Osmanlı'da kadına şiddet ve cinayet durumlarında neler olurdu?

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Son zamanlarda meydana gelen hadiseler artık vicdanlara sığmaz bir hâl aldı.

Mütemadiyen bu haberlerle karşılaştığımızda, bilhassa sosyal medyadan çoğu kişi haklı olarak adalet mekanizmamızdaki aksaklıkları eleştiriyor.

Bu konu beraberinde Osmanlı hukukunda uygulanan kısas örneğinden hareketle yeni bir tartışma daha doğuruyor.

Kimileri canileri cezalandırmak için bu uygulamaları överken kimisi de "Osmanlı hukukunda kadının esamisinin dahi okunmadığını ancak cumhuriyetle kadının haklarının güvence altına alındığını" söylüyor.

Esasen toplumumuz böylesi tartışmalarda dahi keskin bir ifrat-tefrit arasında birbirine hücum ediyor. 

Bu dosyamızda Osmanlı adalet mekanizmasında kadına yönelik bazı şiddet ve cinayet belgelerini ele alarak vaziyeti anlamaya çalışacağız.

Peşinen söylemek gerekirse; iki taraf da karnından konuşuyor ve söylediklerinin gerçeklikle bir ilgisi bulunmuyor.

Evvela Osmanlı adalet sisteminde bugünden beter, saç-baş yolduracak açıklar bulunuyordu. Suçlular bundan ziyadesi ile yararlanıyordu.

Öte taraftan "Osmanlı kadını cinayete kurban gitse ya da şiddete maruz kalsa onu koruyacak bir mekanizma yoktu" diyenler de fena halde yanılıyor.

Aşağıda ele alacağımız vakalarda da görüleceği üzere, Osmanlı kadını bazen öyle korunuyordu ki günümüzde bu hakların kadına verilmesi hayal bile edilmez.

Bazen tek bir kadın cinayet vakasında 15 kişinin tereddütsüz şekilde idama mahkûm edilebildiğini görebiliyoruz. 
 


Kadının mirası için işlenen bir cinayet

1860 yılında Harput'ta Firdevs Hanım isimli bir kadın, 11 bıçak darbesiyle katledilmiş bir şekilde bulunur.

Kısa sürede olayın bir kiralık katil marifetiyle üvey kardeşleri tarafından işlendiği ortaya çıkartılır.

Bu cinayette katillerin amacı, kadının mirasına konmaktır.

Üvey kardeşler kendilerini savunurken maktulün iffetine dil uzatırlar:

Bize baş eğmediğinden ma'ada bazı uygunsuz harekette bulun mağla mezburenin ol veçhile hareketleri namusumuza dokunduğundan katl ettir meyi üçümüz beynimizde müşavere ve ittifak ve ittihad.

(CB-OA -Dosya 456,
Gömlek 20434)


Yapılan tahkikatta bu iddiaya dair bir delil bulunamamıştı.

Osmanlı kanunlarına göre katil, üvey kardeşler ve üvey babası idama mahkûm edilecektir.

Bu Osmanlı kanunun şeditliğini gösterecektir; ama aynı kanunun açığı da bulunur.

Katiller, iffet konusunu açarak mahkemeyi zan altında bırakır, her ne kadar bu iddialar dedikodu boyutunda da olsa mahkeme idam cezalarını "kürek cezasına" çevirmek zorunda kalır.

Elbette her dedikodu dikkate alınmaz; ama mahkeme üyelerinden birisi bu dedikoduyu kendisinin de duyduğunu söyleyince, mahkeme heyeti cezayı uygulamaktan kaçınır. 


Kocası tarafından öldürülen bir kadın

Bir başka vakada katil bu kez kadının kocasıdır.

Çorum'da gerçekleşen hadisede mahkeme kısas kararı verir ve idam için son kararı kızın ailesine bırakır.

Buradan bakıldığında yine yürekleri ferahlatan bir karar gibi durur; ama kızın ailesi "kan parası" almayı kabul ederek caninin hapse bile girmesine izin vermeden sokaklarda gezmesine müsaade eder:

İbrahim benim hıntamı ahara bey istihlak ediyorsun, diyerek gazaplanmış ve Emine'yi Bağocağı adlı mahalde iterek oluk üzerine düşürmüş ve tekme ile bi gayr-ı hakk darb etmiş, kaçan Emine evine girmiş ve İbrahim arkasından gelerek büyük demir maşa ile kafasına ve arkasına darb etmiş, balta ile katl edeceği sırada komşuları yetişerek onu kurtarmış. Fakat bu yara bereden dolayı Emine 15 gün sonra ölmüştür. Taraflar arasında 500 kuruş üzerine kan bedeli olarak anlaşma sağlanmıştır.

(Abdullah Gündoğdu, Çorum'un 2 Numaralı
Şer'iyye Sicili Transkripsiyon ve Değerlendirmesi
1268-1280/1852-1863,
Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1989, s.32)


Zorla evlendirilen kızın katledilmesi

Ohri'de Şeker Hatun isminde genç bir kız, ağabeyi tarafından zorla biriyle nişanlandırılır.

Kız başkasıyla kaçar ve evlenir.

Kızın ağabeyi, evli kardeşini dağa çıkartarak katleder.

Mahkeme derhal idam kararı verir; ama kısasa göre aile bireyleri idamdan vazgeçebildiği için, Bekir ismindeki cani idamdan kurtulur.

Diğer vakalardan farklı olarak mahkeme, caniyi salmaz ve katili 15 yıl kürek cezasına çarptırır. (CB-OA -Dosya 456, Gömlek 20434)

Bir kişi 15 yıl kürek cezası aldı mı, kolay kolay iflah olmazdı.

Yani mahkeme katil ağabeyin cezasını dolaylı olarak da olsa vermiş bulunuyordu.

Ne yazık ki bugünkü sistemde bir kişi 15 yıl ceza aldığında kısa sürede aramızda olması sizi yanıltmasın, Osmanlı'da 15 yıl kürek cezası alan bir kişi o hapisten ya yarım insan olarak çıkardı yahut da çıkamazdı. 
 


Kocalar eşini canı istediğinde dövemezdi

Yanlış bir algı da Osmanlı'da kadının şiddete uğradığında haklara sahip olmaması şayiasıdır.

Bilakis, evli bir kadın kocasından mütemadiyen şiddete uğramışsa hem boşanabilirdi hem de kocasından hatırı sayılır bir tazminat ve nafaka alabilirdi.

Hatta kadın öyle haklara sahipti ki bilhassa İstanbul'da boşanmış ya da dul kalmış bir kadınla evlenmek daha makbuldü; çünkü boşanmış/dul kalmış kadın son derece hali vakti yerinde olurdu.

Anadolu'da ise mahkeme kadıları kadınları korumak için çeşitli tedbirler alırdı.

Örneğin şahitler huzurunda kocaya şiddet uygulamayacağına yemin ettirilirdi.

Bu yemine uymayan kocalar evliliğini, malını kaybetmenin yanı sıra kadının şikayetine göre hapse dahi girebilirdi.

Zamanla bu uygulama genişletildi, kadınlar evlenirken kadı huzurunda kocalarının üzerlerine evlenmeyeceklerine, onlara mutlaka ev alacaklarına dair birçok maddeyi ekleyerek haklarını genişletti. 

Ahmet Mithat Efendi'nin metinlerinde görebildiğimiz üzere, İstanbul'da bir çete güzel yüzlü erkekleri kullanarak boşanmış kadınların mallarını ele geçirmek için çevirdiği numaralar asayiş sorunu oluşturacak kadar büyümüştür. 

Şer'iyye sicillerinde yukarıda bahsettiğimiz gibi binlerce hadise söz konusudur.

Bu dosyadaki temel önermemiz ise şudur:

Osmanlı'da ne sanıldığı gibi kadın cinayetinde anında kısas uygulanıp adalet yerini bulabilmekte ne de bazılarının iddia ettiği gibi kadın hiçbir hakka sahip olmayan bir varlıktır.

Ne yazık ki kısası delebilecek yüzlerce açık o dönemin toplumu içinde kullanılmıştı.

Öte taraftan kadın hakkını aramaya kalktığında bugün hiçbir ceza kanunun sağlayamadığı haklara sahipti.

Velhasıl Osmanlı'da kadın cinayetleri ve şiddet meselesini nasıl değerlendireceğiniz bakış açınıza göre şekilleneniyor.

Yapılacak ilk ve en büyük hata dönemi kendi koşulları ve imkanları yerine bugünün şartları içerisinde ele alıp değerlendirmek olacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU