Dokuz aydır devam eden Gazze savaşı bölgede daha geniş çaplı çatışmaların fitilini ateşleme riskini sürdürürken, Kıvanç Eliaçık'ın kitabı kritik bir dönemde okurlarla buluşuyor.
DİSK Uluslararası İlişkiler Müdürü Eliaçık'ın Ortadoğu'da İşçiler ve Sendikal Hareketler adlı kitabı, işçilerin yerel hak mücadelesinin sınıf çatışması içinde sömürgecilik karşıtı bir ivme kazanarak nasıl bir özgürlük savaşına dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ortadoğu ve Kuzey Afrika tarihini grevler ve sendikal hareketler üzerinden inceleyen çalışma, yaklaşık 150 yıllık bir dönemde gerçekleşen ve iki kıtaya yayılan işçi eylemlerinin, ulusal bağımsızlık mücadelelerine katkılarını ortaya koyuyor.
Konuyla ilgili Türkçe, İngilizce ve hatta Arapça kaynakların sınırlı olduğu göz önüne alındığında, çalışmasıyla literatüre önemli katkı sunan Eliaçık'la, NotaBene'den yayımlanan kitabı hakkında konuştuk.
Çalışmasıyla toplumsal tarih veya aşağıdan tarih çalışmalarına küçük bir katkı sunmak istediğini belirten Eliaçık, bu projenin ilk adımlarının aslında 2013 yılında Dünya Sosyal Forumu için Tunus'a yaptığı ziyarette gördüğü eksikliklerle atıldığını söylüyor.
"Tunus'ta gençler hatta bütün yaşlardan insanlar yurtdışından gelenlerle siyaset konuşmaya çalışıyordu. Türkiye tarihini, siyasi gelişmeleri, siyasi akımları ve liderleri çok iyi biliyorlardı" diyen Eliaçık, şöyle devam ediyor:
Oysa bizim Tunus hakkında bilgimiz çok sınırlıydı. Bu durum sadece bir bilgisizlik değil bir önyargı hatta ırkçılığın yansımasıydı. Bunun üzerine bölge ülkelerinde toplumsal hareketleri ve özellikle de sendikaları incelemeye başladım.
Aynı dönemlerde Arap Sendikalar Konfederasyonu'nun (ATUC) Amman'daki merkezine gittiğini anlatan Eliaçık, daha sonra Amsterdam'daki Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü'nün Ortadoğu işçi hareketi arşivlerinde bir yıl çalıştığını belirtiyor.
Kitap, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki grevlerin hem hak mücadelesi hem de sömürgecilik karşıtı hareketler olarak geliştiğini gösteriyor. Bu coğrafyadaki çoğu sendika birden fazla cephede savaşmak durumunda.
"Tunus'ta diktatörün devrilmesinde sendikaların önemli rolü var"
Bölgedeki bütün ülkelerde 1920'lerde sanayileşmeyle beraber sömürünün ve sınıf çatışmasının artmasıyla sendikal hareketlerin ön plana çıktığına işaret eden Eliaçık, bunların özellikle Arap Baharı gibi önemli dönüşümlere nasıl katkı sağladığını şöyle açıklıyor:
Sendikalar işçilerin işyerindeki hakları için mücadele ederken kendilerini manda yönetimlerine ve işgalcilere karşı verilen mücadelenin ortasında buluyor. Grevler, iş bırakmalar, gizli sendika toplantıları ulusal kurtuluş hareketlerinin önemli araçları oluyor. Arap Baharı günlerinde de örneğin Tunus'ta diktatörün devrilmesinde sendikaların önemli rolü var. Mısır, Cezayir, Bahreyn, Irak veya Lübnan'da benzer örneklerde diktatörlere, yoksulluğa, yolsuzluğa karşı sokak eylemlerinde sendikalar ön saflarda.
"Filistin sendikaları, kurtuluş hareketinin öncü bir parçası"
Eliaçık, uzun bir emeğin ürünü olan çalışmasında, Gazze savaşındaki durumun sendikal hareketlere ve işçilerin mücadelesine yansımalarını da değerlendiriyor.
Filistin'de 1920'lerden itibaren işçilerin önce Birleşik Krallık Mandası'nın sonra da İsrail işgalinin baskısına karşı direnişe katıldıklarına dikkat çeken Eliaçık, ülkedeki sendikal hareketin Hamas ve El Fetih'le bağlantılarına ilişkin şunları söylüyor:
Geleneksel olarak Filistin sendikaları Filistin kurtuluş hareketinin öncü bir parçası, siyasi çeşitliliği görmezden gelemeyiz ama sendika yapıları Filistin Kurtuluş Örgütü'yle (FKÖ) ve özellikle El Fetih'le yakın ilişki içinde. Hamas'ın da özellikle Gazze'de ve meslek örgütleri içinde güçlendiğini söylemeliyiz.
"Gazze savaşında sendikalar siyasi ayrımları bir kenara bıraktı"
Eliaçık, Filistinli sendikaların Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'deki Aksa Tufanı saldırısına yaklaşımına dairse şu izlenimleri paylaşıyor:
Filistin sendikaları, Aksa Tufanı'nı 'bir siyasi hareketin İsrail'e saldırısı' olarak değil 'Filistin direnişiyle işgal güçleri arasında onlarca yıldır devam eden bir savaşın parçası' olarak görüyor. Sendika içindeki siyasi ayrımlar bir kenara itilmiş durumda.
"Soykırımın ortasında mücadeleyi sürdürüyorlar"
Eliaçık, İsrail bombardımanı altında Gazze'deki sendika binalarının sağlık ocağı ve yardım merkezi olarak hizmet verdiğine dikkat çekerek şöyle devam ediyor:
Sendikalar, savaşın ve soykırımın ortasında Batı Şeria ve işgal altındaki topraklarda Arap işçileri korumak için mücadele etmeyi sürdürüyor. 1920'lerde olduğu gibi bugün de Filistin sendikaları Filistin halkının uluslararası alandaki sözcüsü durumunda.
"İşgal, baskı ve soykırım koşulları altında Filistinli sendikaların ayakta kalması bile mucize" diyen Eliaçık, Gazze savaşı sonrası sendikal hareketin geleceğine dair şu yorumu yapıyor:
Savaş kısa vadede bitecek gibi görünmüyor ama sendikacı dostlarımızın kullandığı ifadelerle nehirle denize arasında, başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin kurulduğunda, işçi hareketi toplumun temel taşlarından biri olmanın haklı gururunu yaşayacak.
"BAAS stratejisiyle sendikalar kontrol altına alındı"
Ortadoğu'da İşçiler ve Sendikal Hareketler'de Suriye'deki iç savaşta işçi hareketlerinin ve sendikaların kademeli olarak devlet kontrolü altına alınmasına da dikkat çekiliyor.
Bunu "Birleşik Arap Cumhuriyeti döneminden kalan bir BAAS yöntemi" diye nitelendiren Eliaçık, Mısır'a kıyasla Suriye'deki sendika karşıtı müdahalelerin daha etkili olduğuna işaret ederek şu değerlendirmeleri paylaşıyor:
Suriye sendikaları kontrol altına alma konusunda Mısır'dan çok daha 'başarılı' oldu. Bu nedenle Arap Baharı günlerinde toplumsal eylemlerde işçileri ön saflarda sendikaları da sözcü ve organizatör konumunda görürken, Suriye'de sendikaları sokaklarda görmedik.
"Suriye'nin yeniden inşasında bağımsız sendikalara ihtiyaç var"
2011'de başlayan ayaklanmaların sonlanması gibi bir senaryoda Suriye'deki sendikaların yeniden bir muhalif konuma yerleşip yerleşemeyeceğine dair Eliaçık şunları söylüyor:
Bir gün savaş biterse Suriye yeniden inşa edilirken işçilerin sesinin, sözünün ve taleplerinin de dikkate alınması gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi için bağımsız sendikalara ihtiyaç var.
"Okurlar ilham verici örnekler bulacak"
Kitabın konusu gereği Türkiye'deki sendikal hareketlerle Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dakiler arasında doğrudan kıyaslar yer almıyor. Ancak Eliaçık "Okurlar kaçınılmaz şekilde bazı benzerlikler kuracaklar. Hatta ilham verecek örnekler bulacaklar" diyerek şunları ekliyor:
Örneğin kamu çalışanları 1990'ların Türkiyesi'ni Cezayir ve Mısır'da görecekler. Beyaz yakalılar Lübnan'dan örnekleri kendilerine yakın bulacaklar. Ya da kapı komşumuz Irak'tan şaşırtıcı örnekler okuyabilirsiniz…
"Araplar da Türkiye işçi sınıfının bir parçası"
Eliaçık'a Ortadoğu'da İşçiler ve Sendikal Hareketler'deki araştırmanın üzerine inşa edilecek devam niteliğinde bir kitap planı olup olmadığını da sorduk. Böyle bir araştırmanın iki hattan yürütülebileceğini belirterek şunları söylüyor:
Türkiyeli şirketlerin Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki faaliyetleri veya Arap sermayesinin Türkiye'deki yatırımları üzerine bir çalışma yapılabilir. Bölgedeki ekonomik faaliyetler karşılıklı gelişirken işçilerin hak arayışları için de ortak stratejiler geliştirmeliyiz. Belki bir diğer adım da Türkiye'de yaşayan ve çalışan Arap işçiler üzerine bir çalışma olabilir. Onlar da artık Türkiye işçi sınıfının bir parçası.
Eliaçık'ın çalışmasında Tunus'tan Suriye'ye uzanan bir mücadele anlatılıyor. Bu yolculukta okurlar Osmanlı döneminde yaşanan köylü ayaklanmalarından, Batılı devletlerin mandacılık faaliyetlerine, Arap Baharı'ndan Irak işgali ve Filistin'in özgürlük savaşına kadar birçok uğraktan geçerek kültürel, siyasi ve toplumsal dönüşümlere tanıklık ediyor.
Eliaçık'ın kitabının giriş bölümünde paylaştığı bir temenniyle yazıyı noktalayalım:
Kitabın satırlarında geniş coğrafyamızdaki eşitlik ve özgürlükler için verilen mücadelenin bir parçası olduğumuzu göreceksiniz. Şüphesiz bunda gören gözler için nice ibretler vardır. Mujiklerin yapabildiğini fellahlar neden yapamasın…
© The Independentturkish