PODCAST | Tanrıları hoşnut etmek adına yapılan ayin: Kurban

Yaptığım çalışmalarla geçmişe ilişkin gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya çalışıyorum ama benim yanıtlayamadığım, karanlıkta kalmış birçok soru var

Var olduğu günden beri hemen hemen her coğrafyada; dünyanın belki de kadim bir geleneği olarak çağlar boyunca önemi koruyan, bununla da yetinmeyip gerek yöntem gerek amaç bakımından çeşitli kıyımlarıyla karşımıza çıkan Kurban Ayini yahut geleneği tüm uygarlığın ortak bir paydası olarak anılır.

İlk yaşam formlarından son yaşam formlarına değin devam edeceğine hiç şüphesiz emin olduğumuz bu gelenek, toplumların mevcut dinlerinin bir yaptırımı olarak uygulamaya konulur. 

Tanrıyı hoşnut etmek adına girişilen bir mücadelenin sonucu olarak, Adem'in Habil ile Kabil arasındaki eşitliği sağlayamamasından ötürü hazin bir öyküyle gündemi meşgul eden cinayet hadisesi, belki de kurban ibadetinin önemi açısından oldukça önemlidir.
 

 

Kabil'in elindekini tanrıya adaması ancak Habil'in adadığı kurbanın onunkinden daha güçlü olması, tanrıya karşı bir başkaldırının da bariz bir örneğidir.

Kabil'in katil olmasıyla sonuçlanan kardeşi Habil'in ölümü Adem tarafından tepkiyle karşılansa da bu cinayetin bariz azmettiricisinin kendisinin olması da kaçınılmaz bir gerçektir.

Habil'e olan ilgi ve alakası Kabil'e olan ilgi ve alakasından fazla olmasından mütevelli iki kardeş arasındaki kıskançlık cinayet ile sonuçlanmıştır. 

Antik devirlerde hiçbir toplum yoktur ki, kurban ayinine katılmamış olsun. Tanrı yahut tanrıları hoşnut etmek adına yapılan bu ayinler yılın belli dönemlerinde çok kez bayram havasında gerçekleşirdi.

Neolitik devirlerden erken Tunç çağına, Antik Mısır'dan Yunan ve Roma'ya oradan da Anadolu içlerinden uzak doğu bölgelerine kadar birçok uygarlıkta kurban ibadeti mevcut idi.

Başak tanesinden, ekmeğine yeri geldiğinde ise insan kurban etmekten kendilerini alıkoyamazlardı. 

Topraklarının bereketlenmesi adına Bereket Tanrısı'na kesilen kurbanlar, toplumsal meselelerin çözümünden, bireysel ibadetlere değin birçok konuda tanrılar adına kurbanlar kesilmiştir.

Antik Yakındoğu ekseriyeti içerisinde bazı toplumlar vardır ki, bu ibadetin her bir ayrıntısı onlar için kutsallık arz etmekteydi.

Antik Mısırlılar keserek, yakarak ya da tapınaklara bırakarak yaptıkları kurban ibadetlerinde Yahudilere olan düşmanlıklarıyla karşımıza çıkarlardı.

Onların inançlarına göre kurban edilen hayvanın baş kısmı tüm günahları içinde barındırır ve bu günahın affedilmesi adına Yahudilerine bahçelerine koçbaşları atılırdı. 
 

 

Firavunlarının mezarlarında bulunan birden fazla insan kalıntıları bize gösteriyor ki, Mısırlılar kurban ayinlerinde insanları kullanıyorlardı.

Firavun öldükten sonra köleleri de öldürülüp onunla birlikte gömülüyordu. Firavunun yeninden dirilip sonsuz bir yaşam elde ettiğinde yanındaki kölelerin canlanıp ona hizmet edeceklerine inanılırdı. 

Yapılan kazı çalışmalarında özellikle Piramit yakınlarında toplu mezarlar bulunmuş ve burada çok sayıda çocuk yaşta kölelere ait oldukları düşünülen kemikler ortaya çıkarılmıştır.

Yapılan incelemelerden anlaşılıyor ki, ağır bir işte çalışmış ve çocuk yaşta hayatlarını kaybetmiş onlarca insan piramit inşasında boy göstermiştir.

Firavun ve onların dinleri adına kendilerini kurban eden bu çocuklar kurban geleneğinin farklı bir formu olarak karşımıza çıkar. 


Antik İsrail dolaylarında bir lider vardır ki, kendisinin erkek çocuk sahibi olma arzusu sebebiyle kurban ibadetine yeni bir boyut getirmiştir. Biz kendisine Brahma demekteyiz.  

Kurban ibadeti İbrahim'in erkek çocuk sahibi olma arzusundan başka ne olabilir ki?

İnanışa göre İbrahim bir erkek çocuk sahibi olmak istemektedir ve bunun için tanrıyla bir anlaşma yoluna gider... Erkek çocuğu olması halinde oğlunu tanrıya kurban edeceğini dile getirir.

İbrahim'in bir erkek çocuğu olur ve tanrı kendisinden onu kendisine kurban etmesini ister. İbrahim söz verdiği gibi oğlunu tanrıya kurban etmek için dağa çıkar ve boğazına bıçak dayar o sırada gökten bir koç iner ve çocuk yerine koçun kurban edilmesi istenir. 

Her ne kadar ki bir mitolojiden ibaret olsa da Tanrı'nın İbrahim ile olan anlaşması kurban ibadetinin sonraki toplumlarda farklı metotlarla gelişimini sürdürmesine kaynaklık eder.

Kadim bir gelenek halini aldığını bilmek ve bu geleneğin modern devirlerde dahi devam ettiğini bilmek, bize Çıkış hadisesi sonrasında yaşananları hatırlatır. 
 

 

RAB Musa'ya, 'Aşağı in' dedi, 'Mısır'dan çıkardığın halkın baştan çıktı. Buyurduğum yoldan hemen saptılar. Kendilerine dökme bir buzağı yaparak önünde tapındılar, kurban kestiler. 'Ey İsrailliler, sizi Mısır'dan çıkaran ilahınız budur!' dediler.

RAB Musa'ya, 'Bu halkın ne inatçı olduğunu biliyorum' dedi, 'Şimdi bana engel olma, bırak öfkem alevlensin, onları yok edeyim. Sonra seni büyük bir ulus yapacağım.'

Mısırdan Çıkış 32; 9-10-11


Kitab-ı Mukaddes'te anlatılan bu olay bize gösteriyor ki kadim bir gelenek halini alan kurban ibadetinin Yahova'dan başkasına yapılması tanrıyı oldukça kızdırmıştır.

Buna rağmen Yahova'nın bu kadim geleneğe müdahalesi olmamış ve bir dizi düzenlemeler yaparak ibadetin kendisine yapılması halinde meşru bir hale gelebileceğini vurgulamıştır.

Kim ne derse desin tanrı ya da tanrıların insanoğlundan aldıkları rüşvetlerin ardı arkası hiçbir zaman kesilmeyeceği gibi günümüzde dahi bu gelenek aynı amaçla devam etmektedir. 
 

  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU