5 soruda Türkiye-Mısır ilişkileri: Dünü, bugünü, geleceği

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Tahrir Sarayı'nda Mısırlı mevkidaşıyla bir görüşme gerçekleştirecek

Görüşmede ikili ilişkiler ve bölgesel gelişmelerin ele alınması bekleniyor (AA)

Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Mevlüt Çavuşoğlu'nun yarın Mısır'ın başkenti Kahire'ye giderek Mısırlı mevkidaşı Samih Şukri ile bir görüşme gerçekleştireceği açıklandı. Tahrir Meydanı'ndaki Tahrir Sarayı'nda yapılacak görüşmede ikili ilişkiler ve bölgesel konuların ele alınması bekleniyor.

Çavuşoğlu'nun Kahire ziyareti 11 yıl sonra Türkiye'den Mısır'a dışişleri bakanı seviyesinde düzenlenen ilk ziyaret olacak. Hatırlanacağı üzere 6 Şubat depremleri sonrasında Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, Türkiye'ye bir geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuştu.

Türkiye-Mısır ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olma niteliği taşıyan Kahire ziyareti, aynı zamanda Ankara'nın Ortadoğu'daki bölgesel rakipleriyle ilişkileri yeniden tesis etme çabalarının da son halkası.

2021'den itibaren dış politikada "restorasyon" arayışına giren Ankara; İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'yle ilişkileri düzeltme yoluna gitmiş, Suriye'de Esad rejimi ve Mısır'da Sisi yönetimiyle yeniden görüşülebileceği mesajlarını vermişti. 

2005 ile 2009 arasında Türkiye'nin Kahire Büyüelçisi olarak görev yapan Şafak Göktürk, Independent Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, "İki ülkenin devlet başkanının Dünya Kupası açılış töreninde karşılaşması, ardından deprem dolayısıyla Mısır Dışişleri Bakanı'nın ziyareti havayı yumuşattı. Mısır'ın konuyu ağırdan alması, bu aşamada Türkiye'den büyük bir beklentisi olmamasından kaynaklanıyordu. Fakat şu anda Mısır'ın ilişkilerin normalleşmesine karşı durmasını gerektirecek bir neden de yok" ifadelerini kullandı.

2013'ten önce Türkiye-Mısır ilişkileri nasıldı?

Türkiye'yle Mısır arasındaki ilişkiler tarihsel olarak dünyadaki güç dengelerinin yön verdiği bir seyir izledi. İki ülkenin ilişkileri, Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliği arasında yaşanan rekabetten güçlü bir şekilde etkilendi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

1952'de askeri bir darbeyle Mısır'daki monarşiyi deviren Cemal Abdülnasır, ülkeyi Birleşik Krallık ekseninden SSCB eksenine taşırken, aynı süreçte Türkiye güvenlik kaygılarını NATO'yla kuracağı ittifakla aşmaya çalışıyordu. 

Birleşik Krallık öncülüğünde Ortadoğu'daki Sovyet etkisini azaltmak amacıyla kurulan Bağdat Paktı, Türkiye-Mısır ilişkilerinin 1950'ler boyunca çok düşük seviyede seyretmesine neden oldu. Bölgede alevlenen Arap milliyetçiliği rüzgarlarını arkasına alan Abdülnasır paktın Batı emperyalizminin bir ürünü olduğunu savunuyor ve Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve Birleşik Krallık arasında oluşturulan pakta sert bir şekilde karşı çıkıyordu.

Nihayetinde iki ülke arasındaki gerilim, büyükelçilerin geri çekilmesine kadar uzadı. Birkaç yıl sonra Abdülnasır'ı Süveyş Kanalı'nı devletleştirme kararının ardından patlak veren krizde, Türkiye'nin soğukkanlı ve Mısır lehine bir tutum takınmasıyla birlikte ilişkiler yeniden yumuşama evresine girdi. 

Altı Gün Savaşı olarak adlandırılan 1967 Arap-İsrail Savaşı'nda yaşanan hezimetin ardından Mısır'ın bölgesel liderlik iddiası zayıflayınca Mısır-Türkiye ilişkileri de yıllar sürecek sakin seyrine kavuştu.

İki ülkenin dış politikalarında ortaklaştığı önemli konulardan biri Filistin sorunu oldu. Türkiye'nin İsrail'le ilişkilerine karşın birçok konuda Arap dünyasına yakın politika izlemesi Ankara-Kahire hattında olumlu ilişkiler kurulmasına neden oldu. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden 2013'e kadar yaşanan süreçte ise Türkiye'yle Mısır arasındaki ilişkilerde belirgin bir sorun veya değişiklik yaşanmadı. 

Mısır'la ilişkiler neden bozuldu?

2010 sonlarında Tunus'ta başlayarak dalga dalga Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine yayılan sokak eylemleri, Şubat 2011'de Mısır'ı da etkisi altına alarak Hüsnü Mübarek'in 29 yıllık iktidarının sonunu getirmişti.

Arap Baharı olarak adlandırılan gösteriler, Mısır'da Müslüman Kardeşler çizgisindeki Özgürlük ve Adalet Partisi'ni iktidara taşımış, Muhammed Mursi'yi de Mısır'ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanı yapmıştı.

Kahire'de Müslüman Kardeşler dönemi Türkiye-Mısır ilişkileri için bir kırılma noktası oldu. Mursi'nin Haziran 2012'de göreve gelmesinden 5 ay sonra dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan beraberinde 10 bakan ve 350 iş insanıyla Kahire'ye gitti. 

Mısır'ın başkentinde binlerce kişi tarafından karşılanan Erdoğan, Kahire Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada, "Ey Mısır, ey dünyanın annesi, kaldır başını. Sen Mısırlısın" ifadeleriyle Mısır'da yaşanan siyasi değişimi selamlamış ve iki ülkenin Filistin ve Suriye'deki sorunların çözümü için birlikte çalışabileceğinin sinyallerini vermişti.


Ancak Mısır'daki Muhammed Mursi iktidarı, Erdoğan'ın ziyeretinden 8 ay sonra, 3 Temmuz 2013'te gerçekleşen askeri darbeyle devrildi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Abdülfettah es-Sisi'nin gerçekleştirdiği darbeye Türkiye'nin verdiği tepki Ankara-Kahire hattında iplerin hızlı bir şekilde gerilmesine neden oldu. Nihayet Kasım 2013'te Mısır, Türkiye Büyükelçisi'ni istenmeyen kişi ilan etti ve iki ülke arasındaki ilişkiler uzun yıllar onarılamayacak şekilde koptu.

İlişkilerin kopmasında Türkiye'nin Müslüman Kardeşler'e verdiği güçlü destek ve aynı süreçte Türkiye'de yaşanan Gezi Parkı Eylemleri'yle 17-25 Aralık krizinin Ankara üzerinde yarattığı tehdit algısı ilişkilerin seyri açısından belirleyici olmuştu.

İlişkilerde yaşanan kopuşun hükümetlerin tercihi olduğu belirten emekli büyükelçi Şafak Göktürk, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

 Büyükelçilerin geri çekilmiş olması, sert bir üslubun kullanılması bir tercih konusuydu. Türkiye ile başka ülkeler arasında, başka dönemlerde de ilişkilerin bozulduğu olmuştur. Ama onların nesnel sebepleri vardı. İki ülkenin çıkar algılarında birbirlerinin ayaklarına bastığı kanaatine ulaştığı durumlardı onlar. Burada öyle bir şey yok. Burada hükümet, ideolojik ve sürekli bir olağanüstülük ortamını sürdürebilmek için kullanışlı dış krizler üretti

Mısır'la yeniden yakınlaşma nasıl gerçekleşti?

2013'ten itibaren Mısır'la "katil, darbeci, zalim" seviyesine düşen ilişkiler, uzun yıllar boyunca böyle devam etti.

2020'ye kadar olan süreçte "darbeci Sisi" söylemi ve Mısır'daki siyasi gelişmeler, Türkiye'de dış politika kadar iç politikanın da konusu oldu. Mısır'daki darbe karşıtlarının simgesi olan Rabia işareti, sonrasındaki süreçte Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve onu destekleyenlerle özdeşleşirken; Erdoğan seçim kampanyaları sırasında rakiplerini sıklıkla "Sisi zihniyetinin bir yansıması" olmakla suçladı.

Bu süreçte Mısır'da Sisi yönetiminin baskısından kaçan birçok Müslüman Kardeşler üyesi ve yöneticisi Türkiye'ye yerleşmeyi tercih etti.

Ancak ilerleyen yıllarda Doğu Akdeniz, Suriye ve Libya'da uzayan problemler ve yaşanan bölgesel çıkmazlar Ankara'yı dış politikada yeni arayışlara itti ve bölgesel rakiplerle yeniden masaya oturmak bir numaralı öncelik haline geldi.

Ağustos 2020'de Yunanistan'la Mısır arasında imzalanan deniz yetki alanları anlaşması, Ankara-Kahire hattındaki yakınlaşma arayışıyla ilgili ilk sinyallerden biri oldu. Mısır'ın Atina'yla imzaladığı anlaşmada Türkiye'nin belirlediği kıta sahanlığının güney sınırını kabul ediyor olması Ankara'da memnuniyetle karşılandı.

Bu gelişmeyi sırasıyla iki ülke istihbaratı arasında yapılan görüşmeler, Ankara ve Kahire'de dışişleri bakanlığı yetkililerinin gerçekleştirdiği istikşafi toplantılar, iki ülkenin dışişleri bakanları arasındaki telefon görüşmesi ve son olarak Katar'da düzenlenen 2022 Dünya Kupası açılış maçında Erdoğan ile Sisi'nin el sıkışarak verdiği fotoğraf izledi.

Erdoğan, Katar dönüşü Sisi ile verdiği fotoğrafı şu sözlerle değerlendiriyordu:

Bir süreç başlayabilir demiştik. Böyle bir sürecin başlaması için burada bir adım atılmış oldu ve hayırlısıyla görüşmeleri yaptık. Temennim odur ki, önce bakanlarımızla başlayan bir süreci, daha sonra inşallah üst düzey görüşmelerle iyi bir noktaya taşıyalım istiyoruz. Çünkü olaya ben şöyle bakıyorum, Türkiye-Mısır arası, bir liderler buluşması değildir, Türk milleti ile Mısır halkının geçmişteki birlikteliği bizim için çok önemlidir. Yeniden niye olmasın, yeniden niye başlamasın?


İki ülke arasındaki yakınlaşmayı "çatışma faktörlerinin ikinci plana düşmesiyle" açıklayan eski Kahire Büyükelçisi Şafak Göktürk, "Burada Mısır'ın önemsediği iki faktör vardı. Birincisi Müslüman Kardeşler'in Türkiye'deki varlığı. Yani liderlik yapısı ve yayınları. İkincisi ise Libya'daki durumdu. Geçmiş bir iki yıl içinde Müslüman Kardeşler konusunda belirli bir ilerlemenin sağlandığı görülmüştür. Esas sıkıntı Libya'dan kaynaklanıyordu. Libya onlar için önemli bir ulusal güvenlik meselesi. Özellikle İslamcı hareketlerin geçiş yapabildiği sınır boyunca yaşananlar önem taşıyordu. Bizdeki PKK terörüne ilişkin duyarlılığın bir benzeri. Bu konularda Mısır'ı rahatlatacak bir adım gelmediği için bu temas sürecini askıya almıştı" diye konuştu.

Türkiye ve Mısır arasındaki gerilim konularının hükümet için "kullanışlı" olmaktan çıktığını belirten Göktürk, "Bu noktada şunu iyi anlamamız gerekiyor. Normal ilişkiler demek, iyi ilişkiler demek değildir. ABD'yle, Yunanistan'la ilişkilerimiz normal ama iyi mi? Bu bakımdan bu o kadar büyük bir hadise değil" dedi.

Kahire ziyaretinde masada hangi konular olacak?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Kahire'ye düzenleyeceği ziyaret, Türkiye'nin Suudi Arabistan, İsrail ve BAE'yle ilişkileri düzeltme yoluna gittiği ve Esad'la görüşme fırsatı aradığı bir dönemde yapılacak.

Görüşmede masadaki en önemli konunun Mısır'ın sıklıkla "kırmızı çizgi" olarak tanımladığı Libya olması bekleniyor. 

Bilindiği üzere Türkiye ve Mısır, Libya'da devam eden iç savaşta uzun yıllardır farklı tarafları destekliyor. Ancak Libya konusunun son yıllarda hem BAE'nin hem de Rusya'nın odak noktası olmaktan çıkması Tobruk merkezli yönetimi destekleyen Kahire'yi yalnızlaştırmış durumda.Yine de Mısır'ın Türkiye'yle görüşmelerde önceliğinin "Libya'daki Türk askeri varlığını azaltmak olması" bekleniyor. 

Türkiye'nin Kahire'den beklentileri listesinin tepesinde ise Doğu Akdeniz'deki enerji çıkmazı var. Ankara, Sisi yönetimiyle ilişkileri geliştirerek Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Kahire'yle kurduğu denklemi bozmak istiyor. 

Doğu Akdeniz'deki ihtilafların normalleşmeye engel olmayacağını belirten emekli büyükelçi Göktürk, "Doğu Akdeniz konusu Mısır'la ilişkilerin normalleşmesini etkilemez. Ülkeler arasında her zaman ihtilaflar vardır. Türkiye ile Mısır arasında Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusu, ihtilaflı veya uzlaşmaya yönelik konu olarak kalmaya devam edecektir. Sıklıkla yanlış anlaşılan bir konu ama bu durum iki ülke arasında normalleşmeyi engelleyen bir faktör değil" şeklinde konuştu.

Bu yakınlaşma bölge için ne anlama geliyor?

Türkiye'yle Mısır arasındaki yakınlaşma, Ortadoğu'da İsrail'in Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirdiği, İran'la Suudi Arabistan'ın yeniden diplomatik ilişkiler kurma yoluna girdiği, Suriye-Türkiye-Rusya'nın bir masa etrafında bir araya gelmek için görüşmeler yürüttüğü bir dönemde gerçekleşiyor. 

Hem Mısır'da hem de bölgenin tamamında Müslüman Kardeşler çizgisinde gözlenen siyasi gerileme ve örgütün tehdit algısında eskisi kadar ön planda olmaması, bölge ülkeleri arasında uzlaşma zemini bulmayı kolaylaştıracak faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. 

Bu bağlamda Ortadoğu'da oluşan bu yeni tablonun, Suriye ve Libya gibi ülkelerde yaşanan ağır krizlerden çıkış için yeni formüllere kapı açabileceği düşünülüyor.

Yaşanan gelişmelerde ABD etkisine dikkat çeken eski Kahire Büyükelçisi Şafak Göktürk ise konuyla ilgili şu değerlendirmede bulunuyor:

ABD eskiden olduğu gibi bütün fiziksel ağırlığıyla bölgede değil. Bu onların yaptığı bir tercih ama bölgeden çekildikleri anlamına da gelmiyor. ABD etkisinin azalmasının ardından, ülkelerin kendi aralarındaki ilişkileri belirli bir düzene oturtmaları ve daha büyük güvenlik risklerine karşı birlikte hareket edebilmelerine dönük bir eğilim belirdi

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU