Libya krizi: Savaş değil, hırsızlık

"Hâlâ ülkeyi istikrara kavuşturmakla ilgilenen ülkeler, ekonomik süreci ilerletmeli"

Libya Merkez Bankası Başkanı Sıddık el-Kebir bir televizyon kanalında açıklamalarda bulunurken, 10 Aralık 2021

Muammer Kaddafi sonrası Libya, kırılgan istikrar dönemlerinin arasına serpiştirilmiş savaş döngülerine sahne oldu.

Libya Ulusal Ordusu (LUO) lideri Halife Hafter'in 2014-2015 yıllarında Libya'nın batısında yürüttüğü savaş Libya Siyasi Anlaşması ile sona erdi.

Hafter, anlaşmanın çökmesinin ardından 2019-2020 tarihlerinde Trablus'a yeniden saldırdıysa da Türkiye'nin müdahalesiyle durduruldu.

Bunun üzerine Libya Siyasi Diyalog Forumu (LPDF) 2021 yılının aralık ayında genel seçimlerin yapılması talebinde bulundu.

Fakat seçimlerin ertelenmesiyle ülke şu an iktidarı bırakmaya hiç niyeti olmayan bir elitler topluluğu tarafından yönetiliyor.

Libya Merkez Bankası Başkanı Sıddık el-Kebir'in görevine devam edip etmeyeceğine dair şu an gündemi meşgul eden tartışma, bu gayrimeşru yönetici sınıfın halkın çıkarları pahasına nasıl ülkenin servetini ve kaynaklarını sömürdüğünün en son örneği oldu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Libya'da 2004 yılında seçilen ve görev süresi çoktan dolmuş bir yasama organı olan Temsilciler Meclisi (TM), 2021 yılında bir yıllığına geçici olarak kurulan, ülkenin batısındaki Ulusal Birlik Hükümeti'ne (UBH) karşı iktidar mücadelesi veriyor.

Ancak ne TM ne de UBH meşru bir kurum olarak karşımıza çıkıyor. 10 yılı aşkın süredir TM Başkanlığı görevini yürüten Akile Salih, el-Kubba şehrinde binden az oyla bu göreve seçildi.

UBH Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ise LPDF'nin 73 üyesinden 39'u tarafından (şüpheli koşullar altında) seçildi ve iki yılı aşkın bir süredir görevde kalmaya devam ediyor.

Böylece ülkenin yaklaşık 7 milyonluk nüfusundan bini biraz aşkın kişi ülkenin nominal liderini seçmiş oldu.

LPDF'nin bir parçası olarak oluşturulan Başkanlık Konseyi ve Libya Siyasi Anlaşması'nın bir parçası olarak oluşturulan Devlet Yüksek Konseyi (DYK) gibi ülkede iktidar iddiasında bulunan başka kurumlar da var.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından uzun yıllardır desteklenen ve Libya, diğer bölge ülkeleri ve Avrupa'daki birçok farklı forum aracılığıyla yürütülen tüm bu bağımsız siyasi süreçler ya Libyalı tarafların engellemeleri ya da istikrarı bozan dış aktörler nedeniyle sonuçsuz kaldı.

Bu siyasi durumun temelinde Halife Hafter'in ve daha da önemlisi Rus müttefiklerinin sürekli savaş tehdidi yatıyor.

Hafter, 2019-2020 yıllarında Trablus'a karşı yürüttüğü savaşta Rus paralı asker grubu Wagner'den önemli ölçüde destek aldı.

Bu desteğe keskin nişancılar, insansız hava araçları (İHA) ve uçaksavar sistemleri de dahildi. Ancak Trablus'taki eski hükümet, Türkiye'nin de yardımıyla Hafter'in ilerleyişini püskürtmeyi başardı.

Yine de Rusya, Hafter ile ilişkilerini derinleştirdi. Wagner şefi Yevgeny Prigozhin'in geçen yıl ölümünden bu yana Rusya Savunma Bakanlığı ve Afrika Lejyonu Hafter'le yakınlaşmaya çalışıyor.

Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov, Hafter'i birkaç kez ziyaret etti. Hafter de Moskova'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi.

Rusya, Libya kıyılarıyla ilgili hedeflerine ulaşmak ve NATO'ya karşı tehdit oluşturmak için Libya'da altyapı inşa etmeye devam ediyor.

Rusya'nın varlığı Hafter ve oğlu Saddam'a 2020 yılının ekim ayında kararlaştırılan ve son dört yıldır çoğu zaman geçerli olan ateşkese meydan okuma konusunda da güvence veriyor.


