Kudüs'ün doğusundaki Ebu Dis kasabasında onlarca Filistinli aile, Mescid-i Aksa'yı gören hayati ve stratejik yerleşim bölgelerinden atılma ve yerinden edilme korkusuyla yaşıyor.
Filistinliler, İsrail'in buldozerlerinin her zamankine göre daha yakından duyulan sesleriyle uyanacağı günden korkuyor.
2005 yılında ayrım duvarının kasabayı ikiye bölmesinden sonra Doğu Kudüs kasabalarıyla birlikte batı tarafındaki duvarın arkasında izole edilen sakinler, acil inşaat ve genişletme ihtiyaçları nedeniyle izinsiz inşaat yapmak zorunda kaldı.
Bu durum, sağcı Ateret Cohanim derneğinin ve İsrail Kiracılar Birliği örgütünün, arazinin 1926'da burayı satın alan Yahudilere ait olduğunu belirten delilleri Kudüs Bölge Mahkemesi'ne sunmasına olanak sağladı.
İsrail, 1967'de Doğu Kudüs'ü kontrol altına aldıktan sonra bu bölgeleri kısmen şehrin sınırları içine aldı. Buradaki Filistinlilerin ise daimi oturum hakkı için verilen 'mavi Kudüs kimlik kartı' bulunmuyor.
Aksine Filistinli vatandaşlar, Filistin Yönetimi tarafından Oslo Anlaşmaları'na uygun olarak verilen yeşil kimlik kartlarına sahipler.
Ellerinde 60 yılı aşkın süredir yaşadıkları arazinin mülkiyetine dair herhangi bir belgenin olmaması korkularını daha da artırıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
28 Eylül 1995'te imzalanan ikinci Oslo Anlaşması'na göre Ebu Dis kasabasının toprakları, B ve C bölgelerine bölündü ve 3 milyon metrekaresi, Filistin Yönetimi'nin yalnızca sivil alanları kontrol ettiği alanlar olarak sınıflandırıldı.
Anlaşmada 20 milyon metrekarelik alan ise tamamen İsrail'in güvenliği ve idari kontrolü altında olan alanlar olarak sınıflandırılıyor.
Sivil idarenin izni dışında Filistinlilerin inşaat yapması veya bundan herhangi bir şekilde faydalanması yasak.
Eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin sunduğu, Yüzyılın Anlaşması olarak bilinen barış planı çerçevesinde, Filistin devletinin sınırları olarak kasaba ile doğu mahalleleri arasındaki ilhak duvarı var olmaya devam ederken, Kudüs şehrine alternatif olarak Ebu Dis kasabasının Filistin Devleti'nin başkenti olması önerildi.
Bugün Ebu Dis'te ABD'li milyoner Irving Moskowitz'in 20 yıl önce satın aldığı iki ayrı evde 10 Yahudi aile yaşıyor.
En büyük
Planlama ve İnşaat Komitesi, kentin doğu kısmının haritasını değiştirecek benzeri görülmemiş bir adımla, Batı Şeria ile Doğu Kudüs arasında yer alan Ebu Dis kasabasında bir Yahudi yerleşimi kurulmasına onay verdi.
İsrailli yetkililer yollar, sokaklar ve elektrik de dahil olmak üzere altyapının hazırlanmasına yeşil ışık yaktı.
İsrail merkezli Maariv gazetesinin haberine göre plan, kasabanın merkezinden geçen duvarın yakınında 70 bin metrekarelik alan üzerinde 400 yerleşim biriminin inşasını içeriyor.
Ayrıca yerleşimciler için bir merkez ve kamu liderlik merkezinin yanı sıra Yahudi okulları, dört anaokulu ve iki sinagog da dahil olmak üzere kamu kurum ve tesislerinin kurulmasını içeriyor.
Yeni Kedmat Tzion mahallesi, Kudüs'ün doğusunda kurulan yerleşim yerlerini birbirine bağlamaya yönelik kapsamlı bir planın parçası olacak.
Cebel Mukabber Savunma Komitesi Başkanı Raid Beşir, "Yerleşim her ne kadar Ebu Dis kasabasına ait olsa da coğrafi olarak Cebel Mukabber'in doğu zirvelerinden birinde yer alıyor. Detayları ve konumu itibariyle, 1967'deki işgalinden bu yana Kudüs tarihinin en büyüğü olarak kabul ediliyor" dedi.
Beşir, "Yerleşim yerlerinin kurulacağı arazilerin yüzde 45'i, Yoksulların Mülkiyet Sorumlusu'nun denetiminde olacak. Yahudiler, Kudüs'ün işgalinden önce eski satın alma sözleşmeleri kapsamında kalan kısmın kendilerine ait olduğunu iddia ederken bu da onlarca ailenin yerinden edilmesine ve evlerinin yıkılmasına yol açacak. Bu yıl içinde Cebel Mukabber'de 130'dan fazla ev yıkılma tehdidiyle karşı karşıya" diye konuştu.
İsrail merkezli Ir Amim örgütünün yayınladığı yeni verilere göre İsrailli yetkililer, bu yılın ilk yarısında Doğu Kudüs'te 127 ev ve binayı yıktı. Bu, 2018'den bu yana en yüksek rakam.
Filistin Devlet Başkanlığı Kudüs İşleri Divanı yetkilileri, Kudüs'teki yaklaşık 22 bin Filistinlinin evinin, bir plan kapsamında İsrail tarafından yıkılma tehdidi altında olduğunu belirtti.
Yetkililer, "Plan, şehri Yahudileştirmeyi ve Kudüs'teki Filistinli nüfusu sınır dışı etme politikasını tırmandırmayı, Filistinlilerin sayılarını yaklaşık yüzde 42'den yüzde 20'nin altına düşürmeyi ve şehrin demografik yapısını değiştirmeyi amaçlıyor" dedi.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi'ne (OCHA) göre Doğu Kudüs'te 2022 yılında verilen yıkım kararı sonrasında yıkılan veya sahipleri tarafından kapatılan binaların oranı yüzde 53'e ulaşırken, bu oran son beş yılda yüzde 27'ye yükseldi.
Gerginliğin artışı
Bu gelişmeye yanıt olarak ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, bir basın toplantısında "Yerleşimlerin genişletilmesinin iki devletli çözümün coğrafi gerçekçiliğini baltaladığı, gerginlikleri artırdığı ve iki taraf arasındaki güvene zarar verdiği yönündeki tutumumuz açık ve tutarlı" dedi.
Miller, "İsrail'i bu faaliyetten kaçınmaya çağırıyoruz. Çünkü biz bu konuyu çok ciddiye alıyoruz ve bu konuyu düzenli olarak en üst düzeyde gündeme getiriyoruz" açıklamasında bulundu.
Öte yandan Arap Çalışmaları Derneği Harita Deparmtanı Müdür Halil el-Tafakci, Ebu Dis'te yeni yerleşim birimleri inşa etmenin Filistin kasaba ve köylerini kuşatma ve Arap mahallelerini parçalama planları kapsamında yer aldığını söyledi.
Tafakci, projenin, Ebu Dis'in batı bölgesinde et-Tavk Caddesi'nin kurulmasının, tüm yerleşim yerlerinin Kudüs'e bağlanmasının ve yerleşimcilere hizmet edecek yeni tünellerin açılmasının önünü açtığını dile getirdi.
BM'nin insan hakları alanındaki uzmanları, Doğu Kudüs'teki birçok Filistinli aileyi her gün etkileyen zorla tahliye ve yerinden edilme olaylarını kınadı.
Bu adımın sınır dışı etme gibi bir savaş suçu anlamına gelebileceği konusunda uyarı yapan uzmanlar, bu durumun derhal tersine çevrilmesi gerektiğini vurguladı.
İsrailli insan hakları örgütü Ir Amim, yeni yerleşimin kurulmasının yalnızca Kudüs'ün doğu kısmı ile Ebu Dis kasabası arasındaki iletişimi kesmekle kalmayacağına, aksine İsrail'in yerleşim alanlarını kullanarak Doğu Kudüs'ü Batı Şeria'nın geri kalanından ayıracağına dikkat çekti.
Örgüt, oldukça kalabalık olan Filistin bölgelerinde güçlendirilmiş ordu koruma güçleri eşliğinde ve silahlı yerleşimcilerin bulunduğu bir ortamda bir yerleşim yerinin kurulmasının, sonsuz çatışmaya yol açabileceğine ve orada yaşayan on binlerce Filistinlinin güvenliğine zarar vereceğine dair endişe duyduğunu ifade etti.
Konuyla ilgili olarak kuruluşta araştırmacı Aviv Tatarski, "Kudüs'ün doğu yakasındaki yerleşim birimi, bölgede yaşayan on binlerce Filistinli için yıkıcı olacak. Yahudi halkının İsrail'deki rejimin geleceğini savunmak için çabaladığı günlerde Kedmat Tzion projesi, Doğu Kudüs'teki Filistinlileri acımasızca ayaklar altına almaya devam ediyor" ifadelerini kullandı.
Strateji kalkanı
Diğer taraftan Ateret Cohanim grubu, Arapların doğu mahallelerini ele geçirmesini önlemek için şehrin doğu kısmının haritasının kademeli olarak Yahudi portresine dönüştürülmesi için çalışacağını belirtti.
Grup, Planlama ve İnşaat Komisyonu'na sunduğu açıklayıcı bir bildiride, "Şehri Filistin'in başkenti haline getirmek, Kudüs'ün merkezine doğru bir koridor inşa etmek ve böylece şehrin tamamı üzerindeki kontrolü güçlendirmek amacıyla Ebu Dis'te Filistin kurumları inşa edildi" ifadelerini kullandı.
Bildiride, "Mahalleyi kurmanın ve geliştirmenin önemi, Filistin'in emellerine karşı Kudüs'e bir kalkan oluşturmaktır. Çünkü mahalle, bölgenin coğrafi bütünlüğünü bozacak ve bizi şehri bölmekten koruyacaktır" dedi.
Kudüs Belediye Başkan Yardımcısı Aryeh King, Times of Israel internet sitesine verdiği röportajda "Eminim ki mevcut hükümet, Kudüs'ün geleceği açısından stratejik önemin farkında ve Kedmat Tzion planını ilerletmek için çalışacak" açıklamasında bulundu.
Aynı şekilde Siyasi analist Şalom Yerushalmi, Times of Israel'e yaptığı açıklamada "Yerleşimcilerin Yahudi mahallelerinden Maale Adumim ve Ölü Deniz'e geçişini kolaylaştırmak amacıyla Zeytindağı'nın (Cebel-i Zeytun) bitişiğindeki Ebu Dis köyünün altına bir tünel kazılacak. Bu, bölgedeki kısmen asfaltlanmış Doğu Çevre Yolu'nun bir parçası ve maliyeti iki milyar şekel (526 milyon dolar). Halihazırda büyük bir Yahudi yerleşiminin bulunduğu Filistin mahallelerinde de yüzlerce konut inşa edilecek" dedi.
Nüfus kalabalığı
İsrail, 1967'deki askeri kararlar uyarınca, toplam alanı yaklaşık 30 milyon metrekare olduğu tahmin edilen Ebu Dis kasabasının doğusundaki 24 milyon metrekareye el koydu.
2005 yılında şehrin batı yakasına yaptığı ayrım duvarı ile kontrol ettiği alanlara yaklaşık bir milyon metrekare daha ekleyerek, kasaba sakinlerini 5 milyon metrekareyi aşmayan bir alana hapsetti.
Bu da acil inşaat ve genişleme ihtiyaçları nedeniyle insanları tarım arazilerini feda etmeye sevk eden bir nüfus kalabalığı yarattı.
Duvar, 40 bin metrekarenin üzerinde alana ulaşan tarım arazisinin yüzde 40'ını yok ederek, yaklaşık 7 milyon metrekareyi izole etti.
Tehdit edilen sakinlerden Salah el-Kanber, "İşgalci belediye yıllardır babalarımızdan, dedelerimizden miras kalan topraklarımıza el koymak amacıyla peşimizdeydi. Arazinin mülkiyetini kanıtlayan herhangi bir belgemiz olmasa da kararlı kalacağız ve tüm sınır dışı etme girişimlerine karşı çıkacağız" dedi.
Duvarın inşası sırasında İsrailli yetkililer, Kudüs Üniversitesi'nin Ebu Dis'teki 210 bin metrekarelik alanının yaklaşık 60 bin metrekarelik arazisinin yaklaşık üçte birine el koydu. Bu da kayıtlı Kudüslü öğrenci sayısında azalmaya yol açtı.
Filistin Merkezi İstatistik Bürosu'nun yürüttüğü anketlere göre Filistin topluluklarındaki Filistinli öğrencilerin yüzde 3,4'ü eğitimi terk etti.
Bunların yüzde 26'sı, duvardan etkilenen Filistin topluluklarındaki okul ve üniversitelerini bıraktı. Ailelerin yaklaşık yüzde 81,6'sı da yaşadıkları bölgenin kapatılması nedeniyle çocuklarını birkaç gün üniversiteden uzak tutmak zorunda kaldı.
Ebu Dis belediyesine göre duvar, köyün ekonomik ve sosyal seviyesine büyük zarar verdi.
Independent Arabia