Tatillerde üniversite arkadaşlarımın tuvaletlerini temizleme deneyimi, iki büyük kelime hakkında uzunca ve derinlemesine düşünmeme neden oldu: Sınıf ve ayrıcalık.
Beni yanlış anlamayın, bir Oxford öğrencisi olarak bunu tartışırken içinde bulunduğum ayrıcalıklı konumu çok iyi biliyorum. Ancak devlet okulunda okumuş Coventryli bir çocuk ve ailemde üniversiteye giden ilk kişi olarak, sınıfla ilişkim gibi bu ayrıcalığım da genelde karmaşıktır. Üniversitemde beş hafta temizlikçi olarak çalışmak bu karmaşıklığı daha da büyüttü.
Çalıştığım süre boyunca ayrıcalıkla ilgili aklımdan geçen hemen hemen her düşünce, kendi sahip olduklarımla ilgiliydi. Meslektaşlarımın kaderi emekliliğe kadar bu işi yapmakken, fiziksel olarak böylesine zorlu bir işte sadece beş hafta çalışmak zorunda kaldığım için inanılmaz şanslıydım. Birlikte çalıştığım kadınların çoğu yeterli eğitime hiçbir zaman erişememişken, dünyanın en prestijli üniversitelerinin birinden mezun olmak için çalışmak zorunda kalmak benim için inanılmaz bir şanstı. İngiltere'de yaşayan, anadili İngilizce olan biri olduğum için inanılmaz derecede şanslıyım çünkü bu her zaman birlikte çalıştığım kadınların çoğundan, asgari ücret sınırları içinde bile, daha çeşitli işlere erişebileceğim anlamına geliyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yine de hissettiğim tek şey şans değildi. Bölüm müdürüm, sanırım "İngilizcemin daha iyi olmasından" dolayı, talimatları eşleştirildiğim tam zamanlı temizlikçi yerine bana vermeye başladığında aynı şeyin bir hukuk firmasında veya yatırım bankasında gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini merak etmeden duramadım. Böylesine bir nedenle, daha "üst düzey" işlerin yöneticilerinin gerçek çalışanlar yerine stajyerleri muhatap almasını tasavvur bile edemiyorum.
Bu kadınların çoğunun yarı yaşında olmama ve niteliklerimin yaptığımız iş için inanılmaz derecede daha az kalmasına rağmen, "entelektüel yeteneklerim" ve, daha bilinçaltından gelerek fena bir şekilde, İngiliz olmamdan dolayı hâlâ onlardan "üstün" görüldüğüm giderek daha netleşti. Bu, orta sınıflar içindeki konumum hakkındaki tüm şüphelerimi oldukça ani bir şekilde ortadan kaldırdı ve sahip olduğum derin ayrıcalıkların rahatsız edici bir hatırlatıcısı oldu.
Hal böyleyken arkadaşlarım tatilden, ve bazı durumlarda lüks seyahatlerden, döndüklerinde ben de ayrıcalıklarımı çevreleyen sınırların yeniden farkına vardım. Mezuniyet için çalışmak zorunda kalmam gerçeği birçok akranımı şoke etti; hiç çalışmak zorunda kalmamış olanların sayısı beni daha da çok şoka soktu.
Tatilde yaptığım işlerle ilgili tartışmalar, orta sınıfta akademiye adanmanın her zaman iş deneyiminden önce geleceğine inanan bir kesme, çocuklarının işyeri deneyimi kazanmak yerine zamanlarını tamamen entelektüel arayışlara ayırmasını tercih eden bir ebeveynler sınıfına gözlerimi açtı. Teoride anlayabildiğim bir şey olsa da pratikte mantığını kavramakta zorlanıyorum.
Bunun, 15 yaşımdan beri çeşitli asgari ücretli işlerde çalışmanın meyvelerini toplamamdan kaynaklanmasından şüpheleniyorum. Benim gözümde, bir ergen olarak istihdam edilerek edinilen becerilere ve alınan derslere gereğinden fazla değer biçmek mümkün değil.
Aslında o beş hafta boyunca odaları temizlerken, odalarını temizlediğim insanların kendileri için hiç temizlik yapmak zorunda kalmadığı birçok örnekte çok açık bir şekilde göründü. Bu, belki de işin en rahatsız edici kısmıydı. Akranlarımın çoğu sadece hayatlarında yorucu bir çalışma günü geçirmemekle kalmadı, aynı zamanda kendi odalarını süpürme veya kendi duşlarını yıkama konusunda endişelenmelerine bile gerek yoktu.
İş sürdükçe endişe verici bir kültürün giderek daha fazla farkına vardım: Belirli vasıflar, özellikle de entelektüel niteliktekiler, bir kişiyi diğer görev ve sorumluluk sahiplerinden üstün tutuyor. Bu sadece başa çıkmaya çalışmamız gereken sınıf ayrımlarını güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda kesinlikle zorunlu olan işlere verilen değeri de ortadan kaldırır.
Bunu göz önünde bulundurursak ülkemizi yönetmek için seçilenlerin, ulusun çoğunluğuyla bağının bu kadar kopmuş görünmesi pek de şaşırtıcı değil. Hükümetimizde gücü olan neredeyse herkesin; orta sınıfın, entelektüeli veya entelektüel olma görünümünü iş deneyiminden üstün tutan, bu kesminden geldiği sonucuna varmak zor değildir.
O halde birlikte temizlik yaptığım işçiler gibi alt sınıf işçilerin de ne kadar az maaş aldığını ve az takdir edildiğini, açıkçası tamamen ihmal edildiğini, görmek de hiç de şoke edici değildir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Deniz Sutaş
© The Independent