en meşhur atı Shergar, 1983'te İrlanda’da kaçırılmış ve bir daha bulunamamıştı.
Bu servetin kaynağı ne?
Böylesine büyük bir servetin kaynağı, İsmaili toplumundan toplanan “Humus” (beşte bir) vergisiyle doğrudan bağlantılı.
İsmaili toplum üyeleri, dini liderleri olan İmam’a her yıl gelirlerinin yüzde 12,5 ila 20'sini bağışlamakla yükümlü. Tabii ki, bu paranın hayır işlerinde kullanılması öngörülüyor.
Gerçekten de bu bağışların bir kısmı, dünyanın farklı bölgelerinde Ağa Han Kalkınma Ağı (AKDN) aracılığıyla yürütülen hayır projelerine aktarılıyor. Ancak, tüm dini cemaatlerde olduğu gibi İsmaililerde de bağımsız bir mali denetim mekanizması bulunmuyor.
Bu nedenle, dünya çapında sayıları 12 ila 15 milyon arasında olduğu tahmin edilen İsmaililerin, adeta bir ibadet gibi dişlerinden tırnaklarından artırarak yaptıkları ve “zekât" olarak gördükleri bağışlarının ne kadarının hayır işlerine, ne kadarının Ağa Han ailesinin kişisel servetine gittiği tam olarak bilinmiyor.
Bu büyük maddi gücün, İslam tasavvufundaki “bir lokma bir hırka” ifadesiyle özdeşleşen sade yaşama biçimiyle keskin bir tezat oluşturduğu ortada. Bazı İsmâilîler bunu, maneviyat ve dünyevi imkânları uzlaştıran özgün bir yaklaşım olarak görürken, eleştirenler İmâm’ın lüks yaşam tarzını geleneksel derviş zihniyetiyle bağdaştırmakta zorlanıyor. Sonuçta Ağa Han’lar, hem yüklü bağışlarla küresel hayır işlerine imza atan, hem de paparazzilerin merceğinde yer alan "iki yönlü" bir profil çizmeye devam ediyor.
İsmaililerin, İmamlarına içten bir sevgi beslediklerini görmemek mümkün değil, IV. Ağa Han'ın 88. yaşgünü için hazırlanan bu epeyce "kitsch" doğumgünü şarkısı ve klibinde dağa taşa "İmamımızı Seviyoruz" yazan müridlerin dini liderlerine sevgilerini ve bağlılıklarını sorgulamak için herhangi bir neden yok.
Kız çocuklarının ve kadınların eğitimi
Yalnız IV. Ağa Han'ın bir yönü daha vardı ki buna değinmeden geçmek haksızlık olur. Sırf kız çocukları ve kadınlar eğitim almasın diye Boko Haram (Eğitim Haram) adında "terör örgütü" kurmaya varan sapkınlıkların, Talibanların, Kaidecilerin vs. arasında Ağa Han'ın kız çocukları ve kadınların eğitimine verdiği önem ve konuşmalarında bu yönde yaptığı vurgu başlı başına değerli. Dedesi III. Ağa Han'ın bu konuya verdiği önemi miras alan IV. Ağa Han'ın önderlik ettiği İsmaililer, İslam cemaatleri arasında kadınların yüksek öğrenim görme oranında en başlarda yer alıyor. Ağa Han Vakfı'nın bu amacı desteklemek için özel fonları bulunuyor.
V. Ağa Han (50. İmam) ilan edildi
Nizari İsmaili geleneğinde, mevcut İmam halefini yazılı bir vasiyetle belirliyor ancak İmam'ın ölümüne kadar bu hiçbir şekilde açıklanmıyor. Bu kişi genellikle İmam'ın büyük oğlu olsa da bir kesinliği yok. Örneğin 48. İmam (III. Ağa Han) 1957’de vefat ettiğinde vasiyetinde bir kuşağı atlamış, kendi oğlunu (Ali Han) değil, torunu Şah Kerim’i ( IV. Ağa Han) İmam olarak atamıştı. Ancak görünen o ki IV. Ağa Han teammüllere uymayı tercih etmiş. IV. Ağa Han'ın ölümünün ertesi günü açıklanan vasiyetinden en büyük oğlu Prens Rahim Hüseyni, imam olarak çıktı.
53 yaşındaki Prens Rahim yarı İngiliz kökenli, annesi bir dönemin İngiliz modeli Lady Sarah Croker Paul. Prens Rahim, ailesindeki bir "top-modelle" evlenme "geleneğine" aynen uyarak 2013'te Amerikalı model Kendra Spears'la evlendi ve yine neredeyse bir "aile geleneği" olarak da 2022'de boşandı.
Birleşik Devletler’de, Brown Üniversitesi’nde karşılaştırmalı edebiyat eğitimi almış olan yeni Ağa Han, babasıyla birlikte farklı AKDN kurumlarının yönetim kurullarında da aktif rol üstlendiğinden cemaat kurumlarına liderlik edebilecek tecrübeye sahip.
İmam öldü, yaşasın yeni imam!
İsmaililer imamlarına derinden bir bağlıklık ve sevgi gösterseler de onların ölümünün ardından yas tutmaktansa yeni imamlarını kutlamaya daha büyük bir önem veriyor. Bu anlayış cemaatin her zaman güncelde odaklanmış kalmasını sağlıyor.
Örneğin III. Ağa Han'ın ölüm yıldönümü olan 11 Temmuz tarihi bir anma günü olarak görülmüyor. Bilakis IV. Ağa Han'ın imamiyeti de aynı gün açıklandığı için onun imamiyetinin başlangıcı olarak her yıl törenlerle kutlanıyor.
Aynı gelenek uyarınca IV. Ağa Han'ın ölüm tarihi olan 4 Şubat kısa sürede unutulacak ama 5 Şubat V. Ağa Han'ın imamiyeti devraldığı tarih olan 5 Şubat her yıl törenlerle kutlanacak.
Dönemin hanedanlarına karşı Alamut kalesinden yükselen bir muhalefet hareketi olarak başlayan, yüzyıllarca yeraltında gizlilik içinde yaşatılan Nizari-İsmaililik günümüzde milyarlarca dolarlık serveti yöneten Ağa Han hanedanına dönüştü.
Bakalım, Nizari-İsmaililere gelecek neler getirecek?
Yararlanılan Kaynaklar: AKDN, AKF, AKCF, BBC, BBC Türkçe, Politico, Telegraph, Guardian, New York Times, Tatler, Times, CNN World, CBC, NBC, QZ, Vault, Daily Mail, CTV News, Wikipedia, GZT, Mecra, İslam Ansiklopedisi, The Encyclopaedia of Islam, Dergipark, Goodreads, Academia, telegrafi, Times Now, Barakah, ismailignosis, the ismaili, Inside Ismailsim, Rethinking Ismailism, simerg, filmboard, Hello Magazine, Hurst, Google Books, La Croix, Glamour, Sports Illustrated, Köprü Dergisi
© The Independentturkish