Ekonomik kriz

Libya'ya uzaktan bakıldığında ekonomik açıdan rahat bir konumda olması gerektiği düşünülebilir.

Zira günlük bir milyon varili aşan petrol üretimi, milyarlarca döviz rezervinden oluşan sağlam bir temel sahip olması, önemli miktarda bir borcu olmaması ve Kaddafi döneminden bu yana Libya Yatırım Otoritesi'nde dondurulmuş milyarlarca dolarıyla vatandaşlarının ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilmesi gerekiyor.

Ancak ülkede yaygın olarak görülen yolsuzluk vakaları, hesap verebilirliğin olmaması ve ekonominin kötü yönetilmesi nedeniyle halk bu imkanların hiçbirinden faydalanamıyor.

Bu paralar, kamu altyapısında hiçbir gelişmeye aktarılmadı. Yıllık bütçe, gerçekten serbest bırakıldığında, her zaman büyük kamu sektörü maaşlarını ödemeye ve verimsiz sübvansiyonlar, özellikle de yakıt sübvansiyonları sağlamaya ayrıldı.

Doğalgazın esasen bedava olması kaçakçılığı teşvik etmekten başka bir işe yaramazken hükümet harcamalarının sadece küçük bir kısmı kalkınma faaliyetlerine ayrılıyor.

Ülkede 2004 yılında seçilen ve süresi dolan yasama organı TM, 2021 yılında bir yıllığına geçici olarak kurulan ülkenin batısındaki UBH'ye karşı iktidar mücadelesi veriyor.

Hafter düzenli aralıklarla, şeffaf olmayan görüşmeler sayesinde, kendisine bağlı güçlerin maaşlarını ödemek ve fazla para çektiği yerel bankaları finanse etmek için Trablus'tan ek fonlar aldı. Trablus üzerinde baskı kurmak için sık sık kontrol ettiği bölgelerdeki petrol sahalarını kapattı.

Bu taktik, Ulusal Petrol Şirketi'nin (NOC) uzun süredir görevde olan başkanını değiştirip yerine kendi adayını getirmesinde başarılı olmasını sağladı.

Hafter'in oğlu Saddam Hafter'i kısa süre önce Şarara Petrol Sahası'nı kapatarak Libya'yı geçen ağustos ayı başlarından bu yana günde 300 bin varil petrolün gelirinden mahrum bıraktı.

Hafter destekçileri, bu taktiğin bu tür üretim kesintileri sırasında tüm Libya'yı önemli bir gelirden mahrum bırakmasını umursamıyor gibi görünüyorlar.

Libya'nın batısındaki aktörler de masum değil. Ülkenin batısında faaliyet gösteren milis gruplar, gasp ve dolandırıcılık yoluyla zenginleşerek Merkez Bankası'ndan kredi mektupları alabildiler ve bu sayede dövize erişim sağlayarak mal ithal edip fahiş fiyatlar uygulayabildiler.

Söz konusu silahlı gruplar aynı zamanda akaryakıt kaçakçılığının ve daha da kötüsü insan ticaretinin büyük bir kısmından da sorumlu.
 


Bu politikaların merkezinde 2011 yılından bu yana Libya Merkez Bankası Başkanı olarak görev yapan Sıddık el-Kebir yer alıyor.

Libya'nın en uzun süre Merkez Başkanlığı görevini yapan isim olan Kebir, ülkenin mali politikalarının merkezinde yer alıyor, çünkü ülkede halihazırda çalışmalarını yürüten iki hükümetin de güçlü maliye bakanları ve bütçeleme süreçleri bulunmuyor.

Bu durum Kebir'e büyük bir hareket özgürlüğü tanıdı. Dibeybe, başbakan olduğunda Kebir, onun yanında yer aldı ve Dibeybe'nin UBH için belirlediği öncelikleri finanse etti.

Ancak Dibeybe'nin durumdan faydalandığı ve savurgan harcamalar yaptığı ortaya çıkınca Kebir finansmanı kesti. Şimdi, görevden alınması için oylama yapılan TM'nin muhalefetiyle karşılaşmak yerine TM Başkanı Akile Salih tarafından açıkça destekleniyor.

Buna karşın Dibeybe'nin yanında yer alan Başkanlık Konseyi, Kebir'in görevden alınması ve yerine başkasının atanması için oy kullandı ve şüpheli bir karar yayımladı.

Merkez Bankası'nı ele geçirmek için 2019 yılında Trablus'a saldıran Hafter, tıpkı uzun süredir NOC'un başında olan Mustafa Sanallah'ın görevden alındığında olduğu gibi, Kebir'in de görevden alınması için pazarlık yapmak istiyor.

Tutumlar her gün değiştiğinden Kebir'in akıbetine dair bir değerlendirmede bulunmak oldukça güç.

Eğer Hafter -yani Rusya- Kebir'i görevden alıp yerine kendi piyonlarından birini getirme hedefine ulaşırsa durumun istikrarsız ve öngörülemez bir hal alacağına şüphe yok.

Görünüşte sınır güvenliğini sağlamak, ama gerçekte UBH Başbakanı Dibeybe'ye Merkez Bankası'nın başındaki isim konusunda anlaşmaya varması için baskı yapmak amacıyla Hafter güçlerinin Libya'nın güneybatısına konuşlandırılmasıyla durum daha da tehlikeli bir hal aldı.

Böyle bir senaryoda Türkiye ile önceki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında 2020 yılında imzalanan güvenlik anlaşması büyük önem taşıyacak.

Türkiye aynı zamanda zor durumdaki Merkez Bankası'na para yatıran Kebir'in de müttefiki. Kebir'i kurtarabilecek bir aktör varsa o da ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olabilir.


Uluslararası sorumluluk

ABD ve İngiltere geçtiğimiz hafta içinde Kebir'i resmi olarak destekledi. İki ülke de Kebir'i Libya'nın karmaşık ekonomik portföyünün güvenilir bir yetkilisi olarak görüyor.

Ancak Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu'nun (UNSMIL) Libya'da istikrarın sağlanmasına yardımcı olacak yeni bir hamlede bulunamaması nedeniyle Batı'nın sözlü desteği yeterli olmayabilir.

Üstelik UNSMIL'in görev süresi bu sonbaharda doluyor ve Rusya misyonu kısıtlamaya çalışabilir, hatta görev süresinin uzatılmasını veto edebilir.

Belki Kebir'in önünde sonunda görevi bırakması gerekiyordur, ama bu, Dibeybe ya da Hafter'in iktidarı ele geçirmesiyle olmamalı.

Bu durumda Libya'nın mali varlıkları Rusya'nın eline geçecek ve böylece mevcut elitlerden daha fazlasını çalacak.

Bunun yerine maksimum şeffaflık hedeflenmeli ve sürecin adil olması için tüm devlet kurumları sürece dahil olmalı.

Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 2020 yılında başkanlığını yaptığı Libya konulu Berlin Süreci siyasi, ekonomik ve güvenlik çizgilerinin çizilmesi sağladı, ancak en az ilgiyi ekonomi gördü.

Hâlâ Libya'nın istikrarını ve refahını önemseyen ülkeler, Merkez Bankası'nın çalışmalarının geçen seferki gibi minimal bir denetim yerine gerçek bir denetimden geçirilmesi için ekonomik süreci ilerletmeli.

Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) 2023 yılı için hazırladığı Madde 4 raporunu, Libya'nın gerçek verilerini daha şeffaf hale getirmeye yardımcı olmak amacıyla 2024 yılı için daha ayrıntılı bir rapor takip etmeli.

Belki Kebir'in önünde sonunda görevi bırakması gerekiyordur, ama bu, Dibeybe ya da Hafter'in iktidarı ele geçirmesiyle olmamalı.

ABD'nin bir girişimi olan Demokrasi Zirvesi'nin yolsuzlukla mücadele ayağına eş başkanlık yapan Moldova gibi yolsuzlukla mücadelede başarılı olmuş ülkelerden yetkililerin yer aldığı, Libya'da denetimden sorumlu, taraftar olmayan bir misyon kurulabilir.

Dünya Bankası, bu misyonun kaydettiği ilerleme hakkında üç ayda bir rapor yayımlayabilir.

Fakat UNSMIL'in, ABD'nin ya da Avrupa'nın desteği olmadan böylesi adımları kim atabilir?

Eğer önde gelen uluslararası aktörler, bu krizi görmezden gelirse Libya'da durum daha da kötüye gitmeye devam edecek ve sonunda ülke Rusya'nın insafına kalacak.

Bu kez ülkenin servetini ele geçirmek için savaşa da gerek kalmayacak.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu makale Independent Türkçe Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.

Al Majalla

DAHA FAZLA HABER OKU