14 Ekim'de Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessese Müdürlüğü'ne ait madende meydana gelen patlamada 41 işçi hayatını kaybetti.
Patlamanın ardından kamuoyunda, "madende ihmal mi vardı", "denetimler yapılmadı mı", "tedbir alınmadı mı" sorular sorulmaya başlandı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Kazanın hemen ardından Sayıştay'ın 2019 TTK raporunun ayrıntıları da gün yüzüne çıktı.
Raporda, Amasra müessesesinin dengelenmiş üretim derinliğinin -300 metre olduğu belirtilerek şöyle deniliyordu:
"Bu derinleşme, ani gaz degajı ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olmaktadır. Çalışılan damarların tamamında gaz içeriklerinin yüksek olduğu, dolayısıyla degaj kapasitelerinin de yüksek olduğu, arıza zonlarında riskin daha da arttığı bilinmektedir. Bu nedenle müessese ocaklarında ilgili mevzuat hükümlerinin yanı sıra 'Kurum Degaj Yönergesi' hükümlerinin titizlikle uygulanması gerekmektedir."
Rapordaki bu ifadeleri okuyan herkes, madende yaşanan can kayıplarının ağır bir ihmalin sonucu olduğu fikrine kapıldı.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi: (Madende) Mevzuatın gerektirdiğinden daha fazla tedbir alınmıştır
Tam da o günlerde, İletişim Başkanlığı bünyesinde kurulan ve dezenformasyonu ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapacağı söylenen "Dezenformasyonla Mücadele Merkezi"nin mutat bir çalışması olan "bülten" yayınlandı.
Bültende, 41 kişinin can verdiği madenle ilgili ihmal iddiaları da "dezenformasyon" kapsamında değerlendirdi.
"Dezenformasyon Bülteni"nde, "Madenlerde patlayabilir tozla mücadele çalışmalarına yön verebilmek için yer altındaki noktalardan düzenli olarak toz numunesi alınmaktadır. Sonuçların yüksek çıkması durumunda yıkama ve taş tozu serpme çalışması yapılmaktadır" deniliyor ve şu ifadeler yer alıyordu:
"İddiaların aksine, söz konusu Sayıştay raporlarındaki öneriler dikkate alınmış, hatta mevzuatın gerektirdiğinden daha fazla tedbir alınmıştır."
Bilirkişiler ihmal zincirine işaret etti
Madendeki ihmal iddiaları bu şekilde "dezenformasyon" olarak nitelendirilirken Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili soruşturmayı yürütüyordu.
Soruşturma kapsamında madende bilirkişi incelemesi de yapıldı.
Bilirkişi ön raporunda, madende patlamanın ihmaller zincirinin neticesinde gerçekleştiğine yönelik güçlü emareler bulundu.
Rapora göre yetersiz ve etkisiz havalandırma sisteminin olayın temel unsuruydu, ocak içinde yeterli miktarda ve hızda hava dolaşımı sağlanamamıştı.
Merkezi gaz izleme sisteminden alınan verilerin, metan seviyelerinin müteakip defalar yüzde 1,50 ve yüzde 2'nin üstünde kaldığının belirtildiği raporda, böylece "potansiyel patlayıcı metan seviyeleri oluştuğu" vurgulandı.
Ocaktaki personel eksikliğine de vurgu yapılan raporda denetim mekanizmasının da etkin olmadığı belirtildi.
Metan gazının alt patlama limiti olan yüzde 5'i geçtiği durumların da yaşandığı ancak ocağın kısmen dahi olsa boşaltılması yönünde bir önlem alınmadığı ve üretim miktarlarında bir azalma olmadığının ifade edildiği bilirkişi raporunda, TTK ocaklarında metan drenajı uygulamasının yapılmadığı, bu uygulama olsaydı kazanın önleneceği ifade edildi.
Savcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında 25 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.
Gözaltına alınan isimlerden 8'i ise tutuklanarak cezaevine gönderildi.
© The Independentturkish