London School of Economics öğretim görevlisi Prof. Dr. Gubad İbadoğlu, Azerbaycan'da ayağında kelepçe ev hapsinde tutuluyor.
Avrupa Parlamentosu (AP), insan hakları alanında 1988 yılından bu yana verilen ödüle bu sene Azerbaycanlı bilim insanı, dünyanın sayılı iktisat okullarından biri olan London School of Economics öğretim görevlisi Prof. Dr. Gubad İbadoğlu'nu aday gösterdi.
Ödülü kazanan adayın ismi 24 Ekim'de açıklanacak; 18 Aralık'ta ise Strasbourg'da düzenlenecek törenle ödül sahibine takdim edilecek.
Independent Türkçe'nin ekonomi ve bölgesel ilişkiler alanındaki yorumcularından Prof. Dr. Gubad İbadoğlu, 4 yıl ABD üniversitelerinde görev yaptıktan sonra davet üzerine 2020 yılında London School of Economics'te çalışmaya başladı.
Genel başkanı olduğu Azerbaycan Demokrasi ve Refah Partisi'ni uzaktan yöneten İbadoğlu, gerek sahibi olduğu BİZ YouTube kanalında gerekse basında iktidarın ekonomi politikalarını eleştirince, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev kendisini hedef alarak "ötmemesi" için uyarmıştı.
sonra Azerbaycan Ulusal Konseyi Başkanı Prof. Dr. Cemil Hasanlı, Prof. Dr. Gubad İbadoğlu ve eski Büyükelçi Arif Şahmarlı, Londra'da vakıf kurarak "Azerbaycan iktidarına yakın kişilerin Birleşik Krallık'ta el konulan paralarının o vakfa aktarılmasıyla uğraşacaklarını ve öncelikli olarak öğrencilere burs vereceklerini" açıklayarak Bakü'yü çok öfkelendirmişlerdi.
Azerbaycan Demokrasi ve Refah Partisi iktidar tarafından tescil edilmeyince İbadoğlu, 2023 yılı Temmuz başında Bakü'ye giderek partiyi feshetme kararı almıştı.
23 Temmuz'da hanımıyla birlikte aracında seyir halindeyken güvenlik görevlilerinin arabasına çarpması sonucu ağır yaralanan hanımı farklı bir istikamete götürülürken İbadoğlu, başında bulunduğu STK'nın ofisine götürülmüş ve yapılan uzun aramadan sonra mahkemeye çıkarılarak tutuklanmıştı (kardeşi Galip Tuğrul daha önce ofise girildiğini ve anahtarının değiştirildiğini söylemişti).
London School of Economics öğretim görevlisinin üzerine atılan suçlar "sahte para basmak", "kara para aklamak", "FETÖ ile ilişkiler" gibi suçlamalar olmuş; ancak tüm bunları reddeden İbadoğlu, "İlham Aliyev'in kendisini öldürmek istediğini" ifade etmişti.
Ekonomi profesörünün tutuklanmasının hemen ardından Türkiye makamlarına başvuran Azerbaycan iktidarı, İstanbul'da görev yapan ve Gubad İbadoğlu'yla "cinayet ilişkileri içinde bulunduğu" iddia edilen ekonomi doktoru Fazıl Gasımlı'nın Bakü'ye gönderilmesini sağlamıştı.
Gasımlı'nın ifadesinin alınmasından bir süre sonra Azerbaycan Başsavcısı (Sovyet sistemi aynen sürdüğü için Azerbaycan'da tek Başsavcı makamı var) Kamran Aliyev, "Gubad İbadoğlu'na karşı ileri sürülmüş suçlamaların tamamı kanıtlanmıştır" şeklinde açıklama yapmıştı.
Uluslararası örgütlerin, bilim camiasının, akademisyenlerin ve STK'ların London School of Economics hocasına desteği çığ gibi büyürken, geçtiğimiz 22 Nisan'da iktidar İbadoğlu'nu "ev hapsi" koşuluyla salıvermek zorunda kalmıştı.
Birkaç gün sonra ise İbadoğlu'nun ayak bileğine kelepçe takılmıştı.
İbadoğlu'nun serbest bırakılmasından bir süre sonra "işbirliği içinde bulundukları" iddiasıyla Türkiye'den sorgusuz sualsiz Bakü'ye gönderilen Fazıl Gasımlı, dünya kamuoyuna çağrıda bulunarak London School of Economics öğretim görevlisi aleyhinde verdiği ifadelerden feragat ettiğini; çünkü o ifadeleri "çok ağır işkenceler altında ve hatta kafasının bokun bulunduğu tuvaletin içine sokularak yarım saat orada tutulduktan sonra verdiğini" açıkladı.
Gasımlı bu müracaatını BM Genel Sekreteri ve Türkiye Cumhurbaşkanı'na da yönlendirmiştir. Daha sonra ölüm orucuna başlayan ve Prof. Dr. Gubad İbadoğlu da dahil olmak üzere gelen çağrıların hiçbirine olumlu yanıt vermeyerek yaklaşık 100 gündür ölüm orucunu sonlandırmayan Gasımlı'nın bu durumunu iktidar tam bir sessizlik ve tepkisizlikle karşılıyor.
Gubad İbadoğlu'na karşı başlatılmış soruşturmanın (Azerbaycan'ın hukuk jargonunda tamamına "cinayet işi" denir) sürüp sürmediği belli olmazken, uluslararası kuruluşların tüm çağrılarına rağmen yurtdışına çıkışına da izin verilmiyor.
Yazının yazıldığı sıralarda Fazıl Gasımlı'nın da ölüm orucunu sürdürdüğü haberi geldi.
Bakalım AP'nin, insan hakları alanında 2024 yılı Andrey Saharov Ödülü'nü Prof. Dr. Gubad İbadoğlu'na vermesi durumunda Azerbaycan iktidarı, İbadoğlu'nun 18 Aralık'ta Strasbourg'da düzenlenecek törene gidip ödülünü almasına izin verecek mi?
Yoksa edebiyat alanında 1970 yılı Nobel Ödülü sahibi Aleksandr Soljenitsın'ın SSCB'den çıkmasına izin verilmediği şeklinde yeni bir örnekle 2024 yılında yeniden karşı karşıya mı kalınacak?
SSCB istihbaratının kuralları üzerine dizayn edilmiş bugünkü Azerbaycan için 1970 yılının deneyimini tekrarlamak asla zor olmasa gerek.
1988 yılında tahsis edilmiş Andrey Saharov Ödülü, 2023 yılında Mahsa Amini ve Woman Life Özgürlük Harekatı'na verilirken, geçen şbat ayında hayatını kaybeden Rus muhalif lider Aleksey Navalnıy 2021 yılında ödülün sahibi olmuştu.
1995 yılında Saharov Ödülü'ne Türkiye'den Leyla Zana layık görülmüştü.
Dünyaca ünlü Rus bilim adamı Andrey Dmitriyeviç Saharov (21 Mayıs 1921-14 Aralık 1989), fizik alanındaki yeteneğiyle Sovyet yönetiminin dikkatini çekerken, çalışmaları bizzat diktatör Stalin tarafından desteklenmişti.
1952 yılında henüz 31 yaşındayken hidrojen bombasını keşfedip deneyen Andrey Saharov, SSCB'nin en yüksek ödüllerine defalarca layık görülmesine rağmen 1960'ların başlarında nükleer silahların yasaklanması için mücadele etmiştir.
Bu mücadelesinden dolayı 1975 yılında Nobel Barış Ödülü'nü kazanan Andrey Saharov, sürekli baskı ve takipler altındayken Sovyet ordusunun Afganistan'a girmesini protesto etmek için Aralık 1979 ve Ocak 1980'de yabancı basına yaptığı açıklamalardan dolayı, eşi Yelena Bonner ile birlikte 22 Ocak 1980'de Moskova'da gözaltına alınarak o zaman yabancıların giriş-çıkışlarının yasak olduğu Gorki kentine sürülmüştü.
Mart 1985'de Komünist Parti Genel Sekreterliğine seçilen Mihail Gorbaçov'un başlattığı "Perestroyka" ve "Glasnost" politikaları sayesinde bizzat Gorbaçov'un girişimleriyle 1986 ilkbaharında Moskova'ya dönebilen Andrey Saharov ve eşi, insan hakları alanındaki mücadelelerini sürdürmüşlerdi.
26 Mart 1989'da SSCB Parlamentosu'na yapılan seçimlerde milletvekili seçilen Andrey Saharov için Mihail Gorbaçov, "Onun parlamentoda konuşması benim de çok işime geliyordu, çünkü Batı bizde demokrasinin geliştiğini görüyordu" demişti.
Parlamentoya sunduğu yasa tasarılarında toplumun çoğulcu demokrasiyle yönetilmesi ilkeleri üzerinde duran Andrey Saharov'un hem konuşmaları hem de kendisine yöneltilen eleştirilere verdiği cevaplar günümüzde de aktüelliğini korumaktadır.
14 Aralık 1989'da hayatını kaybeden Andrey Saharov'un adına Avrupa Parlamentosu, kendisi daha hayattayken 1988 yılında ödül tahsis etmişti.
London School of Economics öğretim görevlisi Prof. Dr. Gubad İbadoğlu'na insan hakları alanında Saharov Ödülü'nün verilmesi ve o ödüle yönetimin göstereceği tepki, Azerbaycan'ın geleceği bakımından turnusol kağıdı olacaktır.
Umarız, SSCB yönetiminin 1970 yılında edebiyat alanında Nobel Ödülüne layık görülmüş yazar Aleksandr Soljenitsın'a yaşattıklarını Azerbaycan yönetimi 2024 yılında Prof. Dr. Gubad İbadoğlu'na yaşatmaz.
1998 yılında ABD'den Rusya Federasyonu'na dönen Aleksandr Soljenitsın, birkaç yıl sonra oğlunun düğününe Devlet Başkanı Vladimir Putin'i de davet etmiş ve düğünde Putin'e şu olayı anlatmıştı:
Nobel Ödülünü aldıktan sonra törene gitmeme izin verilmemesi içimi yaktı. Örneğin köy bakkalından votka aldıktan sonra bayılmıştım ve hayata güçlükle geri döndürmüşlerdi. Hissettirmeden KGB (Sovyet istihbaratı) görevlisi arkadan popoma bayıltıcı iğne sokmuştu.
İşte Nobel Ödülü sahibine layık görülmüş muamelelerden bir tanesi.
2024'ün Azerbaycan'ında ise London School of Economics öğretim görevlisinin ayağına kelepçe takılıyor.
İki örneğin birbirinden farkı var mı sizce?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish