Filistin ve İsrail temsilcileri arasında imzalanan "1993 Oslo Çerçeve Anlaşması" gereğince, 1967 yılında işgal edilen Gazze ile Batı Şeria toprakları, FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) adına kurulan Filistin Otoritesi denetimindedir.
Oysa anlaşma maddelerine uymayıp tersini yapan İsrail, gerek askeri kontrol noktaları oluşturmak gerek operasyonlar düzenlemek gerekse Yahudi yerleşim yerleri kurmak suretiyle bilhassa Bati Şeria topraklarını döne döne işgal etmektedir.
Doğu Kudüs ise fiiliyatta dolaylı ilhak edilerek İsrail'in "ebedi ve ezeli başkenti" haline getirilmiştir.
Bu tarihi şehirde yaşayan Filistinliler, yurtlarından yuvalarından sürgün edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bir yıla yakın zamandır İsrail-Filistin ilişkileri ve dengelerinde yeni değişiklikler yaşanmaktadır.
Bazı gelişmeleri sıralayalım:
"Liberal" isimli İsrail dergisine göre; El Naqab (Necef) Çölü'nün en büyük şehri Biru'l Sebaa (İbranice Berşeva) sağlık merkezlerine gebeliği önleme aşısı için giden Filistinli Bedevi kadınlara yüksek dozda Depo-Provera zerk ediliyor.
Tıbbi olarak artık kullanılmayan bir progestin Depo-Provera, hem zararlı hem de yan etkileri fazla bir kimyasal maddedir. Normalde İsrailli kadınlara aynı miktarda zerk edilmiyor! Üstelik kadınlara ilaç hakkında hemen hiç bilgi verilmiyor.
İsrail parlamentosu (Knesset) Kadın Statüsü Komisyon Başkanı Aida Toma diyor ki;
Bu işlem, korkunç bir ırkçı Siyonist politikanın sonucudur. Maksat, doğurgan Bedevi kadınları tümüyle kısırlaştırmak suretiyle Yahudi nüfusun çoğunluk olmasını sağlamaktır!
Nitekim 1998'de binde 10,6 olan Bedevi kadınların doğurganlık oranı, Eylül 2022'de binde 5'in altına düşmüştü. 1
Doğu Kudüs'te yaşayan Filistinlileri tehcir etmek için her türlü askeri ve sivil baskı yöntemini (operasyonlar, ev baskınları, tutuklamalar, gözaltılar, çeşitli yasaklara ilaveten mal ve mülklere el koymalar) uygulayan İsrail yönetimi, bu tarihi şehrin demografisini değiştirip tümüyle Yahudileştirme politikası doğrultusunda fanatik dinci Yahudileri silahlandırma yoluna gidiyor.
İsrail Savunma Bakanlığı, Yahudi Yerleşimci Dernekleri ile Belediyeler, yeni bir plan kapsamında "yerleşim yerlerinde yaşayanlardan oluşan bir milis gücü kurmak" için eşgüdüm halinde olacaklar.
Gerekçesi, "güvenlik" olarak gösteriliyor. Maksat ise bölgede ve Kudüs'te olması muhtemel eylemlere karşı birlikte hareket etmek.
Anında müdahale gücü için gayet yetenekli ve bu işte becerikli unsurlar alınacak; bir çeşit "acil müdahale kuvveti" veya "hazır ihtiyat kuvveti" görevi görecek bu milislerin ana özelliği ise Yahudi şeriatçıları denilen ırkçı ve köktendinci olmaları; gözünü kırpmadan katliam yapabilmeleri ve Filistinlilerden nefret etmelidir.
Esas müdahale alanları Doğu Kudüs ve civardaki kırsal kesim olarak belirlenmiştir. İsrail askeri birimleri yetişinceye kadar, olay çıkaran eylemcileri oyalama ve caydırma işlevini görecekler.
Filistin örgütleri, bu planın iki ana amacı olduğuna işaret ediyorlar:
Bir; Batı Şeria ve Kudüs'te tam bir asayiş denetimi sağlayıp Filistinlilere göz açtırmamak. Gerekirse öldürmek.
İki; zorbalık ve şiddet yoluyla Filistin halkını şehirden sürüp çıkarmak. Söz gelimi "şüpheli" bahanesiyle Kudüslülerin evlerine baskın yapılıp, mallarına el konulabiliyor.
Somut örneği de şudur: Irkçı siyasetiyle ün yapan eski iktidar partisi Likud milletvekili ve Kudüs Belediyesi eski Başkanı Nir Barkat, "Yahudi yerleşimcileri silahlanıp Filistinlileri öldürmeye" davet etmişti. 2
Irak'tan göçüp İsrail'e yerleşen Musevi bir ailenin oğlu olan İtamar Ben Gvir, ırkçı tutum ve söylemleriyle biliniyor.
El Halil isimli Filistin şehrinin yakınındaki bir Yahudi Yerleşim bölgesinde yaşayan avukat ve sonradan milletvekili olan Ben Gvir, ırkçı Siyonist yerleşimcilerle birlikte Kudüs'ün Şeyh Cerrah mıntıkasını basmak suretiyle Mayıs 2021'de etno-dinsel çatışmanın fitilini ateşlemiş; hem Doğu Kudüs hem de Batı Şeria adeta yangın yerine dönmüştü. İlk toplu baskına direnen Filistinlilerden 31 kişi yaralanmış, 12 kişi de tutuklanmıştı.
Filistinlileri, "Filistinlileri, Tarihi Büyük İsrail toprağından sürmek şarttır" sözleriyle de nam salan Ben Gvir, İsrail yönetiminden aldığı yeşil ışık nedeniyle Doğu Kudüs'teki hemen her çekişme ve çatışmada baş kışkırtıcı olarak dikkat çekmektedir. 3
Kendisi Yahudi Milli Cephesi hareketi sözcüsü, Yahudi Gücü oluşumu başkanı ve ve Dini Siyonist Parti üyesi olan ırkçı bir politikacıdır.
Gerçekte mesele şudur: İsrail'de koyu dincilik, Yahudi Şeriatçılığı ve dinci Siyonizm yükseliştedir.
Temmuz 2022'de yapılan anketlere göre; fanatik dinci Siyonist (Mesihçi sağcı-dinci ) partilerin oyları yüzde 10 oranını bulmaktadır. Sayısal bakıldığında, yaklaşık 500 bin seçmenin tercihi bu yöndedir. 4
İsrail askeri operasyonları Doğu Kudüs, Cenin, Nablus ve diğer büyük mülteci kamplarına rahat yüzü göstermiyor. Hemen her gün ev baskınları, ev yıkmalar, tutuklamalar ve hatta ölümler yaşanıyor.
Bu çaresizliğe son vermek üzere Batı Şeria'da yerel girişim ve inisiyatifler gelişiyor. İki pasif direniş örneği verelim:
1993 Oslo Anlaşması gereğince (C) bölgesi olarak bilinen Batı Şeria toprakları, "askeri mıntıka" veya "devlet mülkiyeti" bahanesiyle tekrar İsrail denetimine alınmak isteniyor.
Fanatik Yahudi yerleşimciler, ordu ve hükümeti, bu yönde adım atılması için teşvik ediyorlar. Oysa bu topraklar, Filistinlilerin doğal ve sosyal yaşam alanları.
Oradaki zeytin ağaçları ve tarım arazilerinden ürün ekimi-hasadı için faydalanıyorlar. Yeni sivil girişim, bağ ve bahçelerin elden çıkmaması için 2022 yılında fidan/ağaç dikme seferberliği ilan etti. Ahali, ağaç dikme yoluyla işgale direniyor.
Pasif direnişin diğer bir şekli, daha yaygın hale geldi. İsrail hedeflerine yönelik ciddi bir darbe vurup sırra kadem basan bir militanın başının sıfır makineyle tıraş edildiği duyuruldu.
Onunla dayanışma ve hedef şaşırtma babından diğer Filistinli gençler, özellikle de Kudüslü ve Şuofat Kampındaki Filistinliler, "onurlu dazlaklık" modası başlattılar.
İsrail polisi, her gördüğü dazlağı ya durdurup sorguluyor veya sürekli takip ediyor. Ancak gençler bu direniş yönteminden vazgeçmiyorlar. 5
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, bir taraftan İsrail, ABD ve bazı Arap ülkelerinin baskısından kurtulmak için durumu idare etmeye çalışıyor; diğer taraftan da Hamas, Halk Cephesi, İslami Cihad gibi örgütlerle milli mutabakat yaparak halktan iyice soyutlanmış iktidarını kaybetmek istemiyor.
Amerikan haber sitesi Axios'a göre; Abbas, Putin ile son görüşmesinde (Ekim 2022), "kendisinin Amerika'ya güvenmediğini" söyleyince Beyaz Saray yetkilileri hayli öfkelenmiş, "Abbas'ın konuşmasının hayal kırıklığı yarattığını" belirtmişler.
Bağlantılı olarak belirtelim: Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 27 Mayıs 2022'de Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Konseyi Genel Sekreterliği görevine Hüseyin El Şeyh'i atadı.
Abbas'a yakınlığıyla bilinen Şeyh, Amerikan yönetimince "en makbul ve makul başkan adayı" olarak görülüyor.
Filistinli 14 grubun, Cezayir'de "yeniden birleşme, safları sıklaştırma" girişiminde bazı eksiklik, kusurlu ve hizipçi tutumlara rağmen 9 madde üzerinde milli mutabakat sağlanmış görünüyor.
17 Ekim'de ilan edilen Ortak Bildirge'nin Filistin'deki aktif direnişe katkı sağlayacağı varsayılıyor. 6
Sayılan gelişmelerin bölgedeki ilişki ve dengeleri etkileyeceği öngörülüyor.
Biz, Filistin direnişi serüveninde genelde gözden kaçan yeni ve militan bir oluşum hakkında bilgi vermeye çalışacağız.
Birkaç aydan beri esrarengiz ve bir o kadar etkili eylemleriyle hayalet misali kah ortaya çıkıp hedefini vuran kah sırra kadem basan yepyeni bir silahlı oluşum var Filistin'in Batı Şeria bölgesinde, bilhassa 1920'lerdeki direnişiyle haklı olarak "Ateş Dağı" unvanına sahip Nablus ve civarında.
Oluşumun adı Arinu'l Usud. Giderek efsaneleşen bu isim, özellikle Batı Şeria'daki FKÖ bileşenleri arasında en büyüğü sayılan El Fetih hareketi gençliği arasında yayılıyor.
Bu arada başta İsrail istihbarat teşkilatı (Mosad ve Şin Beyt) olmak üzere Mısır, Ürdün ve Filistin emniyet-istihbarat yetkilileri, bir yandan yeni oluşum muammasını çözmeye çalışıyorlar, diğer yandan öngörülemez şiddet faaliyetlerinden endişeleniyorlar.
İstihbaratçılar, bu oluşumun ete kemiğe bürünmesinde ve ses getiren eylemlere imza atmasında El Aqsa (El Fetih örgütünün askeri kanadı), İslami Cihad ve Hamas'ın rolünün olup olmadığını araştırıyorlar.
Zira bu oluşum, sadece fiziksel olarak canlı bir örgüt olmaktan öte, adeta bir direnişçi ruhu ve bilinciyle bölgede dolaşan "seyyar hayalet" misali dört bir yanda, köşe bucakta görülüyor, konuşuluyor ve fikirsel bir fenomen halini alıyor.
Arinu'l Usud (Aslanlar İni veya Yuvası) manasına geliyor Arap dilinde. Bugünlerde ise Filistin yönetimine bağlı Batı Şeria'nın Tubas, Tulkerim, Cenin, Nablus ve Doğu Kudüs yörelerinde İsrail askeri işgaline karşı direnişi sürdüren militanları simgeliyor.
Hem çatışmaktan çekinen uzlaşmacı Filistin otoritesine hem de zulüm ve zorbalığın timsali İsrail askeri denetimine meydan okuyor.
İsrail Haaretz gazetesi güvenlik uzmanı Amos Hariel'e göre; artan militanca faaliyetler "ciddi bir baş ağrısı" ve İsrail'in "güvenlik" kaygılarını da çoğaltıyor.
Filistin sokaklarında neredeyse günlük vukuatı adiye (olağan olaylar) haline gelen eylemler, herhangi bir fraksiyonun damgasını taşımıyor.
Şehir merkezleri, mülteci kampları veya diğer yörelerdeki gruplardan oluşuyor. Takım/ekip ruhuyla hareket ediliyor. Tek sloganı var: İşgale karşı çatışma.
Birkaç ay önce Muhammed El Azizi, Abdulrahman Sabah ve İbrahim El Nablusi tarafından Nablus şehrinin kadim bir yöresinde kuruldu "Aslanlar Yuvası".
İlk ikisi çatışmada hayatını kaybetti; üçüncü ise hâlâ Filistin otoritesinin denetimindeki bir hapishanede. İsrail WALLA haber-yorum sitesinin iddiasına göre, oluşumun şimdiki önderi Mahmud El Benna.
Temeli Nablus'ta atılan bu yeni silahlı yapı/grup, esas olarak aynı vilayet ve çevresindeki farklı siyasi görüş ve eğilimlere sahip gençler ile destekleyici ailelerden oluşuyor. Militanları bağımsız olup, mevcut örgütler üstünde bir konumdalar.
Yeni oluşum (Aslanlar Yuvası) militanları, başta 1960'lardaki "ilk kurşun" ile başlayan silahlı ayaklanma ve kitlesel-sivil yanı ağır basan Birinci İntifada (1988-1993) ile ikincisi (2000-2005) olmak üzere yüz yıllık direniş tecrübesinden esinlenerek yeni bir direniş tarzı sergiliyorlar.
Dolambaçlı, labirent gibi sokaklarda gözü kara biçimde gerçekleştirdikleri eylemlerine adeta kurşun ve silahlarıyla imza atabiliyorlar.
Bununla da yetinmiyorlar; çevre il, ilçe ve köylerde de benzeri silahlı hücreler, ekipler veya birimler oluşturma çağrısında bulunuyorlar.
Gençleri direnişe katmayı amaçlayan yeni organizasyon ve yapılanmaya gidilmesini teşvik ediyorlar.
Ayrıca Filistin ve Arap istihbarat teşkilatlarının geleneksel ve verimsiz yöntemlerinin dışında bir istihbarat ağı kurdukları söyleniyor.
Yanı sıra Filistin halkına yönelik sıra dışı ve gerçekçi siyasi, propaganda ve halkçı hizmetler sunmaktalar.
Aslanlar Yuvası oluşumu, bir çeşit çekirdek örgüt ve karargâh gibi hareket ediyor. Bilhassa merkez üssü sayılan Nablus şehri ve civarında geceleri neredeyse tüm çevreyi denetim altına alabiliyor.
Bunu Filistin otoritesine bağlı emniyet istihbaratın bir türlü sırrına vakıf olup engelleyemediği bazı sosyal iletişim kanallarıyla gerçekleştirebiliyor.
İsrail askerlerinin bölgeyi kuşatıp operasyon yapmaları ise oluşumun işine yarıyor; baskı ve zulüm gören kesimler, oluşumu örnek alarak direniş saflarına katılıyorlar.
Oluşum'un belirli bir merkezi önderliği, bilinen anlamda hücre tipi yapılanması yok gibi. Aslında Aslanlar Yuvası, bir ruh gibi ortalıkta dolaşarak herkese ulaşabiliyor, diğer ruhlara ve fikirlere sirayet ederek güçlenebiliyor.
Yerel düzeyde ihtiyaç halinde kurulan bir çeşit müşterek önderlik, Filistin sokağına yeni bir ruh ve bilinç kazandırmış olmalı ki, kitleler ve özellikle gençler tarafından genel kabul görüyor.
Şöyle ki; yöredeki Filistinliler, onun gösterdiği yer ve zamanlarda protesto için toplanıp işgalcilerle çatışıyorlar; belirlenen mekânlarda lastik yakılarak insansız hava araçlarının (İHA-drone) devriye gezip tespit yapmasını engelliyorlar, genel grev kararına uyuyorlar.
Misal, 12 Ekim 2022'de Şuofat Mülteci Kampı İsrail askeri tarafından kuşatıldığında, dayanışma ve işgalcilerin işini zorlaştırma babından ahali sokağa çıkmış; askerlere göğüs gerip engellemişler. Çevredeki üniversite ve enstitüler de dersleri durdurmuşlardı.
15 Ekim Cumartesi akşamı, Kudüs ile Batı Şeria yörelerinde fedai eylemleri tırmanırken bölgedeki bütün sosyal iletişim araçları, "Hepimiz Aslan Yuvalarıyız" sloganını ortakça yayımladılar.
Zira Aslanlar Yuvası'na bağlı bir ekip, Cumartesi gerçekleştirilen eylemden bir video görüntüsünü bu sosyal medya üzerinden kamuoyuna duyurdu.
Bundan dolayı İsrail, Filistin otoritesinden bu tür hesapları engellemesini istedi. Filistin yönetimi de hesapları kapatınca Aslanlar Yuvası taraftarı, destekçisi ve sempatizanları bir yandan kapatma kararını protesto ettiler, diğer yandan duyurulan eylemlerden görüntüleri devreye soktular.
Bazı Arap başkentlerinde dolaşıma sokulan istihbarat raporlarına bakılırsa, Aslanlar Yuvası ismi altında yayınlanan bildiri ve benzeri yayınlar Nablus, Doğu Kudüs, El Halil, Cenin, Tulkerim ve (Cenin ile Şuofat gibi) büyük Filistin Mülteci Kampları'na kadar ulaşabiliyor.
Bu tür yayınların çoğu, El Fetih örgütü ile onun askeri kanadı olan Ketaibu'l Aqsa mensubu gençlere yöneliktir.
İstihbaratçılar, bu yayın sisteminin deşifre edip izlemekte zorlanıyorlar. Hamas ile İslami Cihad örgütleri ise Aslanlar Yuvası'nın haberleşme sistemi ve örgütsel yapısına asla karışmıyorlar.
Buna rağmen istisna olsa bile her iki hareket, yeni oluşumun bazı faaliyetlerinin güvenliğini sağlayabiliyor.
Örneğin eylem ve faaliyetlerine kitle desteği temin ediyorlar, icabında seferberlik çağrısı yapıyorlar.
İhtiyaç halinde onlara mülteci kamplarında veya mahallelerde lojistik temin ediyor, bilgi alışverişinde bulunup işlerini kolaylaştırabiliyorlar.
Yine de İsrail ile Filistin istihbarat verileri; Aslanlar Yuvası sistemini, oluşum kimliğini henüz çözebilmiş değil.
Zira oluşumun kullandığı teknik yöntem, bir eylem veya faaliyet anında Filistin Otoritesi ve emniyetinin bilgisayar sistemlerine hızla yayılan virüs bulaştırmak suretiyle takip sistemini felce uğratabiliyor.
Eylem ve benzeri faaliyetlerin alandaki etkisi nedir? Tam bilemiyoruz. Ancak İsrail merkezli "KANAL 13" televizyonuna bakılırsa bu oluşum, bilinen o diğer bütün Filistinli örgütlerden daha fazla hem İsrail'in güvenliğini hem de Filistin yönetiminin istikrarını tehdit edebiliyor.
Sadece öldürücü eylemler yapmakla kalmıyor, aynı zamanda Batı Şeria ve Kudüs ölçeğinde daha çok şiddet faaliyeti gerçekleştirmeyi göze alabiliyor.
Başka yerlerdeki Filistinliler tarafından örnek alınmaması için, İsrail bu oluşumun ilk ortaya çıkışından beri baş sorumlularının tasfiyesine çalıştı.
Gözüne kestirdiklerini katletti, kimilerini tutukladı, ev baskınları düzenledi ve sürekli takip etti. Ne var ki, halkın bağrına sığınmış bu militanları toptan imha etme hususunda başarısız kaldı.
Yeni Oluşum, kaybedilenlerin yerine yenilerini saflarına kattı. Ayrıca halktan edindiği istihbarat, hasmının her türlü hareketini izlemesi ve güçlü güvenlik sezgisi sayesinde şimdiye kadar İsrail birliklerinin üç önemli tuzağından kurtulabildi. Üstelik bir de İHA düşürmeyi başardı.
Oluşumun başarılı eylem listesinde Şafi Şamron isimli Yahudi yerleşim yerinde bir askerin öldürülmesine ilaveten başka Yahudi yerleşimcileri ve askerlerine yönelik saldırılar da yer alıyor.
Olayı ciddiye alan İsrail Savunma Bakanı Beni Gantz, 164 Nabluslunun İsrail tarafına geçiş belgesini iptal etti.
Aynı zamanda bu oluşum ile baş edebilmesi için Filistin idaresine baskı yapmaya başladı. Bununla da yetinmedi; oluşum unsurlarının silahlarını tümüyle teslim etmeleri karşılığında İsrail'in onlara dokunmayıp bağışlayabileceğini teklif etti.
Önerinin reddinden sonra tutucu Yizrael Ha Yom (Bugünkü İsrail) gazetesine göre, Filistinli yetkililer Yeni Oluşum militanlarını şu sözlerle uyarmış:
Eylemler devam ettiği takdirde İsrail, suikast veya bulup katletme yoluyla bütün militanları imha edecektir.
Direnişçiler uyarıya karşılık vermişler:
Ölüm, umurumuzda değil. Esasen her Filistinli işgalcilerin hedefindedir. İnsanımız, İsrail askerinin eliyle zaten kolayca katlediliyor. Kadın gazeteci Şirin Ebu Aqile'nin katli, bunun tipik örneğidir. Mesele ölmekse, en iyisi direnerek ve çatışarak ölmektir.
"Kanal 13" TV haberine bakılırsa Beni Gantz, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'a gönderdiği sivri dilli mektubunda diyor ki:
Bu Aslanlar Yuvası denen oluşum, İsrail nezdinde endişe kaynağıdır. Elimizden geldiğince hakkında istihbarat toplamaya gayret ediyoruz. Onlar arasında ulaşılması gereken 25 kişi var ki ya öldüreceğiz yahut tutuklayacağız. Filistin İdaresi bu işi halletmezse, pek yakında İsrail kolluk kuvvetleri geniş çaplı operasyonlar başlatmış olacaktır. Aksi takdirde Batı Şeria bölgesinde vaziyet patlama noktasına gelecektir.
Ardı sıra süren İsrail operasyonları, bölgede ve Kudüs'te kitlesel bir hoşnutsuzluk yaratmıştır.
"Patlaması beklenen vaziyet" kavramı, yeni bir kitlesel ve kapsamlı İntifada anlamına da gelebilir:
Bu defa olayın içine sadece İsrail askerleriyle Filistinli militanlar değil, İsrail'in silahlandırdığı Yahudi yerleşimciler ve bağnaz Museviler ile hemen her kesimden (silahlı olanları dâhil) Filistin ahalisi de katılmış olacaktır.
Kendisi açısından vahim gidişatı durduramayan İsrail, Batı Şeria ile Doğu Kudüs'teki Filistinli militanların şiddet eylemleriyle "baş edemedi" yönünde içeriden eleştirilere maruz kalıyor:
Bilhassa ırkçı ve silahlı Yahudi yerleşimciler ile dini gerekçelerle Doğu Kudüs'teki Müslümanların tarihi ibadet yerlerini ele geçirmeye çalışan dinci Siyonizmin militanları tarafından sıkça eleştiriliyor mevcut İsrail hükümeti.
Diğer yandan Avrupa ve Amerika Ukrayna'daki savaşa yoğunlaşmışken, bir de Filistinliler ile İsrail çatışması nedeniyle bazı Arap ülkelerinin eleştirilerine maruz kalmak da var. Bölgedeki gerginlik, birçok ülke yetkilisini rahatsız edebilir.
Bütün bu etkenleri göz önüne alan İsrail yönetimi açısından Batı Şeria'daki gerginliği azaltmanın biricik yolu, Gazze'ye bir vesileyle saldırmak. Şimdilik ön hazırlık yapılmış gibi görünüyor.
İsrail hükümeti, kendi medyasını buna alıştırıyor. Mesela KANAL 12, siftahı yapmış bile:
Hamas örgütü, Aslanlar Yuvası isimli örgüte yaklaşık bir milyon dolar para vermiş. Bunu da, aynı oluşum kurucularından sayılan ve bu yüzden Filistin denetimindeki cezaevinde tutulan Mus'ab Aştiye itiraf etmiştir.
Muhtemel bir İsrail kışkırtması ve saldırısına karşı Gazze'deki ortak karargâhta toplanan Filistin direniş örgütleri, kamuoyuna açıklama yaptılar.
Buna göre, "Filistin halkına reva görülen bu zorbalık ve zulüm, vahşi muamele, mukaddes (Mescid'ül Aksa gibi) mekânlarımıza uzatılan ellere her bakımdan karşılık vereceğiz" mealindeki açıklama, savaş bulutlarının yine Filistin topraklar üzerinde toplanacağının işareti sayılır. 7
Hal ve vaziyet bu minval üzeredir şimdilik. Gerisini zamanla görüp izleriz.
Kaynakça:
1. https://www.independentarabia.com/node/377071/, 30 Eylül 2022.
2. https://www.alalam.ir/news/6275038, 20 Temmuz 2022.
3. https://www.aa.com.tr/ar /2502270, 14 Şubat 2022.
4. https://greatmiddleeastgate.com/, 29 Temmuz 2022.
5. https://alresalah.ps/post/269924/, 16 Ekim 2022.
6. https://m.bianet.org/bianet/dunya/268576-cezayir-deklarasyonu-filistinli-guclerin-14-birlik-denemesi, 17 Ekim 2022.
7. https://pnrb.info/post/12497, Mayıs 2022; https://www.al-akhbar.com/Palestine/347274, 17 Ekim 2022; https://www.al-akhbar.com/Palestine/347273/, 17 Ekim 2022: https://www.alqudsnews.net/post/186024, 17 Ekim 2022; https://althawrah.ye/archives/770566, 17 Ekim 2022; https://www.raialyoum.com/, 18 Ekim 2022.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish