Geride bıraktığımız yılın başındaki endişeler, sonundakilerden farklıydı. Yıla başlarken endişeler, pandemi sonrası ekonominin nasıl toparlanacağı ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) varyantlarının ekonomi üzerindeki etkilerinin boyutuydu.
Meselenin üzerinden çok uzun zaman geçmiş gibi görünse de bu endişelerin üzerinden ancak bir yıl geçti. Birçok kişinin unuttuğu Omicron varyantı geçen yılın başında tartışılırken, yılın birçok olayını unutturdu.
Bu olayların içinde Avrupa'da bir savaş, yükselen enerji fiyatları, 40 yıldır eşi görülmemiş bir enflasyon, geleceğe yönelik ekonomik durgunluk korkusu ve küresel tedarik zincirlerinin bozulması bulunuyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Küresel ekonomiyi olumsuz yönde etkileyen diğer sarsıntılar da cabası. Dünyanın 'sıfır faiz' ile 'bedava para' döneminin bittiğini anlaması için merkez bankaları, ana hedefi enflasyonla mücadele etmek olan sıkı ve hızlandırılmış para politikaları çağrısında bulundu.
'Bedava para', kredileri neredeyse bedava olacak kadar düşük maliyetli hale getiren düşük faiz oranlarını ifade eden bir terimdir.
Son 10 yılda, dünya çapında faiz oranlarının sıfıra yaklaşması, küresel ekonominin büyümesine katkıda bulundu. O zamanlar dünya faizlerin şimdi olduğu gibi tekrar yükseleceğini düşünmüyordu.
Hatta bazı finansal kuruluşlar, bunun getirdiği net ekonomik faydalar nedeniyle, faiz oranının 'sıfıra' yakın kalacağı yönündeki beklentilerini raporlarına dahil etmişlerdi.
Ancak geçen yıl yaşanan olaylar pek çok şeyi değiştirdi. ABD Merkez Bankası, faiz oranlarını 1980'lerden bu yana eşi görülmemiş bir hızda artırmak zorunda kalarak yüzde 4'ün üzerine çıkardı.
Böylece faiz oranı 2007 sonundaki mali krizden bu yana en yüksek seviyesine ulaşmış oldu. Birkaç merkez bankası da aynı adımları izledi.
İngiltere Merkez Bankası faizi yüzde 3'ün üzerine çıkardı. Böylece 2008 yılının sonundan bu yana en yüksek faiz oranı kaydedilmiş oldu.
Bu sırada Avrupa Merkez Bankası da faiz oranını yüzde 2,5'e yükseltme kararı aldı.
Faizin artması, gayrimenkulden hisselere ve hatta kripto para birimlerine kadar birçok alanı etkiledi. Gayrimenkul, temelde borca dayandığı için bundan etkilendi.
Düşük risk seviyesi, gayrimenkul alanına diğer yatırımlara göre düşük faiz sağladı. Bu nedenle gayrimenkul yatırımları sürekli borca dayalı yapıldı.
Ancak yükselen faiz oranlarıyla bu sektörün büyümesi gerçek anlamda tehlikeye girdi. Etkilenen sadece güvenli yatırımlar değil.
Nitekim araştırmalar, faiz oranları yükseldiğinde yüksek riskli yatırımlarda da ciddi bir düşüş yaşandığını gösteriyor.
Bunun en belirgin örneği, kripto para değerinin karşı karşıya kaldığı durum olabilir. Kripto para birimi geçen yıl sonunda 65 bin doları geçtikten sonra şu anda yaklaşık 16 bin dolara inmiş durumda.
Geçen yıl faiz oranlarındaki artışla bağlantılı olarak hisse senedi piyasalarında dalgalanma kaydedildi ve hisse senedi fiyatları zirve yaptığı noktadan sert bir şekilde düştü.
Buna, ABD merkezli teknoloji şirketlerinin fiyatlarından daha bariz bir örnek olamaz.
Burada şaşkınlık yaratan şey şu ki, şirketler, finansal krizden ders aldıklarını ve kendilerini ekonomik dalgalanmalardan korumak için finansal rezervler oluşturduklarını birçok kez açıkça belirttiler.
Buna ek olarak hükümetler de bu krizin bir daha tekrarlanmaması için şirketlerin ekonomik baskılara dayanma gücünü test edecek düzenlemeler getirdi.
Ne var ki, borçlar mali kriz dönemine kıyasla fırladı. 2007'nin sonunda, küresel borç (hükümetlerin, şirketlerin ve bireylerin borçları dahil) küresel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYİH) yüzde 195'ini oluşturuyordu ve o zamanlar bu çok büyük bir rakamdı.
Ancak 2020 sonunda bu, yüzde 256'ya çıktı. Buradan anlaşılıyor ki, dünya mali krizden yeteri kadar ders çıkarmamış!
Faiz oranlarını yükseltmenin getirebileceği bazı sıkıntılara rağmen bu hamle, faydası olmayacak projeler için borca girmeye yönelik sağlıksız davranışları azaltacaktır.
Bazı hükümetler geçtiğimiz 10 yılda, maddi veya sosyal getirisi olmayıp siyasi amaçları olan kamu projeleri için borç aldı.
Bu, gelişmiş ekonomilere sahip ülkeler trafından açıklanan siyasi gündemlere hizmet etmek için yapıldı. Şirketler, kredilerini yeniden planlamak ve gerçek yatırımlar olmaksızın nakit rezervlerini artırmak için yüklü borçların altına girdiler.
Bireylere gelince, Nitelikli Fikri Tapu'nun (NFT) fiyatlarındaki artış, düşük faiz oranlarının katma değeri olmayan riskli yatırımlara girmeyi teşvik edebileceğinin en iyi kanıtıdır.
Merkez bankalarına göre faiz oranlarının artışı bu yıl yaklaşık yüzde 5'e kadar ulaşabilir ve ardından uzun vadeli olarak yüzde 2,5'e kadar düşebilir. Merkez bankaları şu anda böyle söylüyor; ancak bu her durumda doğru değil.
Bu daha çok zamanın tanık olduğu gerçeklerin belirlediği bir şeydir. Ekonomik döngü, faizin gelecekte 'sıfıra' yakın seviyelere ineceği bir noktaya tekrar gelebilir.
Bugün 'bedava para' çağının bittiğine ilişkin söylemler, The Economist'in 2004 yılında yayımlanan bir makalesinde de yazılmıştı. Ancak o dönemde faiz oranı azalmaya devam etmişti.
Ardından kriz sırasında keskin bir şekilde yükselip düşüşe geçmiş ve geçen yıl tekrar yükselmişti ve tüm bunlar 20 yıldan az bir sürede yaşandı!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia