Bu yazının konusu iklim değişikliği ve bağlantılı çevresel afetler (atmosferin ısınması, Kuzey kutbundaki buzların erimesi, hava kirliliği, orman yangını, çığ düşmesi, toprak kayması, sel taşkınları, çölleşme, deprem vs) olacak.
Konuya girmeden önce önemli gördüğüm birkaç güncel habere yer vereceğim:
Bilim insanları, Arktika'daki permafrostun (jeolojide iki veya daha fazla yıl soğuk su veya buzun altında yer alan donmuş toprağın) çözülmesiyle açığa çıkan 48 bin 500 yaşında bir 'zombi virüs' buldular.
Laboratuar ortamında halen enfeksiyona neden olabildiği kanıtlanan bu virüs, donmuş toprak katmanlarından çıkabilecek diğer tüm virüslerin temsilcisi olarak görülüyor. Bu bulgu, küresel iklim krizi nedeniyle meydana gelen ısınmanın Arktika yani Kuzey Kutup Dairesi'nin en üst köşesindeki buz ve kardan arınmış bölgede yarattığı sonuçlardan biridir.
Fransa'nın Marsilya şehrinde bulunan Aix-Marseille Üniversitesi Tıp Okulu'nda onursal profesör olan tıp ve genomik uzmanı Jean-Michel Claverie, donmuş virüslerin yarattığı riskleri daha iyi anlamak için Sibirya permafrostundan alınan bazı toprak örneklerini test etti.
Çalışmanın amacı, çözülen donmuş topraklardaki virüslerin bulaşıcılığının sürüp sürmediğini görmekti. Kendi deyişiyle 'zombi virüslerin peşinde koşan' Claverie nihayet aradığını buldu.
Claverie'nin odağını ilk olarak 2003 yılında keşfettiği özel bir virüs türü oluşturuyor. Dev virüsler olarak bilinen bu tür, başka virüslere kıyasla oldukça büyük.
Claverie, 2014 yılında ekibiyle birlikte permafrosttan çıkardığı bir virüsü canlandırmayı başardı. Kültür hücrelerine enjekte edilen bu virüs, 30 bin yıl sonra yeniden bulaşıcı hale geldi. Bu bilim insanı, güvenlik önlemi olarak hayvanları veya insanları etkilemeyen, sadece tek hücreli amiplere bulaşan bir virüs üzerinde çalışıyordu.
Aynı çalışmayı 2015 yılında yine amipleri etkileyen başka bir virüs üzerinde gerçekleştiren Claverie, yine olumlu sonuç aldı. 18 Şubat'ta bilim dergisi Viruses'de yayımlanan son makalesinde, ekibiyle birlikte Sibirya'nın yedi farklı yerinden alınan permafrost örneklerinden elde ettikleri çeşitli virüs türlerinin her birinin amiplerden oluşan hücre kültürlerinde enfeksiyona yol açtığını gösterdi.
Claverie ve ekibinin makalesinde, 2014 ve 2015'teki denemelerde kullandıkları dâhil olmak üzere yedi virüs ailesinden bahsediliyor. Kendisi, 'Küresel ısınma hızlandıkça risk artacak, bir yandan permafrosttaki çözünme hızlanmaya devam edecek, diğer yandan endüstriyel girişimler doğrultusunda Arktika'daki (şimdilik toplam 3 milyon 600 bin olan) nüfus artacak' ifadelerini kullanıyor.NASA Jet İtki Laboratuarı uzmanlarından Kimberley Miner, bilim dergisi Nature Climate Change'de 2021 yılında yayımlanan makalesinde, 'Arktika permafrostundaki şu an donmuş halde olan potansiyel tehditlere' dikkat çekti.
Miner'ın sıraladığı başlıklar arasında 2000'lerin başında yasaklanan tarım ilacı DDT gibi kimyasalların ve ağır metal madenciliği artıklarının açığa çıkması da yer alıyor. Dahası, 1950'li yıllardan bu yana Rusya ve ABD'nin gerçekleştirdiği nükleer testlerin atıklarının da Arktika'da 'imha' edildiği anlatılıyor. 1
İkinci haber Hindistan'dan:
Çevre, Orman ve İklim Değişikliği Bakanı Shri Bhupender Yadav (d.1969), geçen yıl Birleşmiş Miletler öncülüğünde Mısır'da toplanan iklim zirvesinde yaptığı konuşmada "Ülkesinin iklim değişikliğine karşı gayretli biçimde mücadele ettiğini" söylemişti. 2
Aynı Bakan, başkent New Delhi'de gerçekleşen "Raisina Dialogue 2023" isimli konferansta gelişkin kuzey ülkelerini eleştiren bir konuşma yaptı:
"Dünyanın kuzeyinde yaşayan dostlarımız, iklim krizi nedeniyle büyük miktarlarda kazanç elde ettiler. Dolayısıyla iklimi korumak için önerilen geleneksel yöntem ve Greenwashing (Yeşil Yıkama-Yeşil Parlaklık) gibi yanıltmalardan kaçınılmalıdır…" dedi. 3
Bahsedilen "Yeşil Yıkama" kavramına açıklık getirelim:
"Yeşil Parlaklık" olarak da adlandırılan yeşil yıkama; bir kuruluşun ürünlerinin, amaçlarının ve politikalarının çevre dostu olduğuna halkı ikna etmek için yeşil halkla ilişkiler ve yeşil pazarlamanın aldatıcı bir şekilde kullanıldığı bir reklam türü.
Bu arada belirtelim: Hindistan, enerji için bolca taşkömürü kullanarak hava kirliliğine neden olmakla suçlanıyor.
Buna karşılık Hintli yetkililer sürekli gelişme ve fakirliği gidermeye paralel olarak karbon emisyonunu (doğada oluşacak karbonun atmosfere salınımını) azaltmaya yönelik uzun erimli bir strateji hazırlıyor.
İsmi de Long Term Emission Development Strategy!
Hindistanlı Bakan, aynı çerçevede BM tarafından belirlenmiş 'Ortak ama farklı sorumluluk' ilkesini hayata geçirmek üzere gelişmiş ülkelerin kalkınmakta olan ülkeler lehine çevreci yatırımlar için gereken yükü yüklenmesi yolunda çağrıda da bulunuyor. 4
Aşağıdaki haber ise Amerika'dan:
Los Angeles ile Kaliforniya'nın ilçe sınırlarındaki San Gabriel Dağlarının zirvesi sayılan 3048 metre yüksekliğindeki Baldy Dağı (Mount Baldy), iklim krizinin yükselen simgesi haline geldi.
Çokça rağbet gören bir seyahat yöresi olmasından ötürü fazlasıyla turist çeken bu bölgenin dağ silsilesindeki buz katmanları, "atmosfer nehirleri" (atmospheric rivers) tarafından kaplanmış durumda.
Aslında okyanuslar üzerinde birikip buhar haline gelen bu nehirler yüzlerce kilometre uzunlukta.
Buhar nehirlerinin dalgaları dağlardaki buz tabakalarını istila ederken, esen rüzgârların etkisiyle farklı yerlerinden çözülen buzlar sel taşkınlarına yol açıyor.
İklimdeki değişikliği ciddi biçimde etkileyen bu üçlü doğa olayı, Kaliforniya'yı altüst eden şiddetli fırtınaların oluşmasında da önemli rol oynuyor.
22 Ocak 2023'teki fırtına, kırsal kesimdeki patikalarda veya parkurlarda yapılan uzun ve hareketli yürüyüşler sırasında bazı kimselerin kaybolmasıyla sonuçlandı.
Bu facia yüzünden ABD Başkanı Biden, bölgeyi ziyaret etmiş; sözde bile olsa, "iklim değişikliğinin vahim sonuçlarından bahsetmek" zorunda kalmıştı.
Şimdiki örneğimiz, Almanya-Lützerath köyünde Ocak 2023 tarihi itibarıyla yaşanmış olan 200 günlük kitlesel sivil protesto hareketine ilişkin.
İklim aktivisti tanımına ilaveten bu alanda çok kitap okuyup video-belgesel izlemiş olan Ganime Gülmez'in kişisel tanıklık ve izlenimlerinden aktarayım:
Lützerath (Almanya'da maden ocaklarıyla bilinen bir belde) direnişi, yaklaşık 200 gündür sürmektedir. Direniş boyunca civar bölgeye betonlarla örülen 700 barikat var. Yüzlerce barikatla birlikte direnişçilerin kurduğu yüzlerce çadır da kuruldu.
Lützerath bölgesinin dünya enerji tedariki açısından pozisyonu şöyle:
Bölgede merkezi bulunan RWE AG, borsalarda önemli rolü olan bir enerji tedarik grubu. Satış açısından Almanya'daki en büyük dört enerji tedarikçisinden biri... Zamanla Hollanda'nın önde gelen tedarikçisi olur. Başta İngiltere, Belçika, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Doğu Avrupa, Türkiye, ABD ve Tayvan olmak üzere birçok ülke açısından aynı işlevi görmektedir.
Şirket yeryüzünü delik deşik ederken, 'az karbondioksit salınımlı enerji üretimi devrimi' reklamlarıyla piyasada boy gösteren ilk firmalardandır.
Direnişe katılan kesim sanatçısından yazarına, öğretmeninden öğrencisine, işçisinden köylüsüne 7'sinden 70'ine değil, 9'undan 90'ına bir mozaiği kapsıyor. Bu mozaiğe basın emekçileri de destek vermekte.
Fridays For Future (Gelecek İçin Cumalar-FFF) çatısı altında harekete geçen 200'ün üzerinde organizasyon 8 Ocak tarihinde binlerce kişilik katılımla Lützerath'a aktı. Hepsi bir ağızdan şunları haykırdı:'Politik baskılara ve kriminalleştirmeye karşı geri adım atmayacağız. Sustukça sıra herkese gelecek. Bunun bilincindeyiz. Bu yüzden buradayız. Eylemlerimize devam edeceğiz!'
Bu direnişe Nijerya, Peru, Meksika, Filipinler ve daha birçok ülkeden gelip sürgünde yaşayan gazeteciler de katılmaktalar. Kendi ülkelerindeki doğal afetlerle birlikte insan hakları ihlallerini de sürekli bu platformda paylaşmaktalar:'Bizim topraklarımızda yaşananlarda bu toprakların payı ne? Biz, neden buradayız? Doğu-Batı, Kuzey-Güney zıtlığının hangi çağındayız?' gibi soruları, aralıksız bir faaliyet olarak tüm platformlara taşıyorlar.
Evini henüz terk etmemiş olan ve direniş evi ilan eden bölge sakinleri için, her hafta sonu sembolik olarak yeniden hayat sürdürülmeye başlanılan yaklaşık 700 noktaya ağaç evler, kalıcı kamplar/barikatlar yapılmasına ve bu bölgeye akan on binlerin desteğine rağmen köyün tamamen tahliye kararı nasıl alınabildi?
Devletçe görevlendirilen polislerin değil, RWE AG firmasının kiraladığı özel güvenlik birimlerinin böyle pervasızca müdahalesi nasıl meşrulaştırıldı?
Aktivistler şimdiye dek direnişe ve konaklamalara her müdahalede anayasal haklarını polisin yüzüne haykırmaktalar. Bu kez de öyle yaptılar.
Ancak geçen yıl RWE AG, bu sorunu kökten çözdü. Lützerath bölgesinde sadece linyit kömürü çıkarılan araziyi değil, konaklanılabilecek tüm sınırları kapsayan toprak parçasını da satın aldı. Dolayısıyla eylemciler, son eylemlerinde direkt özel güvenlik birimleri tarafından RWE AG firmasının 'topraklarına izinsiz girmek'le suçlandılar.
Direnişler boyunca, binlerce sayfalık bir arşiv oluşturuldu. Savaş-Göç-Sığınma Hakkı, Kurtarma Ekipleri, Politik Tutsaklar, Katliamlar, Hukuk vb her ülkenin bağrında sancılar yaratan ana konulara yönelik sayısız yazılı ürün doğdu.
Direnişçiler arasında eğitim dönemlerinin birer yılını Filipinler, Küba, Türkiye ve hatta Rojava bölgesinde stajyer olarak tamamlayan insanlar var. Dolayısıyla bu ürünlerin içeriği sadece Avrupa merkezli değil. Aksine, ağırlıklı olarak baskı-sömürünün yoğun yaşandığı ülkelere ayna tutmaya ve asıl olarak bu ülkelerle dayanışmaya önem veriliyor…
8 Ocak tarihinde binlerin buluştuğu Lützerath'ta basın konferansı da verimli geçti. Temel Anayasal Hakları Koruma temsilcileriyle oluşturulan basın heyeti, 10 Ocak itibarıyla 24 saat alanda denetim yapmaya başladı.
Özellikle Dijital Medya Anayasası'nın işletilişindeki çarpıklıklara temsili bir örnek olması açısından, çalışmanın resmi duyurusu bizzat bu alanda ihtisas yapmış olan Temel-Anayasal Hakları Koruma Komitesi'nden Britta Rabe ve Michele Winkler tarafından yapıldı.
Yaklaşık 15 yıldır aralıksız olarak örülen bu direniş zincirinde bulunan aktivistlerin literatüründe 'Kazanmak-Kaybetmek' kelimesi bulunmuyor ve şöyle deniliyor: Burada sizin kazandığınız bir zafer olmayacak. İnsanların ve doğanın sömürülmesine direnmek uzun ve özgürleştirici bir süreçtir. Bu özgürleştirici direnişlerin her birinin yanındaydık, yanında olacağız. Öğreniyor ve büyüyoruz! 5
Bir diğer örneğimiz yine protesto-eylem eksenli küresel bir faaliyetin yaşandığı Almanya'dan:
İklim aktivisti Ganime Gülmez'in anlatımına göre, 3 Mart 2023 İklim Grevi'ne eş zamanlı olarak 150 ülke, 200 şehir katıldı ve gelişmeler şöyle:
Almanya'nın 250'yi aşkın bölgesinde 220 bin kişi eylem için fiilen sokaklarda toplandı. Grev sırasında bütün bakanlar otobüse bindirilip geri gönderildi. En sonunda da insanlardan bir yıldız dizilimi oluşturuldu.
Bu tür grevlerde sahne ve inisiyatif, eylem boyunca, genelde iklim hareketlerinde aktif insanlara/gençlere bırakılıyor.
Avrupa ülkelerinde iklim değişikliğini bir şekilde protesto eden eylemlerin hemen hepsi FFF (Fridays for Future-FFF) çatısı altında toplanan sivil toplum kuruluşları, aktivist örgütler vs tarafından gerçekleştiriliyor.
FFF aynı zamanda İklim için Gençlik, İklim Grevi (veya İklim için Gençlik Grevi), İklim için Okul Grevi isimleriyle de bilinip anılıyorlar.
İlk grevlerde partiler, özellikle Yeşiller (Bündnis 90/Die Grünen veya Grüne) adına konuşma yaparlardı. Sonra bu sahne silindi. Artık sadece, İklim Hareketleri'nde aktif olan gençlerin yeri var sahnede. Bir de bu yıl özgülünde kamu emekçileri grevin doğrudan örgütleyicisi olduğu için, onlara da (ve genç bir emekçiye) söz verildi…
İklim Grevi'nin tarihi yaklaştıkça, eylem zincirleri eklenerek gidiliyor etkinliğe. Yani küt diye 'bugün grev var' denilip toplanmıyor bu kadar insan. FFF'nin belirlediği bir omurga önderliğinde bölgelere göre özgünlük ve farklılıklar korunarak gerçekleşiyor. Bu yanıyla Türkiye'deki eylem/etkinlik tarzlarından farklılık arz ediyor.
Esasen son 5 yıldan bu yana Avrupa ülkelerinde eylem ve faaliyet yöntemlerinde geleneğin dışına çıkılmaktadır. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü veya 1 Mayıs İşçi Bayramı gösterilerinde de öyle. İklim Grevi tarzında başlayıp bitebiliyor hepsi.
Katılımcılar arasında akademisyenler, bilim insanları, çok önemli kurum temsilcileri, Potsdam'da (Almanya şehri) Nükleer Enerji Araştırma Enstitüsü personelinin tamamı; bazı rektörler, dekanlar, kurtarma ekipleri, Akdeniz'deki mülteciler ve göçmenlerle ilgili tüm kurumlar, özetle hayatın ve toplumun her kesiminden insanlar katıldılar greve.
Grev öncesinde yoğun biçimde konuya ilişkin seminer düzenlenir, makaleler yazılır akademisyen ve uzmanlar tarafından. Eylem sırasında sahneye çıkıp konuşma yapmazlar. Gölge gibi arkasından yürüdükleri gençleri dinlemekle yetinir profesör ve benzeri öğretim üyeleri.
Katılımcılar arasında çocukların sayısı da dikkat çekici ve öğreticidir: Bu hususta ilk İklim Grevi'nde, Almanya Yeşiller Partisi'nce alan genişletme faaliyeti olarak anaokullarına dek çalışmalara başlanmıştı. Anaokulları-eğitmenler, ilkokullar-eğitmenler hepsi karınca gibi bir çıkış yaparak katıldı bu eylemlere. Sonra Yeşiller'in yörüngesinden çıktı bu iş.
3 Mart'taki grevde de yerlere serili dövizleri ilkokul-ortaokul öğrencileri hazırlamışlar. Bizzat taşıyıp yere bıraktıkları dövizleri, çocuklar bu kez ellerine aldılar. Yani çocuklar kendilerini bu grevde özne gibi hissetmekteler. Dolayısıyla bu tür eylemlerin olmazsa olmazı haline geliverdiler.
Kanımca, aktivist Ganime Yılmaz'ın "muazzam bir deneyim bizim açımızdan" dediği çocukların fiili katılımı dikkat çekici ve olumlu bir geleneğin gelecek kuşaklara aktarımı açısından üstünde düşünülmeye değer bir örnek.
Bu türden faaliyetlerin ardından ilk akla gelen birkaç soruyu da yanıtlamalıyım:
İklim değişikliği nedir ve iklim grevleri veya genel anlamıyla iklim aktiviteleri ne zaman başladı ve kimler tarafından örgütlendi?
İklim değişikliği:
Yaygın kullanımıyla iklim değişikliği, küresel ısınmayı (küresel sıcaklıkta süregelen ortalama artış) ve bunun Dünya iklim sistemi üzerindeki etkilerini tanımlanıyor.
Yerkürenin ikliminde daha önce meydana gelen uzun vadeli değişiklikleri de içeriyor.
Küresel açıdan ortalama sıcaklıktaki mevcut artış, eski değişikliklerden daha hızlı.
Esas olarak da insanların fosil yakıtları yakmasından kaynaklanıyor.
Fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma ve bazı tarımsal-endüstriyel uygulamalar başta karbondioksit ve metan olmak üzere sera gazlarını artırıyor.
Sera gazları, güneş ışığıyla ısınan yeryüzünün yaydığı ısının bir kısmını emer.
Bu gazların büyüyen miktarları Dünya'nın alt atmosferinde daha fazla ısı tutarak küresel ısınmaya neden olur.
İklim değişikliği nedeniyle çöller genişlerken, sıcak hava dalgaları ve orman yangınları daha yaygın hale gelir.
Kuzey Kutbu'nda artan ısınma, donmuş toprakların (permafrost) çözülmesine, buzulların geri çekilmesine ve deniz buzu kaybına katkıda bulunur.
Daha yüksek sıcaklıklar aynı zamanda daha yoğun fırtınalara, kuraklıklara ve diğer aşırı hava hareketlerine neden olur.
Dağlarda, mercan resiflerinde ve Kuzey Kutbu'nda yaşanan hızlı çevresel değişim, birçok canlı türünün yer değiştirmesine ya da neslinin tükenmesine yol açar.
Gelecekteki ısınmayı en aza indirme çabaları başarılı olsa bile, bazı etkiler yüzyıllar boyunca devam edecektir.
Bunlar arasında okyanusların ısınması, suların asitlenmesi ve deniz seviyesinin yükselmesi yer alıyor. 6
Gelecek bölümde devam edeceğiz…
Kaynakça:
1. Cumhuriyet gazetesi, derleyen Sevin Turan, 10 Mart 2023.
2. https://economictimes.indiatimes.com/news/india/environment-minister-says-india-undertaking-arduous-effort-to-fight-climate-change/articleshow/95535903.cms, 15 Kasım 2022.
3. Wikipedia İngilizce, "Greenwashing" maddesi.
4. https://www.independentarabia.com/node/429156/, 8 Mart 2023.
5. Bakınız: "Lützerath: 200 günlük bir direniş", sendika.org. 12 Ocak 2023.
6. Vikipedi ansiklopedisi, "İklim değişikliği" maddesi.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish