Muhalefet ve süreci tekrar gözden geçirme gerekliliği…

Dr. Kerem Yavaşça Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter 

Altılı masa kasım ayı toplantısını 14 Kasım'da yapacak. Ekim toplantısından sonra, buluşmaların 15 günde bir yapılması konuşulmuştu; ancak bu gerçekleşmedi.

Mevcut durumda, liderler son toplantıdan neredeyse bir buçuk ay sonra toplanacak!

Öyle görünüyor ki, liderlerin ortak yapılacak işler konusunda pek acelesi yok gibi!

Ekim toplantısında, yol haritası üç safhayı içerecek biçimde oluşturulmuştu:

  • Yaklaşık 60 başlıkta eylem planları ortaya koymak
  • Geçiş sürecini planlamak
  • Ortak aday belirlemek

İlk başlık olan, eylem planları ile -iktidara gelmeleri durumunda- hangi düzenlemelerin ve reformların yapılacağı ortaya koyuluyor.

İkinci başlığın oluşturulma sebebi bir zaruretten kaynaklanıyor. Mevcut sistem "de jure" koalisyona izin vermediği için "de facto" biçimde -parlamenter sisteme benzer- geçici bir yönetim tarzı oluşturulması gerekiyor.  

Yani seçilmesi durumunda ortak adayın, başkanlık yetkilerini nasıl kullanacağı veya kullanamayacağı konusu açıklığa kavuşturulacak.

Bu noktada altılı masanın ruhuna ve çalışma prensiplerine uygun bir yöntem planlandığı düşünülebilir.

Son aşamada ise ortak cumhurbaşkanı adayının kim olacağına karar verilecek.  


Bu planlamaya göre, süreç sonunda belirlenecek adayın seçim sonrası için çok bir hazırlık yapmasına gerek olmayacak!

Zira neleri yapacağı ve nasıl yapacağı konusunda çekişme ve gerilimden azade biçimde görev yapacak.

Ortak adayın seçim sürecinde tek ve asli görevi ise eldeki eylem planlarını en iyi biçimde uygulayacağına seçmeni ikna etmesi olacak!

Yani altılı masada mutabakata varılan politikaları ve ön görülen düzenlemeleri tatbik edeceği için, yeni bir seçim programı hazırlamasına ihtiyacı olmayacak. 


Eğer ortak aday, masadaki liderlerden biri olursa, bunu seçmene anlatmakta bir sorun olmaz.

Ya peki aday masadan biri olmazsa?

O zaman ortak aday, kendisinin bir parçası olmadığı, hazırlanmasına katkı sunmadığı, emek harcamadığı, kafa yorumladığı bir program ile seçmenleri ikna etmeye çalışacak demektir.

Bu savunulması çok kolay olmayan bir pozisyon. Ayrıca ne yapıp edeceği başkaları tarafından belirlenmiş ve süreçte müzakere şansı olmamış bir kişinin, rakibi karşısında kritik bir dezavantajı olacak ve şüphesiz seçmeni ikna etme aşamasında işi kolay olmayacak.

Dahası, ortak adayın seçim kararı alınmasıyla açıklanacağı düşünülürse, adayın seçim programını halka anlatması için pek fazla bir süresi de olmayacak.

Bu durumun, seçim sürecinde önemli bir handikap yaratacağını ön görmek zor değil. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kılıçdaroğlu uzun sayılabilecek bir süredir adı koyulmamış bir adaylık kampanyası sürdürüyor.

Altılı masadaki liderlerin "sükût ikrardan gelir" anlamına gelebilecek stratejik suskunluğu bu kampanyayı mümkün kıldı.

Zira Kılıçdaroğlu'nun diğer liderlere rağmen bir süreç yürütmesi pek mümkün olmazdı.

Ancak gelinen noktada, Kılıçdaroğlu'nun, kampanyasıyla ne partisinin ne de şahsi olarak kendisinin oyunu yeterli ölçüde artıramadığı görülüyor. 


Keza son aylarda açıklanan anket sonuçlarında muhalefet partileri lehine anlamlı bir yükseliş olmaması, Kılıçdaroğlu'nun adaylığı konusunda şüpheleri oldukça artırdı.

Bu sebeplerle, önümüzdeki süreçte masa dışından bir aday belirlenmesi hususunda kamuoyu baskısı artabilir.

Belki de en doğrusu, aday arama/belirleme sürecinin yalnızca altılı masa liderlerinin bireysel görüşleriyle değil, kamuoyunun farklı kesimleriyle fikir teatisi çerçevesinde işletilmesi olacaktır.

Bu doğrultuda, sendikalar, büyük sivil toplum kuruluşları, meslek birlikleri ve hatta parti teşkilatları aracılığıyla toplumun nabzı daha iyi ölçülebilir.

Sürecin demokratikleştirilmesi hem toplumdaki eğilimin sürece yansımasını sağlayacak hem de liderler üzerindeki baskıyı azaltacaktır. 


Son olarak, masa dışından bir aday ihtimali güçlendikçe, yazının başında ifade etmeye çalıştığım husus (seçim programı/geçiş süreci stratejisi ile ortak aday arasındaki zayıf bağ) seçim sürecinde önemli bir risk haline dönüşebilir.

Bu şekilde, seçim kampanyalarında ortak aday ve muhalefet savunulması zor bir pozisyona sürüklenebilir ve daha da önemlisi seçmende güven duygusu yaratmasında elini zora sokabilir.

Bu nedenlerle, vakit daha fazla geç olmadan, süreci tekrar gözden geçirmekte ve özellikle ortak adayın belirlenme zamanın üzerinde düşünmekte fayda vardır.

Bunu yaparken kişisel çıkar, hırs ve ihtirasların dizginlendiği ve kazanmaya odaklanan bir yaklaşımı benimsek muhalefetin seçimlerdeki başarısının temel ölçeği olacaktır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU