Hamas'ın yanında olmadan da İsrail'e karşı olabiliriz

Mevcut durum şu ki, İsrail vahşeti bizdeki basitleştirmenin yakın müttefiki ve bu vahşet arttıkça bizde de daha dar, fakir ve karanlık fikirler gelişiyor

Fotoğraf: AP

Mutlak "karşı" ve mutlak "yanında" teorisi, evrenin sorunlarını tek bir meseleye indirgeyerek özetleyen bir bakış açısına dayanıyor.

Bir tarafta tam masumiyet, diğer tarafta tam kötülük algısına dayanan bu teori, bilindiği üzere yalnızca sivil olmalarına rağmen, İsrail'in ölüm makinesi tarafından öldürülen Filistinlilerin durumu söz konusu olduğunda doğru.

Bu noktada ve yalnızca bu noktada, kişi kendisini İsrail ordusuna mutlak "karşı" ve onun Gazze halkından savaşçı olmayan kurbanlarının mutlak "yanında" olma yaklaşımına bağlı bulur.

Bahsi geçen, "karşı" ve "yanında" yaklaşımını bunun dışında her şeye yayan, kendisini dünya sorunlarının olmasa da bölgemizin tüm sorunlarının çözümünde rehber olarak gören bakış açısına gelince, çarpık modernitenin totaliter bir akla dönüştürdüğü kabileci bir akıl tarafından kontrol ediliyor.

Bu yönteme göre şunları tek bir pozisyonda bir araya getirmek artık mümkün değildir; adil bir Filistin devleti ile bölgede nihai barışın tesis edilmesi talebi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İslamofobi'ye yönelik kınamaların antisemitizme yönelik kınamaları ya da antisemitizme yönelik kınamaların İslamofobi'ye yönelik kınamaları da içermesi.

Batılı demokrasilerin İsrail'e yönelik bariz taraflılıklarıyla yaşadıkları bir gerilemeye, bu demokrasilerin sona erdiği ve yavaş yavaş dağıldığı ya da demokrasilerin Batılıların bizi uyuşturmak için kullandıkları bir oyundan ibaret olduğunu düşünmek gibi nihilist bir sonuca varmadan işaret etmek.

Dahası bu bakış açısı, siyaset, kültür ve ekonomide olduğu gibi sosyal alanımızda da bölgeyi büyük ölçüde etkileyen sayısız sorunu görmemizi engelliyor.

Gerçek şu ki, bu indirgeyici ve keskin eğilim, hem bizim farkındalığımızı hem de dünyanın farkındalığını art arda ihlal eden birçok fikir ve ideolojiden besleniyor.

Her ne kadar bu geniş kategori, siyasi İslam ve Arap milliyetçiliğinden parçalarla birleştirdiğimiz popülist Marksizm'den fikir parçalarını içerse de o günlerin belki de en gürültülü fikri "toplumsal hareketler" kültürü, sivil toplumu ve postkolonyal çalışmalar olarak bilinen öğretileri içeren karışımdı.

Bu noktada, basit ve tembel bir özetlemeye yakışır şekilde, arena "cellat ve kurban", "sömürgeci ve sömürgeleştirilen", "beyaz ve beyaz olmayan" gibi kapalı ikililerin tekelinde.

Her ne kadar bu ikilikler bir dereceye kadar doğruluk içerse de bunların basitleştirilmesi, mutlaklık eğilimi ve çağdaş bir din haline getirilmesi, içlerindeki doğruyu zayıflatıyor.

Bunlarla birlikte, dışarıdan ve yukarıdan bir dünya görüşünün karşısında duruyoruz ve bu bakış açısı bizi her toplumun iç sorunlarını ayrı ayrı görmekten aciz hale getiriyor.

Bu nedenle, şimdi bize önerilen şey bir ölçüde, Londra veya New York'ta yaşayan ve neredeyse soyut bir insan olan, belirli bir yerin dilini konuşmayan "sempatizan" bir kişinin savunduğu görüşü, bu ülkelerde yaşayanların birçok deneyimlerine göre benimsedikleri içeriden ve aşağıdan başka bir görüşle birleştirmektir.

Bu anlamda şu ikisi arasında zor ama acil bir eşleştirme yapmak zorunlu hale geliyor;

Filistin halkının hakkı ve bu hakkın savunulması ile savaşmaları dışında model olabilecek bir özellikleri olmayan liderlerden ilham alan bir model olarak demeyelim de bir bilinç ve davranış olarak Hamas zihniyetinden duyulan meşru korku.

Her türlü özgürlüğü, bunların gelişmesinin ve ilerlemesinin koşullarını, grupların korkularıyla parçalanan bir bölgede fanatizmden ve iç savaşlardan kaçınmanın en iyi yolunu her zaman düşünmek gerekir.
 


Biz de nihayetinde devletler ve toplumlar olduğumuz için devletlerin ve toplumların oluşumu ve istikrarı için uygun iklimin yanı sıra kadınların koşullarını, onların özgürlükten yararlanmalarına hizmet eden fikir ve ilişki kalıplarını düşünmeliyiz.

Benimsediği politika ne olursa olsun, ondan kopmanın sadece yalnızlığa gömülmeye ve belki de çürümeye yol açtığı dış dünyayla bağlantımızı da düşünmeliyiz.

Öte yandan İsrail'in vahşetine odaklanmak, bölgedeki uzun siyasi uzlaşıları öldürme geçmişine dikkat çekmek ve dolayısıyla bu cinayetin arkasında olanları sorumlu tutmakla çelişmemeli.

Elbette Hamas ve yoldaşlarıyla savaşa ve Filistin halkının çıkarlarına yönelik bakış açılarında anlaşmazlık içinde olmak, dahası diğer tüm sosyal ve toplumsal konularda farklı olmak, son derece meşrudur çünkü bunlar çok endişe verici ve temeldir.

Hamasçılığın kadın özgürlükleriyle, çoğulculuk talebiyle, toplumların refahı ve kalkınmasıyla, devletlerin güçlenmesiyle, dünyaya açılmayla, bölgede mezhepler ve etnik kökenler arasındaki ilişkilerin istikrarıyla bağdaşmadığını bilmek için doğaüstü bir farkındalığa ihtiyacımız yok.

Bunlar herhangi bir "temel çelişki" kadar önemli ve "merkezi" olan konulardır, dahası çelişki bunlarla uzlaştığı ve bütünleştiği ölçüde "temel" hale gelir.

Özellikle silahlar sustuktan sonra ve bundan da önce bizi, dualist, dışsal, yüzeysel ve basit bilincin fark etmediği karmaşık görevler bekliyor.

Bir kişinin iki ya da birden fazla hastalığa yakalanmadığını, iki riske ya da birçok riske aynı anda maruz kalmadığını kim söyleyebilir?

Mevcut durum şu ki, İsrail vahşeti bizdeki basitleştirmenin yakın müttefiki ve bu vahşet arttıkça bizde de daha dar, fakir ve karanlık fikirler gelişiyor.

Ama en azından bir kez olsun bu vahşete bizi iki kez öldürme fırsatını vermemek daha iyi olur!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU