Dini yönetim modeli bitti mi?

Herkese dinine bağlı kalsa da dinin sınırlarını umursamayan sıradan bir devletin yüklendiği "birçok vazifenin" olduğunu anlatan sözler onun yerine geçecektir

Bir fikrin modasının geçtiğini iddia etmek kolay değildir. Bu büyük bir iddiadır, özellikle de çağdaş dini yönetişim modeli gibi oldukça etkili bir fikirle ilgiliyse.

İddia doğru veya yanlış olabilir, fakat her halükarda makul bir olasılıktır.

Gelin kendisine çok yakın bir modele, İslam tarihinin yaklaşık 13 asrı boyunca (Hicri 10'uncu yıldan Miladi 632; Hicri 1342 - Miladi 1924'e kadar) hüküm süren İslam hilafetine bakalım.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hilafet modeli geniş çaplı bir teorileştirmeye ve saygıya, ayrıca onu hem seçkinler hem de halk için umutların odak noktası haline getiren duygusal bir derinliğe sahip oldu.  

Ancak Osmanlı Devleti çerçevesindeki uygulamasının bu fikrin kadim tarihinden beri koruduğu birkaç varlık gerekçesini de ortadan kaldırdığını biliyoruz.

1924'te Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla ​​birlikte, artık herhangi bir Müslüman için ciddi ya da değerli bir ihtimal olmaktan çıktı.

Tek istisna, hilafet fikrine bugüne kadar sadık kalan Hizb-ut Tahrir'dir. Ancak partinin tarihinin kendisi bu açıklamanın kanıtıdır.

Kamuoyunu bu konuda ikna edemediği gibi kuruluşundan bugüne kadar siyasi hayatta da kendine yer edinemedi.

IŞİD deneyimine gelince, içeriği modern faşist milis modeline daha yakın olduğu için bahsettiğimiz hilafet teorisinin bir uzantısı veya temsili değildir.

Çoğu Müslümanın erdemli bir siyaset modeli olarak gördüğü hilafet, 20'nci yüzyılın başından beri ciddi veya arzu edilen bir olasılık olmaktan çıktı.

Bu nedenle bırakın düşünürleri ve siyaset alanında çalışanları Müslüman kitleler arasında bile bu arayışın içinde olanları bulamazsınız.

Bunun hakkında konuşsalar bile, olası bir projeden değil, güzel bir geçmişten bahseder gibi konuşurlar.

Bu basitçe hilafetin modasının geçtiği ve kütüphanelerin bir parçası haline geldiği anlamına gelir.

Modası geçen bir şeye de "tarihe karıştı" denilir ve hiç şüphe yok ki hilafet fikri de böyle oldu.


Bu uzun girişten sonra, yazının başında iddia ettiğim şeyin haklılığını ispatlamak için iki göstergeye başvuracağım.

Birincisi, yeni nesil İranlılar ile hükümetleri arasında, özellikle başörtüsü konusunda yaşanan geniş çaplı çatışma.

Eylül ayından bu yana süregelen bu çatışma, şiddet araçlarına sahip devlet ile geleceğin sahibi genç kuşak arasında dayatmacı dindarlık politikalarını bir meydan okuma konusu haline getirdi.

İkinci gösterge, Taliban hükümetinin kız çocukları için orta öğretim ve üniversite eğitimini yasaklama kararı.

Her iki hükümetin de geri adım atacağına ve halkın taleplerine boyun eğeceğine büyük ölçüde inanıyorum.

Eğer bu eksik bir şekilde de olsa  gerçekleşirse resmi dini söylemdeki çok önemli bir unsur kaybolacaktır.

O da bireylerin davranışları, yani giyim, çalışma ve genel ahlak tarzı için birleşik bir model dayatmak konusunda dini devletin sahip olduğu varsayılan haktır.
 


İki hükümeti geri adım atmaya itecek husus, karar mekanizmalarına ortak olmadan (dini okullar ve geleneksel alimlerin çoğu bu kategoriye dahildir) tamamen dini nedenlerle siyasi seçkinleri destekleyen sosyal çevrelerde halihazırda meydana gelen ayrışmadır.

Bu çevreler çok önemlidir çünkü çok etkilidirler ve kriz zamanlarında kaba devlet politikalarının yükünü taşımadıklarından sıradan insanlar için ruhani bir sığınağı temsil ederler.

Çağdaş dini yönetişim modelinin ayırt edici özelliği, Batılı yaşam tarzından (en azından görünüşte) etkilenmemiş bir kamusal alan yaratabilmesidir.

Bu en açık şekilde erkeklerin ve (başta tesettür olmak üzere) kadınların dış görünüşlerinde kendini gösterir.

Eğer halk devletle karşı karşıya gelirse, doğrudan şiddet kullanmak dışında bu görünümü koruması mümkün değildir.

O zaman da din, şimdiye kadar olduğu gibi siyasi meşruiyeti artırma aracı olmayacaktır. Yalın şiddet veya ayartma, kamu düzenini sağlamanın tek olası yolu olacak ve o zaman dini siyasi söylem sona erecek ve yerini "dini hitabet" alacaktır.

Yani herkese dinine bağlı kalsa da dinin sınırlarını umursamayan sıradan bir devletin yüklendiği "birçok vazifenin" olduğunu anlatan sözler onun yerine geçecektir.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU