Türkiye'de son yıllarda organize suç örgütlerine yönelik operasyonlarda, ülkelerinde aranan yabancı mafya mensup ve liderlerinin yakalandığına tanık olunuyor.
Interpol'ün "kırmızı bülten" ile aradığı halde yakalanmayan Sırp çete lideri Zeljko Bojanic ile Kazak uyruklu Arman Dikiy bunlardan sadece ikisi.
Bu iki şahıs yeni yakalandılar. Oysa ikisinin de 2014'ten beri İstanbul'da saklandığı anlaşıldı.
Türkiye'ye yerleştiği ortaya çıkan yabancı mafya mensuplarının isimleri, zaman zaman sonu ölümle biten olaylarda da duyuldu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "Balkanlar'ın en büyük mafyası" diye nitelediği "Skaljari" ismiyle bilinen çetenin lideri Jovica Vukotic, geçen eylül'de İstanbul Şişli'de öldürüldü.
Vukotic'in ülkesinde kanlı bir savaş içinde olduğu "Kavac" adlı bir başka grubun liderleri olan Radoje Zivkovic ile Zdravko Perunovıc'in 1,5 milyon euroya anlaştıkları bir Türk suç örgütünün mensuplarınca öldürüldüğü belirlendi.
Her iki azmettirici de Türkiye'de yapılan operasyonda yakalandı.
Vukotic'in 2018'de Türkiye'de yakalanıp sınır dışı edildiği halde yine ülkeye giriş yaptığı anlaşıldı.
Yine Soylu'nun "dünyanın en büyük 12 mafyasından biri" dediği Azeri kökenli Nadir Salifov, koruması Khayn Zeyralov tarafından 20 Ağustos 2021'de Antalya'da öldürüldü.
Salifov'un rakibi olan Rövşen Caniyev de 18 Ağustos 2016'da Beşiktaş'ta öldürülmüştü.
Siyasette de polemik konusu oldu
Örneklerini artırabileceğimiz bu gelişmeler siyasetin de gündeminde yer aldı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamalarda Türkiye'nin yabancı suç örgütlerinin merkezine dönüştüğünü öne sürmüştü.
Kılıçdaroğlu'nun iddialarına İçişleri Bakanı Süleyman Soylu cevap vermişti.
Soylu, öne sürülen iddiaları reddedilerek her türlü suç örgütüyle etkin mücadele edildiğini savunmuştu.
"Ülkelerinde iletişim içinde kalabilmek için de Türkiye'yi seçiyorlar"
Peki Türkiye'deki olaylar, bu mafya gruplarının bir kısmının geldiği Balkanlar'da nasıl görülüyor?
Sırbistan'da yaşayan Suçlu Profili Uzmanları Birliği Başkanı Nemanja Popovic'e, bu soruyu yönelttik.
Psikoloji ve polis akademisinde kriminoloji eğitimi alan Popovic, Sırbistan ve Bosna-Hersek'teki kolluk güçleriyle işbirliği halinde beden dili okuma, yalan belirleme, suçlu profili çıkarma konularında seminerler veriyor.
Mesleğinden dolayı gerek ülkesinde gerek Balkanlar'daki suç amaçlı kurulan yapılanmaları yakından takip eden Popovic'e göre Balkanlar'daki suç şebekeleri Türkiye'de üslenmeye çalışmıyor.
Suçluların esas olarak güvenli ev aradıkları aynı zamanda ana ülkeyle kolaylıkla iletişimde olabilecekleri bir yerde olmayı arzu ettiklerini dile getiren Popovic, "İlginç olan kısım lojistik. Balkanlar genel olarak iyi bağlantılar sağlıyor" dedi.
Farklı mafya gruplarının Bosna-Hersek, Kosova Sırbistan, Karadağ ve Arnavutluk gibi ülkeleri tercih ettiğine işaret eden Popovic, "Türkiye'yi kalıcı kalıcı yoksa geçici kaçış yeri olarak mı görüyorlar" sorumuza, "Birçok sebep var ama söylemek isterim ki ne kadar rasyonel olduğumuzu sansak da kararlarımızın çoğu duygusaldır. Yani, Arnavutluk veya Bosna-Hersek'ten kişiler için sebep kültürel geçmiş olabilir. Rasyonel sebeplerden biri arasında Türkiye'nin turizm ülkesi olması sayılabilir. Çok turistin olması saklanmak için iyidir. Başka bir rasyonel sebep referans çerçevesidir, çünkü insanlar tehlikede olunca tanıdık yerleri veya tanıdık olduğunu düşündükleri yerleri tercih ederler. Bence bu kaçışlar geçicidir ama gerekirse uzayabilir tutuklanma veya tasfiye gibi sebeplerle" diye cevap verdi.
"Özellikle uyuşturucu konusunda işbirlikleri var"
Türkiye'deki suç şebekeleriyle Balkanlar'dakiler arasında işbirliği olduğuna dikkati çeken uzman, "Özellikle uyuşturucu işinde var. Hem Sırbistan hem de Türkiye, uyuşturucu nakliye rotası üzerinde" yorumunu yaptı.
Kuzey Makedonya'da yaşayan emekli emniyet müdürü Anita Traykovska'nın "Balkanlar'daki suç şebekeleri Türkiye'de üslenmeye çalışıyor mu" sorusuna cevabı, "Hem evet hem hayır" şeklinde oldu.
Bazen, suç örgütü liderlerinin tutuklanma korkusu veya başta suç grubunun intikam tehdidi nedeniyle geçici olarak Türkiye'de saklanmayı tercih ettiklerini söyleyen Traykovska, nedenleri şöyle sıraladı:
"Vize zorunluluğu yok.
İzlenmeyi zorlaştıran çok geniş alan var.
Deniz sınırları dahil, mükemmel coğrafi olasılıklar ve her yere seyahat imkanları bulunuyor.
Aynı zamanda, Türkiye'deki suç örgütleri doğu bölgeleriyle mükemmel bağlantılara sahipler.
Böylece daha fazla işbirliği ve para elde etme ihtimali büyük ölçüde artıyor. Eroin ticareti, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, kara para aklamanın altını çizebiliriz. Ters istikamete de esrar ve sentetik uyuşturucu trafiği var. Bunlara ek olarak, kokain ticareti dünya çapında en kârlı dallardan biri ve Batı Balkanlar'daki suç örgütleri bu işin çok içinde.
Sonuç olarak, Batı Balkanlar'daki suç örgütlerinin Türkiye'deki suç örgütleriyle temas ve bağlantı kurmaya muazzam hevesi var."
"Kaçakların lojistiğe ihtiyacı oluyor, güven esastır"
"Hangi Balkan ülkelerindeki mafya ve suç grupları Türkiye'yi özellikle tercih ediyor" soruna Anita Traykovska, "Bence, daha önce Türk suç örgütleriyle işbirliği yapanların hepsi. Çoğu durumda, kaçakların lojistiğe ihtiyacı oluyor ve güven esastır. Sonuç, belirli eğilimler için kurallar yok. Bu konuda kural veya eğilim yok, tek tek vakalara bağlı bir durum. Örneğin, yerel hukuk sistemiyle sorunlarını çözerlerse geri dönecektirler. Eğer suç işi büyürse, sürekli olarak Türkiye'ye geri dönüp yerel suçlularla bağlantılarını güçlendireceklerdir" diye cevap verdi.
"Son 30 yılda çok sayıda vakaya rastladık"
Traykovska, Türkiye ve Balkanlar'daki suç örgütleri arasında bir işbirliği ilişkisi olup olmadığı konusunda ise şunları söyledi:
"Son 30 yılda, her iki istikamette çok sayıda uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, kara para aklama, silah kaçakçılığı ve altın kaçakçılığı vakalarına rastladık."
Bilindiği gibi Balkanlar'da da bazı Türk mafya liderleri yakalandı. Türk suç örgütleri Balkanlar'a yerleşiyor mu?
Traykovska'nın bu konudaki cevabı çok net. Ona göre Türkiye'den kanun kaçaklarının en favori kaçış yeri batı Balkanlar. Başlıca ortak sebepler ise benzer kültürler, vize rejimi olmaması, Balkanlar'daki suçlularla temas kurarak özellikle eroin dağıtımında batı Avrupa'da suç işleme imkanı var.
Peki Türk emniyet yetkililerinin gözünden durum nasıl?
Soruya yönelttiğimiz kişilerden biri emekli emniyet müdürü ve Sirius Kriminal Şirketi kurucularından Mehmet Şen.
Şen, 2002-2013 yılları arasında farklı tarihlerde gerek Birleşmiş Milletler gerekse Avrupa Birliği bünyesinde Kosova merkezli olarak görevlerde bulundu.
Bu görevi sırasında pek çok Balkan ülkesini yakından tanıma fırsatı bulan Şen, Türkiye'deki Arnavut diasporasına dikkati çekti.
1999 Kosova'daki iç karışıklık ve savaş sırasında, Kosova'nın bağımsızlığı için savaşan gruplara, yardımlar yapıldığının herkes tarafından bilinen bir gerçek olduğunu dile getiren Şen, "Savaş öncesi, sırasında ve sonrasında bu grupların içindeki bazı kişilerin illegal faaliyetlerde bulunduğu bilinmektedir ve savaş sonrasında da bu gruplar ile Türkiye'nin bağlantıları devam etmiştir" dedi.
"Eskiden kültürel bağlardan gelen mafya ilişkilerinin yerini paranın olduğu organize işler aldı"
Şen şunları kaydetti:
Balkanların Türkiye'ye yakınlığı, sınırı aşan suçların Türkiye'nin coğrafik durumu (Afganistan-İran-Türkiye uyuşturucu rotası ve insan kaçakçılığı rotaları vb. gibi sınırı aşan suçlar) göz önüne alındığında Balkanlar'daki organize suç örgütlerinin Türkiye'de faaliyetlerde bulunması kaçınılmazdır. Eskiden tarihi ve kültürel bağlardan dolayı gelen mafya ilişkileri yerini daha çok menfaate ve paraya yönelik organize suç ilişkileri almıştır."
"Vizesiz seyahat, Türk mafyasının da Balkanlar'a ilgisini artırıyor"
Balkanlar'daki çetelerin Türkiye'ye ilgi göstermesi gibi Türk mafyasının o bölgeye (Balkanlar) özel bir ilgi gösterdiğinin altını çizen Şen, "Balkanların Avrupa'ya geçiş güzergahında olmasından dolayı ve sınırı aşan suçların doğası gereği Türk organize suç örgütlerinin faaliyetlerde bulunması kaçınılmazdır. Vizesiz pek çok Balkan ülkesine seyahat edilmesi, tarihi, kültürel ve ticari ilişkiler organize suç örgütlerinin bölgeye ilgisini artırmaktadır" ifadelerini kullandı.
"Suçlu iadesinin daha yavaş olması nedeniyle de Türkiye tercih ediliyor"
Son olarak Balkanlar'daki suç grupları için Türkiye'nin tercih edilir olmasında başka nedenleri de olabileceğinin altını çizen Şen, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye'nin Avrupa Birliği içinde olmaması, suçlu iadesinin Avrupa Birliği üye ülkelerine göre çok daha yavaş yapılması nedeniyle Balkan organize suç örgütleri için Türkiye tercih edilmektedir. Arnavut-İtalyan-Türk mafyası Avrupa'da ortak faaliyet sürdürüyor. Arnavut, İtalyan ve Türk mafyasının Avrupa'da ortak faaliyetler yürütmektedir. Bu işbirliklerinin Türkiye'de de olması çok şaşırtıcı olmaz."
"Rus-Azeri-Balkan mafyasının İstanbul'a yerleşmesi 2013'ten itibaren başladı"
Eski bir emniyet yetkilisi Mustafa Böğürcü ise son yıllarda yapılan yanlış atamalara vurgu yaptı.
Bu yanlış atamalar nedeniyle İstanbul'un, suç ve suçlu profili anlamında merkez haline geldiğini savunan Bögürcü, "Rus-Azeri-Balkan mafyasının İstanbul'a yerleşmesi 2013 yıllarından itibaren başladı. 2016'da yaşanan darbe girişiminden sonra da bahse konu yönetim zafiyetleri, istihbarat birimlerinin dağılmış olması, verilerin iyi analiz edip yorumlanamaması, teknik ve fiziki takip noktasında MİT teşkilatıyla koordinasyonun sağlanamaması sonucunda birçok mafya Türkiye'yi mesken tuttu ve İstanbul merkezli uyuşturucu çetelerinin ele başları şehir merkezlerinde cinayetler işlemeye başladı" değerlendirmesinde bulundu.
"Meksika kartellerinin Avrupa'ya sevkiyat için anlaşması Sırp mafyasını Türkiye'ye yönlendirdi"
"Uyuşturucu güzergahlarının değişmesinin de bunda etkisi oldu mu" sorusuna "Evet" diye cevap veren Mustafa Böğürcü, şöyle devam etti:
Avrupa'daki (Almanya Hamburg ve İtalya) limanlarındaki sıkı takip ve kontrol, kokain kartelleri için yeni rotalar ve yeni bir sevkiyat noktasında Mersin Limanı'nı ön plana çıkardı. Lazkiye Limanı'nın Rusların kontrolü altında olması Ortadoğu, Rus, Arap ülkeleri ve Avrupa'ya kokain sevkiyatı için artık kullanılamaz oldu. Meksika kartelleri Balkan mafyasıyla Mersin limanı üzerinden Avrupa'ya yapılacak sevkiyat için anlaşması Sırp mafyasının İstanbul merkezli yapılanmasını mecbur kıldı ve birçok Arnavut, Sırp, Makedonya ve Kosova kökenli mafya liderleri İstanbul merkezli yerleşim sağladı."
Çetelerin aralarında çıkan anlaşmazlıklar ve alan hakimiyeti sağlamak için özellikle İstanbul ve Antalya'da çatışarak cinayetler işlediğini savunan Mustafa Böğürcü, "Bazıları ise Türkiye'nin farklı illerini dünya çapında arandıkları için saklanma, bazıları da uyuşturucu trafiğini ve sevkiyatı yapabilmek için merkez üst olarak mesken tuttular. Ayrıca 7 kere çıkan varlık barışı, vatandaşlık kabulünün kolaylığı, MASAK inceleme ve el koyma olmayışı (yerli mafyanın da bunlarla iş yapmasını artırdı. Nitekim Türkiye uluslararası üye olduğu kurumlarda mücadelede eksik yanlarından dolayı gri listeye alındı" diyerek sözlerini noktaladı.
© The Independentturkish