Uzun yıllar önce konserine gittiğiniz bir ismi seneler sonra yeniden sahnede izlemenin keyfi ve nostaljisi çok başka. İstemsizce gelen "Yaşlandık be..." hissiyatı bünyeyi sararken yeniden buluşmanın verdiği tatminin de tarifi zor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Zorlu PSM'de geçen hafta sonu gerçekleşen MIX Festival kapsamında Bedük'ü uzun zaman sonra bir kez daha sahnede gördüğümde tam olarak bunları hissediyordum. Keyfim çokça yerindeydi ve Bedük sahneye adımını attığı anda istemsizce "Vay be!" dedim. İlk kez 2007'de Rock'n Coke'ta canlı izlediğim, sonra 2008'de Asmalımescit'teki eski Babylon'da (ne günlerdi...) verdiği konserde dans etmekten helak olduğum Bedük'le 16 yıl sonra bir konserinde daha buluşmuştuk...
Sahnede yılların hiçbir şey götürmediği bir adam vardı. Enerjisi bitmek tükenmek bilmeyecek gibiydi. Haliyle bu bize de yansıdı; festivalcilerin de keyfine diyecek yoktu. Bedük bunun mesajını konser öncesindeki sohbetimizde vermişti aslında. "Rahat ayakkabılarla gelin, çok dans edeceğiz" demişti. Ve öyle de oldu... 2008'de Automatik'in Murad Küçük yönetmenliğindeki enfes klibi sayesinde istemeden de olsa Türkiye'deki kolbastı çılgınlığını patlatan isimden başka bir şey beklenemezdi tabii. 2 Kasım gecesi, kendisi de sarı spor ayakkabılarını giymiş, siyahları çekmiş, jilet gibiydi. Meşhur güneş gözlüğü gözündeydi.
O geceki konser öncesinde "Yıllar içinde pek çok farklı tarz ve duruş sergiledim" diyerek ekliyor Bedük:
O yüzden beni tanıyan, ilk hangi dönemimde tanıdıysa öyle biiyor. Bazısı tarzımı acayip müzikal, bol danslı, funk esintili diye görürken bir kısım da beni popçu olarak görebiiyor. Bazısı müziğimi sadece eğlenceli diye niteleyip beni de zıplatan adam olarak görürken bir diğeri sert elektronik müzik yapan biri olduğumu düşünebiliyor.
"Daha önce yaşamadığınız bir deneyim"
Konserden bahsederken ise şöyle ekliyor:
MIX Festival'da fabrika ayarlarına döndüğümüz bir performans sergiliyor olacağız. Funk ve rock'la bezeli elektronik dans müziği demek bunun tam karşılığı olabilir.
Öyle de oldu... Bedük'ün "Gelenler gelmeyenlere, bilenler bilmeyenlere anlatsın" diye noktaladığı konserde pek yerimizde durmadık. Ama elbette kaçıranlar üzülmesin, gelecek seneyle ilgili gayet güzel planları var Bedük'ün, "2025 boyunca konserler üzerine yoğunlaşıyor olacağız" diyor. Mesajı da net, açık seçik veriyor coşkuyu:
Bir yerlerde yakalayın. Daha önce yaşamadığınız bir deneyim olacağına emin olabilirsiniz.
Peki 2025 için heyecan verici projeler üzerinde çalıştığı her halinden belli olan Bedük'ün günleri nasıl geçiyor? "Sürekli yolda, uçaktayım" diyerek ekliyor:
Yeni projeler ve albüm üzerinde çalışıyorum. Daha çok dünyanın ve ülkemizin geçirdiği olaylı dönemlerin içinde akıl sağlığıma, aileme ve işime konsantre olmaya çalışıyorum.
Bedük böyle deyince aklıma elbette bu yıl nisanda yayımladığı tekli ve videoda Beste Kökdemir'in bolca dans ettiği Terapi geliyor. "Bu bi terapi, arşa çıkman gerek / Dök kalbini, rahatlaman gerek" diyor şarkı.
Bedük, "Umarım dinleyenler sevmiştir, hayatlarına bir yerden teğet geçmiştir diye umuyorum" diyor. O da her yürüyüşüne veya sporuna Terapi dinleyerek başlıyormuş. "Demek ki Bedük sadece bize değil, kendi kendine de ilaç oluyor" diye düşünüyorum.
"Tıkanıklıktan kurtulmak için üretiyorum"
"Tavsiye ederim. Beyin açıyor" diyor. Beyin açmak demişken, Bedük acaba kendini hiç tıkanmış hissediyor mu diye merak ediyorum. Bir itiraf geliyor akabinde:
Sadece müziğimde değil, hayatla ilgili de çocukluğumdan beri hep tıkanık hissediyorum zaten. Bundan kurtulmak için üretiyorum, farklılık arıyorum muhtemelen.
Sözkonusu farklılığı, aramakla kalmayıp bulduğunu da düşünüyorum. Bedük'ü artık çok uzun zamandır tanıyoruz, senelerdir müzik piyasasının içinde. Çıkışını Türk dinleyicisinin pek de alışık olmadığı bir tarzla yaptı ve ondan sonra da hiç yerinde saymadı.
"Açılmamış yolları direnerek açtım"
"Yeni ve genel geçerden farklı bir şey yapıp arkasında durmak beraberinde zorluklar da getiriyor tabii" diyor:
Daha önce açılmamış yolları direnerek açmam, düşünülmeyeni düşündürmem ve kabul ettirmem gerektiğini biliyordum. Hep olabildiğince pozitif tarafından bakarak hem kendi sınırlarımı hem de insanların algı sınırlarını zorlamak bu süreçte en sevdiğim iş haline geldi.
Özgün ve özgür duruşunu neye borçlu olduğunu da şöyle anlatıyor Bedük:
'Delidir, ne yapsa yeridir' duruşu insanda inanılmaz bir özgürlük duygusu geliştiriyor. Bu da işime yansıdı sanırım.
Yaratım sürecinde her defasında farklılık peşinde koştuğunu ve bu sayede kendini yenileyerek tekrara düşmediğini anlatıyor Bedük. Ama "Müziğimi beslerken bir formülüm, bir beslenme noktam olmadı hiç" diye de ekliyor:
Sadece bir önceki yaptığımdan daha farklı şeyler arıyorum her seferinde. Bu bazen farklı bir groove ya da sound arayışı veya söylem oluyor. O dönem nasıl hissediyorsam, kendim dinlemek istediğim müziği yapmaya çalışıyorum.
Bedük'ün hayranları onu karabataklara benzetiyor. "Sürekli ortadan kaybolup durmasaydı çok daha ünlü, hatta dünya çapında bir yıldız olabilirdi" diyorlar. Peki Bedük gerçekten "ortadan kaybolup duruyor" mu?
Bu soruya epey tatmin edici bir yanıtı var sanatçının. "Kendi müziğimi kendim yapıp, kaydedip, mix'leyip mastering'ini de ben yapıyorum" diyerek başlıyor söze:
Çoğunlukla görsel taraflarını da ben yapıyorum. Hal böyle olunca ara ara kaybolup bunlarla uğraşmam gerekiyor. Üretmeye, kendi içime çekilmeye, yazmaya çizmeye vakit ayırmalıyım ki yaptığım işler otomatik, fabrikadan çıkmış işlere dönmesin. Ve bütün bunları yaparken akıl sağlığımı korumaya da ihtiyacım oluyor. Hayat - aile - iş - sağlık dengesini iyi korumak lazım ki daha çok uzun yıllar devam edebileyim.
Akabinde kariyerinin çıkış ve varış noktasını öyle güzel açıklıyor ki:
Ben yola yıldız olmak için değil, yaratımlarımı kendime göre paylaşmak ve sahnede olmak için çıktım. Ondan sonra gelen ve gelecek olan tüm yakıştırmalar kabulümdür.
Bunun üzerine söylenecek her şey fasa fiso gelecek diye düşünüyorum. Bu yüzden vedalaşmadan önce Bedük'ü ve hayranlarını yakın gelecekte nelerin beklediğini soruyorum sadece.
"XX isimli yeni albümüm üzerinde uzun zamandır çalışıyorum" diyor Bedük ve "Biterse o çıkacak" diye ekliyor. Bir de müjdesi var:
35 Kişilik bir orkestrayla mart-nisan gibi galasını yapacağımız nefis bir sürpriz proje üzerine çalışıyoruz.
Biz de nefesleri tutup bekliyoruz öyleyse. Ve elbette mevcut koşullarda kendi akıl sağlığını gözetmeye çalışırken yıllardır müziğiyle bizimkini de koruyan Bedük'e teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ona dair ne varsa bizim için bir nevi "Terapi"...
© The Independentturkish