Iain Duncan Smith'in Tony Blair'le boy ölçüşecek hali yoktu ve Blair de onu pohpohlamaya koyularak gizli ve belirli kişilerin katıldığı bir brifing olarak görülmesi için özen gösterilen toplantıya Smith'i dahil etti. Smith, 10 Numara'dan (Birleşik Krallık Başbakanlık Konutu ve Ofisi -ed.n.) savaşın amigosu olarak ayrıldı.
Kamuoyuna, bakanların açıklanabileceklerden çok daha fazlasını bildiği ama çok fazla şey söylerlerse hayatlarının tehlikeye gireceği söylendi. Hükümet ve muhalefet el ele verip bize, meseleyi bilenlere güvenmemiz gerektiğini anlattı. Muhafazakarlar, istilayı destekleyecek şekilde oy kullanmaları için parlamento üyelerine baskı yaptı.
Tabii parlamentonun teknik olarak söz hakkı yoktu. Ticaret anlaşmaları ve savaş ilanı yalnızca Kraliyet'in yetki kapsamına girdiğinden bunlar hükümetin yürütme faaliyetleridir ve parlamento oylamasına tabi değildir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Öte yandan Tony Blair, parlamentonun kabul etmemesi halinde Britanya'nın ABD'nin yanında yer almayacağını açıklamak zorunda kaldı. Aynı zamanda milletvekillerine, bu oylamada kayda değer bir destek almaları halinde cesur kuvvetlerimizin en iyi şekilde hizmet edeceğini hatırlattı.
Hevesli tugayı bir kenara bırakırsak, Muhafazakar Parti içinde gerçek bir belirsizlik vardı. Bu bir sağ-sol meselesi değildi. Sağdan Andrew Turner ve Edward Lee; Ken Clarke, Peter Ainsworth ve Tony Baldry gibi Tek Ulusçu Muhafazakarlarla (One Nation Tories) aynı saftaydı. Bizi birleştiren şey sadece Britanya'nın Saddam'ın füzeleri tarafından tehdit edildiği hikayesine inanmamamızdı. Saddam'ın kitle imha silahlarına ya da bunları taşıyacak araçlara sahip olduğundan şüphe ediyorduk. Eğer tehdit altında değilsek, o zaman neden savaşa giriyorduk?
Askeri geçmişi olanlardan önemli katkılar geldi. Westbury'den henüz seçilen ve Birleşik Krallık'ın gönüllülerden oluşan ordusunda aktif personel olan Milletvekili Andrew Murrison, birçok asker arkadaşının şüpheciliğini bizimle paylaştı. Ancak martta savaşa karşı oy kullanan Murrison, eylülde askere çağrılmış ve Basra sokaklarında devriye gezmeye başlamıştı.
Bir başka eski asker olan John Baron ise sadece şöyle demişti:
Savaşın nasıl bir felaket olduğunu biliyorum. Her zaman son çare olmalıdır. Şu anda o durumun yakınında bile değiliz.
Orduyla güçlü bağlara sahip bir ailesi olan John Horam'ın görüşü de bu yöndeydi. Horam'ın şüpheciliği bize sunulan belgelerin, Blair'in halkla ilişkiler sorumlusu Alastair Campbell'ın ince ayarlar yaptığına dair izler taşıdığına olan inancından kaynaklanıyordu.
Mesele, tek yanlı görünmeden İşçi Partili asilerle birlikte savaşa karşı nasıl oy kullanabileceğimizdi. Reddetme nedenlerimizi açıkça ortaya koyan bir değişiklik önergesi vermemiz gerekiyordu.
İşçi Partisi'ndeki muhaliflerin artık farklı görüşlerden isimleri barındırdığı açıktı ve özellikle de hükümetteki görevinden istifa eden Avam Kamarası Başkanı Robin Cook gibi beklenmedik destekçilerin de katılması, tabii ki bize yardımcı oldu.
Artık Lord Hailsham olan Douglas Hogg da bu noktada devreye girdi. Önerilen değişikliği hazırladı ve hepimizin destekleyebileceği bir sonuç elde etmek için İşçi Partisi'yle birlikte çalıştı. İş o noktaya geldiğinde Liberal Demokratlar da bizimle birlikte oy kullansa da hazırlıklara dahil olmayı reddettiler.
O sırada partinin şiddetli uyarısına karşı gelecek bir düzine ya da daha fazla kişi olacağını ve başkalarının da buna cesaret edemese de çekimser oy kullanabileceğini biliyorduk. Aramızdan 4 kişi gölge kabinedeki görevlerinden istifa etmişti: John Randall, John Baron, Jonathan Sayeed ve Humfrey Malins.
Özellikle yeni üyelerin, partide disiplini sağlamakla görevli parti üyelerinin ciddi uyarılarına dayanması zordu ve fiziksel oylama sistemimiz de onların amacına hizmet ediyordu. Richard Bacon, Muhafazakar Parti lobisine doğru yürüyen her zamanki güruha katılmak yerine, (kendi tarafındaki milletvekillerinin baskısına rağmen) karşı tarafa yürümek zorunda kalmanın yarattığı beklenmedik şoku çok iyi hatırlıyor.
Yine de bu beklenmedik asiler birliği olarak birbirimize kenetlendik. Tony Blair'e başka konularda güvenmiyorduk, bunda neden güvenecektik? ABD Başkanı Bush rejim değişikliğinin öneminden bahsederken, bu yeni rejimin kurulmasına ilişkin hiçbir plan yoktu. Peki neden sadece Saddam? Başka pek çok kötü rejim vardı; hepsini devirmek için mi yola çıkacaktık? Britanya tehdit altında değildi, dolayısıyla ahlaki açıdan bu bir Adil Savaş olamazdı.
Öte yandan isyanın bir bedeli olacaktı ve Ken Clarke halen alternatif liderdi. Ben de Muhafazakar Parti'nin onu affetmeyeceğini düşündüğümden, başka bir taahhütte bulunmasını ve oy kullanmamasını sağlamaya çalıştım. Çok kararlıydı.
Bu savaş yanlış ve aptalca. Ben buna karşı oy kullanacağım.
Her halükarda, parti hakkındaki yargım yanlıştı. O hafta sonu kendi seçim bölgeme gittiğimde gerçek bir sorunla karşılaşmayı beklerken, Avrupa yanlısı görüşlerime karşı çıkan sağcı destekçilerin, bana yanaşıp "Bu konuda tamamen haklısın John" diyenlerle birebir aynı kişiler olduğunu gördüm.
Sonunda 16 kişi istilaya karşı oy kullandık ve 10 yıl sonra tarihin, Muhafazakar milletvekillerinden oluşan bu heterojen grubu haklı çıkardığını kendimize hatırlatmak için bir yemek düzenledik. Hâlâ yaşayanlar olarak bu yıl tekrar bir araya gelip farklılıklarımızı ve davamızın haklılığını kutlayacağız.
2003, Muhafazakarlar için iyi bir dönem değildi. İkinci ezici seçim yenilgisinin ardından, geride kalan Muhafazakar Parti üyeleri, milletvekillerinin lider olarak seçtiği Ken Clarke'ı mağlup edip Iain Duncan Smith'i seçmişti.
Smith'in donuk performansı 2003'ün başlarında utanç verici bir hal almaya başlamıştı. Hiçbir ilerleme kaydedemiyorduk ve etki yaratacak, alternatif bir mesajımız yoktu. Bu durum Tony Blair'i, tek gerçek muhalefetiyle yüzleşebileceği hakim bir konumda bıraktı; o muhalefet de arkasındaki sıralarda oturuyordu. Blair, ABD Başkanı George W. Bush'un doğal müttefiki haline gelmişti.
Kendisinden önceki Margaret Thatcher gibi Tony Blair de Birleşik Devletler'de baş tacı edilmekten çok etkilenmişti.
Aslında, ABD uçaklarının Suffolk'taki üslerinden Irak'taki hedefleri bombalamasıyla ilgili daha fazla yazılı soru sormamı yasakladığında anladığım üzere, Blair'in ABD'ye verdiği destek zaten koşulsuzdu.
"The Right Honorable" unvanlı John Selwyn Gummer, namı diğer Lord Deben, 2003'te hükümetin savaşa girme kararını destekleyen parti yönetimine karşı isyan eden Muhafazakar milletvekillerinden biriydi
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar
© The Independent